HAZİRAN, 2017-18 eğitim-öğretim yılı haber verileri analizini yayınladı

HAZİRAN, 2017-18 eğitim-öğretim yılı haber verileri analizini yayınladı

Birleşik Haziran Hareketi Eğitim Komisyonu, 2017-2018 Eğitim-Öğretim yılında yaşananları ve bunların basına yansımasını ele aldığı ayrıntılı çalışmayı yayınladı.

Birleşik Haziran Hareketi Eğitim Komisyonu 2017-2018 Eğitim-Öğretim yılında yaşananları ve bunların basına yansımasını ele aldığı ayrıntılı çalışmayı yayınladı.

Komisyon, www.birlesikhaziranhareketi.org sitesinde çalışmayı şu şekilde aktardı:

AKP iktidarı, kurmak istediği dinci-gerici rejimi son yıllarda özellikle eğitim alanında yaptığı değişiklikler üzerinden inşa ediyor. Hemen her gün, eğitime ve çocuklarımıza yönelik yeni saldırı politikaları geliştiriliyor; okullar AKP’nin ideolojik savaş alanına dönüştürülüyor. Öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin ve aslında tüm toplumun yaşamında köklü ve travmatik değişikliklere neden olan bu savaş, günümüzde artık ülkenin geleceğini tehdit eder boyutlara ulaştı.

Haziran Eğitim Komisyonu olarak bizler de, hem bu tehdidin boyutlarını gözler önüne sermek hem de eğitimdeki bu dönüşümün tarihsel kaydını tutmak adına, 2017-2018 Eğitim-Öğretim yılının başından itibaren eğitim haberlerini arşivlemeye ve her hafta, en önemli haberlerden derlediğimiz eğitim kroniğini yayınlamaya başladık. Yaklaşık dört aylık süreçte, eğitime ilişkin haftada ortalama 40 farklı habere ulaştık. Bu haberleri; “Siyasal İslam”, “Neoliberal Politikalar”, “İstismar-Şiddet-Nefret” ve “Çalışma Hayatı” ana başlıkları altında gruplandırdık.

“Siyasal İslam” ana başlığı altında,
• “Bilimsellik Karşıtlığı”,
• “Laiklik Karşıtlığı” ve
• “Şeriatçılık”

alt kategorilerinde haber girişi yapıldı. Başlangıçta “Şeriatçılık” alt kategorisini kullanmasak da, eğitimde laiklik karşıtı uygulamaların gittikçe dozunun artması, özellikle MEB’in protokol imzaladığı çeşitli cemaat, vakıf ve derneklerin okullarda düzenlediği seminer, konferans, yarışma gibi etkinliklerin içeriğinin birer şeriat uygulamasına dönüşmesi, bazı okullarda fiilen karma eğitime son verilmesi, hatta çocuklar için “kapanma partileri”nin düzenlenmesi bu kategoriyi zorunlu kıldı.

“Neoliberal Politikalar” alt başlığı altında,
• “Kamusal Eğitim”,
• “Planlama Yetersizliği”,
• “Yatırım Yetersizliği”,
• “Piyasacılık”,
• “Rantçılık” ve
• “Güvenlik”

alt başlıklarını kullandık. Her bir alt başlık diğerleriyle ilişki olmakla birlikte, haber çeşitliliği nedeniyle daha ayrıntılandıran başlıklara ihtiyaç duyuldu ve böyle bir sınıflandırmaya gidildi.
“İstismar-Şiddet-Nefret” ana başlığı altında,
• “Çocuk İstismarı”,
• “Cinsiyetçilik”,
• “Nefret” ve
• “Şiddet”

alt başlıkları kullanıldı. Yine bu başlıkların her biri kategorik olarak birbirini içerse de, hem haber çeşitliliği hem de öğrenci ve öğretmenlere yönelik şiddetin türü ve niteliği farklılık gösterdiği için böyle bir kategorizasyona ihtiyaç duyuldu.
Son olarak, “Çalışma Hayatı” ana başlığı altında
• “İdari Baskı”,
• “Özlük Hakları” ve
• “Torpil-Kadrolaşma”

alt başlıkları kullanıldı. İdari Baskı ve Özlük Hakları alt başlıkları öğretmen ve akademisyenlerin çalışma koşullarına ilişkin haberleri esas alırken, Torpil-Kadrolaşma alt başlığında ise MEB bünyesinde ve üniversitelerdeki kadrolaşma ve torpil haberlerine odaklanıldı.

Eğitim alanındaki olumlu-olumsuz haberlerin dağılımına baktığımızda; %11 oranındaki olumlu habere karşı, %89 oranında olumsuz haber yer almaktadır. Her ne kadar bu veriler, oldukça umutsuz ve karamsar bir tablo çizse de, aslında eğitim alanında mücadelenin sürdüğünü de göstermektedir. Hatta olumlu haber sayısının birinci yarıyıl başından itibaren gittikçe artış göstermesi, bu mücadelenin gittikçe yükseldiğini, toplumda bir karşılık bulduğunu ve yaygınlık kazandığını da ortaya koymaktadır.

OLUMLU HABERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Aşağıdaki grafiklerde görüleceği üzere; olumlu haberlerin dağılımı, daha çok laiklik ve bilimsellik karşıtlığı kapsamında yürütülen mücadeleye ilişkindir. Bu bağlamda özellikle velilerin okullardaki dinci-gerici uygulamalara karşı çıkması, zorunlu din derslerine karşı yasal mücadele yürütmesi ve dini içerikli seçmeli derslerin kaldırılmasına yönelik müdahaleleri belirleyici olmuştur. Dolayısıyla AKP iktidarının okullarda, çocuklarımızın zihinlerini istismar ederek kurmaya çalıştığı dinci-gerici rejimin, özellikle velilerde bir direnç yarattığı söylenebilir. Yine grafiklerde görüldüğü gibi; kamusal eğitim talebine ilişkin mücadelenin de piyasacılık, rantçılık ve yatırım yetersizliğiyle ilişkili olarak yükseldiği görülmektedir. AKP iktidarının devlet okullarına saldırısı, imam hatip dışındaki devlet okullarına yeterli kaynak aktarmaması, hatta başta İstanbul olmak üzere tüm büyükşehirlerde devlet okullarına ait arazilerin çeşitli inşaat firmalarına peşkeş çekilmesi, bu alanda bir mücadele hattının kurulduğunu göstermektedir. Yine bu kategorideki olumlu haberlerin büyük kısmı, kamu okullarını korumaya yönelik veli direnişlerini içermektedir.

Bu kategorideki olumlu haberlerin ortaya çıkmasında ve kazanımların elde edilmesinde, hem laik-bilimsel eğitimin yeniden kazanılması hem de tüm çocuklarımız için eşit, parasız, nitelikli kamusal eğitimin savunulması için mücadele yürüten Eğitim Sen’in de önemli bir payı vardır. Dinci-gerici-piyasacı eğitim politikalarına karşı okulda, sokakta ve yasal zeminde mücadele yürüten Eğitim Sen, velilerle ve öğretmenlerle dayanışma içinde, mücadelenin büyütülmesinde önemli bir yol açıcı olmuş ve hemen her hafta bir haberle eğitim günlüğünde yer almıştır.

OLUMSUZ HABERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Aşağıdaki grafiklerde görüleceği gibi, olumsuz haberlerin dağılımında yine Laiklik Karşıtlığı ilk sırada yer almakta, bu kategoriyle ilişkili olarak, Bilimsellik Karşıtlığı ve Şeriatçılık kategorileri de oldukça fazla haber içermektedir. Bu tablo, AKP’nin dinci-gerici eğitim politikalarının günlük yaşamımıza ve haber verilerine doğrudan yansımasıdır. Müfredatta yapılan değişiklikler, çeşitli vakıf ve derneklerle imzalanan protokoller sonucunda gerçekleştirilen okul içi ve dışı etkinlikler, zorunlu din dersleri ve neredeyse zorunlu hale getirilen seçmeli din dersleriyle ilgili haberler, siyasal İslamcı politikaların dayatmaları ile doğrudan ilintilidir ve eğitim gündeminin temel belirleyenleri haline gelmişlerdir.

Olumsuz haberlerin dağılımında öne çıkan kategorilerden biri de Çocuk İstismarı’dır. Karaman, Dikili ve Polatlı’daki örneklerle toplumsal hafızamıza kazınan ve hemen her gün ülkenin başka bir yerinden başka bir istismar haberine tanıklık ettiğimiz bugünlerde, bu haberler, çocuklarımızın okullarda can güvenliğinin bile sağlanamadığının göstergesidir.

Çalışma hayatı bağlamında öne çıkan kategori ise İdari Baskı’dır. Özellikle üniversitelerdeki akademik kadronun ve okullardaki öğretmenlerin yoğun bir baskı altında olduğu ve her türlü muhalif görüşün sindirilmeye çalışıldığı hemen her hafta birkaç farklı haberle eğitim gündemine yansımıştır.

HABERLERİN BÖLGELERE DAĞILIMI

Haberlerin bölgelere göre dağılımına baktığımızda, haber sayısının en fazla Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde yoğunlaştığı, başta Doğu Anadolu olmak üzere, diğer bölgelerden haber akışının sınırlı olduğu görülmektedir. Haber akışının sınırlı olması, o bölgelerde habere konu olacak olayların olmadığı anlamına gelmemekte, tersine gelişmelerden yeterli haber alınamadığına işaret etmektedir. Bu durum, ülke genelinde muhafazakarlaşmanın ileri düzeylere ulaştığını ve özellikle laiklik karşıtı uygulamaların toplum tarafından da kanıksandığını göstermektedir. Diğer bir neden ise; örgütlü mücadelenin bu bölgelerde yeterince güçlü olmaması ve eğitim alanında yapılan saldırılar karşısında öğrenci, öğretmen ve velilerin kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmesidir.

Aşağıdaki grafiklerde görüldüğü üzere, en fazla olumsuz haberin yer aldığı Marmara Bölgesi’nde, olumlu haber verisi de diğer bölgelere göre daha fazladır. Marmara Bölgesi’ndeki olumsuz haberlerde, özellikle İstanbul’daki başarılı devlet okullarının proje okullarına dönüştürülmesi, bazı devlet okullarının arazilerinin yandaş inşaat firmalarına peşkeş çekilmesi ve okullardaki dinci-gerici uygulamalar oluşturmaktadır. Bu bağlamda olumlu haberler de, aynı eksenlerdeki veli direnişlerini ve sendikal mücadeleleri içermektedir.
İç Anadolu Bölgesi’nde olumsuz haber sayısının oldukça fazla olması, hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kaynaklanan haberlerin yoğun bir biçimde yer almasıyla ilgilidir. Ayrıca bu kapsamda ortaya çıkan veriler, her iki kurumun eğitim alanında sürekli bir işbirliği içinde olduğunu, okulların dinci-gerici eksende şekillendirilmesi için ortak hareket ettiklerini de açıkça ortaya koymaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi ise, hem en az haber akışının olduğu hem de hiçbir olumlu haber verisinin bulunmadığı bölgedir. Yukarıda da belirtildiği gibi bunun nedenlerinden biri; bölgede örgütlü öğretmen ve veli mücadelesinin oldukça sınırlı olması, diğeri ise İslamcı politikaların toplum nezdinde de kabullenilmiş olmasıdır. Dolayısıyla ülkenin birçok yerinde çocuklarımız ve okullarımız dinci-gerici, piyasacı uygulamalara terk edilmiş durumdadır.

ANA BAŞLIKLARA GÖRE HABERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ana başlıklara göre olumlu-olumsuz haber sayıları değerlendirildiğinde, en yoğun haber verisinin Siyasal İslam başlığında olduğu görülmekte, ardından sırasıyla İstismar-Şiddet-Nefret, Neoliberal Politikalar ve Çalışma Hayatı başlıkları gelmektedir.

Siyasal İslam ana başlığı altında topladığımız Bilimsellik Karşıtlığı, Laiklik Karşıtlığı ve Şeriatçılık başlıkları, haber verisi girişinin en yoğun olduğu kategorilerdir. Daha önce de belirttiğimiz üzere bu durum, AKP’nin eğitim politikalarının dinci ve gerici eksende şekillendiğinin açık göstergesidir. Son dönemde; MEB bütçesinin kullanımından imzalanan protokollere, müfredattan sınavlarla ilgili değişikliklere, öğretmen ve idareci atamalarından okul türlerinin değiştirilmesine kadar her uygulama, bu politikalara hizmet etmekte; hükümet, eğitim sistemini ve çocuklarımızın geleceğini dinci bir çerçeveye hapsetmektedir.

Okullardaki fiili uygulamalar, şeriat rejimi diyebileceğimiz uygulamalara dönüşürken, hem anayasa hem de Milli Eğitim’in temel kanun ve yönetmelikleri ihlal edilmektedir. Örneğin; kız ve erkek öğrencilerin sınıflarının, kantinlerinin, koridor ve bahçelerinin ayrıştırılması, kız öğrencilere kapanmaları için teşvik ve baskıda bulunulması, beden eğitimi dersinin İslam’a aykırı bulunması, öğrencilerin toplu Cuma namazlarına götürülmesi, sıbyan mektebi denilen okullarda 6 yaşın altındaki çocuklara bile dini eğitim verilmesi, MEB’in imzaladığı protokoller doğrultusunda yapılan dini içerikli yarışma, seminer, kurs, gezi vb. etkinlikler, okullarda gerici yayınların dağıtılması gibi haberler, bu kategoride hemen her gün karşımıza çıkan ve en çok girilen haber türlerinin başında gelmektedir.

Grafikte görülen her bir alt başlık diğerleriyle ilişkili ve birbirini besler niteliktedir. Dolayısıyla bilimden, akıldan, sanattan, felsefeden, spordan arındırılan eğitim-öğretim içeriklerindeki boşluğu, dinci-gerici uygulamalar, hurafeler, ırkçı, mezhepçi, cinsiyetçi söylem ve etkinlikler almıştır. Bilimsellik Karşıtlığı kategorisindeki haberlerin sadece birkaçı doğrudan Laiklik Karşıtlığı ya da Şeriatçılık’la ilişkili değildir. Ancak o haberler de yine eğitim-öğretimdeki zihniyet dönüşümünün, bilimsellikten uzaklaşmanın, nasıl bir karanlığa sürüklendiğimizin göstergesi niteliğindedir.

Neoliberal Politikalar ana başlığı altında girilen haberlere bakıldığında, AKP iktidarında dinci-gerici politikalarla piyasacı politikaların uyum içinde hareket ettiği açıkça görülebilmektedir. Grafikte görülen alt kategorilerin her biri, hem diğer ana başlıklarla hem de kendi içindeki diğer kategorilerle ilişkilidir. Örneğin; kamusal eğitim alanında yapılan yatırımların yetersizliği, piyasacı politikalardan kaynaklanmakta, bu durum özel okul ve yurt sayılarına da yansımaktadır. Bu bağlamda eğitim alanının bir pazara dönüştüğü ve özellikle İslamcı sermayenin egemenliği altına girdiği de açıkça görülmektedir. Bu da beraberinde eğitimin niteliğinden, çocuklarımızın okullardaki güvenliğine kadar birçok sorunu üretmektedir.

Nitelikli kamusal eğitim olanakları yoksul çocuklarımız için neredeyse ortadan kalkmışken, bununla doğru orantılı olarak özel okul sayısı da hızla artmaktadır. Özellikle son dönemde sınav ve yerleştirme sisteminde yapılan değişikliklerle, yoksul çocuklarımız için imam hatip ve meslek lisesi dışında neredeyse seçenek kalmazken, alt ve orta gelirli aileler bile, nitelikli eğitimi satın alabilmek için kredi borçlanmasıyla çocuklarını özel okullara göndermek zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla laik, bilimsel, nitelikli eğitim parayla satın alınan bir ayrıcalığa dönüşmüş; MEB de bütçesinin önemli bir kısmını devlet okulları yerine özel okul teşviklerine aktarmaya başlamıştır.

Var olan nitelikli devlet okulları ise hızla proje okullarına dönüştürülmekte, MEB’in bütçesinin büyük kısmı, imam hatip ve proje okullarına aktarılmaktadır. Yine haber verilerinde büyük bir paya sahip olduğu üzere, tarihi niteliği olan önemli devlet okullarının arazileri AKP yandaşı şirketlere verilmekte, rant uğruna çocuklarımız baraka benzeri geçici binalarda öğrenim görmektedir. Bu ana başlık altındaki veli mücadeleleri de özellikle bu kapsamda öne çıkmaktadır.

Haber verilerine göre; okullarda en temel kırtasiye ve temizlik malzemeleri için dahi velilerden para toplanırken, bütçenin önemli bir kısmı dinci-gerici yapıların okullarda düzenlediği etkinliklere aktarılmaktadır. MEB’le protokol imzalayan TÜRGEV, TÜGVA, Ensar, İlim Yayma, Server Gençlik ve Spor Kulübü gibi dinci-gerici yapılar, her bir faaliyetleri için bütçeden destek almakta, adeta çocuklarımızın zihinlerini istismar etmek için teşvik görmektedirler.

Sosyal devleti yok eden ve özellikle yoksul çocukların nitelikli ve bilimsel eğitim haklarını ortadan kaldıran bu uygulamalar, fırsat eşitliğine, adalet duygusuna, eşit yurttaşlık idealine saldırıdır. Bu saldırının en önemli sonucu, kamusal örgün eğitim hakkının gittikçe aşınmasıdır. Her geçen gün açık liseye kayıt yaptıran öğrenci sayısı artmaktadır. Dolayısıyla nitelikli kamusal eğitim şansı ortadan kalkan ve özel okula gitme olanağı da olmayan yoksul çocuklarımız hızla sistem dışına itilmektedir. Elbette bunun diğer önemli bir boyutu da yoksul çocuklarımızın hızla işçileşmesi, çocuk işçi sayısının gittikçe artmasıdır.

İstismar-Şiddet-Nefret ana başlığı altında, özellikle Çocuk İstismarı kategorisinde yoğun bir haber girişinin olduğu görülmektedir. Hemen her gün yeni bir çocuk istismarı olayıyla karşılaştığımız bu tablonun temel nedeni, AKP’nin uyguladığı dinci-gerici politikaların çocukları birer cinsel objeye dönüştürmesi ve çocuklarımızı istismara açık hale getirmesidir. Diğer önemli bir neden ise; özellikle piyasacı politikalar nedeniyle kamusal barınma olanaklarının neredeyse tamamen ortadan kaldırılması, yatılı bölge okullarının ve köy okullarının büyük oranda kapatılmasıdır.

Kamusal eğitim ve barınma olanaklarının yok edilmesi, özellikle yoksul çocuklarımızı tarikat, cemaat, vakıf gibi dinci-gerici yapıların eğitim kurumlarına, yurtlarına, kurslarına mahkum etmiş, tamamen denetimsiz bu ortamlarda, çocuklarımız hem zihinsel hem de fiziksel istismarın özneleri haline gelmişlerdir. Elbette bu dinci-gerici, istismarcı zihniyet dernek ve vakıflarla sınırlı kalmamış, kamu okullarına da yansımış ve taşınmıştır. Karaman’da, Dikili’de tarikat yurtlarındaki istismarla, Polatlı’da bir devlet okulundaki istismar arasında fark yoktur ve aynı zihniyetin ürünüdür. Bu istismar sadece cinsel saldırılarla da sınırlı değildir; beden eğitimi dersinde eşofman giymesi tahrik sayılan çocuklarımız, “kapanma partileri” düzenlenen çocuklarımız, zorla namaza götürülen çocuklarımız, kız-erkek ayrıştırılan çocuklarımız, hemen her gün yeni bir gerici uygulamanın öznesi olmakta ve istismar edilmektedir.

Ayrıca hem müfredatta yapılan yeni düzenlemeler hem de okullarda faaliyet gösteren gerici dernek ve vakıfların oluşturduğu cinsiyetçi söylem, özellikle kız öğrencilere yönelik ayrımcı, nefret ve şiddet içeren bakış açısını ve istismarı besler hale gelmiştir.
Elbette bu nefret ve şiddet iklimi sadece çocuklarımızla sınırlı değil. Okullarda çalışan eğitim emekçileri de gittikçe artan düzeyde şiddetin ve nefretin hedefi haline gelmektedir. Haber verilerinin bir kısmı, veli ya da öğrencilerinden şiddet gören, idare tarafından ayrımcılığa uğrayan, okullarda gittikçe yalnızlaşan öğretmenlerle ilgilidir.

Çalışma Hayatı ana başlığında ise özellikle İdari Baskı alt kategorisinin öne çıktığı görülmektedir. AKP iktidarı okullarda ve üniversitelerde kendi rejimini inşa ederken, tehdit olarak gördüğü öğretmen, akademisyen ve idarecilere karşı bir sindirme politikası izlemektedir. Özellikle OHAL rejimi ve KHK ihraçları, çalışanların iş güvencesi ve mesleki özerkliği açısından büyük bir tehdide dönüşmüştür. Bu kategorideki haber verilerinin önemli bir kısmı da bu baskının yansıması niteliğindedir. Zaten hem MEB bünyesindeki hem de üniversitelerdeki idari kadronun büyük kısmı AKP iktidarına bağlı iken, tüm öğretmen ve akademisyenler baskılarla AKP’nin memuru haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Öğretmen atamaları da hem özlük haklarının yok sayılması hem de torpil ve kadrolaşma kategorileri bağlamında öne çıkmaktadır. Özellikle ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamalarının yarattığı güvencesizlik ve işsizlik korkusu, öğretmenler üzerinde bir baskı oluşturmakta, onları idareyle ve genel olarak iktidarla iyi geçinmeye zorlamaktadır. Yine haber verileri içinde öne çıkan öğretmenlere yönelik anket çalışmalarının da fişlemeye varan sorularla birer baskı aracına dönüştüğü görülmektedir.

Torpil-Kadrolaşma kategorisinde ise özellikle üniversitelerle ilgili haber verilerinin öne çıktığı görülmektedir. İktidar artık sadece idari kadro ile yetinmemekte, araştırma görevlilerine varana dek tüm üniversite kadrolarının kendi yandaşı olmasını talep etmektedir. Bu bağlamda başta KHK ile boşaltılan kadrolar olmak üzere, tüm kadrolar AKP’lilerle doldurulmakta, üniversite rektörleri iktidar partisinin il başkanı olmak için adeta yarışmaktadır.

DAHA FAZLA