Hayta: Sokaklardan senfoni orkestrasına uzanan gerçek bir öykü

Hayta: Sokaklardan senfoni orkestrasına uzanan gerçek bir öykü

Angeliki Darlasi, kitabın arkasında yazdığına göre El Sistema ve Venezuela Simon Bolivar Senfoni Orkestrası müzisyenlerinin gerçek yaşamlarından esinlenerek yazmış bu hikâyeyi. Kitap dramatik gelişse de insanın içini ezmiyor, aksine okudukça daha güzel bir dünya için umut yeşertiyor. Gayet basit, sade bir anlatımla çocuklarınızın çok rahat okuyabileceği bir kitap Hayta. Iris Samartzi’nin fotoğraf parçaları ile harmanladığı grafiksel çizimleri kitabın güzelliğine güzellik katmış.

El Sistema, 1975 yılında Venezüella’da Jose Antonio Abreu tarafından yoksulluk ve suçla mücadele etmek için kurulmuş sosyal bir sistem. Özellikle suça eğilimli ve çetelerin yoğunlukta olduğu bölgelerde yaşayan çocukların müzik yoluyla olumsuz çevreden uzaklaşıp bir ilgiye ve amaca kavuşmaları için kurulmuş olan bu sistemde ilk orkestra Karakas’ın arka sokaklarında yaşayan 11 çocuktan oluşuyormuş. Başarılı bir ekonomist, piyanist ve besteci olan Jose Antonio Abreu’nun başlattığı bu sistem sadece Venezüella’da değil, dünyanın birçok yerinde benzer uygulamalarla potansiyel suçlu görülen, yoksul çocuklara gönüllü ve karşılıksız müzik eğitimi vermeye devam ediyor. El Sistema’dan yetişmiş yetenekli müzisyenlerle kurulan Venezuela Simon Bolivar Senfoni Orkestrası dünyanın en iyi beş gençlik orkestrası arasında gösteriliyormuş.

Bütün bunları Hayta isimli kitabı okuyana kadar bilmiyordum. İnternetten kitap siparişi için liste(ler) yaparken şans eseri rastladım. Üst üste yığılan gecekondu evlerin ve basit çizimlerin kolajından oluşan bir tepe vardı kapağında. Kolajlara ayrı bir sevgim olduğundan ilgimi çekti hemen. Kuraldışı Yayıncılıktan çıkmış olan bu güzel kitabın kapağından gözümü alabildiğimde hakkındaki açıklamayı ve tanıtım bültenini okuyunca hemen almaya karar verdim.

Kapağını açtığınız gibi çizimlerle karşılaştığınız kitabın hikâyeden önceki kısmında, iki sayfadaki ufak yazı dikkat çekici. Bir bulut resmi üzerinde bulunan “Daha iyi bir dünyanın hayalini kuranlara ve hiç değilse daha iyi bir yer olması için çabalayanlara” ve bir insan silueti çizimi üzerinde yer alan “Yoksulluk, yalnızca yiyecek ve barınak eksikliği değildir; ‘Hiç kimse’ olma duygusudur, kimlik eksikliğidir.” yazıları ufak çocuklar için çok anlam ifade etmeyebilir belki ama hikâyenin sonunda dönüp bir daha okuduklarında biraz daha anlaşılır olacaktır.

Hikâyenin başında da yazdığı gibi “her çocuk gibi sıradan, her çocuk gibi özel bir çocuk” olan Hayta’nın macerasıdır anlatılan. Yoksul bir mahallede büyüyen bu çocuğun diğer yaşıtlarından hiçbir farkı yoktur. Sürekli iş arayan, iş bulduğu zaman da durmadan çalışmaktan evde neredeyse hiç görülmeyen bir babanın ve sessiz, hasta bir annenin oğlu olan Hayta’nın gerçek adı unutulmuştur nedense. Bu yoksulluğun, sıradanlığın içinde yıldızlar onunla konuştuğu zaman “mutlu” ve “birisi” olabileceğini düşünmekte ve hayal etmektedir.

Günün birinde Hayta bir çeteye karışır. İlk başta çete başı Raul’un cesareti, gücü ve liderliği çok hoşuna gider; bir gruba ait olmanın, birilerinin korumasının altına girmenin mutluluk getireceğini düşünür. Önce gözcülük gibi basit bir görev verirler kendisine ama bir zaman sonra çetenin resmi üyesi olabilmek için bir testten geçmesi ‘Ava’ çıkması gerekmektedir. Raul, Hayta’ya bir tabanca verir, zira ‘avlanırken’ gerekiyordur tabanca. Metalin soğukluğu ile ürperse de, almak istemediğini söyleyemez.

Bu tabanca ile ufak tefek, zayıf genç bir adamı sıkıştırıp cüzdanını ister bir sokak köşesinde. Cüzdanı vermesine verir adam ama çocuğun ismini öğrenmeye de çalışır. Herkesin kendisine Hayta dediğini söyleyip kaçan çocuğun arkasından gerçekten öyle olup olmadığını düşünen adam bakakalır.

Çetenin resmi üyesi ilan edilse de birkaç gün “avlanmaya” çıkamaz Hayta, Raul tarafından ısrarla çağırıldığında da “avlanmak” istemediğini ifade etmesiyle tokadı yer. Mecburen işe koyulduğunda yine aynı genç adama rastlar. Adam bu sefer yanında onun için bir şey getirmiştir. Bir kılıftan çıkardığı kemanı çalmaya başlar Hayta için. Çok duygulanan ve adeta büyülenen çocuğa cebindeki tabancayı vermesi karşılığında kemanı hediye edeceğini söyler ve üzerinde adres yazan bir kâğıt verir. Uykusuz geçirdiği gecenin sonunda Hayta verilen adrese gider. Yaklaşık on çocuğun ellerinde müzik aletleriyle çalıştıkları eski bir garajdır burası. Tabancayı teslim edip kemanı aldıktan sonra belki de ilk defa mutlu olduğu bir zaman geçirir. Ve çete üyeliğinden bir orkestranın üyeliğine geçer. Artık herkes onu kendi adıyla tanır ve mahallede çalışırken işi gücü bırakıp gizlice onu dinlemeye başlar. Keman öğrenen bu yoksul çocuğun mahallelerinde yaşamasından gurur duyar ve kendilerini şanslı sayarlar.

Çocuk kendisini kurtaran adamın yolundan gider ve onunla birlikte kendisi gibi çocuklar aramaya başlar. Onlarınki gibi birçok başka orkestra ortaya çıkar böylece.

Angeliki Darlasi, kitabın arkasında yazdığına göre El Sistema ve Venezuela Simon Bolivar Senfoni Orkestrası müzisyenlerinin gerçek yaşamlarından esinlenerek yazmış bu hikâyeyi. Kitap dramatik gelişse de insanın içini ezmiyor, aksine okudukça daha güzel bir dünya için umut yeşertiyor. Gayet basit, sade bir anlatımla çocuklarınızın çok rahat okuyabileceği bir kitap Hayta. Iris Samartzi’nin fotoğraf parçaları ile harmanladığı grafiksel çizimleri kitabın güzelliğine güzellik katmış.

Kuraldışı Yayınları’nı böyle güzel bir seçim yaptığı için tebrik ediyorum ve siz anne babalara çocuğunuz için bu kitabı mutlaka alın, beraberce okuyun diyorum. Bu vesile ile çocuklarınızın büyüdüklerinde mutlu, tatminkâr insanlar olmalarını istiyorsanız aynen bu kitaptaki gibi bir hatta birden çok ilgi alanı edinmelerine yardımcı olmanızı tavsiye ediyorum. Güzel sanatlar, müzik, edebiyat ve spor çocuğunuzun “kimlik eksikliği” yaşamamasına katkıda bulunacak en sağlıklı ve geliştirici ilgi alanlarıdır.


Hayta, Angeliki Darlasi, resimleyen: Iris Samartzi, çev: Seda Kostik, Kuraldışı Yayıncılık, Aralık 2015, 2. Baskı, 64 sayfa

DAHA FAZLA