Murat Araç'ın emniyetteki şüpheli ölümü: 'Ensesinde morluklar ve darp izleri vardı'
Antalya'da gözaltınayken hayatını kaybeden Murat Araç'ın intihar ettiği ileri sürüldü. Araç'ın avukatı Güven Özata, 'Hangi amaçla atladı, nasıl atladı?' diye sordu.
17-12-2017 16:21

Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde Jandarma Komutanlığı'na bağlı Güney Karakolu ekipleri, 15 Aralık Cuma günü yaptıkları yol uygulamasında bir yolcu otobüsünü durdurdu ve yapılan GBT sorgusunda Murat Araç'ı 'örgüt üyeliğinden arandığı' iddiasıyla gözaltına aldı.
Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Murat Araç, savcılıkta ifade verdi. Araç, daha sonra adliyeden Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Burada işlemleri süren Araç'ın, saat 18.00 sıralarında Emniyet Müdürlüğü binasının 3'üncü katındaki pencereden atladığı öne sürüldü.
Ağır yaralanan Murat Araç, Alanya'daki bir hastaneye sevk edildi ancak yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Murat Araç'ın cenazesi otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
BABA MEHMET ARAÇ: DAVANIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
Murat Araç'ın babası Mehmet Araç, Antalya Adli Tıp Kurumu Morgu'nda gazetecilere yaptığı açıklamada oğlunun 24 değil, 18 yaşında olduğunu söyledi. Baba Mehmet Araç, şöyle konuştu:
"Fotoğrafını mesaj attılar. Yakalanan kişinin oğlum olduğundan emin oldum. Oğluma oraya geleceğimi söyledim. Dün Gazipaşa İlçe Jandarma Komutanlığı'na gittik. Emniyete teslim edildiği söylendi. Bunun üzerine Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gittik. Burada oğlumun öldüğünü, cesedin Antalya Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderildiğini, teşhis için oraya gitmem gerektiği söylendi. Ölen kişi oğlum. Ne olmuşsa emniyette olmuş. Oğlum hakkındaki iddialarla ilgili bilgimiz yok. Davanın takipçisi olacağız."
Aile ayrıca, Murat Araç'ın özellikle ense kısmında morluklar ve darp izleri olduğunu söyledi.
AİLENİN AVUKATI: ATLADIĞINI SÖYLÜYORLAR, NASIL ATLADI?
Ailenin avukatı Güven Özata ise şunları söyledi:
"Murat Araç'ın üçüncü kattan atladığını söylüyorlar. Ama biz ondan emin değiliz. Atladıysa ihmal var. Ciddi bir şekilde ihmal var. Pencere niçin açık? Hangi amaçla atladı, nasıl atladı? Atladıktan sonra başına darbe alıyor ve ölüyor. Şu an otopsi yapılıyor. Aile çocuklarından 3 yıldır haber almıyor. Nerede olduğunu da bilen yok."
SOYLU 'ARAŞTIRMA YAPILIYOR' DEDİ, 'KESİN' KONUŞTU!
HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde Murat Araç'ın şüpheli ölümünü gündeme getirdi.
Kerestecioğlu'nun sorusu üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Araç'ın ölümüyle ilgili yaptığı "gerekli bütün soruşturmalar, araştırmalar yapılıyor" açıklamasının hemen ardından "Yakalanan örgüt üyelerine 'intihar edin' talimatı veriliyor" dedi, "Son zamanlarda şöyle bir istihbarat var, buna ait bizim de birtakım tedbirlerimiz söz konusu" iddialarında bulundu.
Soylu, Murat Araç'ın ölümüyle ilgili "tüm değerlendirmelerini" dile getirdikten sonra, "değerlendirmenin" tüm araştırmaların ardından yapılacağını söyledi: “Gerekli bütün soruşturmalar, araştırmalar yapılıyor ama olay olduğu andan itibaren bizim bilgimiz çerçevesinde, gerek Emniyet Genel Müdürümüzün gerek benim gerek Müsteşarımızın ve bu konudaki soruşturmalar da müfettiş marifetiyle tamamlanacaktır. Bu konuda da gerekli bütün araştırmaları yaptıktan sonra değerlendirme yapılacaktır."
CENAZE İÇİN ARAÇ VERİLMEDİ
Murat Araç'ın bugün Antalya’dan Urfa’ya getirilen cenazesi için nakil aracı da taziye yeri de verilmedi.
Bu sabaha karşı Urfa'nın Ceylanpınar ilçesine varan cenaze mezarlığa ailenin kendi imkanlarıyla getirildi.
ÇHD: TAKİPÇİSİYİZ
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Murat Araç’ın ölmesinde ya da öldürülmesinde sorumluluğu olan her kademeden görevlinin cezalandırılması için, olayın takipçisi olacaklarını açıkladı.
ÇHD'den yapılan açıklamada şöyle denildi:
Delillerin karartılması kamu görevlilerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz!
Antalya’ya otobüsle gelen 1998 doğumlu Murat Araç’ın, ilçe girişinde yapılan kimlik kontrolü sonrası gözaltına alındığı, “örgüt üyeliği” suçlaması ile götürüldüğü Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü binasının üçüncü katından atlayıp intihar ettiği yandaş basın tarafından haber yapıldı. Murat Araç’ın “terörist” olduğundan ve kendi iradesi ile “intihar” ettiğinden, hiçbir sorgu sual yapmadan, dünden emindi yandaş medya…
Ancak, özgürlüğünden yoksun bırakıldığı için bizzat devletin sorumluluğu altındaki kişilerin ölümü, her koşulda şüpheli ölümdür ve titizlikle araştırılması zorunludur. Türkiye’nin de taraf olduğu, Birleşmiş Milletler belgesi olan Minnesota Protokolü de tam da bu tür şüpheli ölümlerde işletilmesi gereken adli prosedürü düzenler.
Bu bağlamda, her sıradan insanın da aklına gelebilecek olan tüm ihtimallerin hızla ve titizlikle araştırılması, delillerin karartılmadan toplanması zorunludur:
Gözaltındaki Murat Araç, maruz kaldığı fiziksel ya da psikolojik işkenceden kurtulmak için kendini binanın üçüncü katından “atmış” olabilir,
İşkence sonucu öldükten sonra, pencereden atılmış olabilir,
Emniyet görevlileri tarafından doğrudan atılmış olabilir.
Ya da şayet iddia edildiği gibi “kendisi atladıysa,” can güvenliğini sağlamakla yükümlü emniyet görevlilerinin, bu nedenle de bizzat sorumluluğu söz konusudur.
Ancak, tüm bu soruların cevabını araştırmakla yükümlü olan, Cübbeli Ahmet ile Mehmet Ağar harmanı, bir tutam da Sedat Peker retoriği ile donatılmış İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtı hazır… Hızlıca “düşmanlık” perdesi ardına saklanan Sayın Bakan “örgütün böyle talimatı var” deyip büyük öngörüsünde bulunarak, işkence ile ölüm iddialarına karşı tavrını da devlet adına açıklamış oldu.
Kürt illerinde zırhlı araçlarla yaşanan çocuk cinayetleri, Kemal Kurkut olayı başta olmak üzere son iki yıl içinde yaşanan açık sokak infazları, darbe soruşturmalarında gözaltına alınanların maruz kaldığı işkence vakaları, Ankara’da İHD’ye başvurusu yapılan kaçırma olayları, Sayın Bakanın GBT’sinin küçük bir parçası. Bunun dışında cenaze yasına ve cenazeye saygısı olmayan çetelerle karakol köşelerindeki fotoğrafları gibi “milli madalyalara” da sahip kendisi. Yine biz Süleyman Soylu’yu, Çalışma Bakanlığı döneminde “Devlet tecrübesi var, önemsiyorum” diyerek ve sık sık görüştüklerini ifade ederek kendisine referans olan, “bin operasyoncu” selefi Mehmet Ağar’dan da tanıyoruz.
Devlet yapılanmasının faşist olduğu ülkelerde işkence bir devlet rutinidir. Arjantin, Şili, Yunanistan ve Türkiye bu konuda devlet yetkililerinin suçları ile doludur. O yüzden takım elbiseli bir bakanın açıklaması bizler için çok bildik ve tanıdık. Kontrgerilla faaliyeti veya derin devlet işlerine yatmasına gerek yok kimsenin. Bizler biliyoruz ki en küçük memurundan en büyük bürokratına “suç” devlet bünyesinde ve bilgisi dâhilinde üretilmektedir.
İşkence iddiası ile ölüm veya öldürme işlerinde bu hükümetin şeceresi de ötekiler gibi bozuktur. İşkence, infaz devralınmış bir gelenektir. Baki Erdoğan’dan Süleyman Yeter’e, Festus Okey’den, Engin Ceber’e, Dilan Kortak’tan, Uğur Kurt’a ve daha birçok yurttaşa karşı işlenen açık suçlar ortada iken, yapılan bu ilk resmi açıklamanın ciddiye alınabilecek bir tarafı yoktur.
Sayın Soylu’ya hatırlatmak isteriz: Bakan olmak sorumluluk demektir. Bu sorumluluk, size bağlı kurumlarda kasten veya kusur ile işlenecek fiillerin açığa çıkarılması görevine denk düşer. Ancak acemi bir bürokrat tavrıyla “topu taca atmak”, ne devleti ne de sizleri tarihsel anlamda sorumluluktan kurtarır.
Çağdaş Hukukçular Derneği olarak, Murat Araç’ın ölmesinde ya da öldürülmesinde sorumluluğu olan her kademeden görevlinin cezalandırılması için, olayın takipçisi olacağımızı tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.
İLGİLİ HABERLER
HDP'li vekil sordu: Alanya Emniyeti'ni PKK mi kontrol ediyor?
HDP milletvekili Sibel Yiğitalp, gözaltında olduğu sırada hayatını kaybeden Murat Araç ile ilgili açıklamasında, "Alanya Emniyet Müdürü PKK'nin elinde mi? Alanya Emniyeti'ni PKK mi yönetiyor? Orada emniyetin görevlisi yok mu?" dedi.
21-12-2017 18:26
HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp, Antalya'da Alanya Emniyet Müdürlüğü'nde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Murat Araç ile TBMM Genel Kurulu'nda konuşma yaptı.
Araç'ın ölümünün intihar olarak açıklamasına değinen HDP'li Yiğitalp, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun PKK tarafından intihar talimatı verildiği iddiasına atıfta bulunarak, "O çocuğun üzerinde darp var, dişi kırılmış ve otopsi raporu henüz insanların eline geçmedi. Alanya Emniyet Müdürü PKK'nin elinde mi? Alanya Emniyeti'ni PKK mi yönetiyor? Orada emniyetin görevlisi yok mu? Bu vebal de sizin üzerinde." ifadelerini kullandı.
Antalya'da 15 Aralık Cuma günü jandarma tarafından GBT uygulaması sırasında gözaltına alınan Murat Araç, daha sonra Alanya Emniyet Müdürlüğü'ne teslim edilmişti. Araç'ın akşam 18.00 sıralarında emniyet müdürlüğünün 3'üncü katında pencereden atlayarak intihar ettiği iddia edilmişti.
Murat Araç hakkında açıklama: Emniyette meydana gelen her ölüm şüpheli ölümdür
Murat Araç'ın gözaltındayken hayatını kaybetmesiyle ilgili "Emniyette meydana gelen her ölüm şüpheli ölümdür" denildi.
19-12-2017 16:09

İleri Haber
Şanlıurfa Barosu, Antalya'da gözaltında tutulduğu sırada hayatını kaybeden Murat Araç hakkında açıklama yaptı. Barodan yapılan açıklamada, "Emniyette meydana gelen her ölüm şüpheli ölümdür. Devlet somut delillerle aksini ispatlamadıkça yaşam hakkının ihlalinden sorumludur" denildi, TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) acilen göreve çağrıldı.
İleri Hatırlatıyor
Murat Araç'ın ailesinin "yüzünde ve gözünde morluklar, kafasında 16 ile 17 dikiş vardı" ifadelerine de yer verilen açıklamada, "Bu anlatım ve vahim iddialar ve olayın yaşandığı yerin emniyet olması bile intihar iddiasına şüpheyle bakılması için yeterlidir" denildi.
'EN BASİT SUÇ ŞÜPHESİNDE BİLE BAĞCIĞINA KADAR TÜM EŞYALAR ALINIR'
Şanlıurfa Barosu, en basit suç şüphesiyle gözaltına alınan kişilerin dahi kemerinden ayakkabı bağcığına kadar tüm eşyalarından arındırılarak kelepçelendiği, tüm emniyet birimlerinde yer alan ve şüpheli-avukat görüşmesinin dahi kayda alındığı kamera kayıtlarının varlığı dikkate alındığında, bu ölümün hukuk camiasında ortada ağır bir insan hakkı ihlali olduğu yönünde ciddi şüphe ile karşılandığını belirtti, dile getirilen iddiaların etkin bir soruşturmayla aydınlatılması ve olayda sorumluluğu bulunanların tespit edilerek cezalandırılması çağrısında bulundu.
İleri Hatırlatıyor
Baro tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
EMNİYETTE MEYDANA GELEN HER ÖLÜM ŞÜPHELİ ÖLÜMDÜR.
DEVLET SOMUT DELİLLERLE AKSİNİ İSPATLAMADIKÇA YAŞAM HAKKININ İHLALİNDEN SORUMLUDUR. TBMM İNSAN HAKLARI KOMİSYONUNU VE TİHEK’İ ACİLEN GÖREVE DAVET EDİYORUZ.
Antalya Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 3. katından atlayarak intihar ettiği iddia edilen 19 yaşındaki Murat Araç'ın 15 Aralık günü Antalya'da sahte kimlik bulundurmaktan gözaltına alındığı, ancak avukatının emniyeti aradığında böyle biri yok denildiği, önceki gün ise kardeşini görmeye gelen ağabeyine "kardeşin intihar etti, morgda" denildiği ağabey İlhan Araç, babasının kardeşiyle telefonda görüştüğünü, kardeşinin uzun bir aradan sonra babasıyla görüştüğüne sevindiğini, kardeşinin intihar girişiminde bulunma ihtimalinin mümkün olmadığını, sesinin de telefonda mutlu geldiğini, kardeşinin başına ne geldiyse emniyet binasında geldiği iddiasında bulunmuştur. Ayrıca, otopsinin ardından kardeşini gördüğünü söyleyen ağabey, yüzünde ve gözünde morluklar olduğunu ve vücudunun diğer kısmına bakamadığını söylemektedir. Kafasında 16 ile 17 dikiş bulunduğunu, bunun otopsiden mi? Yoksa başka bir şeyden mi? kaynaklandığını bilmediğini ifade etmiştir.
Bu anlatım ve vahim iddialar ve olayın yaşandığı yerin emniyet olması bile intihar iddiasına şüpheyle bakılması için yeterlidir. En basit suç şüphesiyle gözaltına alınan kişilerin dahi kemerinden ayakkabı bağcığına kadar tüm eşyalarından arındırılarak kelepçelendiği, tüm emniyet birimlerinde yer alan ve şüpheli-avukat görüşmesinin dahi kayda alındığı kamera kayıtlarının varlığı dikkate alındığında, bu ölüm insan hakları savunucuları olan biz hukuk camiasında ortada ağır bir insan hakkı ihlali olduğu yönünde ciddi şüphe ile karşılanmıştır.
Bu nedenle intihar iddiasına konu olayın nasıl gerçekleştiği hakkında görevli ve yetkili kamu makamlarının toplumu aydınlatan ve tatmin edici bilgileri paylaşmak zorunluluğu bulunmaktadır. Olayın ciddiyeti ve vahameti de bunu gerektirmektedir. Devlet, kontrolü altındaki, hukuken kendisine emanet edilen şüpheliyi, işlediği suç ne olursa olsun OHAL koşullarında bile olsa onun yaşamını ve vücut bütünlüğünü korumakla yükümlüdür.
Cevaplandırılması gereken ve şüphe uyandıran sorulardan biri, Emniyet tarafından hem hakkında terörist iddiasında bulunulan, hem de böyle bir kişinin karakolda tek başına, gözetim unsuru olmaksızın bırakılmasının yarattığı çelişkili durumun aydınlatılmasıdır. Gözaltında intihar olayının yapılacak etkin soruşturma ile aydınlatılması halinde, ister doğrudan kolluk güçlerinin kasti müdahalesiyle ister ihmal ve sorumsuzluğu sonucu kişinin yaşamını kaybetmesi neticesi asla kabul edilemez ve devletin her halükarda bundan sorumlu olacağı kuşkusuzdur.
Çünkü Yaşam Hakkı başta Anayasa 17.maddesi ve AİHS 2.Maddesi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış en temel ve kutsal haktır. Anayasada yer aldığı üzere, Herkes, yaşama, hakkına sahiptir. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
Devletin bu hakkı korumada pozitif ve negatif sorumlulukları vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Yaşam Hakkının korunması için Devletin alıkonulma yerlerinde tuttuğu kişilerin başta can güvenliği olmak üzere diğer haklarını koruyucu önlemleri alma sorumluluğu, verilen ihlal kararlarıyla ortaya konulmuştur. Bu temel hak OHAL koşullarında bile askıya alınamayacak mutlak bir korumaya sahiptir.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, yaşam hakkını güvence altına alan ve ölüm cezası verilmesinin haklı olabileceği koşulları belirleyen 2. maddesi, Sözleşme’nin, askıya alınmasına izin verilmeyen en temel hükümleri arasında yer almaktadır... İşkence ve insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele veya cezayı yasaklayan 3. madde ile birlikte, Avrupa Konseyini oluşturan demokratik toplumların temel değerlerinden birini vurgulamaktadır.” (Makaratzis Yunanistan, 20 Aralık 2004 tarihli Büyük Daire kararı, 56).
Devletler, sadece kasten ve hukuka aykırı şekilde yaşama son vermekten kaçınmakla yetinmemeli; aynı zamanda özellikle kanun yaptırımı mekanizmasıyla desteklenen etkin ceza hukuku hükümlerini uygulamaya koymak suretiyle, kendi yargı yetkileri içerisindeki kişilerin yaşamlarını korumaya yönelik uygun adımlar atmalıdır (L.C.B. / Birleşik Krallık, 09.06.1998 tarihli karar; Osman / Birleşik Krallık, 28.10.1998 tarihli karar). Bir bireyin ölümünde Devletin doğrudan herhangi bir sorumluluğunun olmaması 2. maddenin uygulanmasına istisna oluşturmaz (Angelova ve Iliev Bulgaristan, 26.07.2007 tarihli karar, 93).
Bu bağlamda devletin koruması altındaki alıkonulma yeri olan emniyet binasında meydana bu şüpheli ölümün etkin bir şekilde soruşturulmaması ve aynı şekilde yetkili makamların, başvuranın fiziksel zarar görmesini engellemeye yönelik olarak kendilerinden beklenebilecek tüm tedbirleri aldıklarını ispatlamaması halinde devlet, Yaşam Hakkının korunması için üstlendiği negatif ve pozitif yükümlülüğü kesin olarak ihlal etmiş olacaktır.
Bu bilgiler ışığında Şanlıurfa Barosu olarak:
1-Devletin en güvenli yeri olması gereken emniyet binasında gözaltındaki bir gencin ölümüyle ilgili ailesi tarafından dile getirilen vahim iddiaların etkin bir soruşturmayla ve
Birleşmiş Milletler Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına İlişkin Minnesota Protokolüne uygun adli işlemlerle aydınlatılması ve olayda sorumluluğu bulunanların tespitiyle cezalandırılması,
2-Alıkonulma yerlerini denetlemekle görevli TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve konuyla ilgili web sitesinde maalesef henüz aydınlatıcı bir girişim veya açıklamasına Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunu (TİHEK) Kurumunun derhal incelemelerde bulunarak kamuoyunu tatmin edici denetleme raporlarını açıklamaya davet ediyoruz. TİHEK kendisine yasayla verilen ulusal önleme mekanizması sorumluluğunu bu olayda da yerine getirmeyecekse ne zaman harekete geçecek?
3-1990’lı yıllarda kaldığını düşündüğümüz gözaltı birimlerinde şüpheli ölümlere dönüş kapısını aralayacak uygulamaların önüne geçilmesi için yapılacak soruşturmanın cezasızlık politikasına yol açmamasını, en üst düzeyde bir hassasiyetle yürütülüp sonuçlandırılmasının önemini hatırlatmak istiyoruz.
4-Son olarak cenazenin Antalya’dan Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesine getirilmesi ve defni için cenaze nakil aracının dahi verilmemiş olmasını da gayri insani, toplumumuzun gelenek ve görenekleri ile örtüşmeyen son derece kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve tehlikeli bulduğumuzu herkesten ama istisnasız herkesten bu tür yaklaşımlardan ve söylemlerden uzak, toplumun tüm kesimlerini yapıcı, onarıcı ve birleştirici bir tasarrufa ve dile davet ettiğimizi kamuoyu ile paylaşırız.
Gözaltında intihar ettiği iddia edilen Araç’ın ağabeyi: Polisler ‘Talihsiz bir kaza yaşandı’ dedi
Antalya'da gözaltınayken hayatını kaybeden Murat Araç’ın ağabeyi İlhan Araç, polislerin kendisine “Burada talihsiz bir kaza yaşandı” dediğini aktardı.
18-12-2017 13:47

Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde Jandarma Komutanlığı'na bağlı Güney Karakolu ekipleri tarafından 15 Aralık Cuma günü 'örgüt üyeliğinden arandığı' iddiasıyla gözaltına alınan Murat Araç şüpheli bir şekilde öldü.
Araç'ın, Emniyet Müdürlüğü binasının 3'üncü katındaki pencereden atlayarak intihar ettiğinin açıklanması kafalarda soru işareti bıraktı.
Kardeşini morgda teşhis eden ağabey İlhan Araç, “Beni tek başıma içeri çağırdılar. ‘Sana bir şey söyleyeceğiz ama şimdilik kimseye söyleme. Adli Tıpta bir cenaze var, onu teşhis edin’ dediler. Bende bizi aradıklarını kardeşim ile görüştüğümüzü olanlara söyledim. Kardeşim jandarma tutuluyordu dedim neden cenaze teşhis ediyorum ki. Bu cenaze bizim değilse kardeşim nerede dedim. Onlar da ‘bilmiyoruz’ dediler” ifadelerini kullandı.
İleri Hatırlatıyor
'TALİHSİZ BİR KAZA’
ozguruz.org'da yer alan habere göre, Araç, sonrasında Gazipaşa Emniyet Müdürlüğü’ne gittiklerini aktararak şu ifadeleri kullandı: “Emniyette de bize Adli Tıpa gitmemiz gerektiği söylendi. ‘Burada talihsiz bir kaza yaşandı. Buradan bir cenaze çıktı’ dediler. Emniyetten çıktıktan sonra sabah 8’de Adli Tıp’a gittik. Orada savcılık ile birlikte morga girdik. Morgda kardeşimi teşhis ettim. Kardeşimin gözünde morluklar vardı. Ensesinde ve vücudunun çeşitli yerlerinde de izler vardı. Kafatasında ise 16-18 arası dikiş vardı.”
Muharrem İnce'den adaylık açıklaması
Muharrem İnce "Aday olacak mısınız?" sorusu üzerine, "Ben partimin yetkili organlarının kararına saygı gösteririm. Partimizin yetkili organları ne kadar verirse ona saygı gösteririm" dedi.
20-04-2018 16:03

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün partisinin Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile görüştü.
İnce görüşme sonrası şu açıklamaları yaptı:
''İnsanlarımızın yüreğine su serpmeye ihtiyacımız var. Referandumda yarattığımız dayanışma ruhuna ihtiyacımız var. Bunu birlikte başaracağız. Bu korku yağma düzeninden hep birlikte kurtulacağız. 16 yıldır TBMM'de milletvekili olarak görev yapan arkadaşınız olarak genel başkanımıza önümüzdeki süreçle ilgili görüşlerimizi ilettik. Dertleştik ve gidiyorum. CHP Genel Başkanının doğal cumhurbaşkanı olması gerektiğini iletmiştim yine ilettim.
Sayın genel başkan düşündüğü adaylarla ilgili anket çalışması yaptırdığını kaydettiler. (Aday olacak mısınız?) Ben partimin yetkili organlarının kararına saygı gösteririm. Partimizin yetkili organları ne kadar verirse ona saygı gösteririm.''
Demirtaş'ın adaylığıyla ilgili HDP'den açıklama
HDP'li Ayhan Bilgen'den Selahattin Demirtaş'ın adaylığıyla ilgili açıklama geldi.
20-04-2018 15:57

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kars Milletvekili ve Parti sözcüsü Ayhan Bilgen, pazar günü yapacakları toplantıda aday belirleme yöntemini belirleyeceklerini söyleyerek, Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili soruya ise "Elbette ki kamuoyunda öneriler var. Sayın Demirtaş'ın da kendi beyanları var. Şüphesiz hem öneriler hem beyanlar mutlaka dikkate alınacaktır" şeklinde yanıt verdi.
'VEKİLLERİMİZİN KORKULARI, KAYGILARI YOK'
HDP'li Bilgen partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında, ilk olarak erken seçim kararını değerlendirdi. Erken seçimi, 'baskın seçim' olarak değerlendiren Bilgen, "Seçimlere medyaya yönelik baskınların, tutuklamaların, keyfi gözaltıların yoğun olduğu bir ortamda gidiyoruz. Bu bile aslında başlı başına bu seçimlerin hangi koşullarda gerçekleşeceğini göstermeye yetiyor bile" dedi.
HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve Hakkari Milletvekili Selma Irmak'ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili olarak Bilgen, "Bizim milletvekillerimizin bu açıdan korkuları, kaygıları yok. Hiçbir vekilimiz koltuğa yapışmış değil ve hiçbir vekilimiz aman aman orada olmanın hevesi derdi içerisinde değil. Ama bu ceza iki vekilimize verilmiş değil. Bu ceza doğrudan doğruya onları seçen halka yönelik bir iradeyi tanımamak tavrıdır" diye konuştu.
'ÖNCELİKLE KAZANMAYI HEDEFLİYORUZ'
Bilgen, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili soruya ise şu şekilde cevap verdi:
"Biz Pazar günü yapacağımız toplantıda hem cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili hem de milletvekilleri ile ilgili aday belirleme yöntemimizi belirleyeceğiz. Elbette ki kamuoyunda öneriler var. Sayın Demirtaş'ın da kendi beyanları var. Şüphesiz hem öneriler hem beyanlar mutlaka dikkate alınacaktır. Ama süreç başlamadığı için bu tartışmalara dair somut bir şey söylemek benim açımdan mümkün değil. Ama önümüzdeki günlerde takvim çok kısa yani parti kurullarında bir eğilim, yaklaşım ortaya çıkacaktır. Biz öncelikle kazanmayı hedefliyoruz."
Erdoğan: Derbide kumpas var
Erdoğan, derbide yaşanan olaylarla ilgili olarak "İstanbul'a indiğim anda şahit oldum. Bu futbol teröründen öte bir şey. Burada bir kumpas var” dedi.
20-04-2018 15:34

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma namazı çıkışı açıklamalarda bulundu.
Derbide yaşanan olaylarla ilgili olarak Erdoğan, "İstanbul'a indiğim anda şahit oldum. Bu futbol teröründen öte bir şey. Burada bir kumpas var. Tribünlerdeki bu terörü birileri organize etti. Bu kendiliğinden olan bir şey değil. Şenol Hoca'ya yapılanı affetmek mümkün değil. Biz de hükümet olarak bu konunun üzerine gideceğiz" diye konuştu.
Erken seçim teklifi Meclis'ten geçti
24 Haziran'da yapılması istenen erken seçim teklifi kabul edildi.
20-04-2018 15:27

Başbakan Binali Yıldırım ve 'Cumhur İttifakı' ortaklarından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin imzaları ile Meclise gönderilen ve Anayasa Komisyonunda görüşüldükten sonra Genel Kurula sevk edilen erken seçim önergesinin TBMM Genel Kurulunda görüşülmesine başlandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ilk olarak gündeme getirmesi ve Erdoğan-Bahçeli görüşmesinden sonra AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim tarihini 24 Haziran olarak açıklamasından sonra hazırlanan önerge, Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli imzalarıyla gönderilerek Anayasa Komisyonunda görüşüldü. Önerge komisyonda kabul edildikten sonra Genel Kurula sevk edildi.
TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı İsmail Kahraman tarafından açıldı. Gündem dışı konuşmaların ardından “552 Sıra Sayılı Milletvekili Genel Seçiminin Yenilenmesi ve Seçimin 24 Haziran 2018 Tarihinde Yapılması Hakkında Önerge”nin görüşmelerine başlandı.
MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta, ‘Erken seçimin Türkiye’nin önünü açacak bir karar olacağını’ söyledi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, ‘Milletin içinde bulunduğu gerilim halinin inşallah bugün alacağımız kararla 24 Haziran’da son bulacağına inanıyorum’ dedi.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, ‘2023 seçimlerinde de alacağız.Tarih bizi çağırıyor’ dedi.
'SON BAŞBAKAN OLARAK HİTAP ETMENİN ONURUNU YAŞIYORUM'
Başbakan Binali Yıldırım Meclis’teki erken seçim oturumunda konuştu. Yıldırım, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı olarak hitap etme onurunu yaşıyorum” ifadesini kullandı.
Yıldırım,’ Vesayet odakları sürekli olarak siyaseti itibarsızlaştırmaya, devleti işlemez hale getirmeye çalıştı. 24 Haziran’da yapılacak bu seçim Türkiye’nin 100. yıl hedefleri açısından son derece önemlidir.Madem sistem değildi o halde neden bekliyoruz sorusu ciddi olarak sorulmaya başlanmıştı. Her zaman ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini göz önüne alarak hareket ettik. Ülkemiz üzerine plan yapan odaklar Cumhurbaşkanımızın seçim tarihini açıklaması ile birlikte çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadı’ dedi
Yıldırım,’ Biz tarihi yaşayanlardanız, tarihi yazacak olanlar bu yaşananları en güzel şekilde anlatacaklardır. 15 Temmuz’dan sonra başlayan Yenikapı Ruhu ondan sonra da devam etmiştir. CHP’de adaylık açıklayanlar ardı ardına devam ediyor. Kemal Bey’e tavsiyem elini çabuk tutsun sonra sıra kalmayacak’ dedi.
TEKLİF KABUL EDİLDİ
CHP ve HDP’nin ‘eylemli iç tüzük’ itirazına rağmen Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile iki partinin grup başkanvekillerinin imzalarıyla sunulan, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin 24 Haziran’da gerçekleştirilmesine dair kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Teklifle ilgili 386 lehte oy kullanıldı.
HAZİRAN'dan birleşik mücadele ve ortak aday çağrısı
Birleşik HAZİRAN Hareketi, baskın seçim kararının ardından bir açıklama yaparak "Birleşik Mücadele ve Ortak Aday İçin Sorumluluk" çağrısında bulundu.
20-04-2018 15:24

"Saray Değil Halk Kazanacak" başlıklı bir açıklamada bulununan HAZİRAN Hareketi ortak aday için 'sorumluluk' çağrısı yaptı.
Açıklamada, 24 Haziran’a giden süreçte emekten, eşitlikten, adaletten, bağımsızlıktan, özgürlükten, birlikte yaşamdan yana tüm ilerici güçleri Saray’ın başkanlık planlarını bozmaya, halk egemenliği için ortak bir aday etrafında bir araya gelmeye çağırıyoruz" dendi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
SARAY DEĞİL HALK KAZANACAK!
HALK EGEMENLİĞİ İÇİN OMUZ OMUZA!16 yıldır iktidarını korumak için her türlü hile ve zorbalığa başvuran AKP, koltuk değneği MHP’nin ön ayak olmasıyla 24 Haziran’da baskın seçim kararı aldı.
Fiili olarak uygulanmakta olan tek adam rejimini yasallaştırmak amaçlı bu karar, iktidarın daha önceki açıklamalarını yalanlayan, inkara dayalı yanar döner politika anlayışına uygun korsan bir karardır ve hiçbir şekilde meşru değildir.
Aceleleri var, biliyoruz; zordalar, telaşları ondan.
Enflasyon %10’un üzerinde. Ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor. Türk Lirası günden güne eriyor. Benzinin litresi 6 Lirayı aştı. Yurttaşlar “geçinemiyoruz” diyerek feryat ediyor. Evlerin içini sarmış olan yangın vatandaşı kendini yakmaya itiyor. Atanamayan öğretmen intiharlarına her gün bir yenisi ekleniyor. Şirketler borçlarını ödeyemeyeceklerini ilan ediyor. Büyük bir krizin kapıda olduğunu herkes görüyor.
Komşumuz Suriye’nin yaraları, savaş 7. yılını doldururken operasyonlar, kimyasal silah aldatmacası ve emperyalist oyunlar yüzünden kanamaya devam ediyor. Çözümsüzlüğü besleyen en önemli unsurlardan biri olan AKP dış politikası ABD’yle Rusya-İran bloğu arasında gidip geliyor. İç politikada kendini “ABD karşıtı anti-emperyalist” olarak pazarlayan AKP, ABD’nin bölgedeki planlarını harfiyen uygulamaktan geri durmuyor.
AKP’nin içeride ve dışarıda tüm politikalarının iflas ettiği, bu ülkeyi artık yönetemediği ve yönetemeyeceği açıktır. Saray bu gerçeğin farkındadır.
OHAL altında, hileye açık hale getirilen düzenlemelerle yapılacak bu seçim asla adil ve demokratik bir seçim olmayacaktır.
Gün; çözümü kendince baskın seçimde bulan, türlü hilelerle başkanlığı elde edeceğinden emin olan AKP’ye egemenliğin halka ait olduğunu gösterme günüdür.
Biliyoruz; Gezi’nin, Hayır iradesinin, Adalet arayışının milyonları her türlü baskı ve zulme karşın iktidara teslim olmamıştır. Dimdik ayaktadır.
Yan yana, omuz omuza durduğumuzda aşamayacağımız hiçbir engel yok, biliyoruz.
Biliyoruz; çıkış yolumuz umuttan, dayanışmadan geçiyor.
Birleşik bir kuvvet olarak örgütlenmiş bir halk yenilmez, biliyoruz.
Birleşik Haziran Hareketi olarak 24 Haziran’a giden süreçte emekten, eşitlikten, adaletten, bağımsızlıktan, özgürlükten, birlikte yaşamdan yana tüm ilerici güçleri Saray’ın başkanlık planlarını bozmaya, halk egemenliği için ortak bir aday etrafında bir araya gelmeye çağırıyoruz.
Gelin hep birlikte işçilerin, emekçilerin, işsizlerin, kadınların, çocukların bağımsız sesi olalım.
Gelin hep birlikte sandıklara sahip çıkalım, seçim güvenliğini hep birlikte sağlayalım.
Bir Haziran günü aydınlık bir sabaha uyanmak bizim elimizde.
Biz halkız, en zor koşullarda bile tohuma durup filiz vereniz; bunu bilir, buna inanırız.
Bu bilinçle şimdiden ilan ederiz ki:
25 Haziran sabahında halkın iradesinin türlü hilelerle gasp edilmesi durumunda halkın iradesine sahip çıkacağız.
Her ne olursa olsun, halkın egemenliğini kurma tasarımızdan bir an bile vazgeçmeyecek, yer yüzü aşkın yüzü oluncaya dek tüm gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Birleşik HAZİRAN Hareketi
CHP’den bir aday daha
CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin de cumhurbaşkanlı için adaylığını açıkladı.
20-04-2018 14:23

İleri Haber
CHP’li Öztürk Yılmaz’ın ardından bir adaylık açıklaması da CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin’den geldi.
Engin yaptığı açıklama ile “Cumhuriyet Halk Partisi’nden Cumhurbaşkanlığı aday adaylığımı basın toplantısı ile açıklayacağım” dedi
İleri Hatırlatıyor
Engin’in açıklaması şöyle:
“Ülkemiz iki ay sonra tarihinin en önemli seçimini yapacaktır. 16 yıldır ülkemizi tek başına yöneten iktidar partisi, Meclis çoğunluğuna rağmen ülkemizi artık yönetemez duruma düştüğünü, OHAL'den medet umarak, baskın bir seçim kararıyla itiraf etmiştir.
Bizleri birbirimizden ayrıştırarak, ötekileştirerek, kamplaştırarak yıllardır oy peşinde koşan, kapalı kapılar ardında koltuk pazarlıklarıyla ittifak yapan siyaset anlayışına, kadınlarımızla, gençlerimizle, işçilerimizle, emeklilerimizle, esnaflarımızla, memurlarımızla, dar gelirli vatandaşlarımızla, çiftçilerimizle, işsizlerimizle, emekçilerimizle, engelli bireylerimizle, kısacası toplumumuzun tüm kesimleriyle halkın ittifakını oluşturarak bir arada ve el ele sandıkta DUR diyeceğiz.
Ekonomide, dış politikada, eğitimde, tarımda, teknolojide ülkemizin içinde bulunduğu karanlık tabloya ışık tutacak bir yol haritasıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nden Cumhurbaşkanlığı aday adaylığımı basın toplantısı ile açıklayacağım.
Hazreti Mevlana'nın dediği gibi, "Dünle beraber gitti, cancağızım; Ne kadar söz varsa düne ait; Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”
İşte şimdi güzel ülkemizin vatansever evlatları olarak yeni şeyler söylememizin zamanı.”
DİDEM ENGİN KİMDİR?
13 Haziran 1977'de Ankara'da doğdu. Baba adı Fazıl Mümtaz, anne adı Meral'dir.
Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünü bitirdi. Belçika Bruges'deki College of Europe'da Avrupa Birliği ve Ekonomi yüksek lisansını tamamladı.
Hazine Müsteşarlığı Merkezi Finans ve İhale Biriminin kurulmasında görev aldı. 26 yaşındayken kurduğu danışmanlık şirketiyle ihracat geliştirme ve yatırım danışmanlığı hizmetleri verdi. DEİK Türk-Fransız, Türk-Çin, Türk-Hint ve Türk-Hong Kong İş Konseylerinde Başkan Yardımcılığı, Türk-İngiliz ve Türk-Alman İş Konseylerinde ise Yürütme Kurulu Üyeliğine seçildi.
Engin, iyi düzeyde Fransızca ve İngilizce, orta düzeyde İspanyolca ve Latince bilmektedir.