Gerçekçi olanı mümkün kılmak: Sosyalizm ve sağlık

Gerçekçi olanı mümkün kılmak: Sosyalizm ve sağlık

Sosyalist ülkelerde sağlık hizmetlerinin, beklenen yaşam süresi, bebek ölüm hızı gibi evrensel sağlık ölçütlerinde, kısıtlı olanaklara rağmen bir tür ‘mucize’ olarak görülen başarılar göstermelerinin nedeni salt sağlık hizmetlerinin organizasyonel mükemmelliği değil eşitlikçi bir toplumsal yapıda şekillenmiş olmalarıdır.

Sağlık politikalarının seçim kampanyalarının süsü haline geldiği, milyonlarca insanın kapitalizmin yarattığı eşitsizlikleri sağlıklarıyla, canlarıyla ödediği günümüzde büyük Ekim Devrimi mirasına, sosyalizm deneyimlerinin gösterdiklerine yeniden bakmak bir ihtiyaç olarak belirmektedir.

Coğrafyası ne olursa olsun, kapitalizmin her alanda eşitsizlik, yoksulluk, sefalet ve hastalık üretmekte olduğu görülmektedir. Nitekim, SSCB öncesi ve sonrası karşılaştırmaları bunun en belirgin örneği olarak kabul edilebilir. Sosyalizm ise, insanın refahı ve nitelikli yaşamı için bir zorunluluktur. Çünkü sosyalizm sağlıklı yaşam üretir ve sağlığı bozan etkenleri ortadan kaldırmaya çalışır. Reel sosyalizm uygulaması SSCB 70 yıllık tarihinde büyük oranda bunu gerçekleştirmiştir.

Sosyalist ülkelerde sağlık hizmetlerinin, beklenen yaşam süresi, bebek ölüm hızı gibi evrensel sağlık ölçütlerinde, kısıtlı olanaklara rağmen bir tür ‘mucize’ olarak görülen başarılar göstermelerinin nedeni salt sağlık hizmetlerinin organizasyonel mükemmelliği değil eşitlikçi bir toplumsal yapıda şekillenmiş olmalarıdır. Herkese eşit sağlık hizmeti sunabilmek, sağlık hizmetlerinde ücreti ortadan kaldırmak ve eşitsizliğin diğer ayağı olan hizmetlere ulaşabilmenin önündeki engelleri kaldırmakla mümkündür. Sovyetler Birliği’nde devrimden hemen sonra hayata geçirilen ve sonrasında geliştirilerek bir ‘model’ oluşturan sosyalist sağlık sistemi de bu açıdan değerlendirilmelidir.

Dünyanın en geri kalmış ve kalabalık ülkelerinden birinde gerçekleşen Ekim Sosyalist Devrimi, açlık, yoksulluk ve sefalet içindeki 150 milyona yakın kişiyi kısa sürede en temel toplumsal hizmetlere kavuşturmuştu. İlkin açlık ve salgın hastalıklar yenilmiş, ardından eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm yurttaşların ücretsiz yararlanabildiği toplumsal hizmetler batının gelişmiş kapitalist ülkelerini geride bırakmıştı. Son derece geri koşullardan ve olanaksızlıklardan yola çıkıp, kısa bir zaman içinde batılı kapitalist ülkeler ve dünyanın hemen her yerinde sağlıklı yaşamın sadece parası olanlara mahsus bir ayrıcalık olduğu bir dünyada, sağlık alanında toplumsal olarak yaratılan bu sıçrama bugün hala ders alınması gereken ileri bir örnek durumundadır. Devrimin ürünü olan Sovyetler Birliği’nin sağlık alanındaki başarıları, toplumun istisnasız tüm üyelerine eşit, ücretsiz ve gelişkin sağlık hizmetinin nasıl götürülebileceğini göstermektedir.

Toplumsal düzeyde örgütlenmesi modern toplumlarda zorunlu olan sağlık hizmetleri, diğer tüm alanlar gibi sağlığın da kâra endeksli alınır-satılır bir ticaret nesnesi olduğu kapitalist toplumlarla, temel amacın toplumun bütününe eşit ve ulaşılabilir sağlık hizmeti ulaştırmak olduğu sosyalizm arasındaki en çarpıcı karşıtlığı oluşturur belki de. Bu aynı zamanda kapitalizmin en zayıf olduğu alandır. Kişi başına sağlık harcamalarının olağanüstü miktarlara ulaştığı gelişkin kapitalist ülkeler karşısında son derece mütevazi maliyetlerle daha başarılı sonuçlara ulaşan Küba bu durumun en güncel ve başarılı örneğidir.

Sosyalist ülkelerde sağlık hizmetlerinin, beklenen yaşam süresi, bebek ölüm hızı gibi evrensel sağlık ölçütlerinde, kısıtlı olanaklara rağmen bir tür ‘mucize’ olarak görülen başarılar göstermelerinin nedeni salt sağlık hizmetlerinin organizasyonel mükemmelliği değil eşitlikçi bir toplumsal yapıda şekillenmiş olmalarıdır. Herkese eşit sağlık hizmeti sunabilmek, sağlık hizmetlerinde ücreti ortadan kaldırmak ve eşitsizliğin diğer ayağı olan hizmetlere ulaşabilmenin önündeki engelleri kaldırmakla mümkündür. Sovyetler Birliği’nde devrimden hemen sonra hayata geçirilen ve sonrasında geliştirilerek bir ‘model’ oluşturan sosyalist sağlık sistemi de bu açıdan değerlendirilmelidir.

DEVRİM ÖNCESİ RUSYA'DA SAĞLIK HİZMETLERİNDE DURUM

Rusya’da devrim öncesi sağlık hizmetleri, toplumsal düzeyde ilk olarak 1864 yılında tamamen yerel yönetimlerin kurduğu bir örgütlenme olan Zemstova sistemi ile yürütülmüştür. Zemstovaların yönetimi büyük mülk sahiplerinden (kapitalistler, tüccarlar, kulaklar) oluşuyordu. Bu nedenle nitelikli hizmetler sadece bu kesimlere veriliyor, yoksullar, işçi ve köylüler yok sayılıyordu. Zemstova hizmetleri yerel vali tarafından kontrol edilir, kararlar iktidarca uygun görülmediği takdirde iptal edilirdi. Hizmet içeriği sadece sağlık hizmetlerini değil vergi toplama, yol yapımı gibi birçok başlığı içeriyordu. Zemstova sağlık hizmetleri Çarlık Rusya’sı tarafından zorunlu bir hizmet olarak görülmüyor ve çok az kaynak ayrılıyordu.

Sistem içindeki hekim ve diğer sağlık emekçisi sayısı oldukça yetersiz olduğundan, hizmet daha çok gönüllü kuruluşlar ve kişiler tarafından yerine getiriliyordu. 1913 yılında 80 milyonluk nüfus ancak 2.790 sağlık kurumundan hizmet alıyordu. Tüm ülkede sadece 12.677 hekim bulunmakta ve 6.900 kişiye bir hekim düşmekteydi. Tüm Rusya nüfusunun yüzde 80’i köylerde yaşarken, hekimlerin yüzde 71’i büyük kentlerde çalışmaktaydı. Fabrika ve diğer üretim alanlarındaki sağlık birimleri, dispanser, sanatoryum, tatil evi, süt merkezi, kreş ve anaokulu gibi kurumlar da yok denecek kadar az sayıdaydı. Tedavi edici hizmetlerin verildiği hastaneler ise sadece büyük kentlerde bulunduğundan, kasaba ve köy nüfusunun yüzde 35’i hastane hizmetlerinin hiçbirinden yararlanamamaktaydı. Zengin kesimin çok büyük bir kısmı özel hekimlerden, işçi ve köylüler ise eğitimsiz ebelerden ve sahte hekimlerden hizmet almaktaydı. Sayısı ancak iki bin olan sanatoryumlardan yararlananların yarıdan fazlasını burjuvalar ve ordu mensupları oluşturuyordu. Sosyal güvenlik yasası tüm işçilerin ancak beşte birini kapsamaktaydı ve bu işçiler sigorta primlerinin beşte üçünü de kendileri ödüyorlardı.

Sömürü ilişkilerine dayalı bir üretim tarzına sahip olan Çarlık Rusyası’nın Zemstova sistemine dayalı sağlık sisteminin sonuçları değerlendirildiğinde, işçilerle köylülerin yaşamı tam bir sefalet içinde olmuştur. Öyle ki, 1913’te, doğumda beklenen yaşam süresi ortalama 32 yıla kadar düşmüştür. Aslında, işçi ve emekçilerin erken yaşta ölümlerine, bulaşıcı hastalıklara, yoksulluğa, kısacası sefalete karşı tamamen kayıtsız kalınmıştır. Örneğin, 1914 yılında yaklaşık beş milyon kişi frengi, verem, çiçek, karahumma, trahom, sıtma bitlenme vb. hastalıklara yakalanmıştır. 1913-1915 yılları arasında her 10.000 kişiden 40’ı verem, 1912 yılında yarım milyon kişi tifo, 1910 yılında yaklaşık yarım milyon kişi de çiçek hastalığı nedeniyle ölmüştür. İşsizliğe, açlığa ve yoksulluğa bağlı olarak diğer hastalıklarda olduğu gibi, psikiyatrik hastalıkların sayısı da oldukça artmıştır. Fakat bu durum “Şeytanın ve ruhsal güçlerin belası” olarak görülmüştür. İş yasası kadınları kapsamaz, yüzde 95’i de sağlık hizmeti alamazdı. Fabrikalardaki ölüm hızının yüzde 82-87 gibi çok yüksek bir orana sahip olmasından dolayı, işçiler ve aileleri bu üretim birimini ölüm fabrikaları” olarak tanımlamıştır.

Çarlık döneminin bu olumsuz tablosu ve nedeni bir zemstova hekimi olan Dr. Al Şingarev tarafından şu şekilde özetlenmiştir : "yüksek ölüm hızının, verem, trahom ve frengi gibi hastalıkların çok yaygın olması çok kötü yaşam koşullarının sonucudur ve suçlusu da Çarlık devletinin kendisidir"

 

DEVRİM VE SONRASI

SSCB halkı, hastalık, sakatlık olsun tüm yaşamı boyunca sağlıklarının korunması hakkına sahiptir. Bu hak, sosyal güvenlik sistemiyle sağlık hizmetlerinin parasız verilmesiyle, çalışan her kişinin ulaşabileceği sağlık kurumlarının kurulmasıyla garanti altına alınır. Toplumun sağlığının korunması SSCB devletinin temel sorumluluğu ve görevidi. Tedavi ne kadar uzun sürerse sürsün parasızdır. Koruyucu hizmetler, danışmanlık, laboratuvar tetkikleri, hastanede yatışlar hepsi parasızdır.

SSCB Anayasası Madde 120

Leningrad Askeri Devrim Komitesi'ne bağlı her bir tren istasyonunda inşa edilen Sağlık Sanitasyon Bölümü'nün kurulmasıdır. Savaş sırasında tren istasyonlarında kurulan Sağlık Sanitasyon Bölümlerinde yaralı askerlerin ilk müdahalesi yapılmıştır. Bu birim Sovyet sağlık sisteminin çekirdeği olarak kabul edilir.

Savaşın sona ermesinin ardından açlık, kıtlık, bulaşıcı hastalık ve sağlık kurumlarının kullanılamaz halde olması nedeniyle sağlık hizmetleri yeniden ele alınmıştır. Çarlık döneminin sınırlı sayıdaki tüm sağlık kurumları ya kapatılmış ya da kamulaştırılmıştır. Gıda maddelerinin yanı sıra, kitlesel olarak tüketilen diğer tüketim malları, konut, posta, su, havagazı, ısınma gibi hizmetler de kamulaştırılarak parasız sunulmuştur.

Bütün çabalara ve çalışmalara karşın Çarlık döneminden kalan olanakların yetersizliği ve iç savaşın getirdiği yıkım kimi zaman sağlık hizmetlerinin durumunu Devrim öncesinden de daha kötü duruma getirmekteydi. Lenin’in Aralık 1919'da Sovyetler toplantısında söylediği " ... ya bitler sosyalizmi yenecek, ya da sosyalizm bitleri" sözü çarpıcıdır. Zira bu yıllarda 20 milyondan fazla insan tifüs geçirmektedir.

10-11 Mart 1918 tarihinde Sovyet yetkililer pek çok yerleşim merkezinde belli başlı sağlık kurumlarını ve sağlık hizmetlerini yerinde değerlendirerek bir çalışma yaparlar. Genç sosyalist devletin sağlık alanı içinde kendisine ilk görev olarak benimsediği şey öncelikle savaştaki askerleri, daha sonra tüm toplumu etkileyen bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek olmuştur. Bunun için 10 Haziran 1918’de Sovyet İşçileri I. Sağlık ve Sanitasyon Kongresi yapılır ve Dr. Semaşko’nun Sağlık Bakanı olduğunu ilan edilir. Bu aynı zamanda dünyada ilk kez bağımsız bir sağlık bakanlığının kurulmasıdır. Lenin bu kongrede komünist sağlık örgütlenmesinin temel ilkelerini açıklar. Bunlar: 1- Sanitasyon önlemlerinin alınması (sağlıklı yaşam koşullarının geliştirilmesi, kamunun yiyecek içecek ihtiyaçlarının bilimsel koşullarda sağlanması, yaygın ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, sağlık yasasının oluşturulması) 2- Verem, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve alkolizm gibi sosyal hastalıklarla mücadele edilmesi 3- Sağlık ve ilaç hizmetlerinin parasız olarak verilmesi. Semaşko bu kongrede sağlık hizmetlerinin amaçlarını ve özelliklerini şu şekilde açıklamıştır: İşçi ve emekçilerin sağlığının geliştirilmesi, hastalıklardan korunması, tedavisi ve rehabilitasyonu Sovyet Devleti’nin sorumluluğudur. Sağlık hizmetleri merkezi olarak planlanır ve toplumsal gereksinimleri karşılamak hedeflenir. İşçi sınıfı için sağlık hizmeti genel olarak, parasız, ulaşılabilir, nitelikli ve işçi sınıfı katılımına dayalı olmalıdır. Haziran 1918’de kurulan Sağlık Komiserliği, tarihte ilk basamaklı, koruyucu sağlık hizmetleri öncelikli sağlık örgütlenmesini hayata geçiren kurum olmuştur.

Sağlık ve Sanitasyon Kongresinde ortaya konan ilkeler çerçevesinde hızla çalışmalara başlanır. 1919 yılında sanitasyon koşullarına sahip evler, 1920 yılında hamamlar, 1921 yılında kanalizasyon sistemi kurulmuş, 1919-1920 yılında tifüs, sıtma, verem gibi sosyal hastalıklar ile mücadeleye başlanmış, temizliğin sağlanması için, sanitasyon komisyonları konut düzeyine kadar her yerde örgütlenmiştir. Eczaneler kamulaştırılmıştır. Aşılama zorunlu hizmet haline getirilmiştir. 1920 yılında Leningrad’daki aşılama kampanyaları ile yeni çiçek hastalığı vakası aylık olarak 800’den 6-8’e kadar düşürülmüştür. Haziran 1919 yılında sağlık hizmetlerinin daha iyi bir düzeye ulaşması için Sanitasyon Denetimi Bölümü kurulur. Bu birimin görevi, yeni inşa edilecek konutların sağlıklı olmasının sağlanması, konutların yakın çevresine kreş, anaokulu, kamusal yemek ve dinlenme yerlerinin yapılması ve doğanın dengesinin bozulmamasını sağlamak olmuştur. Ayrıca Sovyet emekçilerine sağlıklı ortamda yaşama koşullarını öğretmek, eğitim vermek bu birimin diğer bir görevidir. 1920 yılında bünyesinde, Sanitasyon ve Hijyen Enstitüsü, Mikrobiyoloji Enstitüsü, Beslenme Fizyoloji Enstitüsü, Biyokimya Enstitüsü ve Verem Enstitüsü bulunan Halk Sağlığı Hizmetleri Enstitüsü kurulmuştur. Devrimin ilk gününden yaklaşık ilk beş yıllık plana kadar yoğun olarak bulaşıcı hastalıklarla mücadele edilmiş, sağlık alanında öncelikleri belirleyen teknikler üzerinde durulmuş, 18 Aralık 1929 yılında Bolşevik Partisi, işçi ve Köylülerin Sağlık Durumu ve Sağlık Hizmetleri başlıklı tarihsel bir değerlendirme yaparak, sağlık sorunlarının önceliklerini somut olarak ortaya koymuştur.

1928 yılı, SSCB’de ilk beş yıllık planın uygulanmaya başladığı yıldır. “Epidemiler ile savaşmaktan ziyade, daha sağlıklı çalışma koşulları için savaşma” bu dönemin önemli bir sloganı olmuştur. İlk beş yıllık planda hastane yataklarının, sanatoryumların, istirahat evlerinin sayısının artırılması hedeflenmiş, plan sonunda bu kurumların sayısı iki kat artmıştır. 1932 yılında 700.000 kişi sanatoryumdan tedavi almış, 1.173.000 kişi de istirahat evlerini kullanmıştır. Bunun yanında, sosyal hastalıklar ile mücadele etmek için dispanserler, anne çocuk evleri ve sağlık istasyonları açılmıştır. Sağlığa ayrılan kaynağın artırılması öngörülmüştür. Ayrıca, ilk plan sona erdiğinde evde sağlık hizmetleri başlamıştır. Daha çok kronik hastalıklara ya da sağlık kurumlarına gidemeyecek kadar hasta ve sakat olanlara yönelik olarak, parasız, evde hekim ya da hemşire tarafından sunulan hasta bakımı başlatılmıştır. 1928 yılında eve yönelik sağlık hizmetlerinde çalışan hekim sayısı 1330 iken, 1932 yılında 3.582 olmuştur. Sağlık emekçilerinin eşit dağılımı sağlanmış, dispanserler, anne-çocuk sağlığı danışmanlık birimleri, süt merkezleri gibi koruyucu sağlık birimlerinin sayısı artırılmıştır.

5 Aralık 1936 tarihindeki Tüm Sovyetler olağanüstü 8. Kongresinde her vatandaş için işin, istirahatın, boş zamanın ve eğitimin bir hak olduğunun altı tekrar çizilmiştir. Buna bağlı olarak 1939 yılında SSCB Komünist Partisi 18. Kongresinde, ülkenin sağlık hizmetleri yeniden tanımlanmıştır. İşçi sınıfı sağlığının korunması, hastane hizmetlerinin genişletilmesi, koruyucu önlemlerin alınması, annelik yardımının sağlanması, çocuk hastanesi sayısının artması, işçinin sağlığını koruyan standartların belirlenmesi ve fiziksel kültür olanaklarının yaygınlaştırılması sağlık alanında yapılması zorunlu işler olarak belirtilmiştir. Bilimsel araştırma enstitüleri, laboratuvarlar, bulaşıcı hastalıklar ile mücadele için bakteriyoloji enstitüleri kurulmuştur. Bu laboratuvarlarda aşı üretiminden diğer ileri analizlere kadar pek çok işlem yapılabilmiştir. Dünyadaki ilk Kan Transfüzyon Enstitüsü Moskova’da kurulmuştur.

İkinci Savaş’a kadar ülkede bulaşıcı hastalıklar oldukça azaltılmış, sağlık kurum ve hastane yatak sayısı, sağlık emekçilerinin sayısı ve çeşitliliği toplumun gereksinimine göre artırılmış, tüm üretim birimlerine basamaklı sağlık hizmeti getirilmiş, meslek hastalıkları ve iş kazaları bildirimleri yapılmaya başlanmış, işçi sağlığı hizmetleri sunulmuştur. 1913-1937 arasında ölüm hızı yüzde 40, çocuk ölüm hızı yüzde 50, 1938’e kadar verem görülme sıklığı yüzde 38, frengi vakası yüzde 90 oranında azalmıştır. Nitelikli sağlık hizmetinin sunulması yanında, eğitim, beslenme vb. olanaklarının yaratılmasına paralel olarak, Sovyet çocuklarının göğüs genişliği dört yılda 2 cm, kişi başı meyve-sebze tüketimi de beş kat artmıştır.

II. savaş sırasında ve sonrasında savaş yaralarını en aza indirmek, tetanoz ve gangreni önlemek amacıyla yeni tedavi teknikleri geliştirilmiş, o güne kadar görülmemiş bir biçimde kan transfüzyonları, sülfonamid tedavisi yapılmış, hem orduda hem de toplumda geniş çapta vitamin yetersizliğini önleme çalışmaları yürütülmüştür. Savaş sonunda 4. beş yıllık kalkınma planında sağlık hizmetlerinin savaş öncesi dönem ve hatta daha iyi koşullara kavuşması için savaşta yıkılmış, yakılmış sağlık kurumları tekrar inşa edilmiştir. Sağlık emekçilerinin niteliğinin arttırılması için eğitim müfredat programları tekrar gözden geçirilmiştir. Savaş sonrası bilimsel araştırmalar artarak, 400 tıp ve bilimsel araştırma enstitüsü açılmıştır. Dünyadaki ilk kan transfüzyon enstitüsü Moskova'da kurulmuştur.

1917’den 1980’li yılların ortalarına kadar SSCB’deki sağlık hizmeti; ulaşılabilir, parasız, öncelikli sağlık sorunlarına yönelik, eşit, merkezi, planlı, örgütlü, basamaklı, entegre (koruyucu, tedavi edici ve rehabilitasyon hizmetleri); toplumun gereksinimine dayalı, işçi ve emekçi sınıfı katılımlı, nitelikli, sağlık emekçilerinin eşit dağılım ile hizmet sunduğu ve devletin sorumluluğunda olan özelliklere sahip olmuştur. Sağlık hizmetlerinin bütün bu nitelikleri SSCB Anayasasının 120. Maddesinde ve “Devlet halkın sağlık hizmetini organize eder, ihtiyacı olan herkese sağlık hizmeti sunar ve sağlık eğitimi etkinliklerini yürütür” denilen 66. Maddesinde güvence altına alınmıştır.

İlk Sağlık Bakanı Dr. NA Semaşko, 1926 yılında “Sovyet Tıbbının Kuruluşu” isimli makalesinde Sovyet sağlık sisteminin temel özelliğini “Sosyalist Rusya’nın sloganı ‘Herkese Sağlık’tır” şeklinde ifade eder. Sağlık hizmetlerinin özelliğini ise şu şekilde anlatır: “Sağlık hizmetlerinin ulusallaşması –kamusallaşması- sadece tüm özel hastanelerin, hekim muayenehanelerinin kapanması ve özel uygulamaların olmaması anlamına gelmemelidir. Bunların yanında, sağlık hizmetlerinin parasız olması, sağlık emekçilerinin nitelikli olması ve eşit dağılımda istihdam edilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerin öncelenmesi ve ulaşılabilir olması gerekir. Bu özellikler, komünist sağlığın en temel özellikleridir.” 

SSCB’de tüm olanaklar toplumun sağlığı için kullanır. İşsizliğin olmaması, işçi sağlığının korunması, anne ve çocuk bakımının sürekli verilmesi, işçilere boş zaman ayıracakları iş düzeneğinin sağlanması, işçi sınıfının devlet yönetimine katılımının ve sosyal refahının sağlanması, insanın insanı sömürmesinin engellenmesi en temel özellikleridir ve sağlık sistemi de bu temel özellikleri sürdürmek için vardır.

Haftaya buradan devam edeceğiz.

DAHA FAZLA