Jöntürk Hareketi ve ‘Sosyalist Yöntem’

Jöntürk Hareketi ve ‘Sosyalist Yöntem’

Sovyet tarihçi, Doğu bilimci ve Türkolog Yuriy Aşatoviç Petrosyan’ın Yordam Kitap tarafından yeniden düzenlenip yayımlanan “Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi” isimli çalışması, Türkiye Ulusal Kurtuluş Hareketi’ne pek çok açıdan kaynaklık eden, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk örgütlü muhalif hareketi olan Jöntürk Hareketi’ne ilişkin yapılan çalışmalarda, diğerlerine oranla daha özgün bir konuma sahip.

Tarihsel bir olayı değerlendirirken, o olayın niteliği kadar o olaya hangi gözle baktığımız da önemlidir. Dahası, o olaya ilişkin oluşan yargımız, bizzat bakış açımız tarafından belirlenir. Bakış açısı dediğimiz şey ise, tarihi ve toplumu okurken taktığımız ‘gözlük’tür. Kimi gözlükler karanlığı, hurafeleri veya efsaneleri gösterirken, kimi gözlükler ise çıplak gerçeği gösterir.

Örneğin, 1923’te kurulan Cumhuriyet’e bakıp, onu “bir reklam arası” ve “ileri atılım” olarak gören iki değerlendirmeyi ele alalım. Aynı tarihsel gelişmeye bakıp, birbirine bu kadar zıt sonuçlara varmak ilk bakışta şaşırtıcı görünse de, bu durum ona bakanların yöntemi ile alakalıdır. Yani bir tarafta dünyayı ezberleri ve dogmalarıyla açıklayanlar, diğer tarafta ise hayata bilimsel bir perspektifle bakanlar…

Savaş en temelde bu iki anlayış arasında yürüyor.

Gerçeği Olgularda Aramak

Yakın tarihimiz çok sayıda önemli gelişmeyi içerisinde barındırıyor. Öyle önemli gelişmeler ki, hala ve tekrar tekrar tartışıp duruyoruz. Yakın tarihimizde yaşanıp da yeniden açılmayan hiçbir defter yok gibi. Durmadan tartışmak, yeni dersler çıkarmak ve yeni sonuçlara ulaşma çabası tartışmasız bir şekilde gereklidir, ancak aynı zamanda tehlikelidir de. Tehlikeyi ortaya çıkaran şey ise, yukarıda bahsettiğimiz yöntem sorunudur.

Peki, yakın tarihimizi değerlendirirken hangi yöntemi kullanacağız? Gerçeği somut olgular üzerinden mi arayacağız, yoksa ezberlerimize hapsolup kolaycılık mı yapacağız?

Tarihsel Materyalizmin Belirleyici Konumu

Sovyet tarihçi, Doğu bilimci ve Türkolog Yuriy Aşatoviç Petrosyan’ın Yordam Kitap tarafından yeniden düzenlenip yayımlanan “Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi” isimli çalışması, Türkiye Ulusal Kurtuluş Hareketi’ne pek çok açıdan kaynaklık eden, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk örgütlü muhalif hareketi olan Jöntürk Hareketi’ne ilişkin yapılan çalışmalarda, diğerlerine oranla daha özgün bir konuma sahip. Çalışmaya bu özgün bir niteliğini veren yöntemi ise Petrosyan’ın kendi ifadeleriyle okuyalım:

“Çalışmamızın metodolojisini, toplumsal hayatın ve tarihsel süreçlerin altyapı-üstyapı ilişkileriyle belirlendiğini öngören, tarihsel materyalizm ilkeleri oluşturacak. Ele aldığımız dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal-ekonomik durumunu doğru anlamamızda, değerlendirmelerimizi doğru yapmamızda Marksist-Leninist klasikler bize yol gösterecek.”

Petrosyan’ın kitabın girişinde yer verdiği bu ifadeler kuşkusuz ki bir tesadüfün eseri değil. Petrosyan’ın ortaya koyduğu tarihsel materyalist yöntem, çalışmanın özgün ve değerli niteliğini gösterirken aynı zamanda Jöntürk Hareketi’ne ilişkin değerlendirmelerde özellikle Türkiyeli Marksistler için önemli bir mesaj taşıyor.

Ağırlıklı tutum bu yönde olmasa da, Türkiye solu içerisinde Jöntürk hareketini ve Kemalizmi sorgusuz mahkum eden ciddi bir anlayış mevcut. Açıkça söylemek gerekiyor ki, son 150 yılın ulusal kurtuluş hareketlerini tabir-i caizse “toptan çöpe atan” kimi değerlendirmelerin, onları eleştirmeden, taraftarca sahip çıkan anlayıştan çok bir farkı yok.

Tarihteki herhangi bir gelişmeyi en doğru şekilde değerlendirebilmenin yegane yolu, onları kendi tarihsel koşulları içerisinde ele almaktır. Tarihsel materyalist yöntemin hayati konumu ise burada devreye giriyor. Jöntürk hareketini doğru bir açıdan eleştirmek ve aşmak, onun hakkını vermek, zaaflarının altını çizmek ve onun tarihsel sınırlarını ve kapasitesini doğru anlamak, ona tarihsel materyalist bir açıyla yaklaşmakla mümkündür. Aksi takdirde kendimizi, örneğin Fransız jakobenlerini selamlayıp aynı anda Jöntürkler’i “yerin dibine sokarken”, ya da tam tersi bir şekilde, onun gerçek niteliklerini anlamadan “fanatikçe” sahiplenirken bulabiliriz.

“Türk Tarihinde Emperyalizme Karşı İlk Karşı Koyuş”

Petrosyan’a göre Jöntürk hareketi, “Türk burjuva liberalizmi ve burjuva devrimci düşünce yapısının olgunlaşma tarihi ve Türk tarihinde emperyalizme karşı ilk karşı koyuş, emperyalizmin yarı-sömürgesi haline gelen devlete karşı ise ilk siyasal protestodur.”

Petrosyan’ın çalışmasını inceleyenler, Jöntürk hareketine ilişkin hali hazırda aşina olduğumuz konu başlıklarını yeniden ve yeni bir bakış açısıyla değerlendirme fırsatını bulacaklardır. Yazar Jöntürk hareketini incelerken, Lenin’in emperyalizm eleştirisinden, Jöntürk hareketini değerlendiren çalışmalarından ve K. Marks ve F. Engels’in meşrutiyet hareketine ilişkin değerlendirmelerinden sıkça yararlanıyor. Petrosyan, çalışmasında aynı zamanda Türk ve Avrupalı tarihçiler tarafından yapılan çalışmalara sıkça ve eleştirel bir şekilde yer veriyor. Bu durum, okuyucunun aynı zamanda konuyla ilgilenen Türk ve Avrupalı tarihçilerini de farklı bir gözle inceleme fırsatı sunuyor. Çalışma, dönemi anlamak adına çok önemli bir rolü bulunan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yabancı devlet görevlileri ve istihbaratçılar tarafından hazırlanan raporlar gibi çok sayıda değerli başka kaynakları da içeriyor:

Petrosyan’ın Türk Tarihçilere Yönelik Eleştirileri

Çok sayıda ve çok çeşitli kaynaktan yararlanılan çalışmada, Türk tarihçilerine yönelik bazı haklı eleştiriler de yapıyor. Bu eleştiri temel olarak Türk tarihçilerinin Jöntürk hareketi tarihini daha çok sınıflandırılmış bilgi ile açıklamalarına, hareketin toplumsal temeline ve hedeflerine ilişkin çözümlere yer vermemelerinden ötürü yapılıyor. Petrosyan aynı zamanda Türk tarihçilerini hareket içerisindeki anti-emperyalist eğilimlere, devrim öngünlerindeki kitlesel halk hareketlerine hak ettiği değeri vermemekle ve Jöntürk devrimini 1905-1907 Rus Devrimi’nin etkisiyle Doğu ülkelerinde yükselen devrim hareketlerinden bağımsız bir hareketmiş gibi göstermekle eleştiriyor:

 “Bu tarihçiler, Temmuz 1908’de patlayan devrim için ‘burjuva devrimi’ terimini bile kullanmaktan kaçınarak, “anayasa devrimi” ya da basitçe “meşrutiyetin ilanı” gibi tanımlamaları yeğliyorlar”.

Jöntürk Hareketinin Sınıfsal Niteliği

Bir hareketin sınıfsal niteliğini belirlemek, hareketin öncülerinin sınıfsal aidiyetleri, siyasi talepleri ve hareketin yaslandığı halk kitlelerinin sınıfsal niteliğini incelemekten geçer. Çalışma bu anlamda da gerçek bir doyuruculuğa sahip. Jöntürk hareketinin sınıfsal niteliğinin ne olduğu konusu Türk tarih yazımında yeterince değinilmeyen, değinilse dahi bulanık sınırlara sahip olan bir konudur.

Çalışmada, Jöntürk hareketinin sınıfsal niteliğini incelerken aynı zamanda dönemin Osmanlı İmparatorluğu’nun sınıfsal niteliği mercek altına alınıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun yoksul köylüler ve emekçiler üzerinde uyguladığı zulüm bütün çarpıcılığıyla ortaya serilirken, Jöntürk hareketinin ortaya çıkış koşulları ve sınıfsal niteliği bu zemin üzerinde inceleniyor.

Giderek artan devlet baskısını, son derece ağır olan vergilendirme sistemini ve devlet görevlilerinin artık bir alışkanlığa dönüşen yolsuzlukları, Jöntürk hareketinin ortaya çıkışı hakkında bizlere somut ipuçları sunuyor. Osmanlı’nın kapitalist gelişme evresinde yaşadığı sorunlar, dahası, Osmanlı ekonomik politikalarının “yerli kapitalizmin” gelişimine ket vuran yapısı ve aynı anda ülkeye girmekte olan devasa boyutta yabancı sermaye ve bu ikili yapı arasında giderek derinleşen ekonomik bağımlılık…  

“Türk devleti, bütün öteki Doğu devletleri gibi, kapitalist toplum yapısıyla bağdaşamazdı. Artı değer yoluyla edinilen servetlerin, açgözlü satraplar ve paşalar karşısında hiçbir güvencesi yoktu; ülke, burjuva girişimciliğinin ilk ve en temel koşulu olan can ve mal güvenliğinden yoksundu”.[1]

Türk Devrimi Tarihinde Süreklilik ve Kopuş

Gerek Jöntürkler, gerek onun öncelleri ‘Yeni Osmanlılar’ ve gerek İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne ve oradan Kemalist Devrim’e uzanan geniş süreç ve bu evreler arasındaki ilişki, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve ekonomik durumu düzleminde ele alınıyor. Çalışmanın en özgün yanlarından birini de bu sınıfsal perspektif oluşturuyor. Türk Devrim tarihinde birbirini takip eden gelişme evreleri ‘sosyalist açıdan’ ilk defa Petrosyan’ın bu çalışmasıyla birlikte derli toplu bir şekilde sunuluyor. Okuyucu, bu çalışmada Jöntürk hareketinin 1908 devrimine ve takip eden süreçte yeni Cumhuriyet’in kuruluşuna ilişkin etkilerini, alışıldık bir tarih yazımının aksine, Jöntürk hareketinin politik hedefleri ve toplumsal tabanı gibi başlıklarda, somut veriler ve tarihsel olgular üzerinden inceleme fırsatı buluyor. Yeni Osmanlılar’ın anayasa mücadelesi, Jöntürklerin Abdülhamit’in baskıcı rejimine karşı verdiği mücadeleler, 1908 burjuva devrimi ve 1923’te kurulan bağımsız Cumhuriyet Marksist yöntemle süreklilik ve kopuş bağlamında ele alınıyor.

Öte yandan, çalışmada Jöntürk hareketinin gelişim sürecinde yaşadığı yenilgi ve başarısızlıklar ve bunların sebeplerinin yanında, gelişmekte olan Türk ulusal burjuvazisinin feodalizmle olan bağı ve uzlaşmacı tavrı, onun sınıfsal niteliğini ve tarihsel sınırlarını anlamamıza ışık tutuyor.

“Yarım zafer, hatta zaferin küçük bir parçası”[2]

1908 burjuva devrimi ile tamamlanan Jöntürk hareketi, tarihimizin ileri doğru atılmış en önemli adımlarından biridir, Cumhuriyet’in kuruluşuna önderlik eden güçler Jöntürk hareketi yıllarında ortaya çıkmıştır. Yazının başında da belirttiğimiz gibi, bu büyük adımı değerlendirmek ezberlerin, dogmaların ve temelsiz yargıların değil, tarihsel materyalizm yönteminin ve bilimsel bir bakış açısının başarabileceği bir görevdir.

1908 devriminin temel sloganlarından olan “anayasa”, “hürriyet”, “eşitlik”, “özgürlük” gibi kavramlara olan ihtiyacımız bugün de 109 yıl önce olduğu kadar yakıcı ve acil. Dahası, toplumumuzun önünde bu ihtiyaçların yanında bunları da aşan evreleri uygulamak görevi duruyor. Halklarımızın bir sonraki zaferinin öncekiler gibi yarım kalmaması için, verilen kavganın niteliğinin yanında, öncekileri doğru bir şekilde anlayabilmenin önemi büyük. Bu göreve ilişkin en değerli ürünlerden birinin bir komünist tarafından verilmiş olması ise kesinlikle tesadüf değil.


Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi, Yuriy Aşatoviç Petrosyan,  Çev: Ayşe Hacıhasanoğlu - Mazlum Beyhan, Yordam Kitap, 2016, 368 sayfa


[1] Engels’ten aktaran Petrosyan, Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi, syf.27

[2] Lenin’in 1908 devrimi ile ilgili değerlendirmesi, aktaran Petrosyan, Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi, syf.350

DAHA FAZLA