Küba Devrimini selamlamak

Küba Devrimini selamlamak

Fidel’in aramızdan ayrıldığı bugünlerde devrimin kazanımları Küba’da daha da önemli hale geldi. Onun eseri devam edecek, ülkenin temsil ettiği onur ve adalet meşalesini yakmayı olanaklı kılan fikirleri ise her zaman Küba halkı tarafından yaşatılacaktır. Bizlere düşen sorumluluk ise Küba devrimini selamlamak ve Küba halkının sosyalizmi ve ABD’ye karşı egemenliğini koruma mücadelesinde ona destek sunmaktır.

Bugün Küba Devriminin 58. yıldönümü.

1 Ocak 1959 Fulgencio Batista’nın zalim hükümetini devirdikten sonra Fidel Castro’nun Havana’ya girdiği tarih.

Yeni doğan Küba devriminin en zor dönemi olarak kabul edilen, o zamana kadar Amerikan emperyal hakimiyetinin sadık takipçisi hükümetlerin başa gelmesiyle bilinen ülke tarihinde köklü bir değişimin başlatılmasının gerektiği bir dönemin başlangıcı.

Küçük adanın kendi ayakları üzerinde yürümeye başlama kararı, ilk anlardan itibaren 'Kuzey'in gölgesi altında bir çok ayrıcalığın keyfini sürdürenlerin nefretini uyandırmış, aynı zamanda zincirlerini kırmak ve kendi kaderini kendisi tayin etmek üzere sömürülmekten usanmış bir halkın çoğunluğunun kararını da onaylamasına neden olmuştur..

O andan itibaren Küba halkı, sürekli kuşatmalara, işgallere maruz kalmış ve uluslararası toplumun büyük bir çoğunluğunun reddetmesine rağmen ABD tarafından tüm halkı açlıkla boyun eğdirmek gibi aşağılık bir amacın bugüne kadar hala korunduğu bir ablukayla karşı karşıya bırakılmıştır.

Tüm bu zorluklara karşın Kübalılar 58 yılı geride bıraktı ve sosyalist Küba’yı inşa etmeye devam ediyor. Kendilerini bir ulus olarak inkar etmeye yeltenenler tarafından da tanınan bir çok kazanıma erişti.

Ücretsiz eğitim, herkesin faydalandığı sağlık, toplumun en savunmasız kesimlerinin korunmasını sağlayan sosyal güvenlik sistemi ve uzaklardaki acıları anlamalarını mümkün kılan ve kısıtlı kaynaklarıyla bu acıyı dindirmek üzere onları gayret etmeye çağıran insani bir kültüre sahipler.. 

Küba halkı 58 yıldır devrime sahip çıkarak uyguladığı politik sosyal ve ekonomik politikalarla bir başka dünyanın olabileceğini göstermiş ve Birleşmiş Milletlerin insani gelişme sıralamasında, ekonomik olarak kendinden daha büyük ve güçlü pek çok ülkeyi geride bırakarak 'yüksek insani gelişme' sınıfında yer almıştır.

Küba bu başarıyı yıllardır süren ABD ablukasına rağmen gerçekleştiriyor. Üstelik tüm olanasızlıklarına rağmen.

90'lı yılların başında ABD imparatorluğunun karşısında tek başlarına kaldıklarında bile Küba halkı güçlenerek, tüm bunlara erişmiştir.

Çünkü 'özel dönem' olarak bildikleri bu zorlu dönemde ve yeni tarihi koşullarda hayatta kalmalarını sağlayacak önemli değişimleri de yapmaya karar vermişlerdir.

Sovyetler Birliğinin dağıldığı ve sosyalist blokun yok olduğu bu dönemde dostları da dahil, çok az insan devrimin ayakta kalabileceğini düşünmüştür.

Uzun yıllar süren ABD ablukasına, ekonomilerini etkileyen fırtınalara ve Küba’nın itibarının tüm dünyada zedelenmesi için medya aracılığı ile yürütülen kampanyalara rağmen Küba sapasağlam ayakta kalmıştır. .

Fidel’in ölümünden sonra da kazanımlarını korumanın ve hatta geliştirmenin öncelikli olarak kendi çabalarına, halk olarak kendi geleceklerini tesis etmeye bağlı olduğunun bilincindeler. Bu nedenle de bugün Küba’da inşasına devam etmeye kararlı oldukları sosyalizmin için bir dizi düzenleme yapmaya devam ediyorlar..

Kübalılar son yıllarda, ekonomilerinde görülen düşük verim, altyapı ve üretimin sermayelendirilememesi, nüfus artışında tıkanıklık, nüfusun yaşlanması gibi bazı sorunlarla karşı karşıya. Son 5 yılda bu sorunların çözümüne dair adımlar  atıldı.

Ekonomik modellerinin güncellenmesinde, 'pazarın değil, planlamanın öne çıkartılacağı' ilkesini göz önünde bulundurarak, başarmak zorunda olduklarının farkındalar, tıpkı 90'lı yıllarda yaptıkları gibi.

Ama bu kez nitelik açısından daha gelişmiş bir dönemde kendi çabalarıyla ayakta kalarak büyük ideallerin yaşanacağı yıllara hazırlanmaktalar.

Milyonlarca insanın gözünün üzerlerinde olduğunu biliyorlar.

Bu insanların bir çoğu devrimin ayakta kalamayacağına, onların teslim olacağına ve sorunlarını kapitalist ekonominin sunduğu 'güzellikleri' kabul ederek çözebileceklerine inanıyor. Lakin diğer bir çoğunluk ise Küba’nın bir kez daha gücünün farkında olarak Küba devrimi anlamına gelen Fidel ve Marti'ci sürecin esasını koruyarak ilerleyebileceğine inanıyor.

Biz de buna inanıyoruz. Devrim Küba’ya daimi olmak üzere gelmiştir, geriye dönüş olmayacaktır. Küba gerekli görülen tüm adımları ileriye doğru  atacaktır.Önlerindeki hedefler ne kadar zor olursa olsun üstesinden gelmeye kararlı erkek ve kadınlarda oluşan bir halk ordusuyla bunu yapıyorlar.

Bu mücadelenin başında dağlarda, eşitsiz koşullardaki bir savaşı kazandıktan sonra Havana’ya böyle bir günde giren kuşağın mirasçıları, yeni kuşak Kübalılar var. Onlar gençlerine güveniyorlar. Çünkü sahip oldukları Küba için büyük fedakarlık yapan ve yakın bir gelecekte keyfini sürecekleri ülkeleri için hala mücadeleye devam eden Raul ve niceleri daima onlarla beraber.

Fidel’in aramızdan ayrıldığı bugünlerde devrimin kazanımları Küba’da daha da önemli hale geldi. Onun eseri devam edecek, ülkenin temsil ettiği onur ve adalet meşalesini yakmayı olanaklı kılan fikirleri ise her zaman Küba halkı tarafından yaşatılacaktır.

Bizlere düşen sorumluluk ise Küba devrimini selamlamak ve Küba halkının sosyalizmi ve ABD’ye karşı egemenliğini koruma mücadelesinde ona destek sunmaktır. 58 yılllık bir abluka altında emperyalizm karşısında onur ve sosyalizme sahip çkma duruşunu bin kez selamlamak tüm dünya devrimcilerinin tarihsel misyonudur.

İşte karşımızda iki tercih ya Küba devrimi özelinde sosyalizmin insanı temel alan ekonomik, siyasal, kültürel dokusunda dünya insanlığını kucaklamak ya da kapitalizmin acımasız vahşi çarkları arasında rekabetçi ve sömürüye dayalı bir toplumda insanlığımızla her gün biraz daha vedalaşmak.

Bizim tercihimiz Küba gibi daha insancıl bir dünyayı hedefleyen eşit, özgür ve barış için bir yaşam kurmaktır.