Gülen Batı'ya New York Times'tan seslendi: "Aradığınız Ilımlı İslam bende..."
15 Temmuz askeri darbe girişiminin arkasındaki isim olduğu iddia edilen Fethullah Gülen, New York Times gazetesine bir yazı yazarak ABD'nin kendisinin iade edilmesi konusunda direnmesini istedi.
15 Temmuz askeri darbe girişiminin arkasındaki isim olduğu iddia edilen Fethullah Gülen, New York Times gazetesine bir yazı yazarak ABD'nin kendisinin iade edilmesi konusunda direnmesini istedi.
BATI'NIN KAYGILARINA OYNADI
Yazısında ABD ve Batı'ya aradığınız "Ilımlı İslam sesi benim" diyen Gülen, darbeyle ilişkisi olmadığını savundu.
Esas amacının ABD ve Batı kamuyouna seslenerek Türkiye konusundaki endişelere oynamak olduğu anlaşılan Gülen'in yazısında, IŞİD, Boko Haram gibi radikal örgütler örnek gösterildi, Erdoğan'ın IŞİD konusunda ABD'ye şantaj yaptığı iddia edildi ve Kürtlere karşı acımaasız uygulamalarda bulunulduğu ifade edildi.
Gülen'in yazısının tam hali şu şekilde:
"Bu ay Türkiye'de yaşanan askeri darbe girişimini, bu girişim esnasında en şiddetli şekilde lanetledim. "İktidar, özgür ve adil seçimler yoluyla kazanılır, zora başvurarak değil" dedim. Türkiye için, Türk vatandaşları için ve bugün Türkiye'de yaşanan duruma barış içinde ve bir an önce çare bulması için Allah'a dua ettim.
Üç büyük muhalefet partisinin yaptığına benzer şekilde darbe girişimine samimiyetle karşı çıkmama rarğmen, Türkiye'nin giderek otoriterleşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan beni birden darbeyi yönetmekle suçladı. ABD'den, 1999'dan bu yana gönüllü sürgünümü yaşadığım Pennsylvania'daki evimden çıkartılarak Türkiye'ye iade edilmemi istedi.
Bay Erdoğan'ın bu iddiası inandığım her şeye aykırı olmakla kalmayıp sorumsuzca ve yanlıştır.
Kapsayıcı, çoğulcu İslam ve hangi inançtan olursa olsun insanlara hizmet etme yönündeki felsefem silahlı bir kalkışma fikrine karşıttır. İlişkili olduğum ve Hizmet adı verilen hareket 40 yıldan uzun bir süredir; dini inanç, siyasi görüş veya etnik köken farkı gözetmeksizin tüm vatandaşların haklarına saygı gösteren ve meşruiyetini halk iradesinden alan bir rejimi savunmuş ve böyle bir rejime olan bağlılığını ortaya koymuştur.
BATI'NIN ARADIĞI ILIMLI İSLAM
Hizmet'in değerlerinden ilham alan girişimci ve gönüllüler 150'den çok ülkede modern eğitime ve toplum hizmetlerine yatırım yapmıştır.
Batı demokrasilerinin ılımlı Müslüman sesler aradığı bir dönemde ben ve Hizmet'teki arkadaşlarım, El Kaide tarafından düzenlenen 11 Eylül saldırılarından IŞİD'in vahşi infazlarına ve Boko Haram'ın çocuk kaçırma olaylarına kadar aşırı şiddet eylemlerine karşı net bir tavır aldık.
Yaşamım boyunca, Türkiye'de meydana gelen askeri müdahaleleri hem kamuya açık hem de özel ortamlarda hep kınadım. İşin gerçeği, on yıllardır demokrasinin savunuculuğunu yapıyorum. Türkiye'de kırk yılda dört askeri darbeden muzdarip olmuş ve bu askeri rejimlerin işkencelerine ve haksız tutuklamalarına maruz kalmış bir kişi olarak, sevgili vatandaşlarımın benzer bir kötü muameleye uğramasını asla istemem. Hizmet taraftarı gibi görünüp de bir askeri darbeye dahil olan kişi benim ideallerime ihanet etmiş demektir.
BAŞTA ERDOĞAN'A DESTEK VERDİK
Öte yandan, Bay Erdoğan'ın suçlamaları, benimle ilgili söyledikleri bakımından değilse de kendi tek adam iktidarına doğru sistematik ve tehlikeli gidişini yansıtması bakımından şaşırtıcı değildir.
Birçok Türk vatandaşının olduğu gibi Hizmet hareketinin gönüllüleri de Erdoğan'ın başlarda Türkiye'yi demokratikleştirme ve Avrupa Birliği üyeliği için gerekli şartları yerine getirme çabalarına destek vermiştir. Fakat yüzünü demokrasiden despotizme çevirdiği zaman sessiz kalmadık. Bu son yaşananlardan önce de Bay Erdoğan düzenli olarak gazeteleri kapattı, binlerce hakin, savcı, komiser ve memuru görevden aldı ve özellikle de Kürtlere karşı acımasız yaptırımlar uyguladı. Kendisini eleştirenleri devlet düşmanı ilan etti.
Özel olarak Hizmet hareketi de cumhurbaşkanının gazabının hedefindedir. 2013 yılında Bay Erdoğan, kabineyi ve yakın çalışma arkadaşlarını hedefleyen bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturması nedeniyle bürokrasideki Hizmet gönüllülerini suçladı. Nihayetinde, pek çok yargı ve emniyet mensubu yalnızca işlerini yaptıkları için görevden alındılar ya da tutuklandılar.
PARLAMENTER DEMOKRASİDEN BAŞKANLIĞA
Bay Erdoğan, 11 yıllık başbakanlığının ardından cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılından bu yana Türkiye'deki rejimi parlamenter demokrasiden, esas olarak gücünü dengeleyecek mekanizmaların olmadığı bir tür "icracı başkanlık"a çevirmek istiyor. Bu bağlamda, Erdoğan'ın başarısız darbe girişimini "Allah'ın lütfu" olarak değerlendirmesi kaygı vericidir. Kamu kuruluşlarını muhaliflerden temzilemek ve - şu ana kadar yaklaşık 70 bin kişi görevden alındı - Hizmet'i ve diğer sivil toplum örgütlerini yok etmek isteyen Erdoğan mutlak iktidarının önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Uluslararası Af Örgütü, gözaltı merkezlerinde tecavüz de dahil olmak üzere işkencein yaşandığına dair "güçlü" kanıtlar olduğunu açıkladı. Bay Erdoğan'ın iktidarı olağanütü hal ilan ederek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni askıya almıştır.
ABD DİRENMELİDİR
Türkiye'nin cumhurbaşkanı ülkesinin IŞİD'e karşı uluslararası koalisyona verdiği desteği geri çekmekle tehdit ederek ABD'ye şantaj yapmaktaddır. Amacı, güçlü bir kanıt olmamasına ve adil yargılama imkanı bulunmamasına rağmen benim iade edilmemi sağlamaktır. Bay Erdoğan'ın isteklerini yerine getirme düşüncesinin cazibesini anlamak mümkün. Ancak Birleşik Devletler buna direnmelidir.
Şİddet kullanımı ve aşırılıkçılık, barışçıl protestolar ve demokratik siyasi yöntemlere tahammül edemeyen diktatörlerin yönettiği ülkelerde yaşamak zorunda olanların hissettiği hayalkırıklığından beslenir. Türkiye'de Erdoğan iktidarı diktatörlüğe yönelmekte, toplumu mezhepsel, siyasi, dini ve etnik bakımdan kutuplaştırmakta ve fanatikleri beslemektedir.
Sarsıntılı dönemlerde barışı koruma yönünde dünya genelindeki gayretler ve Ortadoğu'da demokrasinin geleceğini korumak adına Birleşik Devletler, başarısız bir darbeyi anayasal rejime karşı ağır çekim bir darbeye dönüştürmeye çalışan bir otokrata prim vermemelidir."