‘Güzel insanlar ve isyanlar her zaman vardır, var olacaklar’​

‘Güzel insanlar ve isyanlar her zaman vardır, var olacaklar’​

10. albümüyle dinleyicinin karşısına çıkan Kesmeşeker yine bizim yakadan bildiriyor: “Güzel insanlar ve isyanlar her zaman vardır, var olacaklar.” 

Özge İnce

Türkiye’de rock müziğin en uzun soluklu gruplarından Kesmeşeker 27 yılın ardından 10. albümünü Aralık ayı sonunda dinleyiciye sundu. 

Yine sözleriyle, müziğiyle yoğun, muhalif, bizden bir Kesmeşeker albümüyle karşı karşıyayız. Şarkıların söz ve müziklerinin her zamanki gibi Cenk Taner’e ait olduğu albüme, bas gitarda Canay Cengen, davulda ise Gökhan Özcan eşlik ediyor. Değişimi, değişmeyenleri, Kadıköy’de solmayı ve sol olmayı, düşlerinden vurulan çocukları dert edinen bu albüm üzerine, Kesmeşeker’in kaptanı Cenk Taner ile konuştuk.

‘KADIKÖY’Ü ONORE EDELİM İSTEDİK’

Kesmeşeker 10. albümüne Kadıköy ismini verdi. Albümün adının Kadıköy olmasının sebebi nedir? 

Kadıköy bizim yaşadığımız, ürettiğimiz, sevdiğimiz yer. Bir nevi memleketimiz. Grubun da burada çok yılları geçti tabi. Aslında karşılıklı bir taçlandırma yapmak istedik. Bizi büyüten, besleyen Kadıköy, doğalında bir isim olarak geldi. Kadıköy Sound Kesmeşeker’le çokça anıldığı için, 10. albüme bundan başka bir isim olamazdı. Bu açıdan çok fazla zorlanmadık albüm ismini seçerken, 10. albümde Kadıköy'ü onore edelim istedik. 

’10. ALBÜM DENDİĞİNDE BİZ DE İNANAMIYORUZ’

 Kesmeşeker grubunun 27 yıllık bir geçmişi var. 27 yıllık birikimin sonunda gelen bir albüm oldu Kadıköy. Peki 27 yıl bu albüme ne taşıdı, ne getirdi dersiniz?

İlk albümden başlayarak bütün tortuları getirmiştir. 27-30 yıllık kariyerler Türkiye ve dünya tarihinde de azdır. Bizim kuşağımızdan gelen bu tarzda grup sayısı az, bir de sürekli albüm yaptık. Doğal olarak geçmişten gelen tüm tortular var; ama bu, denizin kumları yığması, kayaları getirmesi gibi. Hatta Kum isimli bir albüm de var zaten... 10. albüm olması dolayısıyla en iyi albüm mü, nasıl albüm diye soruluyor hep. Ama onlar muğlak sorulardır. Kesmeşeker için iyi albüm, kötü albüm yoktur; sonuçta bir Kesmeşeker albümüdür ve o senenin mahsulü odur. Beğenenler olacaktır, önceki albümleri yeğleyenler olacaktır, bunlar çok doğaldır. Ama genel olarak beğenilen bir albüm oldu; çünkü artık bir rahatlık geldi. Rahatlıktan kastım lakaytlık değil, 27 yılın verdiği bir rahatlık. Bununla birlikte belli bir sorumluluk da var; söz çıtasını belli bir yükseklikte tutmak, düzenlemeler vs. O rahatlık gelince insanlar da rahatladı, 10. albüme layık bir albüm yapalım dendi ve bu albüm ortaya çıktı. Söz yazımında ve düzenlemelerde de rahat davrandık. Zira artık grubun duruşu belli, havası belli, dinleyicilerle ilişkisi belli. Biz de 10. albüm dendiğinde inanamıyoruz. 

‘HAKLARINI ARAYAN İNSANLAR HER ZAMAN VAR OLACAKTIR’

Albümün ilk şarkısı ‘Değişti Zaman’ Değişti Zaman şarkısıyla başlanmasının bir nedeni var gibi. Kesmeşeker’e göre neler değişti? Şarkıda güzel şehirlerdeki güzel isyanlardan bahsediliyor, burada değişimle birlikte işaret etmek istediğiniz nedir? 

Sıralamaları eskiden hep ben yapardım, ilk defa Canay yaptı. Sıralama benim de hoşuma gitti, Değişti Zamanla başlamak grubun kendini anlatması açısından da güzel bir seçimdi.  90’lardan 2018’e neler değişti? Şarkıdaki "güzel şehirlerde güzel isyanlar var"  sözleri ise; bazı şeylerin hiç değişmediğini göstermesi açısından yazılmıştır. Güzel insanlar ve isyanlar sadece 90’dan 2018’e de değil, güzel insanlar ve isyanlar her zaman vardır, var olacaklar. Çünkü birileri bir şeyleri yaptırmak istemiyor, birileri de haklarını arıyor, bir şeyler yapmak istiyor. Bu siyahla beyaz gibi, gelişimin de motorudur bir nevi, olmaması düşünülmez. 

Haklarını arayan insanlar her zaman var olacaklar. Geri kalan her şey; teknoloji, aletler, akımlar, moda değişir; ama insan özünde bunlar değişmez. Dünyanın gerçeği bu, biz de bunu not alalım dedik. 

‘GEZİ’DEN YOLA ÇIKARAK ŞİLİ’DEN, BİRÇOK YERDEN BAHSEDİYORUZ’

Kesmeşeker şarkıları her zaman suya sabuna dokunur. Sloganla yapmaz bunu; albümler geneliyle böyledir. Bu albüme baktığımızda yine politik bir albüm olduğunu görüyoruz. Mesela ‘Dahi Çocukları Düşlerinden Vururlar’ şarkısı Gezi'den bahsediyor. Bu çocuklara neden dahi çocuklar dediniz? 

Albümü dinleyenlerde çeşitli fikirler oluşuyor, albüm artık bizden çıktığı için herkesin kendi albümü oldu, kim ne düşünüyorsa odur; bu nedenle söz açıklamak tehlikelidir. Çok yumuşak bir albüm olmuş diyenler de var, protest bir albüm diyenler de var. Tabi bir albüm ilk dinlemede asla anlaşılmaz, 4-5 dinlemeden sonra demlenmeye başlar. Dahi çocukları düşlerinden vururlar şarkısı için şunu söyleyebiliriz; Gezi zamanında kısa sürede şarkılar ortaya çıktı. Biz ondan uzak durduk, biraz daha demlenmesini bekledik olayın ki biraz uzaktan bakalım. Bu tip olaylara 15-20 günde reaksiyon verip şarkı yazmak tehlikelidir. Biraz daha uzaktan bakıp yazmak gerekir ya da filmini de öyle çekmek gerekir. Bizim de içinde Gezi geçen ilk şarkımız; ama bu nedenle 4 yıl sonra geldi tabi. 

Şarkıdaki dahi, aslında -dahi anlamındadır, çocukları da düşlerinden vururlar anlamında. Orada Gezi’den yola çıkarak Şili'den de, birçok yerden bahsediyoruz. Gitar tellerinde, piyano tuşlarında muhalif olması gereken sanatın, nasıl kullanılabileceğiyle ilgili ipuçlarıdır. Resmi söylemin ardından koşarsan dahi, çocukları düşlerinden vurabilirsin. Bu nedenle hep alternatif, muhalif  olman gerekir. Yani Gezi'den yola çıkarak tüm dünya gençlerine adanmış, yazılmış bir şarkıdır. Hem Türkiye’de hem dünyada toplumların hep gençlerle bir meselesi olmuştur. Gençlik ilerlemeyi, dinamizmi temsil ettiğinden, bir üst kuşak ondan her zaman çekinir. İlerlemeyi temsil edenden korktukları için şiddet uygulayabilirler ya da şiddet uygulanamadığında düşlerinden vururlar ki standart bir hale sokabilsinler. Onun için ilk önce düşlerinden yok etmeye çalışırlar. Onu yapamazsın, yeni icat uydurmayın, size mi kaldı... Dolayısıyla o düşlerinden vurulan gençlere adanmış şarkıdır. 

Gezi'den 4 sene sonra Gezi'ye dair şarkı yazmış oldunuz. Fakat Kesmeşeker için bir de tersinden bir durum var; Her Şey Sermaye İçin Sevgilim 2011'de çıkmıştı; ancak daha sonra Gezi zamanı her yerde duvar yazılaması oldu, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu bir müzik grubunun başına gelebilecek en güzel şeylerdendir. Şarkının yerini bulması, kendi seyahatine çıkması. Zamanın ruhu dediğimiz olaya oturmuş bir örnektir. Aynı dönemde Metin Abi de vardı, Metin Kurt Yalnızlığı yazıldı. Öyle slogan olsun diye yazılmış şarkılar değillerdi; zaten Gezi'den de 2 sene önce  çıkmış bir albümdü; ama demek ki bir sezinleme olmuş, insanlar Gezi zamanı öne çıkardı bunu. Sadece büyük şehirlerde de değildi, Anadolu’nun birçok yerinde yazılaması yapıldı. Bu da bizim için çok iyi bir şey. Şarkı kendi yolculuğunu yaptı, hala da yapıyor. 

Kesmeşeker’in şarkı sözlerine dair yine bu albümde de merak edilenlerden biri; ‘Kadıköy'de Ne Güzel Solduk Biz'deki tüm maçlar neden 965, nedir bu 965? 

O tarihlerin sorulacağını tahmin ettim, ilk siz sordunuz. Hayatın devam ettiğine dair bir metafor o aslında, tüm kıtayla birlikte değerlendirmek lazım. Kadıköy’de çok güzel solduk biz, hem solduk, hem de politik anlamda bir sol var. 1912 yılında da bu yağmurlar vardı, o insanlar bu yağmuru gördü; 1965'te de maçlar vardı ve daha temizdi belki, şikesizdi. 1912’de yağmurlar daha temizdi. Yaşamın devam ettiğini anlatan bir metafor aslında, öyle bir gün gelecek ki harpler, seferler iptaldir şarkıda. O metaforun zamanla anlaşılacağını düşünüyorum. İşlerin daha temiz olduğu zamanlara dair bir şey.  

‘BELKİ HİÇBİR GRUBA NASİP OLMAYAN BİR DİNLEYİCİ KİTLEMİZ VAR’

Son olarak, biraz geçmişe gidelim. Sözler yoğun olduğundan, geçmiş albümlere gittiğimizde yazıldığı döneme de tanıklık ediyoruz. Mesela 90’lı yıllarda dünya ve Türkiye izleri taşıyan Feridun Bey'i hep sormak istemişimdir, kimdir bu Feridun Bey, hangi partiye oy vermişti? 

Feridun Bey, 98 albümündeydi, bu karakter devlet memurudur, muhafazakar partilere oy verir. Hep aynı partiye oy vermişti; ama elleri hala sağlamdı; her defasında ellerim kırılsaydı diyor ama vermeye de devam ediyor. Öbür tarafa eli gitmiyor, dededen babadan öyle görmüş. Kahvede yumruğu masaya vurup, yürüseydik girerdik biz Atina’ya diyen bir adam. Tipik, Anadolu’da yaşayan, muhafazakar bir yurttaştır. Bu şarkı da, o yıllarda dünyadaki değişime dair gözlem amaçlı yazılmış bir şarkıdır. Kesmeşeker şarkılarında bir şey anlatırken altyapıda hep başka bir hikaye geçer, aşk şarkılarında da vardır. Mesela az önce bahsettiğimiz Her Şey Sermaye İçin Sevgilim absürt bir başlangıç, kimse sevgilisine böyle bir şey söylemez. Orada başka bir yere gider, çift katmanlı metinlerdir. Bu albümdeki Litra şarkısında “Büyükşehir Litra” diyoruz, herkes Litra’yı soruyor. Büyükşehir gibi seviyorum seni; hem seversin büyükşehri hem de kaçmak istersin, o da iki arada bir derede aşk tarifidir. Şarkı yazarlığında genel zevklere biraz meydan okumak gerekiyor. Bestseller dediğimiz kitaplar, şarkılar, genel zevke hitaben, bu tutar denilerek yazılan şeylerdir; oysaki gerçek işlerde aslında hep meydan okursun. İlk önce seni bir azınlık sahiplenir, sonra o azınlık büyür, bizim dinleyicimiz için söylenen, uçsuz bucaksız azınlık haline gelir. Ondan sonra iş büyür, o daha sabır isteyen ve meşakkatli bir yol. İşin kolayına kaçmayınca sonunda ödülünü alacağın bir durum oluşuyor, Kesmeşeker’de de öyle oldu.  Şimdi harika, hiçbir gruba nasip olmayan bir dinleyici kitlemiz var belki de. 

 

DAHA FAZLA