'Pırrrt ve nokta'

'Pırrrt ve nokta'

Çocuk, genç; kadın, erkek; insan olmanın unutturulmaya çalıştırıldığı bu coğrafyada, her gün hayatta kalmaya bizler için umut aşılayan, çocuk olmanın ve az da olsa her zaman çocuk kalabilmenin güzelliğini anımsatan ''Ama Bu Çocuk Defolu''dan keyif alacaksınız. Birbirine benzemenin aslında çok sıkıcı olduğunu, kardeş olmanın ''ev''de başladığını, düşünceleri özgürce, korkusuzca ifade edebilmenin ne kadar değerli olduğunu hatırlayacaksınız. Ve iyi ebeveyn olmak için çaba sarf etmek, emek vermek gerektiğini; çocuklarınızla birlikte, her gün yeni bir şeyler öğrenmeye hazır olmanız gerektiğini bir kez daha fark edeceksiniz.

-''Basmak

-piknik yapmak,

-top oynamak

-yasak!''

-''Yüzmek

-kenarına çıkıp

-oturmak,

-Japon balıklarını

-beslemek yasak!''

''... Çocuklardan bir çocukmuş, herkes gibi satın alınmayı bekliyormuş.''

Yasaklar, yasaklar, yasaklar...

Dayatmalar...

Kurallar...

Bizi biz olmaktan alıkoyan, uzaklaştıran her şey...

''Ama Bu Çocuk Defolu'', çok da uzak olmayan bir gelecekten bahsediyor. Bu yakın gelecekte çocuklar, fabrikasyon oyuncaklar gibiler; birbirlerinin aynı, özelliksiz, kimliksiz, renksiz...

Kitapta tanıştığımız ilk çocuk, ana karakterlerden biri olan Sumru. Sumru; ''heybetli'' bir göbeğe ve her cebinde başka bir kredi taşıyan bir takım elbiseye sahip, Devasa Holding'in müdür yardımcısı bir babanın ve gününü kuaförlerde, modacılarda harcayan, muhasebecilikten ''terk'' bir annenin, iyi bir rakam ödenerek satın alınmış ilk çocuğu.

Çocukların tek tip, farklı okumalara kapalı, düşünmeyi ve analiz etmeyi yasaklayan bir eğitimden geçirilerek ''kusursuz'' bireyler -pardon- robotlar olarak yetiştirildikleri daha doğrusu üretildikleri bir toplum burası. Belirlenmiş sosyal ve ahlâki kurallar ışığında dersler alan bu çocuklara pek de benzemeyen bir çocukla karşılaşıyoruz ilk sayfalarda, Fırat. Tayfun Bey ve Sumru (babası çalıştığı şirkette ancak ikinci bir çocuk satın alarak müdür olabileceğine inandığından) ikinci çocuğu satın almak üzere insanların birbirini ezdiği bir alışveriş merkezinden çilli ama ''pırtlayan'' bir kardeş alıyorlar. Tayfun Bey, bu ikinci çocuğu ucuza kotardığına pek memnun olarak evine dönüyor, aslında satıcıdan güzel bir ''kazık yiyor'' ama bunun farkında değil. Artık Fırat da en iyi ailelerden birinin çocuğu, en güzel yemeklerle beslenecek, en moda giysileri giyecek ve en güvenli sitelerden birinde yaşayacak ama bahçede özgürce dolaşamayacak, piknik yapamayacak, top oynayamayacak, yüzemeyecek vb. En iyi eğitimden geçen çocuklardan farklı olarak Fırat, hava yutamıyor ve gün boyu pırtlamaya devam ediyor. Gösteriş ve mevki için çocuk sahibi olan karı koca, Fırat'ı iade etmek istiyorlar ancak bu, mümkün değil. Onlar da Sumru'nun Fırat'ı eğitebileceğine inanıyorlar. Ama asıl eğitilen kendileri oluyor ve içlerindekileri söylemeye söylemeye şişkinlikten patlama noktasına gelen çocuklar, Sumru ve Fırat sayesinde çocukluklarını, gençliklerini ele geçiriyorlar; ebeveynleriyle tartışabiliyor, kıyafetlerini kendileri seçebiliyorlar.

Artık düzgün taranmış saçlarıyla ortalıkta dolaşan, asla geğirmeyen, ağızlarını şapırdatmayan, giysilerini lekelemeyen; fıkra anlatmayan, anlatsa dahi buna gülmeyen Marifet, Zeki, Nezih, Zarife, Kibariye ve Ulviye yok karşımızda. Hangi enstrümanı çalmak isterse onu çalan, istediği kitabı okuyan; parklarda, bahçelerde özgürce koşup oynayan bireyler var.

Çocuk, genç; kadın, erkek; insan olmanın unutturulmaya çalıştırıldığı bu coğrafyada, her gün hayatta kalmaya bizler için umut aşılayan, çocuk olmanın ve az da olsa her zaman çocuk kalabilmenin güzelliğini anımsatan ''Ama Bu Çocuk Defolu''dan keyif alacaksınız. Birbirine benzemenin aslında çok sıkıcı olduğunu, kardeş olmanın ''ev''de başladığını, düşünceleri özgürce, korkusuzca ifade edebilmenin ne kadar değerli olduğunu hatırlayacaksınız. Ve iyi ebeveyn olmak için çaba sarf etmek, emek vermek gerektiğini; çocuklarınızla birlikte, her gün yeni bir şeyler öğrenmeye hazır olmanız gerektiğini bir kez daha fark edeceksiniz. Kitabı zenginleştiren önemli unsurlardan biri de Çağla Vera Kılıçarslan'ın orijinal, sempatik ve öyküyü bütünleyen son derece yerinde çizimleri. Okurun bunlar sayesinde kitabın daha da içine girebildiğini söylemek yerinde olacaktır.

Fırat'ın dediği gibi; ''pırrrt ve nokta.''


KÜNYE: Ama Bu Çocuk Defolu, Suzan Geridönmez, resimleyen: Çağla Vera Kılıçarslan, Tudem Yayınları, 2016, 120 sayfa.

 

DAHA FAZLA