Özgül Demir yazdı: İş cinayetinden ötesi…

Özgül Demir yazdı: İş cinayetinden ötesi…

Saymaz, Fıtrat’ta son yıllarda yaşanan iş cinayetlerinden örnekler vererek bir gazeteci titizliğiyle öldürülen bu işçileri yalnız haber olma halinden çıkarıp birer insan olarak aklımıza iyice kazımamızı sağlamış. Ağır ağır her işçiyi sayı olmaktan kurtarmış ve olması gerektiği gibi yaşamlarıyla bütünleştirmiş, cinayet sonrası olan tüm hukuksal süreçleri üzerinde durarak bizim de cinayetin her adımına tanıklık etmemizi sağlamış.

“Kaçak akım rölesi pahalı mıdır?

- 30 lira, 50 lira 60 lira. Bir işyerine topraklama ve kaçak akım rölesi yapsak her yıl 100 işçiyi kurtarabiliriz. Bunun maliyeti işyeri başına 600 lira, işyeri sayısına göre 350 milyon lira. Bu sene bu parayı ayırdık mı biz? Hayır. Ne yaptık? İşverenin keyfine ya da teftişe bıraktık. 2017’de böyle bir hazırlığımız var mı, o da yok. Demek ki 2017’de 100 işçinin öleceğini biliyoruz. Buna iş kazası yerine iş cinayeti demek, birileri mutsuz olsa da doğru bir tanımdır.”

İsmail Saymaz’ın dokuzuncu kitabı “Fıtrat / İş Kazası Değil Cinayet” İletişim Yayınları’ndan kasım ayında çıktı.

İş cinayetinden ötesi diye başlık attım çünkü İsmail Saymaz konuyu bizim için en baştan almış; 1867 Osmanlı’nın iş sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin ilk düzenlemesi olan “Dilaverpaşa Nizamnamesi”nin çıkarıldığı şehir Zonguldak’tan. Hani şu başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez kader ve fıtrat kelimelerini sarf ettiği yerden.

Sonra tane tane anlatıyor, amelelere azıcık haklarını vermek isteyip komünist yaftası yiyen cumhuriyet vekillerini, KİT’lerin kuruluşunu, kalkınma planlarıyla sanayileşmeyi…

Ve sonra sosyalistlerin sahneye çıkışını, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ve Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin İstanbul, Kocaeli ve Zonguldak ‘taki sendika kurmalarını, şanlı Kavel direnişini, işçi sınıfının yavaş yavaş uyanışını ve solun kitleselleşmesini, TİP’in ve DİSK’in kuruluşunu… Bunların karşısında sermayenin saldırılarını ve 24 Ocak Kararları’yla 1980 faşist darbesini. Grevlerin yasaklanmasını, sendikaların kapatılmasını ve örgütlenen işçi sınıfının liberal rüzgarla dağılmasını…

İşte bu kısa Türkiye tarihini 24 Ocak Kararları sonrasında gelen sağ iktidarların ve koalisyonların  saldırılarıyla işçi sınıfı için köleliğe dönüşü izliyor. Örgütsüz ve ücretli köle düzeninde ilerleyen süreç cinayetlerin olmasına zemin hazırladığı gibi, bunu kabullendiriyor da.

Saymaz, Fıtrat’ta son yıllarda yaşanan iş cinayetlerinden örnekler vererek bir gazeteci titizliğiyle öldürülen bu işçileri yalnız haber olma halinden çıkarıp birer insan olarak aklımıza iyice kazımamızı sağlamış. Ağır ağır her işçiyi sayı olmaktan kurtarmış ve olması gerektiği gibi yaşamlarıyla bütünleştirmiş, cinayet sonrası olan tüm hukuksal süreçleri üzerinde durarak bizim de cinayetin her adımına tanıklık etmemizi sağlamış. İstatistiksel değerler olmaktan çıkıp her biri bir ağıt, bir türkü veya romana dönüşmüş.

“Fıtrat” doğuyor, önce zora ikna ediyor, sonra ölüme razı geliniyor. Nasıl mı? Özelleştirme ve taşeronlaştırmayla.

Madende, enerjide, inşaatta ve tersanede işlenen cinayetlerin AKP’li yıllarda artması tesadüf değil.  AKP’yle beraber boynuz kulağı geçiyor ve bu dönemde gerçekleşen iş cinayetleri 24 Ocak sonrasını, 90’lı yılları ezip geçiyor. AKP iktidara geldiği ilk günden bu yana sömürü çarkını patronlar lehine öyle hızlı döndürüyor ki: Özelleştirmelerin, taşeronlaştırmanın el kitabını yazar gibi memleketin içini boşaltıyor, işçileri de “kader”lerine terk ediyor.  Sadece AKP’li yıllarda ölen işçi sayısı 17.057. Yani 12 yılda 17.057 kardeşimizi neoliberal politikalara kurban etmiş, üzerine AKP’lilerin koltuklarında rahat rahat oturmalarına dokunamamışız. Devletiyle, hükümetiyle, yasalarıyla, polisiyle, jandarmasıyla tüm düzen güçleri kardeşlerimizi öldürmekle kalmamış, hasta etmiş, yaralamış, sakat bırakmıştır. Sonra kan parası vermiş, verdirmiş, üzerini örtmüş, üzerini çizmiş, umursamamış, fıtrat demiş, kader demiş, Allah’ın takdiri demiş… Ve saltanatında zerre sallanma yaşamamış. Yazık…

Oysaki işçilerin kaderini kendi ellerine almaları İngiltere’deki işçi sınıfının sendikalaşmasıyla, mücadelesiyle başlayalı 150 yıl, memleketimizde ise neredeyse 100 yıl olmuştur. Sendikalarını kurmuşlar, örgütlenmişler, vekillerini seçmişler, grevlerini yapmışlar kısacası mücadele etmiş, hatta devletler kurmuştur. Ve bugün -yıldızlar ötesinde hayat aranan çağda- kendi memleketimizde ilkel koşullarda çalışan işçiler önlenebilecek hatalar sonucu ölüyor. Dahası buna dönük ciddi bir çalışma, karşı duruş da örülmüyor. Sadece bunun farkındalığını sağlamak açısından baktığımız da bile “Fıtrat” önemli bir çalışma olarak okumamızı bekliyor.

2016’ın ilk 9 ayında 1.421 işçi kardeşimiz iş cinayetinde öldü. Kısacası 2016’yı kaybettik. 2017’yi ise kazanmak elimizde. İsmail Saymaz bunun sosyal hukuk devletine dönüşle mümkün olacağını söylemiş, biz daha ileriye taşıyalım: İnsanca yaşamak ve hatta sadece yaşamak için bile akla ve insanlığa zarar bu sistemden kurtulmak sosyalizm bayrağını yükseltmek zorundayız!

KÜNYE: Fıtrat / İş Kazası Değil Cinayet, İsmail Saymaz, İletişim Yayınları, Kasım 2016, 253 sayfa.

DAHA FAZLA