İtalya’da yükselen faşizm ve aşırı sağcı terör
"İtalya’da faşizmle hesaplaşmanın Benito Mussolini ve diğer faşist liderlerin 1945’te asılmaları ile sınırlı kalmış olması ana mesele olarak görülüyor. Hesaplaşma bir yana, Mussoli’nin partisi henüz Aralık 1946’da 'İtalya Sosyal Hareketi' adı altında o tarihte işgal kuvveti olan ABD’nin bizzat teşviki ile anayasaya aykırı olmasına rağmen kurulmuştu."
Çeviri: Özer Erdin
2017 İtalya için faşist şiddetin yükselişe geçtiği bir yıl oldu. L’Espresso adlı Milano merkezli haftalık gazetede yıllık faşist şiddet üzerine bilanço içeren bir makale yayınlandı. Buna göre ülke çapındaki köylerde, büyük şehirlerde ve taşra illerinde Forza Nuova ve Casa Pound gibi aşırı sağcı grupların kurdukları saldırı birliklerinin neden olduğu “sarmal şiddet” şeklinde ortaya çıkan yüzlerce saldırı olayı yaşandı. Gazetenin verdiği bilgiye göre bu yüzden İtalya’da “siyah terör” olarak adlandırılan ve şimdiye kadar “hiç tanımlı olmayan boyutta” şiddet olayları ile karşı karşıya kalındı. Neo-faşistler bu terörü bastırmak için verilen direnişe karşı savaş açarak “siyah devrim” yapacaklarını ilan ettiler ve “sloganlardan sonra gerçeklerin konuşulmasını sağlayacağız” şeklinde bir beyanat verdiler.
İktidardaki Demokratik Parti’ye (PD) yakınlığı ile bilinen La Repubblica gazetesinde 1 Ocak’ta yayınlanmış olan bir makalede de L’Espresso’nun geçen aylarda haberleştirdiği bir dizi yazıya dikkat çekilerek, yükselmekte olan faşist tehlike vurgulanırken, 4 Mart 2018’de yapılması planlanan genel seçimlerde aşırı sağcı cephenin elde edeceği bir seçim zaferinin muhtemel olduğu belirtiliyor. Söz konusu makalede ayrıca İtalya’da yükselen faşizmin nedenleri de irdeleniyor. Buna göre İtalya’da faşizmle hesaplaşma Benito Mussolini ve diğer faşist liderlerin 1945’te asılmaları ile sınırlı kalmış olması ana mesele olarak görülüyor. Hesaplaşma bir yana, Mussoli’nin partisi henüz Aralık 1946’da “İtalya Sosyal Hareketi” adı altında o tarihte işgal kuvveti olan ABD’nin bizzat teşviki ile anayasaya aykırı olmasına rağmen kurulmuştu. Makalede ise tarihsel gelişimin bu yönde olmasının İtalya için günümüze kadar taşınan bir külfet olduğu özellikle vurgulanıyor. Buna ek olarak sanayici ve bankerlerden oluşan yönetici sınıfın ayakta kalabilmesi için faşizmi finanse ettiği ve böylece baş düşman olarak gördükleri işçi sınıfı hareketlerinin ve partilerinin kontrol altında tutulduğu da belirtiliyor. Faşizmin finansörleri listesinin en başında ise elbette Forza İtalya Partisi’nin genel başkanı Silvio Berlusconi yer alıyor.
Geçtiğimiz aylarda İtalya’da mülteci yardım merkezlerine, göçmenlerin konutlarına ve Roman kamplarına birçok saldırı düzenlendi. Bunlara ek olarak sol partilerin yönettikleri belediyelerin ve L’Espresso ile La Repubblica’nın redaktörlerinin istifası istendi. Dahası bu gazetelere bir takım saldırılar düzenlendi. Bu nedenle makalede bu terörün 1920’li yıllarda iktidara gelirken Mussolini’nin uygulamış olduğu teröre de oldukça benzediği hatırlatılıyor. Bu tespitten hareketle günümüzde de bu tür şiddet olayları ile Berlusconi’nin Forza İtalya’sı, Matteo Salvini’nin Lega Nord’nun da faşizan bir ittifaka dayalı bir iktidar için zemin oluşturdukları söyleniyor.
Öte yandan “siyah terör” denen bu saldırılardan yararlanan Berlusconi’nin partisi, göçmen ailelerinin İtalya’da doğmuş olan çocukları için öngörülen yurttaşlık hakları yasasının çıkarılmasını engelledi. Bu nedenle 800.000 çocuk yurttaşlık haklarından mahrum kalmış oldu. Neo faşistler, yabancı düşmanlığının yayılması ile bağlantılı olarak yeni üyelerin katılımını da sağlayıp, propaganda aracı olarak interneti de kullanmaya başladılar ve “siyah Samanyolu” adlı bir web sayfası kurdular. Yine L’Espresso gazetesi Halk Cephesi Partisi lideri Vittorio Boschelli’yi alıntılayarak, faşist bir aktivistin solcu parlamento başkanı Laura Boldri’nin sokak ortasında asılması gerektiğini yazdığını bildiriyor. Yine bu faşizan yayınlar yapan internet sitelerinde Afrikalılar hakkında “pis zenci” komünistlere ise “kene” ifadeleri kullanılarak hakaret ediliyor. Buna ek olarak söz konusu faşist grupların içinde silahlı kuvvetler personelinin ve polisin de aktif olduğu edinilen bilgiler arasında. Bizzat kendi internet sayfalarında ırkçı nefret söylemleri ve yalan haber paylaşımları yapan bu grupların mensuplarından biri kendini “esecita fascista” (faşizm uygulaması) olarak tanımlıyor ve ihtiyaç olduğu zaman 1400 üyesinin sokağa dökülmeye hazır olduğunu açıklıyor. Son olarak Berlusconi’nin ‘Carabinieri’ adlı paramiliter grubun lideri olan eski bir generali seçimlerde aday göstermek istemesi bu haberleri destekler nitelikte olması nedeniyle düşündürücü.
Kaynak: Gerhard Feldbauer, Junge Welt