Jar ve Dünya Bu Kadar'da insanlık halleri

Jar ve Dünya Bu Kadar'da insanlık halleri

"Dünya Bu Kadar" ve "Jar" 2000’ler Romanı’nın insana güçlü biçimde temas eden yakasını temsil ediyorlar. Günümüz romanının daha nitelikli bir döneme evrilebileceğinin kanıtları olarak görebiliriz bu iki romanı.

İlk yazıda 2000’li yıllarda yazılan romanlarda birbirinden farklı örnekler yer aldığını söylemiştik. Bu hafta, anlattıkları hikayeler ve insanlığa yaklaşımları nedeniyle diğerlerinden farklı olduğunu düşündüğüm iki romandan bahsedeceğiz : "Jar" ve "Dünya Bu Kadar".

"Jar", Kemal Varol’un, "Dünya Bu Kadar" ise Mahir Ünsal Eriş’in ilk romanı.

"Jar"da bilinmeyen bir nedenle birbirine  düşmanlık  güden iki ihtiyar adamın hikayesi ile ona paralel olarak ilerleyen, iki kardeş arasındaki kin ve pişmanlık ile yoğrulmuş küslüğüne dair iki hikaye üzerine kuruluyor. Kin ve düşmanlığın sorgulanması meselesini bu hikayeler üzerinden ele alıyor Kemal Varol.

"Dünya Bu Kadar"da ise bir çok hikayenin birbiriyle bağlantılı bir şekilde ardı ardına yaşandığını görüyoruz. Onlarca karakterin gelip geçtiği romanda hikayeler arasındaki bağlantı kişiler üzerinden kuruluyor. Bu zincirin  ilk ve son halkası birleşerek dairesel bir kurguyu nihayete erdiriyor romanın  sonunda. Başka şekilde söylersek ilk hikayeyle başlayıp dallanıp budaklanarak genişleyen roman, kitabın son hikayesiyle başlangıçta yer alan bölüme dönerek sonlanıyor. Bir arkadaş grubunun kahvaltı vesilesiyle bir araya geldiği rutin buluşmalardan sonuncusuna Güneş’in gelmemesi ile başlayan bilinmezlik romanın son hikayesinde Güneş’in kahvaltıya neden gelemediğinin açıklanması ile son buluyor.

"Dünya Bu Kadar", bu dairesel kurguyu tamamladığında, küçük bir örnekten yola çıkarak, mikro ölçekte bir dünya  yaratmış oluyor. Roman, bütün insan hikayelerinin bir şekilde birbiriyle ilintili olduğu, herkesin küçük gündelik dertleriyle uğraştığı bu dünyada, insanların birbirlerine daha büyük dertler yüklemesinin manasızlığına işaret ediyor.

"Jar"  ise kendisini eleştirel olarak üzerine kurduğu kin ve düşmanlık kavramlarının nedenlerini sorguluyor. İki ihtiyarın düşmanlık nedenlerinin belirsizliği, Elektro Cemil’in romanın ilerleyen bölümlerinde anlattığı hikayelerin bu belirsizliği daha da derinleştirmesi, nedenlerinden çok  “düşmanlık” kavramının  bizzat kendisinin vurgulandığını düşünmemize neden oluyor. Nedenlerin önemsizleştirilmesi, taraf tutma ve önyargıyı, asıl mesele olan  düşmanlık ve kinin  sorgulanması çabasının dışına itiyor.

Eğer böyle olmasaydı, örneğin İçli Halil ile Rahatsız Kamil arasındaki düşmanlığın nedenlerini kesin bir şekilde bilseydik “kin ve düşmanlık” kavramlarını nesnel yaklaşımlarla anlamak yerine öznel değerlendirmelerle  asıl meseleden uzak bir noktaya düşebilirdik. Tabi yöntemsel olarak bir olgu ya da durumu anlamak için nedenlerini bilmemiz gerekiyor, dolayısıyla bu yaklaşımı indirgemeci bulanlar olabilir. Fakat düşmanlıkları üretenin yine bu düşmanlıktan beslenen çarpık toplumsal yapı  olduğunu düşünürsek, burada indirgemeci bir yaklaşımın değil soyutlamaya dayalı yöntemin işlev gördüğünü fark edebiliriz.

Kemal Varol’un düşmanlığın kişisel nedenlerini kategori dışına iterek, konuyla ilgili toplumsal nedenleri vurguladığı söylenebilir.

Her iki roman da  düşmanlık, öfke ve kin duygularının insanlar arasındaki mesafeyi büyütüp iç huzursuzluğuna giden yollara taş döşemesini ve yine bu duyguların hayatı anlamlandırmamızı sağlayan temel bağlantıları bozarak her insanın bir diğerine yabancılaşmasını kendi meşrebince anlatıyor.

Bu anlatım "Dünya Bu Kadar"da sayısı oldukça fazla bir karakter kadrosuyla yapılıyor. Bu kadar çok karaktere  kısa hikayelerde özgünlük kazandırabilmenin Mahir Ünsal Eriş’in öykücülüğü ile ilgili olduğu düşünüyorum. Güneş’in babası Turan Bey, Matbaacı Nuri, Sadun Bey ve Yeliz romanda başarıyla çizilebilmiş karakterlerden bazıları. Romandaki karakterler bilinçli olarak farklı toplumsal sınıflardan, farklı meslek ve farklı coğrafyalardan seçilmiş. Bunun bir nedeni  farklı ekonomik ve kültürel evrenler arasındaki geçişlerin trajik hikayeler açısından hatırı sayılır imkanlar sunması ise bir diğeri kitabın amacı doğrultusunda, yaşadığımız hayatın “kozmik” önemsizliğinin vurgulanması.

"Jar" da karakter sayısı bakımından zengin  bir roman.Kazablanka Meyhanesi etrafında dönen ana hikayenin kişileri  kendilerine ait dünyada yaşayıp gidiyorlar. Dışarıda darbe sonrasının ağır havası olsa da onlar,zamanın ağır ağır aktığı meyhanede kendi dünyalarına tutunmaya çalışıyorlar.

"Jar"da ana hikayede yani Kazablanka Meyhanesi etrafında geçen hikayede kadın karakter yer almıyor. Zaten halihazırda bir meyhanedeki  erkek dünyası anlatılsa da kıyıdan köşeden  olsa bile olaylara dahil olan kadın karakter göremiyoruz. Sadece Elektro Cemil’in anlattığı hikayelerde birkaç kadın karakter boy gösteriyor. Kan davası ve düşmanlığın kökenlerinin erkek-egemen  toplumsal düzende (mülkiyet kavramı üzerinden) yer alması bunun bir açıklaması olabilir. Daha yüzeysel bir bakışla taşrada meyhane olgusunun “erkek” dünyasının bir imgesi olduğu bunun sonucu olarak da kadın karakterlerin bu “erkek” dünyasına dahil edilmediği söylenebilir.

Bir imge olarak” mekan”dan bahsetmişken "Jar"da insan-mekan ilişkisinin güçlü bir şekilde kurulduğunu söylemeden geçmeyelim. İnsan ilişkilerini yeniden üretmesi ya da o ilişkileri yok etmesi anlamında “mekan”ın gündelik hayat  üzerindeki etkisinin önemli olduğunu düşünüyorum. Nitekim "Jar"da Kazablanka Meyhanesi insan ilişkilerinin yeniden üretildiği mekan olarak kurgulanmış. Meyhanenin fiziki yapısından, duygusal çağrışımlarına  kadar bir çok nedenle yaşattığı özgürlük ve güven duygusu, meyhanenin müdavimleri arasında yakın ilişkilerin kurulmasına sebep oluyor. Kazablanka Meyhanesi, rutinlerin ve alışkanlıkların sağladığı kolaylıklarla dış dünyadaki acımasız hayatı bir nebze de olsa çekilir kılıyor ve darbe günlerinde daha “sivil” bir hayata vesile olup işlevselleşiyor romanda.

Bunun dışında Makam Dağı, Rakı Fabrikası, Kasabayı ortadan ikiye bölen yol ve tren istasyonu gibi,romanın kilit mekanları da sıkça karşımıza çıkıyor "Jar"da.

"Dünya Bu Kadar" ve "Jar" 2000’ler Romanı’nın  insana güçlü biçimde temas eden yakasını temsil ediyorlar. Günümüz romanının daha nitelikli bir döneme evrilebileceğinin  kanıtları  olarak görebiliriz bu iki romanı.

KÜNYE:

* Jar, Kemal Varol, İletişim Yayıncılık, 2016.

* Dünya Bu Kadar, Mahir Ünsal Eriş, İletişim Yayıncılık, 2015.

DAHA FAZLA