Romandan sahneye: Dirmit’in büyülü gerçekliği

Romandan sahneye: Dirmit’in büyülü gerçekliği

Seda Elhan, Latife Tekin’in 'Sevgili Arsız Ölüm' adlı romanından uyarlanarak bir okul bitirme projesi olarak sahnelenen 'Dirmit' adlı oyunu değerlendirdi: 'Su gibi berrak, şiir gibi dokunaklı...'

Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm” adlı romanından uyarlanarak bir okul bitirme projesi olarak sahnelenen “Dirmit” adlı oyunun son gösterimini izledim Kadir Has Sahnesi’nde. Su gibi berrak, şiir gibi dokunaklı aktı gitti dakikalar Dirmit’in dünyasına girince… Sade, duru, naif oyunculuğuyla Nezaket Erden, adeta Dirmit olarak çıktı romanın içinden, geçti karşımıza ve anlattı tüm yaşadıklarını. Herkes, her şey vardı; köyü, kenti, ailesi, arkadaşları, aşkları, onların fikirleri, davranışları, yaptıkları… Tüm yaşananlar Nezaket’in bedeninde Dirmit’in dilinden kelimelere döküldü, bizim dünyamızda şekillendi, duygularımızda ve aklımızda yer edindi.

Latife Tekin’in yayımlanan ilk romanı olan “Sevgili Arsız Ölüm” yazarın yaşamından doğar; kendisi şöyle ifade eder bunu; "1957 yılında Kayseri'nin… Karacefenk köyünde doğdum… Karacefenk'te sedirlerin altında cinler ve periler yaşardı. Çocukluğum onların arasında geçti. Gizlice onların derneğine girdim. Evlerini gezdim. Düğünlerine gittim. Dillerini, gündüz ve gece oyunlarını öğrendim…1966 yılında İstanbul'a geldim. Çocukluğum keskin bir acıyla ikiye bölündü sanki. Gerçekleşmeyen düşler, aralarında doğup büyüdüğüm insanları paramparça etti… Yedi kardeşin arasından titrek bir gölge gibi sıyrılıp liseyi bitirdim. Korku ve yalnızlığın içinden okula gitmenin bedelini ödedim. İnanılmaz savrulmalar, inkâr ve baskının bin çeşidi. Kente ayak uydurabilmek için boğuşup durdum. Her yanım yara bere içinde kaldı. Boğuşurken birlikte doğup büyüdüğüm insanlardan ayrı düştüm. Ama kendi öz değerlerimi, dilimi ve o insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır..."

Sevgili Arsız Ölüm romanında, yaşananlar, masalsı anlatım ve düşsel dokuyla büyülü bir atmosferde aktarılırken aslında toplum, birey, çağın koşulları, kentin ve köyün insanları, yaşamları tüm gerçekçiliğiyle yüzümüze çarpıyor. Latife Tekin’in kaleminden otobiyografik unsurlardan beslenerek çıkan, milyonların öyküsü olan ve hala güncelliğini koruyan bu romanda özgün bir dil, samimi ve naif bir üslupla büyülü bir dünya kuruluyor, düşle gerçek bir dengede buluşuyor, olağanüstü olağan karşılanıyor.

Yazarın çok sevilen bu romanında en öne çıkan karakter ise düşleri, şiirleri, çevresindeki her şeyle kurduğu dostluğu, ettiği sohbetleri, bitmeyen umudu, isteklerinin peşinden gitme çabası ile Dirmit oluyor. İşte bu romandan hareketle ve metnin yeniden düzenlenmesiyle geliştirilen “Dirmit” adlı bitirme projesi, Dirmit karakterinin anlatıcılığında tüm yaşananları seyirciye aktarmak üzere Nezaket Erden’in oyunculuğu, Hakan Emre Ünal’ın yönetmenliği, Zeynep Günsür Yüceil ve Celal Mordeniz danışmanlığında bir tiyatro oyunu olmanın hakkını vererek çıkıyor karşımıza.  

Işık açılmadan kulağımıza gelen sesler bizi kendine çekiyor, ışıkla birlikte dekorsuz boş bir sahnede bir oyuncu ve bir saksı çiçeği beliriyor, bir an yapayalnızlık sarıyor ortamı ama sonra Dirmit başlıyor anlatmaya, alıyor bizi, götürüyor dünyasına. Boş sahnede herkes ve her şey var oluyor, belki var olmayanlar bile... Dirmit’in heyecanı, hüznü, çabası, sorgulaması, direnmesi, bitmeyen umudu ve hep yinelediği “durur muyum ben, durmadım tabii” sözü içimizde yer ediyor. Tatlı bir gülümseme, hüzünlü hisler ile çıkıyoruz oyundan. Beğenmeyen ve etkilenmeyen yok.

Bir romanın başka bir biçimdeki bir sanat eseriyle elbette ki yerinin doldurulması mümkün değildir. Buradaki çaba, kendi varlığının önemiyle belli bir yer tutan bir romanın, temas ettiği, etkilediği, ruhuna dokunmuş kişilerce, kendi durdukları alandan yeniden ele alınması ve romandaki bir karakterin sahnede ete kemiğe büründürülerek ve karakterin anlatıcılığı kullanılarak, bir başka açıdan, bu büyülü gerçekliğin deneyimlenmesi çabasıdır. 

Dolayısıyla Latife Tekin’in eşsiz dilinden sevgili arsız ölüm romanını okumanın, onun kurduğu büyülü gerçekçilik üzerinden bu dünyaya dâhil olmanın ve bu dünyanın içinden bir şeyleri anlamaya çalışmanın keyfi, zenginliği ve kattıkları bambaşka olacaktır elbet. Ama naif ve duru bir biçimde, romandakileri Dirmit’in dilinden ve onun yarattığı dünyayı kendi üsluplarıyla anlatmaya çalışan bu oyuncu ve yönetmen arkadaşların oyununun izlenmesi de tiyatro seyircisi için son derece keyifli bir deneyim olacaktır. Bir okul bitirme projesi olarak çalışılmış ve birkaç kez ücretsiz olarak sahnelenmiş bu oyunun sadece bu kadarıyla kalmayıp bundan sonrasında da sahnelenmeyi hak ettiğini düşünüyorum.

Romandan fırlayıp büyülü gerçek dünyasını bu kez sahneye taşıyan Dirmit karakterinin tiyatro sahnelerinde seyircisiyle buluşacağı günleri sabırsızlıkla bekliyoruz.

DAHA FAZLA