Hiciv ve duygusallık aynı tabakta: ‘İçsavaşdiyarı Feci Düşüşte’
İyilikle kötülük ince bir çizgide işleniyor. Bize iyi olanlar, başkasına kötüyse, hatta çok kötüyse ne yapmalıyız? Bize şefkatli, bize sevgi dolu bir insan, bir ebeveyn, bir sevgili ya başkasına korkunç kötülükler yapabiliyorsa bize yapılan iyilik mi, başkasına yapılan kötülük mü galip gelir sevgiye?
Modern öyküler, insanların her gün gördükleri, kanıksadıkları fakat üstüne düşünmekten kaçındıkları konuları, gerçekleri, hayal kırıklıklarını ve hayallerini irdeler. Bu tarz öykülerde büyük şehirlerdeki kaos, yozlaşmış hayatlar, sosyal ve toplumsal bozukluklar çarpıcı kurgularla işlenir.
Bugün öykü kitabından bahsedeceğimiz George Saunders çağımızın en etkili öykücülerinden biri olarak anılıyor. Türkiye’de Delidolu Yayınları etiketiyle basılan ilk romanı Arafta ile Man Booker Roman Ödülü’nün en kuvvetli adaylarından biri olan Saunders, 2014 yılında Aralığın Onu isimli öykü kitabıyla Folio Ödülü’ne hak kazanmıştır.
Time Dergisi tarafından ‘’Dünyadaki en etkili 100 kişi’’ listesine seçilen yazar, İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte kitabıyla bizi birbirinden ilginç öykülerle buluşturuyor.
Kitap toplamda yedi öyküden oluşuyor. Öyküler birbirinden bağımsız, başka başka konulara eğiliyor. Bu nedenle kitabı en başından sonuna kadar açıp okumak mümkün olduğu gibi, herhangi bir öyküden de başlayabilir okuyucu.
Kitapta kendine yer bulan yedi öykü bazı ortak duygular üzerine yoğunlaşıyor ancak öykülerdeki duygusal mesajlar okuru aynı duygusal tekrara sürüklemiyor. Yazarın bir mesaj kaygısı olduğu okur tarafından hızla fark edilebilir. Yazar parlayan karakterleri, çok başarılıları, hayatta hep kazananları ya da zenginleri yazmıyor öykülerinde.
Saunders kitap yazmaya karar verdiğinde iyi kötü bir işi, iyi bir kazancı, mutlu yuvası olan bir adamdır. Eşi ve iki kızıyla yaşam standartlarını asgari olarak karşılayabiliyor ve mutlu mutlu yaşıyorken öyküler, denemeler, romana benzeyen düz metinler, farklı makaleler yazmaya başlıyor. Olmuyor, bir daha yazıyor. Olmuyor, başa dönüyor. Yazıyor da yazıyor...
'Yazarın Notu' kısmında okura sorduğu: ‘’Birçok şeye sahipken ben bile tam mutlu değilsem dahası eksik hissediyorsam hayatta benim kadar şanslı olmayanlar nasıl yaşıyor sahi?’’ sorusu Saunders'ın kaleminin ilham perisi oluyor dersek durumu kaba hatlarıyla ifade etmiş oluruz.
Saunders kişisel bir arayışın ürünü olarak farklı insanları aramış ana karakter olarak. Çok güzel, çok iyi, çok ahlaklı olanlara tenezzül etmemiş. Kitabın sahibi kazananlar değil!
Kitabın en baştan en sona asıl sahibi kaybedenler… Ezilenler, katiller, kusurlular, engelliler. Hayatın burun kıvırdığı ve dertlerine sırtını döndüğü ‘’ötekileri’’ ana karakter yapmış yazar. Karakterler arası geçiş düzlük, ferah. Ötekiler, okuru rahatsız etmiyor, inişli çıkışlı duygular arasında dengemizi bozmuyor yazar.
Kitabın kapak tanıtımında şöyle yazıyor:
"Hayat bize aşk ihtiyacı veriyor ama aradığımız aşkı bulmamız için bir yol vermiyor. Bize sevilme arzusu veriyor ama yanında, bizi kesinlikle sevilemez kılan kişisel özellikler ekliyor. Kusurlu ve aciz kulları, üstün özellikler gerektiren bir dünyaya yerleştiriyor’’
Normalde öykü kitabına ismini veren öykü, kitaptaki en güçlü öykü olur. Ancak İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte kitabının en etkileyici, en vurucu, en güçlü öyküsü içinde aynı adla yer alan öykü değil bana kalırsa.
Kitabın okurda tokat etkisi yaratan öyküsü "Isabelle". Bu sebeple "Isabelle" bu yazıda da özel bir yeri hak ediyor kanısındayım…
Annesi tarafından terkedilen engelli kız Isabelle, polis babasıyla birlikte yaşıyor, babası tarafından büyük sevgi ve merhametle büyütülüyor. Eve hizmetçi tutmaya maddi olanağı olmayan baba gün içinde kızını kontrol etmek için evini aradığında telefon açılırsa kızının iyi olduğunu anlıyor. Çalan telefona, yerlerde sürünerek ulaşmak ve anlamsız sesler çıkarak babasına iyi olduğunu anlatmaya çalışmak Isabelle için o kadar kolay değil elbette. Bazen işten geldiğinde kızını yerlerde sürünürken ya da altına idrar kaçırmışken bulan babasının kızına gösterdiği şefkat içimizi ezerken, aynı polis babanın başka çocukları öldürdüğü tokadı yüzümüze iniyor. Polis baba siyahi çocuklara zulmederken pek de şefkatli bir insan olmayacak çünkü...
İyilikle kötülük ince bir çizgide işleniyor. Bize iyi olanlar, başkasına kötüyse, hatta çok kötüyse ne yapmalıyız? Bize şefkatli, bize sevgi dolu bir insan, bir ebeveyn, bir sevgili ya başkasına korkunç kötülükler yapabiliyorsa bize yapılan iyilik mi, başkasına yapılan kötülük mü galip gelir sevgiye?
Her öyküde sorular ve kafa karışıklıkları birikiyor.
Bazı kitapları okumanın bir mevsimi olsaydı İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte’yi okumanın zamanı kesinlikle sonbahar olurdu. Biraz soğuk esiyor, havada kasvet var. Sanki evinizin salonunda kahkahalarla sohbet eden dostlarınız var da siz camdan yağan haşin yağmuru izliyorsunuz gibi bir ruh hali. Tam güleceksiniz kahkahalara ama takatiniz yok.
Hiciv ve duygusallığın yan yana gelebildiği az öykü kitabı vardır. İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte üstün bir hiciv yeteneği ve sonu gelmeyen bir duygusallığı pekiştirmiş.
Saunders, damakta tat bırakacak bir öykü kitabıyla bizlerle ve bu etkileyici kitabı özellikle öykü severler kaçırmamalı.
KÜNYE: İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte, George Saunders, Çeviri: Niran Elçi, DeliDolu Yayınları, 2017, 238 sayfa.