İstanbul Kent Savunması: Sur’da yıkımlar ve zorla tahliyeler durdurulsun

İstanbul Kent Savunması: Sur’da yıkımlar ve zorla tahliyeler durdurulsun

İstanbul Kent Savunması, rantsal yıkıma karşı direnen Sur’un Lalebey ve Alipaşa mahallelerindeki yıkım ve tahliyelerin durdurulması için çağrı yaptı.

Diyarbakır Sur İlçesi Alipaşa ve Lalebey Mahalleleri’ndeki yıkımlara ve zorla tahliyelere karşı İstanbul Kent Savunması (İKS) basın açıklaması yayımladı.

İstanbul Kent Savunması, barış sürecinin Temmuz 2015’de son bulmasının ardından, Diyarbakır Sur İlçesi’nde başlayan silahlı çatışmalar, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınarak tescillenen Diyarbakır Surları başta olmak üzere ilçedeki tarih ve kültür varlıklarının tahrip edilmelerine ve yıkımlarına, ilçenin orijinal sokak yapısının ise bozulmasına sebep olduğunu hatırlattı. Yaşanılan süreçte Sur’un özgün kimliği ve tarihi dokusunun önemli hasarlar gördüğü belirtilen açıklamada, Aralık 2015’ten itibaren kah yürürlükten kaldırılarak, kah yeniden uygulamaya konularak devam edegelen sokağa çıkma yasaklarının yanı sıra maksadını ve kapsamını aşan OHAL uygulamaları nedeniyle 24 bin civarında mahalle sakininin (Uluslararası Af Örgütü Raporu) yerinden edildiği ifade edildi.

Açıklamada, Sur’un özgün kimliği ve tarihi dokusunun önemli hasarlar gördüğü kaydedilirken, “Sur giderse, Kızılay, Eminönü, Taksim, Üsküdar vb. merkezler de gider. Bu yönüyle Sur eşi benzeri görülmemiş bir talanın da habercisidir” denildi.

İstanbul Kent Savunması tarafından yapılan açıklama şöyle:

"Zorla tahliyeler, ‘‘ilk görüşte’’ insan hakkı ihlalidir. 
Sur’da yıkımlar ve zorla tahliyeler durdurulsun.

Barış sürecinin Temmuz 2015’de son bulmasının ardından, Diyarbakır Sur İlçesi’nde başlayan silahlı çatışmalar, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınarak tescillenen Diyarbakır Surları başta olmak üzere İlçe’deki tarih ve kültür varlıklarının tahrip edilmelerine ve yıkımlarına, İlçe’nin orijinal sokak yapısının ise bozulmasına sebep olmuştur. Bu süreçte, Sur’un özgün kimliği ve tarihi dokusu önemli hasarlar görmüştür. Öte yandan, Aralık 2015’ten itibaren kah yürürlükten kaldırılarak, kah yeniden uygulamaya konularak devam edegelen sokağa çıkma yasaklarının yanı sıra maksadını ve kapsamını aşan OHAL uygulamaları nedeniyle 24 bin civarında mahalle sakini (Uluslararası Af Örgütü Raporu) yerinden edilmiştir.

Yıkım ve tahliyelerin yakınlarda başlatıldığı Alipaşa ve Lalebey Mahalleleri’nin durumları ise farklıdır. Buralarda çatışma yaşanmadığından, iktidar tarafından diğer bölgelere yönelik öne sürülen “kamu güvenliği” veya “hasarlı konut” gerekçeleri geçersiz kalmaktadır. Halkın itirazları sonucunda daha sonra yerel yönetim tarafından durdurulmuş olan 2009 tarihli kentsel dönüşüm ilanına dayanılarak iki mahallenin önemli bir kısmı boşaltılmış, kamulaştırma bedellerini alanlar dönmemek üzere Sur’u terketmişler; daha doğru bir ifadeyle, terke mecbur bırakılmışlardır. Kamulaştırma bedellerini az bulanların mahkeme süreçleri henüz devam ederken mahallelerini terk etmeleri istenmiş; direnen ailelerin elektrik ve suları kesilmiştir. Muhafazakar iktidar, Ramazan ayında mahalleliye mum ışığında iftar açtırmaktadır! İnsancıl hukuk gereği savaş zamanlarında dahi uygulanmaması gereken elektrik ve su kesintileriyle mahalleliler üzerinde dolaylı baskı kurulmakta ve sakinler terke zorlanmakta; bir yandan da tüm şiddetiyle yıkımlar devam etmektedir.

BM Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Komitesi’nin 1997 tarihli 7 No’lu Genel Yorumu’nda yer aldığı üzere, “Zorla tahliye, kişilerin, ailelerin ve/veya toplulukların kendi iradeleri olmaksızın oturdukları evden ve/veya topraktan geçici ya da daimi olarak, ve uygun hukuki veya diğer koruma biçimleri sağlanmaksızın ve bu biçimlere erişim olmaksızın çıkarılmalarıdır”. 7 No’lu Genel Yorum’a göre, “Zorla tahliyeler, tüm insan hakları arasındaki karşılıklı ilişki ve bağlılıktan ötürü, çoğunlukla diğer insan haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Zorla tahliyeler Sözleşme ile koruma altına alınan hakları açıkça ihlal ederken, yaşam hakkı, kişi güvenliği hakkı, kişinin özel yaşamına, aile yaşamına ve konutuna müdahale edilmemesi hakkı ve mülkünden barışçı bir biçimde yararlanma hakkı gibi kişisel ve siyasal hakların ihlal edilmesiyle de sonuçlanabilir”. Dolayısıyla, zorla tahliyeler tüm insan hakları sözleşmelerinde “ilk görüşte” insan hakkı ihlali olarak kabul edilmiştir. İnsan Hakları Komisyonu da zorla tahliyelerin toplu insan hakları ihlalleri olduğunu belirtmiştir.

1 Nisan’da Diyarbakır’ı ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Alipaşa ve Lalebey Mahalleleri’ndeki 135 dönümlük alanın boşaltılmakta olduğunu ve bu alana geleneksel Diyarbakır evlerinin onlarcasının yapılmakta olduğunu duyurmuştur. Mahalleliler, zorla tahliye ile yerlerinden edilirken, taklit Diyarbakır evlerinin kimler için inşa edileceği çok açıktır. Anlaşılan, Sur’u turistik bir markaya dönüştürmek üzere kollarını sıvayan iktidar, bir kenti kent yapan insanlarını zorla tahliyelerle mahallelerinden kovarak işe başlamak istemektedir. %82’si kamulaştırılan Sur, iktidarın kendi ideolojisi ve dünya görüşü doğrultusunda yeni baştan inşa edilirken, yandaş inşaat ve emlak şirketleri de karlarına kar katacaktır. Nitekim, Bakan Özhaseki, Sur’un yeniden ihya edileceğini ve burasının turizm açısından önemli bir destinasyon merkezi yapılacağını belirterek hükümetin Sur için 2 milyar lira harcayacağını da duyurmuştur.

Sur sadece Sur’daki mahalle sakininin problemi değil aynı zamanda tüm ülkenin problemidir. Birçok kez gördüğümüz üzere, siyasi iktidar, ne zaman hukuksuz bir uygulamaya başvursa, bunu olağanlaştırmakta, genişletmekte ve böylece gelecekteki hukuksuzlukların da yolunu açmaktadır. Olağanlaştırılan hukuksuzluklar ise, tüm Türkiye’ye uygulanmaktadır. Sur’daki süreç, ülkedeki şehir merkezlerinin acele kamulaştırma altına alınacağı, sakinlerinin zorla tahliyelerle yerlerinden edilecekleri ilerdeki uygulamalara zemin yaratmaktadır. Sur giderse, Kızılay, Eminönü, Taksim, Üsküdar vb. merkezler de gider. Bu yönüyle Sur eşi benzeri görülmemiş bir talanın da habercisidir. Bu talanın önüne geçilmesi için açılan davalar takibimizdedir.

İstanbul Kent Savunması olarak Alipaşa ve Lalebey mahalleleri sakinleriyle dayanışmamızı bildirir; Anayasa ile güvence altına alınmış olan konut hakkını ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve ilgili insan hakları mekanizmaları karşısındaki yükümlülüklerini tüm yetkililere bir kez daha hatırlatırız.

Sur’da yıkımlar ve ilk görüşte insan hakkı ihlali sayılan zorla tahliyeler durdurulsun."