Hürriyet okur temsilcisi: Medyanın görevi savaş çığırtkanlığı yapmak değil

Hürriyet okur temsilcisi: Medyanın görevi savaş çığırtkanlığı yapmak değil

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, Hürriyet dahil tüm anaakım ve yandaş medya organlarının savaş kışkırtıcılığı yapmasına tepki göstererek, "Yine savaş tamtamları çalıyor medyada. Daha önce defalarca yaşadığımız gibi bir kısım medya yine çatışmacı, savaş çığırtkanı bir üslup tutturdu" dedi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından gerçekleştirilen referanduma ilişkin açıklamalarının ardından Hürriyet de dahil olmak üzere AKP güdümlü tüm medya organlarında başlayan savaş kışkırtıcılığına Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici'den tepki geldi. 

"MEDYA YİNE SAVAŞ ÇIĞIRTKANI BİR ÜSLUP TUTTURDU"

"Yine savaş tamtamları çalıyor medyada. Daha önce defalarca yaşadığımız gibi bir kısım medya yine çatışmacı, savaş çığırtkanı bir üslup tutturdu" diyen Faruk Bildirici, "Savaş tamtamları" başlığıyla yayımlanan yazısında şu ifadeleri kullandı:

Gazetelerde “Bu işgale müdahale şart”, “Haddini bil tatbikatı”, “Askeri seçenek masada” manşetler, tankın ve askerin oraya girmesinden dem vuran yazılar yayınlanıyor;  TV’lerde askeri tatbikat görüntülerinden geçilmiyor. O kadar ki, bıraksalar medya kalemleri, klavyeleri ve de kameralarıyla saldıracak bağımsızlık referandumu yapan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne.

Ortalığı sakinleştirmek de Başbakan Binali Yıldırım’a düştü. “Vatandaş rahat olsun, savaşa girmiyoruz” dedi ama bu açıklamanın asıl muhatabı sanırım medyaydı. Zira Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve diğer yöneticilerin söyleminin de ötesine geçip ortalığı velveleye veren medyanın ta kendisiydi.

Savaşın tahmin edilemezliğini ve yıkıcılığını anlamak için uzağa gitmeye gerek yok. Irak ve Suriye, canlı örnekler. Kaldı ki, savaşa karşı çıkmak gazetecilik için demokrasi ve insan haklarını savunmak kadar olmazsa olmazdır.

Bugünlerde de medyanın yapması gereken, politikacıların sözlerini aktarmakla yetinmek yerine IKBY ile yaşanan anlaşmazlığın bütün boyutlarını araştırmak, serinkanlı analizler yayınlamak, barışı savunmak ve eleştirel yaklaşımı korumaktır. Her gazeteci bilir ki, eleştirel yaklaşım bizim mesleğin özüdür ve ülkenin, insanların yararınadır. Eleştirel gazeteciliğin en büyük faydası da siyasi iktidaradır; yanlışlardan korur.

"AHMET HAKAN REKLAM YAPIYOR"

Öte yandan Faruk Bildirici, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın yazısında bir restorana ilişkin "övgü dolu" ifadelere yer vermesine de tepki göstererek şunları yazdı:

Gazetecilikte sorun marka,  ürün, şirket isimlerinin yazılmasında değil, nasıl, neden ve kim tarafından yazıldığıdır. Örneğin Hürriyet’in gurme yazarları Mehmet Yaşin ya da Vedat Milor, restoranları yazıyor. Reklama kaçmadan uzman gözüyle kaleme alıyorlar restoranları ve bazen de eleştiriyorlar.

Ahmet Hakan da 18 Eylül’de “Et lokantasında yeni moda: Sc...” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. İstanbul’da beş ay önce açılan restorandan söz ediyordu. Fakat yazısı övgüyle doluydu, sonunda da zirve yapmıştı bu güzelleme: “Ferah ve kasmayan atmosferi, enfes lezzetleri, enteresan kokteylleri, abartısız fiyat politikası ve zararsız tatlılarıyla Sc..., bazı pabuçları dama atacak gibi.”

Daha önce de yazmıştım. Reklam ile gazete yazısı arasındaki temel fark tanıtma ve tüketime yönlendirme. Bir haber/yazı restoran hakkında olumlu/olumsuz bilgi verir, reklam ise tanıtır ve okuyucuyu oraya yönlendirmeye çalışır. Ahmet Hakan’ın bu yazısı da Alican Uludağ, Haluk Yiğit ve başka okurların gönderdikleri e-postalarda belirttikleri gibi fena halde tanıtıma kaçmış. O restoranın sahibi de reklam verse herhalde böyle yazardı.

DAHA FAZLA