İşçi sınıfının büyük kılavuzu Kapital 150 yaşında

İşçi sınıfının büyük kılavuzu Kapital 150 yaşında

Marx’ın Kapital’i bir buldozerdir. Kendinden öncekilerin tümünü ezip geçer. Ondan önceki iktisadın kavramlarını kullanıp Marx’ı atlamak, görmezden gelmek mümkün değildir. Kapital’in ilk cildinin ilk baskısından 150 yıl sonra, bugün bile “emek-değer” dendiğinde herkesin aklına sakallı bir adam gelir. “Sınıf” sözcüğü Marx’a atıfsız kullanılamaz. Bu konularda sözü olan herkes Kapital’in mirasından devam eder. 

Karşı taraftaysa, Marx’ın kavramları artık kullanılamaz haldedir. Kapital, kendinden öncekileri almış, mantıksal sınırlarına götürmüş ve orada tarihsel gerçekleri bulmuştur. Burjuva bilim insanlarından birçok kavram ve teori geri verilmemek üzere alınmıştır. Kapital sonrası dünyada, iki dev burjuva iktisatçı, Adam Smith ve David Ricardo, burjuvalarca terk edilmek zorundadır. Bunun geri dönüşü yoktur ve Kapital sonrası burjuva iktisadı sıfırdan başlamak zorundadır. Kapital’in konularında söz söylemek burjuva iktisatçılarına yasaklanmıştır.

Neden Kapital?

Peki, başlayalım o halde. Ne var Kapital’de bu kadar sarsıcı olan? Daha da geriye sarabiliriz. Marx’ın neden “Kapital” ismini seçtiği ile başlayabiliriz. Çünkü kapitalizmde, yani sermaye ilişkilerinin egemen olduğu toplumda yaşıyoruz ve Marx onu inceliyor. Cevap basit olduğu kadar yol gösterici. Kapitalizmde analizi sermayeden başlatıyoruz. Sınıflara da, tekellere de, devlete de, dine de, ahlaka da sermayeyi ve onun döngüsünü takip ederek varıyoruz.  

Sermaye döngüsü: Para-Meta-Para

Sermaye döngüsünü şöyle özetleyebiliriz: Başlangıçta burjuvanın elinde bir miktar para var. Burjuva, bu parayı büyütme amacıyla yola çıkar. Parayı büyütmek için üretim gerekir. Üretimse hammadde, makine, ofis binası ve emekçi gerektirir. Burjuva, bunları edinmek için parayı harcar. Üretimi başlatır. Artık burjuvanın elinde para yoktur. Sermayesi para formundan meta formuna geçmiştir. Emekçinin ücreti hariç diğer giderler başka başka sermayedarlara ödenir. Emekçinin ücreti ise emekçiye verilir.

Bir süre geçer, üretim sona erer ve artık yeni ürünler satışa hazırdır. Bunlar satılır ve karşılığında bir miktar para alınır. Son para miktarı başlangıçtakinden fazladır. Kârlı iş yapılmıştır. Sonuçta sermaye tekrar para formunu alır, böylece para-meta-para döngüsü tamamlanır ve aynı anda tekrardan başlar. Kapitalizm, bu ilişkinin, bu döngünün yönetici olmasıdır.

Güzel, ama burada yenilik nerede? Bunu herkes anlatır. Belki kavramsallaştırma daha zayıftır, ama herhalde Marx’tan önce de işlerin böyle yürüdüğünü söyleyen insanlar vardır. Değil mi?

Doğru, ama çok önemli bir konuyu atladık. Para-meta-para döngüsünde ikinci para ilkinden fazla. Neden? Burjuvalar tüketiciyi kazıkladığı için mi? O zaman rekabetin kapitalizmi yıkması gerekirdi. Makine mi? Öyle olsa makinenin değeri yükselir ve makineyi alan burjuvanın kâr etme şansı kalmazdı. Yani, ilk para miktarı ikincisi ile aynı olurdu, kâr ortadan kalkardı. Aynı mantıkla kârın kaynağı emekçi de olamaz, denebilir (mi?). Çünkü emekçi de emeği için daha yüksek bir ücret ister. O halde nasıl oluyor da ilk para miktarı ile ikincisi farklı oluyor? Kapital öncesi iktisat işte burada tıkanıyor. 

Kârın kaynağı

İşte Kapital’in ilk cildinin yüceliği, bariz gözüken, ama bir türlü açıklanamayan bu kör düğümü çözmesidir. Tekrarlayalım: Kârın kaynağı burjuvanın diğer burjuvalardan aldığı olamaz, çünkü öyle olsa alıcı burjuva satıcıyı kazıklıyor olurdu. Ne makine ne hammadde değer yaratabilir. Onlar sadece değerlerini yeni ürüne aktarabilirler.

O zaman, sadece ama sadece emek değer yaratabilir. İyi de, demin onun da yaratamayacağını göstermedik mi? Öyle olsa emekçinin ücretini yükselteceğini söylemedik mi? Bunları söylediğimizde bir hata yaptık. Marx’tan önceki iktisatçıların hatasını tekrarladık. Emek ile emek-gücünü karıştırdık. Emek bir süreçtir. Emek-gücü ise metadır. Emekçinin sattığı emek-gücüdür. Emek-gücünün değeri, yani işçinin ücreti, onun ertesi gün tekrar işe gelmesini sağlayacak miktardır. Bir günlük emek ise bunun çok ötesini üretebilir. Bir diğer ifadeyle, işçiye ödenen, işçinin ürettiğinin çok altındadır. İşçi kazıklanmaz ve emeği sömürülür. Kârın kaynağı da emek sömürüsüdür.

Kapitalizmi yıkacak sınıf

Tam olarak bu yüzden, kapitalizmi sadece işçi sınıfı yıkabilir. İşçi sınıfının bu kabiliyeti, bilinçlilik ile, kültürlülük ile, açık görüşlülük ile ilgisizdir. Sınıfın (potansiyel) gücü tamamen sermaye döngüsünden kaynaklıdır. Sermaye kârsız yapamaz ve sadece emek yeni bir değer yaratabilir. Daha da açık yazalım: Çevreci sermaye olur, LGBT haklarına ve kadın sorunlarına duyarlı sermaye olur, laik sermaye olur, dinci sermaye olur… Emek sömürüsünü mümkün kılan ne varsa, kârı arttırmayı ne sağlarsa sermaye onu destekler. Ama sömürüye karşı olan sermaye olmaz. Emeği sömürmeyen sermaye var olamaz. Bir diğer deyişle, sömürüye karşı çıkan örgütlü bir işçi sınıfı için sermaye düzenini ortadan kaldırmak işten bile değildir. İşte Kapital, bunu açığa çıkarıyor. 

150 yılın ardından Kapital

Marx’ın hayattayken basılmasına izin verdiği tek Kapital cildinin, Kapital’in ilk cildinin ilk baskısının üstünden 150 yıl geçti. Doğal olarak, bu süre zarfında kapitalizm belli değişikliklerden geçti. Emperyalist aşamaya geçildi, tekeller yayıldı, reel sosyalizm deneyimi yaşandı. Ancak Kapital güncelliğini kaybetmedi. Kapitalizmin DNA’sı, para-meta-para döngüsü ve emek sömürüsü hiç değişmedi. İşte bunlar değişmediği, ya da bir başka ifadeyle söylersek kapitalizm bir bütün olarak yıkılıp yok edilmediği sürece de Kapital güncelliğini korumaya, burjuvaların ağzının tadını kaçırmaya ve işçi sınıfına kılavuz olmaya devam edecek.

*Bu yazı Yön Dergisi'nin 7.sayısında yayınlanmıştır.