Güzella Bayındır yazdı: ‘Fikri Rüyakaçıran’

Ben bu hafta yeni bir yazarla ve ilk kitabıyla tanıştım. Lütfen siz de tanışın. “Fikri Rüyakaçıran”; Su Özdoğu’nun ilk kitabı. Kendini tanıttığı ilk cümlelerden itibaren Su Özdoğu’nun sözcüklerle kurduğu ilişkinin sıradan bir ilişki olmadığını anlıyorsunuz. Tıpkı hayatla kurduğu ilişki gibi…

Güzella Bayındır

Çocukluğunuzdaki bayramları hatırlar mısınız bilmem? Dar bir bütçeyle alınan, dikilen, örülen bayramlıklar ne kadar da heyecan vericiydi. Günümüz çocuklarında da bayram coşkusu aynı biçimde mi tezahür ediyor onu da bilmiyorum. Kuşağımdan kimi dostlarımın aynı hassasiyette olduklarına tanığım.

İyi ve yeni bir yazarla,  iyi ve yeni bir kitapla tanışmak çocukluğumdaki bayramlık hisleri uyandırıyor bende. Elime alıyorum, evirip çeviriyorum. Sayfalarını hızlıca açıp, varsa resimlerine göz ucuyla bakıyorum. Yanıma koyuyorum, kucağıma alıyorum, çantama koyup hemen geri alıyorum. Çevremdeki herkese “ben bugün yeni bir yazarla tanıştım” demek istiyorum laf aramızda. Hakkımda ne düşüneceklerini önemsemeden çoğunlukla da söyleyiveriyorum. “Ben iyi ve yeni bir yazarla tanıştım.”

Sizlere de aynı şekilde seslenmek istiyorum: Ben bu hafta yeni bir yazarla ve ilk kitabıyla tanıştım. Lütfen siz de tanışın.

“Fikri Rüyakaçıran”;  Su Özdoğu’nun ilk kitabı. Kendini tanıttığı ilk cümlelerden itibaren Su Özdoğu’nun sözcüklerle kurduğu ilişkinin sıradan bir ilişki olmadığını anlıyorsunuz. Hayatla kurduğu ilişki de ona keza.

“Günler saatleri kovaladı, yıllar günleri kovaladı, aylar seneleri kovaladı, seneler beni kovaladı, buralara geldim.”

“… bir keresinde bir mutfağın tüm bardak ve tabaklarını koruma görevi verildi bana. Ne zaman yorgun argın yemek masasından dönseler, onları yıkar temizler, yataklarına yatırırdım. Kırılmalarına izin vermezdim. Onurlu bir işti.”

Fikri Rüyakaçıran

Simsiyah, uzasa bukle bukle olacak kıvırcık saçlı Fikri’nin hikâyesi bu. Pul biriktiren, canı sıkılınca bahçenin çitlerini kırmızıya boyayan, kaybettiği annesini özleyen, arkadaşı olmayan ve en önemlisi hiç rüya göremeyen bir çocuk Fikri. 

Karısını kaybettikten sonra kahkahaları yok olan, meşgul ve dalgın babasıyla birlikte; kocaman bahçeli,  küçücük bir evde yaşıyor Fikri.

“ …Eğer annemi kaybettiysek, neden aramıyoruz? diye düşünüyordu. İnsan sevdiği bir şeyi kaybedince arayıp bulmalı, değil mi? …”

“Hayatta en sevdiği şeyse, kenara atılmış, bir yerde unutulmuş, yırtılmış, hiç yalanmamış, … pulları biriktirmekti. …Bu pullara ‘Çöpe Atılmış Pullar Koleksiyonu’ adını vermişti.”

Fikri’nin macerası Kiki adında bir kız çocuğuyla karşılaşmasıyla başlıyor. Kiki filli bir rüyasını anlatıp Fikri’den de kendi rüyasını anlatmasını istiyor. Doğum gününde yaşanan bu karşılaşma Fikri’nin belli bir dengede giden yaşamında bir dönüm noktası oluyor. Kiki’ye ve kendine itiraf edemese ve rüya yerine hayallerle yetindiğini söylese de aslında, başı ağrıyana kadar “rüya görseydi ne olurdu” yu düşünmekten kendini alamıyor. 

“Fikri’yi çizerek ona hayal ettiğimin ötesinde bir dünya yaratan en sevgili arkadaşım Aslı Saktanber’e…” diyor çizimleri yapan arkadaşı için Su Özdoğu. Çizimler özenli, hikâye iyi, dil iyi… Fikri de çok sevimli bir çocuk. Her ebeveynin, her öğretmenin birlikte olmak isteyeceği bir çocuk. Kitaptan anladığımız kadarıyla başka maceralarını da okuyacağız Fikri’nin. Ne güzel!

Bu yıl ders kitapları hariç yaklaşık 7 bin kitap basılmış ülkemizde. Bu sayı Brezilya’da 13 bin, Fransa’da 39 bin, İngiltere’de 48 bin.

7 bin kitap… Basılıyor olması satılıyor olduğu, satılması okunuyor olduğu anlamına gelmiyor elbette. İstatistikî olarak yılda ortalama 7,2 kitap okuyan Türkiye, kitap okuma açısından sefil bir durumda. Bunu anlamak için istatistiklere bakmaya ihtiyacımız yok aslında. Siyasi, kültürel, sosyal atmosfere; medya araçlarına, gündemde dönen haberlere, cahilliğin yaptığı prime bakmak yeterli.

Bu boğucu atmosferde üzerimize düşen örgütlenmek elbette. Örgütlenmenin yanında eğer anne ya da babaysak ikinci yapmamız gereken çocuklarımızı iyi birer kitap okuru yapmak. Sorgulatan, hayal gücünü geliştirici kitaplarla/etkinliklerle/filmlerle onları provoke etmek, sürüden ayrılmaya sevk etmek boynumuzun borcu olsun.  

Tüm bu söylediklerimin ışığında çocuklarınıza alıp okutacağınız kitaplardan biri olmalı Fikri Rüyakaçıran diyerek bitiriyorum. İyi okumalar.

KÜNYE: Fikri Rüyakaçıran, Su Özdoğu, Resimleyen: Aslı Saktanber, Kırmızı Kedi Yayınevi, Kasım 2014, 63 sayfa, Yaş grubu: 8+

DAHA FAZLA