AKP’de yaşanan çalkantıları, Bülent Arınç ve arkadaşlarının çıkışını, sürekli yeni iç düşmanlar yaratarak yol alan Saray Rejimi’ni gazeteci-yazar Güray Öz’e sorduk…
AKP'de tam olarak neler oluyor?
AKP'de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çizilen "vizyona" uyum göstermeyecekleri, biat etmekte zorlanacakları düşünülen kurucuların, tasfiye hareketine gecikmiş "muhalefetleri" söz konusudur. Küskünlerin AKP'nin ideolojik çizgisine muhalefetlerinden söz edilemez. Kimi itirazları daha çok üslup konusuna ilişkindir; daha önceki tutum ve davranışları dikkate alındığında bunları yalnızca "muhalefetlerini" gerekçelendirmek, kendilerini işlenen suçlardan bağımsızlaştırmak ve belli bir sempati kazanmak için öne sürdükleri söylenebilir.
EN CİDDİ KAVGA FETHULLAH GÜLEN’LE İLGİLİ…
AKP içinde çekişen taraflar neyi temsil ediyorlar? Ortada gerçek bir tartışma başlığı ve çıkar farklılaşması olduğu söylenebilir mi?
Eğer "taraflardan" söz edebiliyorsak, aralarında en ciddi tartışma başlığı şimdi arka planda kalıyor olsa da Fethullah Gülen hareketi konusundaki tartışmadır. Parti içi muhalefet denemesi en çok bu konuda ete kemiğe bürünebilir. Bu konu ise bilindiği gibi Cumhurbaşkanı açısından hayat memat meselesidir ve öyle de ilan edilmiştir.
AKP açısından yıkıcı bir süreç beklenebilir mi? Daha açık soracak olursak, AKP bölünür mü?
Hayır AKP bölünmez. Olsa olsa tartışmanın absorbe edilememesi durumunda AKP dışında bir politik kümelenme ya da parti ortaya çıkar. Bu olası oluşumun başarı şansı şimdiki koşullarda sıfıra yakındır. AKP'nin bilinçli bir şekilde daraltılan yönetim kademesinin yani Cumhurbaşkanı çevresinde oluşan blokun iktidarı herhangi bir şekilde paylaşması mümkün değildir. Bu nedenle de bu blok, iktidarı vermemek için her şeyi ama her şeyi yapmaya, denemeye kararlıdır. Söz konusu "muhalefetin" bu tür bir politikayla kapışması ve onu "rehabilite" etmesi beklenmemelidir.
CİDDİYE ALINACAK BİR ÇIKIŞ DEĞİL
Yaşanan tartışmalarda emperyalizmin ya da sermaye çevrelerinin doğrudan bir müdahalesi olabilir mi? Yoksa daha ziyade partinin iç dinamiklerinden kaynaklı bir problem mi var?
Bu, sol tarafından çok da önemsenmemesi gereken tartışma herhangi bir sosyal ya da sivil asker politik desteğe dayanmıyor. Emperyalistlerin ya da sermaye çevrelerinin de somut bir ilişkisinden söz edilebileceğini sanmıyorum. Her iki çevre de pragmatisttir; duruma bakarlar. Bu "yaşlılar muhalefeti" günün birinde işe yarar mı diye düşünürler, kaydederler. Parti içinde ve liberal çevrelerde belli bir destek bulmaları ihtimaldir. Medyada ipuçları var, ama ideolojik-politik olarak ciddiye alınabilecek bir durum yok ortada. Öyle olsaydı, hasım cephede ortaya çıkan çatlak dikkate alınması gereken bir durum yaratıyor derdim. Örneğin AKP-Cemaat çatışması ciddi sonuçlar doğurdu; her iki tarafın suçlarının ortaya çıkmasına yol açtı.
Muhalif çevrelerde AKP'nin devlete benzediği hatta Ergenekon tarafından ele geçirildiği gibi tezler de dile getiriliyor. AKP ile devlet arasında bir gerilimden söz etmek gerçekçi mi?
AKP ile Devlet arasındaki tartışma bitti. Politikanın ölçüleri dikkate alınırsa üzerinden de oldukça uzun bir zaman geçti. En temel tartışma kaynağı olan laiklik konusu da artık devletle AKP arasında tartışma konusu değildir. Kuşkusuz kadim devletin bürokratik refleksleri hâlâ kimi kesimleri etkiliyor olabilir ama bu çok anlamlı, sonuçları olabilecek bir refleks değildir. Ergenekon, AKP-Cemaat ortaklığının, liberallerin aktif desteğiyle, sivil asker bürokrasiyi nötralize etmek, muhalif aydın hareketini sindirmek, sona erdirmek, devleti ele geçirmek için giriştiği çok yönlü operasyonun adıdır. Başarılı olmuştur. Operasyonun tamamlanması ile de AKP ve onun tartışılmaz liderliği, tehlikeli olduğu su götürmez Cemaat'le kavgayı başlatabilmiştir. Ergenekon davasında yargılananlardan kimilerinin AKP ile yakınlaşmaları Ergenekon davalarının bir ortaklık ürünü olduğunu unutmalarına, fantezi ittifak hayalleriyle politika yapılabileceğine inanmalarına dayanıyor.
GEZİ TRAVMASI SÜRÜYOR
Gelinen durumun olası muhalefet dinamiklerinden duyulan korkuyla bir ilişkisi olduğu düşünülebilir mi?
AKP "laik demokratik Cumhuriyet"e şiddetle karşıdır. Tüm politikasını bu karşıtlık üzerine kurmuştur. Büyük ölçüde de hedeflerine ulaştı. Ama durumu stabilize etmek gerektiğini, henüz tam olarak güvende olmadığını düşünüyor. Başkanlık rejimi teokratik bir rejimin kurulması anlamına gelecektir. Solun sosyalistlerin sokaktaki muhtemel gücünden çekiniyor, Gezi Hareketi'nin yarattığı travmanın etkileri sürüyor. Bu türden kitle hareketlerinin ne gibi sonuçlara yol açabileceğini bölge ülkelerinin pratiğinden de bildiği, diğer muhalefet partilerinin de kitle hareketinin etkisinde kalabileceğini hesaba kattığı için korkusu büyüyor. İrili ufaklı itirazlarda, muhalefet denemelerinde de, kendini kenara çekme kaygısının, korkunun payı olabilir.
Size göre AKP hangi muhalefet odaklarından korkuyor?
Karşısındaki reel güç Kürt hareketi. Bu hareketi aba sopa yöntemleriyle yönlendirebileceğini inanıyor. Korkusu Kürt hareketini tasfiye ederken karşılayabileceği içeride ve uluslararası alandaki ciddi itirazlardır. Son operasyonlarda işlenen suçların yakın zamanda karşısına çıkacağından korkmaz. Bunu göze aldılar ve zaten bu nedenle rejimi stabilize etme istiyorlar. Ama uluslararası güçlerin planlarından ürktükleri de bir gerçek. PYD ile bu kadar uğraşmalarının ve ABD'ye politik bir söylem olarak "kafa tutmalarının" nedeni de budur. İçeride de söylediğim gibi kitle hareketlerinden onların siyasallaşmasından korkuyorlar.
SAVAŞ MEYDANI LAİKLİKTİR…
Türkiye siyasetinde AKP gibi muktedir yapılar hakimiyeti nasıl süreçlerin ardından sonlanır? AKP gibi yapılar hangi koşullarda iktidardan düşer ya da bölünürler?
Hayal kurmanın doğru olmadığı kanısındayım. Türkiye'de sağın sosyolojik ve politik gücü biliniyor. AKP ise Kurtuluş ve Kuruluş dönemini sona erdirmek isteyen ve önceki sağ iktidarlardan bu anlamda farklılık gösteren bir iktidar. Bu onun hem zaafı hem gücü. Laiklik mücadelesi toplumda karşılığı olan bir sosyal tabana sahip. AKP'nin de mücadelesini alttan yukarıya, yukarıdan aşağıya bu alanda yoğunlaştırdığı ortada. Savaş meydanı burasıdır.
Tüm bunların ışığında başta sosyalistler olmak üzere, toplumsal muhalefet güçlerinin üzerine düşen nedir?
Sosyalistlere düşen, kim olduğunu bilerek ve bildirerek mücadeleyi sürdürmek. Muhalefet güçleri; ilericiler, demokratlar, sosyalistler, birliği sağlamak ve bunu mücadele içinde, ne birlik hedefini ne mücadeleyi birbiriyle yarıştırmadan, öncelik sonralık yarışına sokmadan yapmak durumundadırlar. Buna öncülük edebilecek en önemli güç ise birikimleriyle, deneyimleriyle sosyalistlerdir.