Kılıçdaroğlu’ndan ‘Gel bakalım buraya Muharrem İnce’ açıklaması

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Gel bakalım buraya Muharrem İnce’ açıklaması

Kılıçdaroğlu, “Sayın Muharrem İnce’yi bir dost, bir arkadaş olarak çağırmam kadar doğal bir şey olamaz” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığını  açıkladığı toplantıda kullandığı, “Gel bakalım buraya Muharrem İnce” sözlerine ilişkin konuştu.

Kılıçdaroğlu İnce’nin adaylığı hakkında ise, “Muharrem Bey benim için öyle; çalışkan, özverili, güçlü, geniş kitlelere güven veriyor. Demek ki yaptığım tercih doğru, aklımı doğru kullanmışım” dedi.

Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

- Seçimlerin başında, “ Kemal Kılıçdaroğlu aday olacak mı, yoksa CHP birini mi aday gösterecek?” tartışmalarının sonunda Muharrem İnce’yi aday gösterdiniz. İnce’nin performansını gördükten sonra, “Tüh, keşke ben aday olsaydım” diye kıskanıyor musunuz?

Tam aksine, iyi bir aday belirlediğimiz için son derece mutluyum. Siyaset biraz akılcılık işi. Aklınızı kullanıp doğru tercihte bulunduysanız, gurur duyabilirsiniz. Muharrem Bey benim için öyle; çalışkan, özverili, güçlü, geniş kitlelere güven veriyor. Demek ki yaptığım tercih doğru, aklımı doğru kullanmışım.

- “Aslında Kılıçdaroğlu en yakın rakibini elemek için Muharrem İnce’yi aday gösterdi. İnce kazanamazsa genel başkanlık yarışından da çekilmiş olacak” şeklinde spekülasyonlar da yapıldı. Böyle bir senaryonun gerçeklik payı var mı?

Hayır. Onu benim külahıma anlatsınlar. Cumhurbaşkanı adayı olmayı zaten Muharrem Bey istiyordu. Bizde birden fazla aday vardı. “Bu adaylardan hangisi kazanabilir, hangisi topluma güven verir?” diye bir araştırma yaptık. Bu araştırmanın sonucunda Muharrem Bey çıkınca elbette kendisini aday gösterdik. Ayrıca “Muharrem Bey seçilmeyecek” diye bir düşünce hiç aklıma gelmedi. Çünkü ayın 24’ünde inşallah Muharrem Bey seçilecek.

- Diyelim ki İnce çok başarılı oldu, CHP’nin oylarını artırdı. O durumda da “Genel başkanlık bayrağını Muharrem İnce mi devralır?” tartışmaları var.

Cumhurbaşkanlığını bırakıp genel başkanlığa gelirse bir sorunum yok. Neden cumhurbaşkanlığını bıraksın? Cumhurbaşkanı seçilecek, ülkeyi yönetecek. Bakanlar Kurulu’nu, kendi yardımcılarını belirleyecek. Türkiye’ye yeni bir ufuk açacak. Toplumda bu kadar güçlü bir beklenti varken hayal kırıklığı yaratmanın bir mantığı yok. (Gülüyor)

- Millet İttifakı’ndaki partilerle gerçekten ortak paydalarınız var mı, yoksa tek hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı iktidardan düşürmek mi?

Onu Erdoğan söylüyor. Bizim Erdoğan’la bir işimiz yok. Türkiye’nin geleceğini şekillendirmek istiyoruz ve ortak paydamız da bu şekillendirme üzerine inşa edildi. Bugün demokrasi, adalet, güçler ayrılığı, güçlendirilmiş bir parlamenter sistem yok. Bütün bunların bizim ortak paydamızı oluşturan çağdaş değerler olduğunu görüyoruz. Üstelik bu değerlerin hiçbirisi Türk halkının değerleriyle çelişmiyor. Düşünceyi ifade özgürlüğü, medya özgürlüğü, din-vicdan özgürlüğü istiyoruz. Adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin, insanlar ibadetlerini özgürce yapabilsinler. Adliyede her siyasi partiden insanın sorunu olabilir. Ama orada yargı bağımsızlığı olmalı. Bunlar hep bizim ortak taleplerimiz ve zaman içerisinde şekillendi. Sonra bir araya gelerek bir ortak ittifak metni hazırladık ve bunu kamuoyuyla paylaştık. Sadece kısa süreliğine değil, bu amaçların gerçekleşmesi için daha uzun süreli, daha kapsayıcı, daha akılcı bir metin toplumun önüne koyduk ve Millet İttifakı’nı oluşturduk.

- Seçimlerde umduğunuzu bulamazsanız, muhalefet Meclis’te çoğunluğu yakalayamazsa Millet İttifakı 24 Haziran’dan sonra da devam eder mi?

Aynı ilkeleri gerçekleştirinceye kadar elbette devam eder. Yargı bağımsızlığını, din vicdan özgürlüğünü ben de istiyorum, Temel Bey de istiyor, Meral Hanım da istiyor. Dolayısıyla, ayrı partileriz ama bazı konularda müşterekiz. Parlamentoda bu konularda gelecek olan düzenlemelere ortak davranacağız ve ortak politika oluşturacağız. Diyelim ki başka bir konuda bir yasa geldi, o konuda her parti kendi programına farklı davranıp politikasını oluşturabilir.

- “Parlamenter sisteme geri döneceğiz” diyorsunuz...

“Demokratik parlamenter sisteme döneceğiz” diyoruz.

- Muharrem İnce 2 yıllık bir geçiş süreci olacağından bahsediyor. Peki, o 2 yıl Türkiye nasıl bir Anayasa ile yönetilecek. Bu bir kaos doğurmaz mı?

Muharrem Bey zaten 81 milyonu kucaklayacağını ifade etti. Tarafsız cumhurbaşkanı olarak görev yapacağını söyledi. Her vatandaşa ve her siyasal partiye eşit mesafede görev yapacağını dile getirdi. Anayasa değişikliği için siyasal partilerin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının bir araya gelip bir ortak payda oluşturması lazım. O bağlamda oturulup tartışılması ve akılcı politikalarla bir Anayasa oluşturulması lazım. Geçmişte vesayet altında oluşturulan Anayasaların aksine, tüm bu vesayetleri reddederek kendi özgür irademizle belki de tarihte ilk kez Anayasa yapmış olacağız.

‘GETİRİLEN SİSTEM KAOSA YOL AÇABİLİR’

- Meclis’te 301’i aşsanız bile 360’ı yakalayamazsanız parlamenter sisteme dönüşü nasıl sağlayacaksınız?

Millet İttifakı’nın öngördüğü Anayasa değişikliğine AK Parti milletvekillerinin de büyük ölçüde destek olacaklarına inanıyorum. Bu konuda çok iddialıyım. Çünkü getirilen sistem, Türkiye’de kısa sürede kaosa yol açabilecek bir model. Parlamentoda çoğunluğu olan farklı, cumhurbaşkanı farklı ve hükümet de farklıysa bir kaos ortamı oluşacak.

- Denge denetimi açısından bu bir avantaj olarak görülemez mi?

Tam tersine, birisi diğerini hiç denetlemiyor. Güçler birliği var, bütün yetkiler bir kişiye verilmiş vaziyette ve o makam hiçbir zaman denetlenemiyor. Hiçbir zaman yargılanamayacak, hiçbir zaman eleştiriye de tabi tutulamayacak, çünkü bütün güç onun elinde. Bu, bir toplumun felaketi, düşünce özgürlüğünün önüne engel koymak demek. Sayın Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı adaylığını belirlerken yeni bir düzenleme daha yapmak lazım, birisi tutukluysa cumhurbaşkanı adayı olmasın” diye bir açıklama yapmış. İyi de tutuklanmak kişinin suçlu olduğu anlamına gelmez ki. Demokrasilerde, seçme ve seçilme hakkı bir kişinin en temel haklarından biridir. Seçme ve seçilme hakkını elinden alırsanız, hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Bu söylemi Türkiye’yi gelecekte bekleyen tehlikeye dikkati çekmek için ifade ediyorum. Erdoğan’ın söyledikleri hayata geçtiği zaman bir diktatör rakiplerini hemen tutuklatabilir ve tutuklanan kişi seçme ve seçilme hakkını kaybeder. Yani vatandaş onu seçmek istese bile seçemeyecek konuma gelir. Düşünün, bunu 21. yüzyıl Türkiye’sinde cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş bir kişi söylüyor. Vahim, akıl dışı bir şey. Demokrasiyi temelden yok ediyorsunuz. Rakibiniz tutuklatarak ekarte ediyorsunuz ve çıkaracağınız bir yasayla onun seçimlere girmesini engelliyorsunuz. Aklın alacağı şey değil. Allah akıl fikir etsin.

- Hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP için oy tahmininiz nedir?

Emin olun bilmiyorum. Çünkü özel olarak bir anket yaptırmadık. Ama kamuoyuna yansıyan anketler var, biz de onları büyük bir dikkatle izliyoruz.

- CHP’nin sağ seçmeninin bir kısmının İYİ Parti’ye oy verebileceği konuşuluyor. Bir de HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı tartışmaları yapıldığı için yine CHP’li kimi ailelerin bazı bireylerinin HDP’ye oy vereceği tartışmaları var. Bu anlamda İYİ Parti ve HDP etkisi CHP oylarını düşürür mü?

Bütün siyasi partiler iktidar olmak için vatandaşa giderler ve oy isterler. Sonuçta seçmenin tercihi hepimizin ortak kabulü olmak zorunda. Bizim seçmenimiz partisine bağlıdır. Bizi çok eleştirir, çünkü bilinçli bir seçmen kitlemiz var. Ama sonuçta sandığa gider, oyunu verir. Seçimlerde tercihini değiştireceğini pek düşünmüyorum.

CHP’NİN EN İDDİALI VAATLERİ

- Bu seçim en iddialı vaatleriniz ne?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir siyasal parti dış politika konusunda da proje üretti. OBİD dediğimiz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nın kuracağımızı söyledik. Türkiye dış politikada iktidar tarafından öyle bir çıkmaza sokuldu ki buradan Türkiye’yi çıkarmamız gerekiyor. Her seferinde söylenen ama bir türlü sonu gelmeyen “Terörü bitireceğiz” söylemini gerçekten de bitirerek Türkiye’ye yeni bir ufuk açacağız. En iddialı olduğumuz şeylerden biri de eğitim politikası. Eğitim politikasını yüzde 100 değiştireceğiz. Tam zamanlı eğitim olacak, birleştirilmiş sınıf uygulamasına son vereceğiz. “Atama bekleyen öğretmen” kavramını tamamen kaldırıyoruz. Bütün öğrenciler gerçekten de bizi geleceğe taşıyacak olan sağlıklı ve güvenli bir eğitim alacak. En düşük emekli aylığı 1500 lira, asgari ücret net 2 bin 200 lira olacak. Böylece vatandaş rahat bir nefes alacak.

‘SAYIN MUHARREM İNCE’Yİ BİR DOST, BİR ARKADAŞ OLARAK ÇAĞIRDIM’

- “Gel bakalım buraya Muharrem İnce” demeniz çok tartışıldı. “Siyasi nezakete uygun değildi” eleştirilerine ne diyorsunuz?

Onun başında kullandığım bir sözcük var, o özellikle makaslanıyor. “Sayın Muharrem İnce” demiştim, “Sayın” kısmı kesilerek ifade ediliyor. Muharrem Bey ile bizim dostluğumuz, arkadaşlığımız var. O siyasetin içindeyken, ben siyasetin dışındaydım. O dönemden tanışıyoruz. Sonra benim grup başkanvekilliğimi de başarılı bir şekilde yaptı. Sayın Muharrem İnce’yi bir dost, bir arkadaş olarak çağırmam kadar doğal bir şey olamaz. Ama bunu alıp da farklı bir anlam yükleyerek kullanmak, dostluğun ve arkadaşlığın ne olduğunu bilmeyenler tarafından geliştirilen bir dil. Dostluğun ve arkadaşlığın ne olduğunu bilenler, bunu gayet olağan karşılıyor.