Kadınlar egemen olunca…

Kadınlar egemen olunca…

Lessing’in feminist duruşu ve kuvvetli hayal gücü kitabın da karakterini belirler. “Evlilikler” bir bilimkurgu örneğidir ve politik bir iddiası vardır. Lessing romanda yepyeni bir yönetim biçimi kurgular. Bunun çevresinde şekillendirdiği yaratıcı kurgusu etrafında da hem bu yeni yönetime, hem cinsiyet rollerine, kadın ve erkek olmaya dair sorular sorar, kalıplarla bir hesaplaşmaya girişir.

1919’da İran’da doğan Doris Lessing hayatını Doğu ve Batı arasında geçirmiş bir yazardır. Ailesinin görevinden ötürü çok seyahat etmiş, çocukluğunu Güney Afrika’da Rodezya’da, bugünkü adıyla Zimbabve’de geçirir. Katolik olmamalarına rağmen annesinin katı kuralcılığı nedeniyle bir Katolik okuluna gönderilen Lessing, oraya ayak uyduramaz. Verilen eğitimi de yeterli görmez ve 14 yaşında iken okulu bırakarak kendi ihtiyaçlarına göre bir yol çizer. Çeşitli işlerde çalışır. 18 yaşında Rodezya Parlamentosu’nda çalışmaya başlar ve ülkede ırkçılık-karşıtı bir sol partinin kurulmasında rol oynar. 1943’te iki çocuk sahibi olduğu ilk evliliğini sonlandırmasının ardından Komünist Parti’ye katılır ve Alman aktivist Gottfried Lessing ile evlenir. Kısa süren evliliklerinin ardından, tamamen yazın çalışmalarını yürüteceği Londra’ya yerleşir. Hayatının belli dönemlerini farklı yerlerde geçirmesi, Komünist Parti’ye üyeliği, farklı kültürleri ve toplumları tanımasına, kadın-erkek ilişkilerini gözlemlemesine ve romanlarında işleyebilmesine olanak sağlamıştır. 

Evlilikler, Lessing’in "Argos'taki Kanopus Arşivleri" bilimkurgu serisinin ikinci kitabıdır. Bu kitabında Lessing, anaerkil bir kuşakla ataerkil kuşak arasında yapılan zorunlu bir evliliğin hikayesini anlatır. Üçüncü Kuşak’ın kraliçesi Al∙Ith ile Dördüncü Kuşak’ın kralı Ben Ata aldıkları bir emir ile soylarını birleştirmek zorunda kalırlar. Aslında bu “tedarikçiler” tarafından mecbur bırakıldıkları için yaptıkları bir evliliktir. Bu zoraki birliktelik daha önce hiç tecrübe etmedikleri duygular ile tanışmalarına sebep olur. 

Al∙Ith'ın kraliçesi olduğu Üçüncü Kuşak’ta yaşam, Dördüncü Kuşak’a göre çok farklıdır. Bu zıtlıklar önemli çatışmaları da beraberinde getirecektir. Üçüncü Kuşak’ta herkes mutlu, anlayışlı, birbirine ve hayvanlara saygılı, sevgi dolu, üretken, barış içinde yaşayan, sınıfsız ve ana soylu bir kuşaktır. Dördüncü Kuşak ise tam tersi, erkeklerin egemenliğinde olan, kadınların söz hakkının olmadığı, savaşan, barbar, yasakların olduğu, üretken olmayan, fakir bir kuşaktır.  Doğasında düşmanlık ve savaş yatar. Düşmanları olmamasına rağmen geniş bir ordu kurmuşlardır. Erkeklerin tamamı askerdedir, bu yüzden üretemezler ve kendi kendilerini yoksulluğa mahkum ederler. Gerilim ve çekişme bu kuşakta hüküm sürer.  Ben Ata, Al∙Ith’ten öğrenebilecek çok fazla bilgiye, deneyime, yönetme becerisine sahip olduğunu görecektir.

“Erkekleriniz oyun oynarken bütün işleri kadınlar yapamaz. Bu yüzden servetiniz toprakta, kayalarda ve halkın düşüncelerinde kalıyor.” (Sf;282)

 

Lessing, akıcı bir üslubu ve uzun betimlemeleriyle her iki kuşağın farklarını, cinsiyetler arası eşitsizliği, toplumsal alışkanlıkları çarpıcı diyaloglarla gözler önüne serer; “Ama elbette. Rütbeler olmak zorunda. Elbette, ama size göre. Bense sana bunun gerekli olmadığını söylüyorum. Neden rütbeler var? Neden bir hiyerarşi var? Çok fakir olduğunuzdan. Neden Ben Ata belirten o kocaman pelerin tokasını takmak zorundasın? Bizde, herkes benim Al∙Ith olduğumu biliyor. Çuval giysem de bilirler.  Anlamıyor musun? Siz fakirsiniz, fakir bir halk, Ben Ata.”

Ne var ki kadınların böylesine özgür, kendine güvenen yapıda olması Ben Ata gibi erkek egemen bir soydan gelenler için anlaşılması mümkün olmayan bir durymdur. Birbirlerinden nefret eden, yaşam şekillerine akıl erdiremeyen bu ikilinin çatışması zaman içinde tutkulu bir aşka dönüşecektir. Al∙Ith’in rahmine bu evlilikten bir cenin düşer ama bu onun tercih ettiği kendi kuşağının yaşam şekline uygun biçimde değil, Dördüncü Kuşak’ın geleneklerinin gerektirdiği şekilde, kadının rızasını almadan zorla gerçekleşir. Bu evlilik, Allth’ın kuşağı için kraliçelerinin kendilerinden uzaklaşması anlamına gelir. Sonra gelen bir emirle kendi gelenekleri uyarınca çocuğuna onu daha iyi yetiştirecek zihin babaları seçemeden, hem de çocuğunu ait olmadığı bir kuşakta bırakarak geri dönmek zorunda kalır. O zaten sadece bir “aracıdır”.

Lessing’in feminist duruşu ve kuvvetli hayal gücü kitabın da karakterini belirler.  “Evlilikler” bir bilimkurgu örneğidir ve politik bir iddiası vardır. Lessing romanda yepyeni bir yönetim biçimi kurgular. Bunun çevresinde şekillendirdiği yaratıcı kurgusu etrafında da hem bu yeni yönetime, hem cinsiyet rollerine, kadın ve erkek olmaya dair sorular sorar, kalıplarla bir hesaplaşmaya girişir. Ancak bunları benzerine sıkça rastlamadığımız, şaşırtıcı bir üslupla ve olay örgüsüyle yapar. Kuşaklar arası çatışmanın, üst akıl “tedarikçiler”in baskılarının bir karşılığı vardır. İyi de kim koymuştur itaat ettiğimiz bu kuralları?


KÜNYE:Evlilikler, Doris Lessing, Çeviri: Niran Elçi, Deli Dolu Kitap, 2018, 344 sayfa.

 

DAHA FAZLA