Kürt halkının HAYIR'ı

Kürt halkının HAYIR'ı

Kürtler kayyumlara, tutuklamalara, savaşa, faşizme ve tek adam rejimine Hayır dedi. Bize düşense direnen tüm toplumsal dinamiklerin Hayır’larını birleştirmek ve mutlak zaferin bu onurlu yan yana gelişle taçlanmasını izlemektir.

Muhtemelen birkaç gün, hatta birkaç hafta bu referandum ve yerel-bölgesel sonuçları üzerine çok şey yazılacak, çok şey söylenecek. İlk olarak Güneydoğu Anadolu ve Doğu Andolu illerinden gelen seçim sonuçları çeşitli tartışmalara kapı aralamış görünüyor.

Kimilerine göre referandum öncesi sıkça ortaya atılan "Kürtler AKP ile anlaştı" tezi doğrulandı. Bunun peşi sıra gelen "Kürt halkı hendek siyasetinden ve ortaya çıkan başarısızlıktan dolayı HDP’ye küstü" veya "Kürt halkı AKP’nin baskı ve yıkım politikalarına boyun eğip 'evet’in değirmenine su taşıdı" ifadeleri, bu tartışmanın daha da uzayacağının önemli işaretleri.

Kuşkusuz bu sorulara yanıt ararken son bir yılı ve özellikle 1 Kasım sonrası bölgede yaşananları göz ardı edemeyiz. Bugün referandumu değerlendirebilmek için hendek siyaseti ve sonuçlarını bir referans bilgi olarak ele alırken açıklıkla yazmak gerekir. Hendek siyaseti ve sonrasında yaşananlar Kürt kitleselliği olarak tariflenen zemine zarar vermiş, Kürt halkının sokak mücadelesini aşağı çekmiş, Kürt hareketinin sivil siyaset alanını daraltmıştır. Kürt halkının hendek siyaseti sonrası devlet şiddeti ve saldırısı ile doğrudan muhatap kılınması ve hendek siyasetinin ‘’düşmana zarar vermediği’’ gibi bir de ilerici bir karakter taşımaması da ayrıca kayda değerdir. Sokakların abluka altına alınması kuşkusuz bölgede yapılması planlanan Hayır çalışmalarını bir ölçekte zayıflatmıştır.  Doğu ve Güneydoğu illerinde Hayır için etkin ve verimli bir sokak çalışması yapılamamış, ana akım medyada kendine ve Hayır’ına yer bulmakta zorlanan HDP, sokakta gövdesini göstermekte ve kendisine yapılan birçok saldırıyı bertaraf edecek gücü bulmakta zorlanmıştır. Kuşkusuz bu HDP’nin değil KürIt halkına ve Hayır’a doğrudan savaş açan AKP/Saray rejiminin suçudur.

Sayısal verilerle ifade etmek gerekirse İnsan Hakları Derneği’nin açıkladığı 2015-2016 Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşanan hak ihlalleri raporunda yer alan korkunç tablo yıkımın boyutlarını gözler önüne sermektedir.

- Sadece 2016 yılında güvenlik güçlerinin saldırısı, silahlı çatışma ve bombalı saldırılar ile yaşamını yitiren sivil sayısı: 451, yaralanan sivil sayısı: 926. Mayın ve serbest patlayıcı madde ile ölenler: 13, yaralananlar: 37

- Sadece 2016 yılında gözaltına alınanlar: 150’si çocuk 6860 kişi, tutuklananlar 40’ı çocuk: 1724 kişi. İşkence ve kötü muamele iddiaları: 647 kişi

- Sadece 2016 yılında ekonomik, sosyal, hukuki, siyasi, sağlık, eğitim hakları ihlal edilen- sokağa çıkma yasaklarına maruz kalanlar: 31 185 kişi

- İnsan hakları, hukuk, çocuk, kadın odaklı savunuculuk faaliyetleri yürüten yaklaşık 171 dernek, haklarında hiç soruşturma bulunmaksızın ‘terör örgütleri ile ilişkili oldukları’ suçlamasıyla ve yayınlanan KHK’ler ile kapatılmıştır.

Aylarca ağır saldırı altında bulunan Cizre, Sur, Şırnak, Nusaybin ve oralardan göçe zorlanan sadece kayda geçen yüz binlerce Kürt yurttaşı da yazalım bu listeye. Tüm bunlara HDP’li belediyelere atanan kayyumları, tutuklanan Kürt siyasetçileri, olağanüstü güvenlik bölgesi ilan edilen bölgeleri, yetki ve silahlanmaları arttırılan köy korucularını, sistematik şekilde bölgede ikamet ettirilen asker-polisleri de ekleyelim. Kürt halkının tüm koşul ve şartlar altında gittiği bir referandumda öncelikle onurlu bir duruş sergilediği gerçeğini ‘’peşinen’’ kabul ederek gelelim seçim sonuçlarına.

Diyarbakır’da seçimlere katılım oranının yaklaşık olarak %4 gerilediği tespit ediliyor. Hayır oranı %67,4. 1 Kasım’da HDP’ye verilen oyla kıyaslandığında seçimlere katılım oranının azalması potansiyel HAYIR oranının doğrudan azalmasına sebep olmuş görünüyor.

Tunceli en çok HAYIR çıkan il olarak kayda geçti. Sandığa katılımda ciddi azalma görülmedi ve Hayır oyları % 80’i buldu. Ancak AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde % 11,7 oy almasına rağmen, Evet oy oranlarının %20’lerde çıkması da hatırda tutulmalı.

Sandığa katılımın % 4 oranında düşüş gösterdiği Van’da % 57, Ağrı’da ise % 56 Hayır çıktı. Sandığa katılımın % 5 olarak azaldığı Hakkari’de Hayır % 68,5, yine sandığa katılımın % 6 oranında düştüğü Şırnak’ta Hayır oyu % 69,7’yi buldu.

Bingöl, Muş ve Bitlis gibi illerde 1 Kasım’la kıyaslandığında hem sandığa katılım da hem de doğrudan HDP’nin temsil ettiği Hayır da oransal düşüş görünüyor.

Esas yıkımın yaşandığı Şırnak % 71,31, Silopi % 74,82, Cizre %80,89, Sur %64,94, Nusaybin’de % 78,5 ile Hayır rekorları kırıldı. AKP/Saray rejiminin kendi tabiriyle silindirden geçirdiği bu yerlerde Hayır oranı açıkça Kürt halkının ‘’hala buradayız ve direniyoruz’’ iradesidir.

AKP/Saray rejiminin yaptığı usulsüzlükler ve hilelerinde bu sonuçlarda ciddi etkisi olduğu ön kabulünü yaparak devam edelim. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da silahların gölgesinde yapılan bir seçim, haddi hesabı olmayan mühürsüz oy pusulaları, kayda geçen ve geçmeyen onlarca usulsüzlük, güvenliği alınamayan sandıklar…

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Evet’in mucizevi yükselişi diyerek reklama girenler gerçekten haklı olabilir mi? Hayır.

Peki yapılan usulsüzlükler dışında hangi noktalardan fireler yaşanmış olabilir ya da Evet oylarında yaşanan minimal artış nerden kaynaklanıyor olabilir dersek iki yere özel olarak vurgu yapmakta fayda var.

1- Sandığa katılım oranında yaşanan düşüş ve bunun Hayır oylarında yarattığı azımsanamayacak tahribat

Bu bağlamda hepimin bildiği gibi 7 Haziran seçimlerinde Doğu Anadolu’da sandığa katılım oranı % 84,5 civarındaydı. Genel olarak öngörü referandumda sandığa katılım oranının bölgede % 85 ve üstü olacağı yönündeydi. Ancak 16 Nisan’da yapılan referandumda sandığa katılım oranı % 75-80’lere geriledi. Sandığa katılımın azaldığı tabloda Hayır oylarında yaşanan azalma, Evet oylarının bir ölçekte artmasına yaradı. Bazı çevrelerin halk HDP ile arasına mesafe koydu ve pasif direniş gerçekleştirerek sandığa gitmedi iddiası ancak istisnai örneklerle açıklanabilir. Gerekçesi ne olursa olsun Kürt halkının AKP/Saray rejimine karşı verilen bir kavgada HDP’nin karşısında konum alması hem siyasi, hem politik, hem de duygusal açıdan mümkün değil. Sandığa katılım oranının azalmasında göçe zorlanan ve yerlerinden edilen birçok yurttaşın maddi gerekçelerle oy kullanmaya gidememesi esas gerekçelerden sayılabilirken yılgınlık, pasif direniş veya buna bağlı boykot ancak cılız gerekçeler olarak sıralanabilir.

2- Yıkım politikalarının sosyal bir sonucu olarak bölgede ikamet ettirilen asker-polis sayıları ve geçmişte HDP’ye oy vermiş olsa da bugün AKP/Saray rejimi tarafından yetkilerle donatılan köy korucularının güçlü olanın yanında saf tutma tercihleri

Kayyumlu belediyeler eliyle devam ettirilen işgal politikaları ve kendi coğrafyasında işbirlikçi olan/olmakla suçlanan korucuların güçlü olandan yana saf tutmasını anlaşılır kılıyor. Son dönemde elde edilen maddi kazançlar ve silah kullanma haklarının genişletilmesi gibi birçok somut adım bu zemine yaramış olabilir. Bir başka açıdan devam ettirilen savaş politikaları yüzünden bölgede sayıları her gün arttırılan silahlı güçler ve onların bölgede ikamet ettirilmesi Evet oylarına kazanç sağlamıştır dersek yanlış olmaz.

Tüm bu şartlar ve koşullar altında sandığa giden (gidebilen) Kürtler neye Hayır dedi peki?

Kürtler kayyumlara, tutuklamalara, savaşa, faşizme ve tek adam rejimine Hayır dedi.

Bize düşense direnen tüm toplumsal dinamiklerin Hayır’larını birleştirmek ve mutlak zaferin bu onurlu yan yana gelişle taçlanmasını izlemektir.

DAHA FAZLA