Mimarlar Odası Ankara: Nuriye ve Semih yaşasın, abluka kaldırılsın!

Mimarlar Odası Ankara: Nuriye ve Semih yaşasın, abluka kaldırılsın!

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ile Ankara esnafı, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanmasına ve yaşanan kamusal alan işgaline tepki gösterdi. 

Protestolardaki polis saldırısını, Yüksel Caddesi, Konur Sokak, İnsan Hakları Anıtı ve Mimarlar Odası’nın abluka altına alınmasını, Kızılay’ın adeta açık cezaevine çevrilmesini kınayan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, ablukanın acilen kaldırılmasını, kamusal alanların halkın kullanımına açılmasını istedi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, tespit davası açtığını da bildirdi.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikleri işlerine dönmek için açlık grevi yapan araştırma görevlisi Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'nın tutuklanmasını, protestolara polis saldırısını, İnsan Hakları Anıtı, Yüksel Caddesi ve Konur Sokak’ın üç gündür çelik bariyerlerle abluka altına alınmasını kınadı.
22 Mayıs tarihinden itibaren Mimarlar Odası’nın giriş ve çıkışlarının bu abluka çerçevesinde kapatıldığını belirten Mimarlar Odası Ankara Şubesi bunun insan haklarına ve hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak ablukanın acilen kaldırılmasını istedi.

Konuya ilişkin olarak Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde, aralarında Halkevleri, Kavaklıderem Derneği’nin de bulunduğu sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri ile ablukadan zarar gören esnafla birlikte basın toplantısı yapıldı.

"NURİYE VE SEMİH İŞLERİNE İADE EDİLSİN"

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “ Konur Sokak ve tüm Türkiye’ye yayılan sokaklar ve caddeler tutuklandı. İnsan Hakları Anıtı çelik bariyerlerle kapatıldı.  Haklarını arayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça tutukluğunun 4. gününde, açlık grevlerinin ise 79.günündeyiz. Burada yaşadıklarımızı, gördüklerimizi ve tanık olduklarımızı bu ülkede yaşayan insanlar hak etmiyor. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 200 günü aşkın süredir direniyor ve işlerini ekmeklerini istiyorlar. ‘Tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri ve tekel benzeri eylemliliklere neden olacakları’ gerekçesiyle hukuksuz bir şekilde tutuklandılar. Hangi adaletin işleyişine zarar verecekler anlamakta zorluk çekiyoruz. Nuriye ve Semih’in acilen serbest bırakılmasını ve işlerine iade edilmesini istiyoruz. Nuriye ve Semih’in ölmesini istemiyoruz. Akademisyenlerimizin KHK’larla işlerinden ihraç edilerek aslında bir medeni ölüm dedikleri açlıkla baş başa bırakılmalarına da itiraz ediyoruz” diye konuştu.

"TESPİT DAVASI AÇTIK, ARKASINDAN TAZMİNAT DAVASI AÇACAĞIZ"

Candan, 22 Mayıs tarihinden itibaren İnsan Hakları Anıtı’nın tutuklu olduğunu da hatırlatarak, şunları söyledi:

“Burası 1990 yılından bu yana hak arayan insanların sesi soluğu ve kendini ifade ettiği bir sokak. İşçiler, tutsak aileleri, mimarlar, öğrenciler hak aramak için hep burada oldu. İnsan Hakları Anıtı hak arama mücadelesinin çok önemli simgelerindendir. İnsan Hakları Anıtı da 5 gündür tutuklu. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni 1949 yılında imzalayan Türkiye, Anayasa’nın 90. Maddesine göre, milletler arası antlaşmaların kanun hükmünde olması ve sebebiyle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 30 maddesi ihlal etmiştir. Bu bölgedeki esnaflar zarar ettikleri için kepenk kapatmak zorunda kaldılar. Bu bölgedeki meslek odalarının giriş çıkışları kontrollü. Üyelerimiz oda kapalıdır söylemleriyle karşı karşıya kalıyorlar.  Bütün etkinliklerimiz ve faaliyetlerimiz engelleniyor. Milletvekilleri içeri alınmıyor. Sadece işlem yapacak üyelerimiz kontrollü şekilde içeri alınıyor. Yöneticilerimiz ve çalışanlarımız ancak kimlik kontrolü ile girebiliyorlar. Etkinliklerimizi gerçekleştiremiyoruz. Bu suçtur bu nedenle de tespit davası açtık. Arkasından tazminat davası açacağız. Bu sokakta 1960’lı yıllardan bu yana bulunan Mimarlar Odası ve Mülkiyeliler Birliği kamusal alanın mekânsal tanıkları ve sigortasıdır.”

"MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ’NİN VİCDANI TUTUKLU DEĞİL"

Ablukadan zarar gören bölge esnafını da tespit davası açmaya davet eden Candan, “Bizim gözümüzün önünde direniş yapılırken, anneler sürüklenirken insan hakları anıtı gibi simgesel bir mekan tutuklanıp, göz altına alınırken kimse bizim burada oturup sessiz sedasız kalmamızı beklemesin. İnsan Hakları Anıtı 5 gündür, Nuriye Semih 4 gündür tutuklu, sesini çıkartmayanların vicdanları tutuklu lakin Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve yöneticilerinin vicdanları tutuklu değil. Kim ne derse desin insan hakları ihlallerine asla göz yummayacağız. Nuriye ve Semih yaşasın istiyoruz. Bu suçun ağırlığını hiç kimse kaldıramaz. Türkiye olarak yeterince utandık” dedi.

"VALİLİK TOPLUMU KORKUTMAK YERİNE ÖNLEM ALMALIDIR"

Candan, Ankara Valiliği’nin “Ankara ili genelinde cadde ve sokaklarda güneş battıktan sonra gece geç saatlere kadar ateş yakıldığı ve yüksek sesle çevreyi rahatsız edici şekilde şarkı, türkü, marş vb. sloganlar atılarak eylem yapıldığı görülmektedir. Bu durum vatandaşlarımızı tedirgin etmekte, kamu düzeni ve güvenliğini bozmakta, terör örgütlerinin eylem yapan topluluklara yönelik bombalı saldırı yapma riskini artırmakta ve güvenlik güçlerinin bu olaylara müdahalesini zorlaştırmaktadır” açıklamasını ise, “Bombalı saldırı yapılabileceğini ifade eden bir valilik açıklaması ile karşı karşıyayız. Bir devlet var mıdır? Valilik bunu açıklayarak toplumu korkutacağına bunun önlemini almalıdır. Bu ülkenin sokaklarında bombaların patladığını ve yüzlerce canımızın alındığını biliyoruz” diyerek eleştirdi.

"YAŞANAN FAŞİZM VE KAMUSAL ALAN İŞGALİDİR"

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Sekreteri Namık Kemal Kaya ise ablukaya ve yaşananlara tepkisini şöyle dile getirdi:

“Bir devlet kendi vatandaşını korumak, kollamak ve bir düzen içinde vatandaşlarının yaşamını idame ettirmesi için vardır. İşlerinden haksız bir şekilde atılan arkadaşlarımız açlık grevlerine girmişler ve kendi hayatlarından vazgeçiyorlar. Siz onları adaletin sağlanamayacağını gerekçe göstererek tutukluyorsunuz. Kimin adaletini sağlayamıyorsunuz? Bu adalet değil, bu faşizm ve kamusal alanının işgalidir. Valilik açıklamasında bombalı saldırı olabileceği belirtiliyor.”

Valiliğe “Siz bu bomların patlayacağından haberdar mısınız? Haberdar değilseniz, bu bombaların patlamasını engellemelisiniz. Engelleyemiyorsanız istifa etmelisiniz. Ancak sizi aşan bir durum varsa ve sizin yetkinizi yoksa bu da başka bir durumdur” diye seslenen Kaya “Kamusal alanı devletin polisi işgal etmiş durumdadır. Dünyanın bunu görmediğini mi zannediyorsunuz? Herkes bu süreci yaşıyor ve görüyor. İnsan Hakları Anıtı’nı işgal ederek bu toplumu korutacağınızı mı zannediyorsunuz?. Bu toplum Kurtuluş Savaşı’nda ülke işgal altındayken vatanı kurtarmıştır. Yaşanan faşizmden asla korkmayacaktır. Biz bunlara asla taviz vermeyeceğiz. Bu diktatörlüğün ve faşizmin sonuna geldiğinin göstergesidir. Derhal buradan çekilmeliler ve halk normal yaşantısına dönmelidir. Bu iyi bir gelecek değildir.”

"AMAÇ KORKUYU ÖRGÜTLEMEK"

Halkevleri Genel Sekreteri Dilşat Aktaş, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın demokrasi mücadelesi, adalet talebinin herkesi etrafında toplaması nedeniyle polis şiddetinin devreye girdiğini söyledi.

Aktaş, “Demokrasi, adalet ve insanca yaşam talebi referandum sürecinde hep birlikte haykırdığımız talepti. Referandumda kazananlar Hayır tarafında olanlardır iktidar hala bir rejim meşruiyet krizi yaşıyor. Halkevlerinin içinde bulunduğu bu sokaklar işgal altındadır ancak etrafında her gün yeni bir direniş filizlenmektedir Esnaflarımız da dava açtı, Bu barikatın etrafında her gün işimi istiyorum diyen, Nuriye ve Semih’in yaşaması için bir araya gelen insanlar bir çember oluşturdu. Bu çemberi büyüttüğümüz vakit buradaki işgali de ortadan kaldıracağız. Ankara Valiliği’nin açıklaması ise korkuyu örgütlemektedir. Ancak biz buna izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman da toplantıya gelirken sokaktaki abluka nedeniyle zorlandığını belirterek, “Neden korkuyorlar anlamak mümkün değil, bu abluka ne kadar sürerse sürsün, biz de sonuna kadar bu mücadeleyi sürdürmeliyiz” dedi.
Kavaklıderem Derneği temsilcisi İsa Çapanoğlu, “Ben de birazda hava ısınsın diye türkü söylemek istemiştim ancak vali beyden emir gelmiş yasakmış o yüzden türkü söylemiyorum” diyerek valilik açıklamasına tepki gösterdi.

Toplantıya katılan bölge esnafı ise abluka nedeniyle büyük zarar ettiklerini ve mağdur olduklarını dile getirerek ablukanın acilen kaldırılmasını istedi.