Kronoloji: Gün Gün ne oldu? AKP'nin rüşvet çarkı ve kara para düzeni

Kronoloji: Gün Gün ne oldu? AKP'nin rüşvet çarkı ve kara para düzeni

17 Aralık 2013'te başlayan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, 30 Kasım 2017, yani bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlandı. Yaklaşık 4 yıldır Türkiye'nin gündeminden düşmeyen rüşvet skandalında ne oldu? İşte o günden bugüne kritik tarihler, atılan adımlar ve gündeme yerleşen açıklamalar...

İleri Haber

Bundan 4 yıl önce AKP hükümetinin bakanları, onların çocukları, kara para aklayan banka yetkilileri ve AKP'yle çıkar ilişkisi kurup rüşvet veren bazı patronlar gözaltına alındı. AKP iktidarı ortaya çıkan iddiaları araştırmak yerine bizzat dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde bir karşı operasyon başlattı.

Erdoğan suçu bir yandan Gezi'ye bir yandan muhalefet partilerine, bir yandan da yıllarca ortaklık yaptığı gerici Fethullah Gülen cemaatine atarak bir algı operasyonu ve fiziki tasfiye süreci başlattı.

Tasfiye sürecinde yüzlerce emniyet görevlisi ve çok sayıda savcının görev yeri değiştirildi. Böylece operasyondaki iddiaların üzeri örtülmeye çalışıldı ve tutuklu yargılanması gereken AKP'li bakanların çocukları ile rüşvet dağıtan kaçakçı Reza Zarrab serbest bırakıldı.

Meclis'teki muhalefet partilerinin soru önergeleri reddedildi ve komisyon çalışmaları da AKP'li milletvekillerinin sayı üstünlüğüyle başarısızlığa uğratıldı. Tüm planlar ve ilişkiler suçu örtbas etmek üzerine yapıldı.

Savcılık tarafından yürütülen soruşturmalar ortada çok ciddi iddialar ve deliller olmasına rağmen takipsizlikle sonuçlandırıldı. Yapılan itirazlar reddedildi. Peçete kağıdına yazılan notlar “ispat” olarak kabul edildi.

Sonraki aylarda birçok kez seçimler oldu. AKP/Saray iktidarı, işlediği suçların hesabını vermek bir yana, ciddi baskı politikaları, yalan ve oy hırsızlığıyla yerini sağlamlaştırdı. Türkiye toplumu bir karanlıkta yaşamaya zorlandı.

Ancak tarihte birçok kez görüldüğü gibi güneş balçıkla sıvanamadı. Gün geldi ve kimi kirli ilişkiler birinci ağızlardan itiraf edilmeye başladı.

On milyonlarca Dolar veya Euro değerindeki rüşveti veren kişiler ve bu rüşveti aklayan kişiler konuşmaya başladı... Reza Zarrab en sonunda, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tüm süreçten haberdar olduğunu ve bizzat talimatları verdiğini açıkladı. 

İşte 17-25 Aralık'ta başlatılan operasyonun ve geçtiğimiz dört yılda konuyla ilgili yaşanan gelişmelerin dökümü.

17 ARALIK 2013: RÜŞVET SKANDALI AÇIĞA ÇIKIYOR

17 Aralık 2013 sabahı 'rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık' gibi suçlamalarla başlatılan operasyonda, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in de aralarında bulunduğu 89 kişi gözaltına alındı. Operasyon, Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç tarafından yürütülüyordu. İddiaya göre ise, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz süreci koordine ediyordu.
Soruşturma kapsamında bakan çocukları Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan ile Reza Zarrab ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın da aralarında bulunduğu 26 kişi tutuklanmış, diğer şüpheliler ise serbest bırakılmıştı.

18 ARALIK 2013: ERDOĞAN'DAN OPERASYON SİNYALİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı ilk açıklamalarda tehditlere boyun eğmeyeceklerini ve operasyonun bir “siyasi mühendislik çalışması” olduğunu söyledi. “Onların ne olduklarını milletimiz çok iyi biliyor. Bizim abdestimizden şüphemiz yok, namazımızdan da şüphe etmeyiz. Yapılan birçok olumlu faaliyeti olumsuza dönüştürme gayretleri var ki bunlarda aradıklarını bulamayacaklar.” diyen Erdoğan bir karşı operasyonun da sinyallerini verdi.

Soruşturmayla birlikte aralarında Başbakan Erdoğan'a da ait kayıtların olduğu birçok “tape” yayınlandı.

O dönemki ses kayıtlarında 'alo babacım', 'alo Fatih', 'ayakkabı kutusu', 'bahşişi önce verin', 'Bakara makara', 'başçalan', 'Çağlayan'ın saati', 'haramzadeler', 'tape', 'paralel yapı' ifadeleri Türkiye'nin gündemine oturmuştu.

İnternette yayınlanan ses kayıtlarında, Başbakan Erdoğan'ın yaklaşık 30 milyon doları bir günde elden çıkarmaya çalışması ve bu konuyla ilgili oğlu Bilal Erdoğan'la yaptığı konuşmalar çok konuşulmuştu.

19 ARALIK 2013: EMNİYET MÜDÜRLERİ DEĞİŞTİ

Emniyet'te, 18 Aralık'ta operasyonu yürüten beş şube müdürünün de görevden alınmasıyla başlayan tasfiyeler 19 Aralık'ta İstanbul emniyet müdürü Hüseyin Çapkın'ın Merkez'e atanmasıyla devam etti. İddialara göre Çapkın, 17 Aralık'taki gözaltılar sırasında İçişleri Bakanı Muammer Güler'den gelen telefonlara yanıt vermemişti.

20 Aralık'ta görevden alınan ve yeri değiştirilen polislerin sayısı arttı. Emniyete yapılan operasyonlarla olası gözaltıların da önü kesilmeye çalışılıyordu. Emniyetteki görevden almalar ve yer değiştirmeler Ocak ayı boyunca da sürdü.

25 ARALIK 2013: İKİNCİ DALGA VE BAKANLAR İSTİFA EDİYOR

Cemaate yakın olduğu söylenen savcılar tarafından ikinci operasyon başlatıldı. Soruşturmayı yürüten Savcı Muammer Akkaş tarafından 96 kişiye suçlama yöneltildi. Bu suçlamalar arasında 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet vermek' bulunuyordu.

Savcı Akkaş, 41 kişilik gözaltı listesi belirledi. Listede bazı patronlar da vardı. Akkaş mahkemeden bazı iş adamlarının malvarlığına el koyma kararı çıkarttı.

Bilal Erdoğan da gözaltına alınacak kişiler listesinde bulunuyordu. Şüpheli sıfatıyla ifade vermeye getirilmek istenen Bilal Erdoğan babası Başbakan Erdoğan tarafından korumaya alındı ve ifade vermeye gitmedi. İddilara göre Erdoğan'a bağlı özel harekat birimleri çatışmayı göze alarak gözaltı için gelen polisleri içeri sokmamıştı.

Aynı gün rüşvet aldığı açıklanan bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar görevlerinden istifa etti. Bir diğer rüşvetçi Bakan Egemen Bağış ise Erdoğan tarafından görevden alındı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar istifa açıklamasında, "Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı" dedikten sonra, "Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum" sözleriyle Erdoğan'ın rüşvet skandalının parçası olduğunu itiraf etti.

26 ARALIK 2013: SAVCI DOSYADAN ALINDI

25 Aralık soruşturma dosyası, Savcı Muammer Akkaş’ın elinden alındı. Akkaş, adliye önünde bir yazılı basın açıklaması yaparak, “Soruşturma yapmam engellenmiştir” ifadelerini kullandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, yaptığı basın toplantısnda Savcı Akkaş’ı soruşturmanın gizliliğini ihlâl etmekle suçladı.

16 Ocak’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı dahil, 19 savcı ve bir hâkimin yeri değişti. Muammer Akkaş Tekirdağ’a atandı.

17 Aralık soruşturma dosyası ise 29 Ocak 2014’te Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in elinden alındı. Celal Kara, İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi’ne duruşma savcısı olarak atandı. Mehmet Yüzgeç ise, İstanbul 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne duruşma savcısı yapıldı.

28 ŞUBAT 2014: ZARRAB SERBEST BIRAKILIYOR

Tutuklananlardan Reza Zarrab, Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi İslam Çiçek'in kararıyla 28 Şubat 2014'te tahliye edildi. Soruşturma kapsamında tutuklu kimse kalmadı. Erdoğan tahliye kararını sevinçle karşılayarak “adaletin yerini bulacağını biliyordum” dedi.

5 MAYIS 2014: MECLİS KOMİSYON KURDU AMA...

17-25 Aralık sürecinde istifa eden ya da görevden alınan bakanları araştırmak üzere 5 Mayıs 2014'te 15 kişilik bir Meclis Soruşturma Komisyonu kuruldu. HDP'nin bir üyesinin çekilmesinden sonra, 9 AKP, 4 CHP, 1 MHP'li üyesi kalan Komisyon, 4 bakan hakkında da çeşitli suçlamalarda bulundu. Ancak Komisyon çalışması süresince AKP'li milletvekillerinin engellemesi nedeniyle birçok tanık dinlenemedi. Komisyonda konuşan bakanlar kendilerine sorulan soruları geçiştirdi.

5 Ocak 2015'e kadar çalışan Komisyon, haklarında yolsuzluk iddiaları bulunan dört eski bakanın Yüce Divan'da yargılanmasının gerekmediğini bildiren bir karar aldı. Dört bakan hakkında açıklanamayan gelir artışlarını ve TİB tarafından yasal olarak kayıt altına alınmış tapeleri inceleyen Komisyon, gerekçeli kararını sonra açıklayacağını söyleyerek görevine son verdi.

2 EYLÜL 2014: BİRİNCİ TAKİPSİZLİK KARARI

25 Aralık operasyonuyla ilgili yürütülen soruşturma, 2 Eylül 2014'te alınan karara göre takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararı veren savcılığın, soruşturmayı başlatanları "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmakla" suçlaması dikkat çekici bir noktaydı.

Aralarında Bilal Erdoğan'ın da bulunduğu 96 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmişti. Kararla '96 şüpheli hakkında, örgüt kurmak ve örgüt üyesi olmak” suçları da kapatılmış oldu. Savcılar, '25 Aralık soruşturmasının hukuki bir soruşturma görünümü altında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya ve engellemeye yönelik bir teşebbüs' olduğunu belirtti.

17 EKİM 2014: İKİNCİ TAKİPSİZLİK VE 'KONU KAPANIYOR'

Yaklaşık 11 aylık incelemenin sonrasında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, 17 Ekim 2014'te oluşan dosyayla ilgili de takipsizlik kararı verildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı savcılarından Ekrem Aydıner tarafından yürütülen soruşturmanın kararında, 'soruşturma kapsamında usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı' belirtildi.

Takipsizlik kararıyla ilgili yapılan itiraz da İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 16 Aralık'ta 2014'te reddedildi. Hakim Fevzi Keleş yaptığı açıklamada, "53 şüpheli hakkında verilen takipsizlik kararı usule ve yasaya uygundur" dedi.

19 MART 2016: ZARRAB ABD'DE TUTUKLANDI

Eşi ve çocuğuyla ABD'ye giden kaçakçı Rıza Zarrab, Miami kentinde göz altına alındı ve tutuklandı. ABD'li savcılar Zarrab'ı İran'a yönelik ABD ambargosunu delmek suçlaması ve 75 yıla kadar hapis istemiyle tutuklamıştı. Zarrab, hem Türkiye'de hem de Birleşik Arap Emirlikleri'nde yönettiği şirketler ağıyla İran'a dönük yaptırımların etrafından dolaşmakla suçlandı.

Reza Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman aracılığıyla Manhattan Bölge Mahkemesi’ne yaptığı 50 milyon dolarlık kefalet başvurusuna, New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara, 17 Aralık fezlekesini delil göstererek itiraz etti. Savcı Preet Bharara itirazında, Emine Erdoğan'ın kurucusu olduğu TOGEM-DER gibi derneklere yapılan bağışları söz konusu ederek, Zarrab’ın dolandırıcılık, altın kaçakçılığı, rüşvet, fuhuşa aracılık etmek suçlarına karıştığına, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devletin üst kademeleriyle olan ilişkilerini kullandığına ilişkin kanıtlara yer verdi ve salıverilme ihtimaline dair şu uyarıyı yaptı: "Yapılan yardım ve derneğin yapısı, Zarrab'ın üst düzey bürokrat ve devlet yetkilileri ile ilişkisini ortaya koyuyor. Bu bakımdan zanlının Türkiye’ye geçmesi durumunda geri gelmemesi ya da gelmesinin engellenmesi büyük ihtimaldir."

7 EYLÜL 2017: ZAFER ÇAĞLAYAN DOSYAYA DAHİL EDİLDİ

Ekonomi Eski Bakanı Zafer Çağlayan 55 yıl hapis cezası talebiyle ABD'deki Zarrab dosyasına dahil edildi. Çağlayan'la birlikte Halkbank Eski Genel Müdürü Süleyman Arslan da dosyaya eklendi.

New York Güney Bölgesi Başsavcılığı tarafından Çağlayan'ın İran’a uygulanan ambargoyu delmekle beraber on milyonlarca dolarlık nakit ve mücevheri rüşvet olarak aldığı iddia edildi. Zafer Çağlayan ismi iddianamede "kod adı" ile birlikte yer aldı. İddianamede, Çağlayan’ın "abi" kod adını kullandığı belirtildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yaptığı bir açıklamayla Çağlayan'a sahip çıktı. Erdoğan, "Burada bizim eski ekonomi bakanımıza yönelik atılan bu adımı açık söylüyorum ben Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum. Şahsına yönelik bir iddiayı ortaya koyabilmiş değiller" dedi.

28 KASIM 2107: KILIÇDAROĞLU KUTUYU AÇTI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis'te yaptığı grup toplantısında Erdoğan'ın yakınları tarafından yurtdışına milyonlarca dolar kaçırıldığını açıkladı. Kılıçdaroğlu çok sayıda banka dekontunu gösterdiği ve Erdoğan'ı istifaya davet ettiği konuşmasında Erdoğan'ın yurtdışına para kaçırdığını iddia etti: "1 Ağustos 2011 Man Adası Devleti’nde bir şirket kurulur. Küçücük bir ada. Burada bir şirket kurulur. O şirketin kuruluş belgesi bizde. Bu şirket 2 Ağustos itibarıyla birer yönetim kurulu toplantısı yapar. Yönetim kurulu Sıdkı Ayan’dan oluşur. 1 sterlinlik bir şirket. 15 Kasım 2011’de bu şirketi Kasım Öztaş’a devreder. Sıdkı Ayan kimdir tanıyor musun? Kasım Öztaş’ı tanıyor musun? Bu şirketin bütün kayıtları bizim elimizde. Bu şirkete para gitti. 15-12-2012 tarihinde Ziya İlgen, enişte 2.5 milyon dolar şirkete para gönderiyor. 15-12-2011 tarihinde Mustafa Erdoğan, 2.5 milyon dolar para gönderiyor. 26-12-2011 Ziya İlgen 1 milyon 250 bin dolar. Mustafa Erdoğan, 1 milyon 250 bin dolar para gönderiyor. 27-12-2011 Osman Ketenci, dünür, 1 milyon 250 bin dolar gönderiyor. Mustafa Gündoğan 1 milyon 250 bin. Eski Özel kalem müdürü bu. Ahmet Burak Erdoğan, 1 milyon 450 bin dolar. Ahmet Burak Erdoğan, 2 milyon 300 bin dolar. Diyecekler ki bunların belgesi var mı? Bütün bu paraların swift mesajları elimizde. Bu swift mesajı ne demek? Yurt dışına dolar gönderirken bu mesajla gönderiyorsunuz. Hepsi swift mesajları elimizde. Bunlar yetmez bankaların dekontu lazım dedim Parayı gönderdiğin dekontlar. Diyecekler ki bu belgeler sahtedir. Bunların tamamı bankaların resmi kayıtlarıdır. Yurt dışına göndermişler o şirketlerin de kayıtlarında var. Haysiyetli bir adamsan gereğini yapacaksın."

[ih2]

29 KASIM 2017: ZARRAB İTİRAFLARA BAŞLADI VE ERDOĞANI ELE VERDİ

İtirafçı olduğuna dair günlerce süren söylentilerden sonra Zarrab'ın itirafçı olmayı kabul ettiği ve tanık olarak dinleneceği duruşma ABD'de başladı. Zarrab ilk ifadelerinde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a 45-50 milyon euro arası bir rüşvet verdiğini söyledi.

Zarrab bugün itibariyle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tüm süreçten haberdar olduğunu ve talimatları verdiğini itiraf ederek, Erdoğan'ın rüşvet ve kara para çarkının başında olduğunu açıkladı...