İdeolojinin makus talihi değişir mi?

İdeolojinin makus talihi değişir mi?

Yordam Kitap’ın, Şubat ayında yayınladığı Jan Rehmann’ın “İdeoloji Kuramları” kitabı, bu soruya gelişkin bir yanıt verebilmek için önemli bir kaynak olarak önümüzde duruyor. Rehmann, ideolojiye olumlu veya olumsuz yaklaşımları ortaya koyduktan sonra; ideoloji kuramlarının Marx’tan Adorno’ya, Lenin’den Gramsci’ye, Althusser’den Stuart Hall’a, Bourdieu’den Haug’a Foucault’dan Butler’a kadar uzanan farklı damarlarını inşa edip karşılaştırmaya çalışıyor.

“İnsanlık tarihi boyunca en fazla tartışılan kelime nedir?” diye bir soruyla karşılaşsak ilk etapta saçma bir soru olduğunu düşünebiliriz. Öyle ya, binlerce kelime içerisinden hangisinin en fazla tartışıldığı nasıl bilinsin ki?

Ancak üzerine biraz düşündüğümüzde ve “ideoloji” kelimesini bu soruya cevap olarak verdiğimizde sorunun saçma olmadığını hatta tartışma açıcı bir boyutu olduğu görülecektir. Kanımca, son iki yüz senedir aydınlar ve halk tarafından en tartışmalı pozisyonda olan kelimelerin başında “ideoloji” kelimesi gelmektedir. İdeoloji, kimileri için “sistematik bir fikir yapısı”, “bilinçlenme” anlamına gelirken; kimileri için de “gerçekleri çarpıtan, gerçekleri olduğu gibi anlatmayan bir fikir yapısı” anlamıyla kavranmıştır.

Peki ideolojiyi bu kadar tartışmalı kılan sebepler ne olabilir?

Yordam Kitap’ın, Şubat ayında yayınladığı Jan Rehmann’ın “İdeoloji Kuramları” kitabı, bu soruya gelişkin bir yanıt verebilmek için önemli bir kaynak olarak önümüzde duruyor. Rehmann, ideolojiye olumlu veya olumsuz yaklaşımları ortaya koyduktan sonra; ideoloji kuramlarının Marx’tan Adorno’ya, Lenin’den Gramsci’ye, Althusser’den Stuart Hall’a, Bourdieu’den Haug’a Foucault’dan Butler’a kadar uzanan farklı damarlarını inşa edip karşılaştırmaya çalışıyor.

***

“İdeoloji” kelimesi ilk olarak, Fransız Devrimi sürecinde, kendilerine ideologlar adını veren bir grubun üyesi olan Destutt de Tracy tarafından, “Doğru düşünme imkanı sağlamak için kullanılacak fikir bilimi” anlamında kullanılmıştır.

İdeologlar, o dönem Fransa’da başa geçmek üzere olan Napolyon ile yakın ilişkiler kurmuştur. Bu yakın ilişki Napolyon’un iktidara gelmesinin ardından daha da gelişmiş; ideologlar, Napolyon tarafından eğitim sistemini geliştirmek üzere görevlendirilmiştir. Ancak Napolyon, eğitim sistemini kurgulayan ideologların kurgusunun dışına çıkmış, eğitim başlığında kiliseye taviz vermiştir. Bu tavize karşı tepki gösteren ideologlar Napolyon’a karşı cephe almış; bu cephe karşısında ise Napolyon, ideologlara karşı karalama kampanyası başlatmıştır. Karalama kampanyasının ardından ideologlar, Fransa’da alay edilen insanlar olmaya başlamıştır.

“İdeoloji” sözcüğünün makus talihi böyle başlamıştır ve belki de, günümüzde bile ideoloji denildiğinde, insanların aklında “yanlış bilinç” çağrışımının oluşmasında, Napolyon’un ideologlara karşı almış olduğu bu tutum belirleyici olmuştur.

***

“İdeoloji” kelimesi, on dokuzuncu yüzyıldan bu yana çoğunlukla bilimselliğe aykırılığı belirtmek için kullanılmış olsa da, aslında özgül bir bilimi tanımlamak için ortaya atılmıştır. Bahsi geçen bu özgül bilim, “fikir bilimi”dir. Ancak ortaya atılışının ardından ideoloji kelimesi anlam değiştirmiş; nesneye ilişkin sistematik bir bilgi olmak yerine, fikrin kendisine dönüşmüştür.

İdeolojiye olan yaklaşım konusundaki farklılıkların temeli, tam da bu dönüşümde yatmaktadır. Birçok Marksiste göre Marx ve Engels’in ideolojiye karşı nötr tutum almasının sebebi de budur. Marx ve Engels’in yaşadığı dönemde ideolojiye yüklenen anlam, Napolyon’un da etkisiyle “çarpıtıcı”, “yanlış bilinç”tir. Zaten ideoloji kavramını Marksizm içerisinde tartışmasız hale getiren de Lenin’dir. 1902’de yazdığı “Ne Yapmalı?” kitabında Lenin, işçi sınıfının kendiliğinden bir şekilde, ancak sınıf bilincinin tohum biçimini geliştirebileceğini; bunun da kapitalist düzene yarayacağını; bu sebepten dolayı işçilere sınıf bilincinin dışından anlamına gelmek üzere, dışarıdan bilinç taşınması gerektiğini vurgulamıştır. Lenin’e göre taşınan bu dışarıdan bilinç, “sınıfsal ve ideolojik”tir.

Lenin’in bu düşüncesinin Marksizm içerisinde tartışmasız hale gelmesindeki en büyük pay, kuşkusuz ki Lenin’in devrime öncülük etmiş olmasıdır. Lenin’den sonra Marksistler, Marksizmi güncelde yeniden üretme çabasına girişmiştir. Althusser’in, Gramsci’nin, Lukacs’ın veya diğer son kuşak Marksistlerin yaptığı budur.

Jan Rehmann’ın İdeoloji Kuramları kitabı, tüm bunları derinleştirerek; ideoloji kuramlarının ortaya çıkışını, yabancılaşmanın ve boyun eğmenin işleyişinin yapısını yansıtmaya çalışan, sık sık yararlanılması gereken bir eser olarak önümüzde durmaktadır.

Kitabın cevap veremediği bir soru vardır: İdeoloji kelimesinin makus talihi nasıl değişecek?

Önümüzdeki dönemin siyasal mücadeleleri, “ideoloji” kelimesinin Napolyon’dan beri kırılamayan makus talihini kırmak açısından oldukça olanaklı gözükmektedir. Kim bilir, belki de o makus talih, bu dönemin Marksistleri tarafından değiştirilecektir…


KÜNYE: İdeoloji Kuramları – Yabancılaşma ve Boyun Eğme Güçleri, Jan Rehnmann, Çeviri: Şükrü Alpagut, Yordam Yayınları, Şubat 2017, 368 sayfa.

DAHA FAZLA