Hiçliğin timsali: ‘Çukur’

Hiçliğin timsali: ‘Çukur’

Platonov’un “ayna”sının gerçeklikten uzakta bir tablo çizdiğini belirtebiliriz. Çarlık Rusya’sında devrim yapmış işçilerin bu kadar edilgen bir vaziyette bulunması beklenemez. Diğer yandan bir tek ufak kız çocuğu Nastya, onlar için umut anlamını taşır. İşçilerin “idealize edilmiş sosyalizmi”ni temsil eder. Ama Platonov, Nastya’nın ölümü ile “komünizmin çocukluk hastalığı”na yakalanıp öldüğünü tasvir etmiştir. Çukur romanı, insanlığı hiçliğe ve geleceksizliğe mahkum etmiştir.

“Çukur” romanı, 2017’nin Eylül ayında Metis Yayınları tarafından Günay Çetao Kızılırmak çevirisiyle yayımlandı. Andrey Platonov’un Çukur’u 1930 yılında tamamlanmış, fakat kitap olarak basılması 1987 yılını bulmuş. Bu durum ise Platonov’un romanının sosyalizm karşıtı bulunmasından kaynaklıdır.

Roman, Voşov adlı karakterin çalışma saatleri içerisinde düşüncelere dalması ve işini aksatması sonucunda atılmasıyla başlıyor. Voşov’un bu düşünceli hallerinin sebebi ise hakikati ve mutluluğu araması. Kendi yaşamını anlamlandıramıyor. “Canı sıkılıyor köpeğin, sırf doğdu diye yaşıyor, aynı benim gibi.”(sayfa 9) Hakikati arayan Voşov soluğu çukurda alıyor. Büyük bir binanın çukurunu kazmaya başlayan işçilerle tanışıyor. Romanın diğer karakterleri Çiklin’le, Safronov’la, Kozlov’la ve Jaçov’la çukurun kazılması sırasında yolları kesişiyor. Her biri yine kendi içinde çelişkiler taşıyan ama sosyalizmin kurulması için canhıraş bir şekilde çalışan emekçilerdir. Romanın ana karakteri ise yok, çünkü kurgu içerisinde hepsi arayış halinde olmalarına rağmen edilgen karakterler. Yapılacak bina ise emekçilerin ebedi ortak saadetini, yani komünizmi simgeliyor. Proleterlerin ortak bir binada eşitliklerini sağlayıp kendi özgürlüklerini kazanacakları ideal bir yapı fikrini Pruşevski adındaki bir mühendis kurguluyor. Sendika başkanı Paşkin ise tüm çalışmaları yetersiz bulan ikiyüzlü bir kişilik olarak sunuluyor okura.  “Verimliliği neden artırmaktan çekiniyorsunuz? Sosyalizm sizsiz de idare eder ama siz onsuz boşa yaşar, boşa ölürsünüz.” (sayfa33) Romanın aydınlık yüzü, geleceği ufak kız Nastya ise Çiklin’in sahip çıkmasıyla çukurun olduğu yere geliyor. Proleterlerin umudu haline gelmesi çok uzun sürmüyor.

Romanda karakterlerin mekan değiştirmesi ile Platonov’un köyün sosyal koşulları hakkındaki düşünceleri başlıyor diyebiliriz. İlk kısım işçilerin koşullarını betimliyordu. Köylerin kolektifleştirilmesiyle beraber kulakların elindeki mülkiyet, ortak mülkiyet haline getiriliyor. Ama Voşov’a göre aynı hiçlik durumu köylüler için de geçerli. Kolhoza seslenerek “Şimdi siz de benim gibi oldunuz, ben de bir hiçim.” diyor Voşov.

Yeni toplumsal koşullar elbette alışkanlıkların değişmesine ve toplumda yeni dönüşümlere yol açar. Fakat hem işçilerde hem de köylülerde hiçliğe sebep oluyor. Felsefi zemini olan bir hiçlik dışında -ki öyle bir hiçlikten bahsetmiyoruz- oluşacak bir hiçliğin insanlara tesir etmesi için yeni koşulların, eskisinden daha kötü koşulları topluma dayatması gerekir. Romandaki insanların kendilerini anlamlandırma çabaları dolayısıyla yüzeysel kalıyor. Çarlık dönemindeki koşulların iyiliğine veya kötülüğüne dair çıkarımlarda bulunmamış Platonov. Bu nedenle sosyalizmin kuruluş sürecini anlatan romanın süreci iyi anlayamadığını görüyoruz. İşçilerin ve köylülerin “hiçliği” suni bir şekilde ortada duruyor.  Yine köydeki aktivist ise mevki peşinde koşan bir yönetici olarak resmediliyor. Sonrasında merkezi yönetimin genel çizgisine uymadığı gerekçesiyle tasfiye ediliyor. Platonov’un yönetim kademelerinde olan kişileri özellikle kötü çizdiğini söyleyebiliriz.

Çukur romanı, Platonov’un “ayna”sından Sovyetler Birliği’nin birinci beş yıllık kalkınma dönemindeki toplumsal koşullarına ışık tutuyor. Dönem romanı izleri taşımasına rağmen politik roman kategorisine daha yakın. Çünkü romandaki ana tema, dönemin sosyalizm anlayışı içerisinde insanların çelişkileridir. Platonov, romanını politik eleştiri olarak kurgulamıştır. Çelişkilerin temel kaynağı ise “kuruluş süreci sosyalizmi” ile “idealize edilmiş sosyalizm” arasındaki açıdan kaynaklanır. Platonov’un karakterleri, gelecekteki güzel günler için daha fazla çalışan, ama günün şartları içerisinde saadete kavuşamayan, kendi yaşamlarından vazgeçmiş, gelecek nesiller için sosyalizmi tesis etmeye uğraşan insancıklardır. Bu yüzden Platonov kendi dönemindeki sosyalizm anlayışının karşı cephesinde yer alır. İşçilerin “sosyalizm”i görüp göremeyecekleri muammadır. Romanın ironik yapısı, kuvvetini işçilerin bilinçsizliğinden ya da bilinçli olduklarını düşünmelerinden alır. Dolayısıyla Platonov, romanın başından beri işçilerden umut duymamızın önüne geçen bir anlatı sunar. Romandaki karakterler, çaresizlik içinde olan, hiçliğini yaşayan, umutsuz ve çalışmak dışında faaliyeti olmayan edilgen kişilerdir. Platonov’un “ayna”sının gerçeklikten uzakta bir tablo çizdiğini belirtebiliriz. Çarlık Rusya’sında devrim yapmış işçilerin bu kadar edilgen bir vaziyette bulunması beklenemez. Diğer yandan bir tek ufak kız çocuğu Nastya, onlar için umut anlamını taşır. İşçilerin “idealize edilmiş sosyalizmi”ni temsil eder. Ama Platonov, Nastya’nın ölümü ile “komünizmin çocukluk hastalığı”na yakalanıp öldüğünü ifade etmiştir. Çukur romanı, insanlığı hiçliğe ve geleceksizliğe mahkum etmiştir. Çiklin, Voşov, Jaçov romanın sonunda ne yapacaklarını bilemezler. Tek umutları da ellerinden kayıp gitmiştir.

Kitabın ek kısmında ise şu ifadeler yer alıyor. “Eseserşa, Nastya gibi ölecek mi yoksa tam bir insana, yeni bir tarihi topluma mı dönüşecek?” (sayfa 151) Yazar, romanını yazarken arzu ettiği niyet ne olursa olsun, yazılan metin hakkında şunu söyleyebiliriz:

Platonov, “kuruluş sürecindeki sosyalizm”i veya “idealize edilmiş sosyalizm”i ayırt etmeksizin romanda “reel sosyalizmi” öldürmüştür. Çünkü romanın içerisinde umut edilecek tek bir karakter bırakmamış, baştaki çelişkiyi öldürerek Çukur’u hiçlikle doldurmuştur.


KÜNYE: Çukur, Andrey Platonov, Çeviri: Günay Çetao Kızılırmak, Metis Yayınları, 2017, 168 sayfa.

DAHA FAZLA