Öldürülemeyen gazetecilik: Metin Göktepe

Öldürülemeyen gazetecilik: Metin Göktepe

“Bunu ben takip etmeliyim” diyerek gittiği haberde gözaltına alınarak vahşice katledilen gazeteci Metin Göktepe’yi ölümünün 22. yılında saygıyla anıyoruz. Meslektaşlarının büyük mücadelesi sonucu sorumluları ceza almış ilk gazeteci olan Göktepe’nin; ‘öldürülemeyen gazeteciliğin’ şiarı haline gelen genç gazetecinin cinayetini ve sonrasında yaşananları okurlarımızla paylaşıyoruz.

Meryem Yıldırım / @meryem_yildrim

Kimimiz, meslektaşlarının gözleri yaşlı ellerinde taşıdığı “Bu yürek susmayacak” dövizleriyle, kimi de benim gibi çocuk yaşta Fadime Ana’nın televizyondan evlerimize taşan feryatlarıyla tanıyoruz.

Gazeteciyi öldürebilirsiniz ama gazeteciliği öldürtemezsiniz dedirten, vahşice katledilmesiyle yakın tarihimizin bir utanç vesikası olan ve meslektaşlarının verdiği büyük kavgalarla cinayetinin sorumluları ceza alan ilk gazeteci olan Metin Göktepe’den bahsediyoruz.

Bugün onun katledilişinin 22. yılı.

‘TEK SUÇU GAZETECİLİKTİ’ DEMEYECEĞİM…

Son dönemde gerek basın davalarında gerekse OHAL rejimiyle teslim alınmaya çalışılan gazetecilere yönelik baskı ortamında sıkça dillendirilen “Tek suçu gazetecilik” idi ifadesini zikretmeyeceğim, zira gazetecilik suç filan değil. Hakkın, haklının yanında, hakkıyla yerine getirilmesi gereken toplumsal bir sorumluluk.

Size, sırf bu sorumluluğunu yerine getirmekte ısrarcı olduğu için katledilen 28 yaşındaki genç bir gazetecinin; Metin’in gözaltına alınışını ve “önce duvardan düştü” denilip, sonra verilen mücadele neticesinde öldürüldüğünün kabul edildiği o günleri, dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım.

‘BU HABERİ MUTLAKA BEN TAKİP ETMELİYİM’

Metin Göktepe, 8 Ocak 1996'da çalıştığı Evrensel gazetesinden “Bu haberi mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” diyerek Ümraniye E Tipi Cezaevinde öldürülen tutuklular Orhan Özen ile Rıza Boybaş’ın cenaze törenini izlemek için Alibeyköy'e gitti. Yüzlerce kişiyle birlikte gözaltına alındı, götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda polislerin işkencesiyle vahşi şekilde dövülerek katledildi.

Önce her zaman olduğu gibi yalana sarıldılar; ilk olarak sandalyeden, sonra da “duvardan düştü” dediler Metin için. Gözaltına alındığı kabul edilerek akşam üzeri serbest bırakıldığı, sonra da Eyüp'te bir çay bahçesinde otururken fenalaşarak oturduğu sandalyeden düştüğü ve burada öldüğü iddia edildi. Bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılanlar ise, ısrarla Metin'in gözaltında polis tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin gözaltında tutulan diğer kişilerin yanından alınarak götürüldüğünü söyledi. Metin'in ağabeyi İbrahim Göktepe, Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan'a ifade verdi ve Metin'in gözaltında polisler tarafından öldürüldüğünü belirterek, şikayetçi oldu.

[ih2]

GERÇEĞİN GİZLENMESİ İÇİN SEFERBERLİK

Daha sonra İstanbul Emniyeti gözaltına alınanlar arasında Göktepe'nin olmadığının kamera görüntülerinden de tespit edildiğini, listede isminin yer almadığını ileri sürdü.

Devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar da Göktepe’nin gözaltına alınmadığını öne sürdü.

VAR AMA DUVARDAN DÜŞTÜ!

İstanbul Valiliği ve İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan de önce Göktepe'nin adının gözaltına alınanlar listesinde bulunmadığını söyledi. Daha sonra listede adının bulunmadığını, ancak gözaltına alındığını kabul etti. Ardından Göktepe'nin duvardan düştüğü yalanı uyduruldu.

15 Ocak'ta (1996) Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘görevsizlik kararı’ ile haklarında soruşturma yapılan polislerin atılı suçu idari “görevlerini ifa ederken” işledikleri gerekçesiyle soruşturma dosyasını Eyüp Kaymakamlığı'na gönderdi. Eyüp Kaymakamlığı da dosyayı İstanbul Valiliği'ne gönderdi.

ISRARLI MÜCADELE SONUCU İTİRAF GELDİ: GÖZALTINDA ÖLDÜRÜLDÜ!

16 Ocak'ta İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı, raporunu açıkladı. Raporda, "Metin Göktepe gözaltına alınmış, gözaltında polis tarafından öldürülmüştür" denildi.

350 AVUKAT DAVAYA MÜDAHİL OLDU

17 Ocak'ta 350'nin üzerinde müdahil avukat, Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe vererek, İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan, İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Kemal Bayrak, İstanbul Çevik Kuvvet Müdürü ve olay günü Eyüp Spor Salonu'nda görev yapan polisler hakkında "kasten adam öldürmek, cürüm işlemek için memuriyetini kullanmak, cürüm işleyenleri saklamak, suç işlemeye tahrik, iş ve çalışma özgürlüğünü tahdit, kişi özgürlüğünden mahrum etmek ve memuriyet ve mevki nüfusunu suistimal etmek" suçlarından soruşturma açılmasını istedi.

DEMİREL: CİNAYETİ POLİS İŞLEDİ TABİRİNİ BEĞENMİYORUM, DEVLETİ YARGILAMAYALIM

19 Ocak'ta bir grup gazeteciyi Çankaya Köşkü'nde kabul eden ve tarihi fail-i meçhul cinayetler tarihi olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise, "Cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum. Münferit hadiselerden netice çıkarırken, devleti yargılamayalım. Yargılanacak olan, suçu kim işlemişse odur. Polis teşkilatını yargılamamız yanlıştır. Ama üstünde polis üniforması olan A veya B şahsı işlemişse, yakasına yapışırız. Cinayet örtbas edilemez" dedi.

22 Ocak'ta ise cinayetin siyasi sorumlusu olarak kabul edilen Başbakan Tansu Çiller, Göktepe'nin duvardan düşmediğini, gözaltına alındığını açıkladı.

İÇİŞLERİ BAKANI: ÖZÜR DİLİYORUM

25 Ocak'ta olay hakkında açılan soruşturma raporu müfettişler tarafından İçişleri Bakanlığı'na verildi. Metin’in önce duvardan düşerek öldüğünü söyleyen İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan, gözaltında işkence ile öldürüldüğünü kabul etti ve şöyle dedi: "Metin Göktepe'nin annesi ve ailesi başta olmak üzere Türk basınından özür diliyorum."

'BU DAVA BASINLA DEVLET ARASINDADIR'

Bu özür Metin'in ailesinin, meslektaşlarının, mesai arkadaşlarının, dostlarının acısını daha da biledi. Metin’in çalıştığı Evrensel gazetesi, annesi Fadime Göktepe ve ailenin diğer üyeleri ile avukatlar davanın peşini bırakmadı. Eylemler yapıldı, cinayet yurtiçi ve yurtdışında büyük ses getirdi. İlk duruşmada sanık avukatı davayı şu sözlerle özetleyecekti: "Bu dava, basınla devlet arasındadır."

49 POLİSİN YARGILANMASI İSTENDİ

7 Şubat'ta İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin soruşturması sonuçlandı. Müfettişler tarafından hazırlanan 38 sayfalık fezlekede 49 polisin yargılanması istendi.

MECLİS DEVREYE GİRDİ

15 Şubat'ta TBMM Genel Kurulu'nda "Gazeteci Metin Göktepe Cinayetinin Açıklığa kavuşturulması ve Faillerinin Ortaya Çıkarılması Amacıyla Bir Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasına" karar verildi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 15 Temmuz 1996 tarihine duruşma günü verdi.

TANIDIK UYGULAMA: DAVA KAÇIRILDI

49 polisin yargılanması istenen dava, benzer toplumsal davalarda tanıdık gelen bir uygulamayla ‘güvenlik’ bahane edilerek İstanbul’dan Aydın’a kaçırıldı, buradan da Afyon’a alındı. Fakat davanın İstanbul'dan uzaklaştırılması, davaya olan ilgiyi azaltmadı, aksine; ısrarlı takipçilerin sayısı her duruşmada biraz daha arttı. "Dava nerede biz oradayız" diyen binlerce kişi birçok ilden otobüslerle duruşmaların görüldüğü Afyon'a geldi. Her duruşma yurtdışından gelen delegasyonlar tarafından da izlendi.

CİNAYETTEN DÖRT YIL SONRA…

Cinayetten dört yıl sonra dava; 28 Eylül 2000'de 5 polis memuruna "kastı aşan insan öldürmek" ve "faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek" suçlarından verilen 7’şer yıl 6’şar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti. Bir polis memuru ise Yargıtay'ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve 5 ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı. Mahkum polislerin cezalarının tamamlamalarına 19 Aralık 2000'de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası engel oldu. Polisler, bu af yasasından yararlanarak 1 yıl 8 ay hapis yattıktan sonra serbest kaldı.

METİN KATİLLERİ CEZA ALAN İLK GAZETECİ OLDU

Metin, katilleri arasında bulunan 6 polisin ceza almış olmasıyla, ülke tarihinde bir ilk olarak, katilleri ceza alan ilk gazeteci oldu.

“O GİDENE KADAR ARKASINDAN BAKARDIM, GAZETECİYDİ…”

22 sene önce 28 yaşında katledilen Metin Göktepe gazeteci olduğu gibi, anasının kuzusu, abla ve ağabeylerinin biricik kardeşiydi. Annesi Fadime Göktepe'nin "Her sabah kalkar işe gittiğinde, gidene kadar ben onun arkasından balkondan bakardım. Gazeteciydi..." dediği Metin'in öldürülmesinin esas sorumluları dönemin siyasi iktidarı hiçbir zaman yargılanmadı.

‘Ölene kadar çocuklarımızı öldürmesinler diye mücadele edeceğim’ sözünü kendine rehber etmiş bir annenin evladı olarak gazetecilik uğruna yaşamını yitiren Metin Göktepe'yi aramızdan ayrılışının 22. yılında sevgi ve özlemle anıyoruz.