Meral Akşener: Post modern milli şef dönemi sürdürülebilir değil

Meral Akşener: Post modern milli şef dönemi sürdürülebilir değil

Meral Akşener, partisinin kuruluş toplantısında yaptığı konuşmada, "16 Nisan referandumu, arkadaşlarımın deyimiyle ‘kirli referandum’ 1946 seçimleri adeta tekrar sahnelenmiş, siyasal hayatımıza yeni bir usül eklenmiştir. Toplumsal destek yetmezseyargıçlar tamamlar. Toplumsal desteği bulamazsanız YSK, yargıçlar yardımınıza koşar. Demokrasi tehdit altındadır. Ve iktidarın hukuku her şeyin üzerindedir. Post-modern milli şef dönemi başlamıştır ama sürdürülebilir değildir." ifadelerini kullandı.

Meral Akşener liderliğindeki İyi Parti'nin kuruluş toplantısı Ankara'da düzenlendi. Akşener, Genel Başkan sıfatıyla toplantıda bir konuşma gerçekleştirdi. 

Akşener, konuşmasının başlangıcında "Başbakan Meral" sloganı atan salondaki kalabalığa "Başbakan değil, cumhurbaşkanı" şeklinde karşılık verdi. 

"POST MODERN MİLLİ ŞEF DÖNEMİ SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL"

Akşener, konuşmasında başkanlık referandumu sürecine vurgu yaparak, "16 Nisan referandumu, arkadaşlarımın deyimiyle ‘kirli referandum’ 1946 seçimleri adeta tekrar sahnelenmiş, siyasal hayatımıza yeni bir usül eklenmiştir. Toplumsal destek yetmezseyargıçlar tamamlar. Toplumsal desteği bulamazsanız YSK, yargıçlar yardımınıza koşar. Demokrasi tehdit altındadır. Ve iktidarın hukuku her şeyin üzerindedir. Post-modern milli şef dönemi başlamıştır ama sürdürülebilir değildir." dedi.

Konuşmasının önemli bölümünde Türkiye'deki eğitim sistemine yönelik eleştirilerini sıralayan Akşener şunları söyledi:

"TÜRKİYE'Yİ YANLIŞ AKLA MAHKUM ETMİŞLERDİR"

10 yıl içinde Almanya dışında başka bir Avrupa ülkesi G7'nin içinde bulunmayacak. 21. yüzyılın zenginleşen güçleri ise dünya siyasetine ağır aktörler olarak çıkıyor. Sadece Türkiye'yi değil, geniş bir coğrafyayı yanlış akla mahkum etmişlerdir. 

"KAPIKULE'DEN BİLGİNİN GEÇİŞİ YASAK HEMŞERİM"

Yaşları 30'un altında olan milyarderlerin sayısı oldukça şaşırtıcıdır. İktisatçıların tasarruf ettiği kaygısı, yerini bilimsel yetersizliğe terk etmiştir. Bugünkü dünyada, tepedeki abiler duysun. Bu kupon beyinler, bu abilerden daha kıymetlidir. Yeni teknolojiler yaratmak zorundayız. Son çeyrek yüzyılın gelişmeleri, bireysel ilişkiler kadar kamu düzeninin işleyişini de derinden etkilemiştir. Etkilemeye devam edecektir. Siyasal liderliklerin temel görevi, zamanın ruhuna uygun dönüşümün önünü açmaktır. 2017 Türkiye'sinde ise, toplumun önüne konan gündem ile dünyanın konuştukları örtüşmemektedir. Aradaki fark açılmaktadır, Türkiye, dünyadaki gelişmeleri iyi okuyamamaktadır. Dünyadaki gelişmeler, Kapıkule'de durdurulmaktadır. Kapıkule'den geçiş bazı durumlarda çok kolay, ama bilginin geçişi yasak hemşerim! Türkiye tarihin gerisine düşemez. Asla razı olmayacağız. Türkiye'nin gelişen dünyadan kopmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Buna seyirci kalmamak için buradayız. Birinci işimiz gelişmenin ve ilerlemenin peşinden koşacak bir Türkiye'dir. Bunun yolunu açacak yapısal reformları ivedilikle hayata geçirmek zorundayız. Yaklaşık 50 milyon gencimiz var, 164 ülke nüfusundan daha çok. Çok büyük zenginlik, hamd olsun, Allah razı olsun. Peki, bu zenginliği nasıl değerlendiriyoruz? Uluslararası sonuçlar ortada. Fen, matematik ve okuduğunu anlamada 72 ülke arasında ne yazık ki 50'nci sıraya düştük. 15 yıldır devlet, eğitime daha fazla bütçe ayırmakta. Aileler çocuklarının eğitimine daha fazla para ayırmakta. Çocuklarımız ise diğer ülkelerdeki yaşıtlarına göre okullarında daha fazla zaman geçirmekte. Etüt merkezlerinde soluksuz koşturmakta. Netice, 10 yılda 10 basamak daha gerilemek. Bu sonuçlarla Türkiye'nin ilk 10'a girme iddiası akılla alay etmektir. Evet, şimdi TEOG'un değişeceğini akşam haberlerinden öğrenen bakan varken, ne düşünüyorsun Meral Akşener derseniz... Bakanın yerinde olmak istemezdim. Bu iktidar gidici, bu iktidar gidici. Ama çocuklar bizim çocuklarımız. 

"KİNDAR MİNDAR NESLE GEREK YOK"

Bırakalım çocuklarımızı, düşüncüleri olsun. Tartışsınlar, üretsinler, bu Türkiye'nin yakalayacağı yegane zenginliktir. Kindar mindar nesle gerek yok, dünyadaki hızla gelişimle rekabet edeceksek yüksek donanımlı gençlerimiz sayesinde olacaktır. İyi Parti olarak kararlıyız. Eğitimde kalite artacak. Bilim ve teknolojiye öncelik verilecek. Bireysel özgürlük alanları genişletecektir. Hedefimiz eğitimi 11 yıla çıkarmak ve PİSA'da ilk 20 ülke arasına girmektir. Bunu başaracak kadrolarımız var. Buna gönülden inanıyorum. Bu sözü burada, iktidara geldiğimizde yerine getireceğimiz bir söz olarak veriyoruz.

"AKP PARTİ'DEN KAĞIT GETİRMEDEN KİMSE İŞ BULAMIYOR"

Konuşmasında kamu düzenin bozulduğunu belirten Akşener, "Gencecik çocuklarımız, AK Parti'den kağıt getirmeden iş bulamamaktadır. Yıllarca, ailelerinin, özellikle annelerin mutfak masrafından kesip üniversiteyi bitirmiş çocuğunu, babasından gizli dershaneye gönderip hangi puanı alırsa alsın o günlerde soru çaldılar. Soruları çaldırdılar. Bugün ise 'Yakınımdır' denen bir kağıt gitmeden ne devlette, ne özelde ne de taşeronda iş bulamamaktadırlar. Bu ülkenin insanları böyle bir tabloyu hak ediyor mu? Hak etmiyor." ifadelerini kullandı. 

"BAZILARI ŞU SIRA 'EVET' İÇİN ÇALIŞTIĞINA ÜZLÜYORDUR"

İstifaya zorlanan belediye başkanlarına isim vermeden değinen Akşener, "Çağdaş demokratik ilkeler çerçevesinde siyasal partiler kanunu demokratikleşecektir. Partilerin hepsinde uygulanan 'Atıyorum seni, seç beni' modeli kaldırılacaktır.  Genel merkezin seçimle gelen hiçbir kademeyi görevden alma yetkisi olmayacaktır. Yargı kararları hariç, seçimle gelen seçimle gidecektir. Bazıları şu sıra referandumda cansiperane 'evet' için çalıştığı için çok üzülüyordur. Biz o zaman demiştik, tek adama gidiyorsunuz demiştik. Yazık o adama, kağıt peçete alımını bile düşünmek zorunda kalacak demiştik" ifadelerini kullandı. 

"MAVİ MARMARA İLE YANAŞTIK, SURİYE'DEN ÇIKTIK"

AKP'nin dış politikasını da eleştrien Meral Akşener şunları söyledi:

Türk dış politikası, istikrar kavramını merkez alır. Osmanlı'dan Cumhuriyet hükümetlerine devreden bir süreç. Bu bakımdan, 2000 li yılların başındaki “sıfır sorun” söylemi, devlet birikimimize uygun düşmekteydi. İran, Rusya ve Avrupa dahil, bölge ülkelerinin istikrarından, büyümesinden en karlı çıkacak ülke Türkiye’dir. Rusya merkezli, sosyalist bloğun açılım süreci bu düşünceyi doğrulamıştır. Dış ticaretimizin yaklaşık yarısı, Avrupa ülkeleriyledir.

2005'deki AB için tam adaylık süreci ve istikrar arayıcı politikalar, ekonomimize hız katmıştı. Peki ne oldu da bugün farklı şeyler konuşuyoruz? Birçok konuda olduğu gibi, dilleriyle söylediklerinin peşinde olmadıkları anlaşıldı. Politika yapımları dışişlerinin koridorlarından taşındı, Türkiye adeta akıl tutulması yaşadı. Mavi Marmara ile yanaştık, Mısır’dan girdik, Suriye’den çıktık… Bu arada Almanya’dan, Rusya’ya kadar el atmadığımız yer kalmadı. Şimdi bıraktıklarımızı arıyoruz. Sadece Suriye’nin, mültecilerle beraber maliyeti 200 milyar TL. Dış politika macerası, yıllık büyüme oranını yaklaşık bir buçuk puan aşağı çekmiştir.  İran’a yönelik ambargonun kaldırılması süreci oldukça öğreticidir.   Pazar ihtiyacı olan Avrupa ülkelerinin, Amerika'ya baskısı sonuç vermiştir. Biz ise adeta kendimize ambargo koyduk. Siyasi itibar kaybı ayrı bir maliyet. En önemli pazarlarımızı kendi ellerimizle tahrip ettik. Üstelik milyarlarca Lira harcayarak. Böyle yönetilen dış politikamız, Trende olamayışımızın ikinci nedenidir.