'Finnegan Uyanması: Çevrilemeyecek hiçbir şey yoktur’

'Finnegan Uyanması: Çevrilemeyecek hiçbir şey yoktur’

James Joyce’un, dünya edebiyatında bugüne dek yazılmış en zor metin olarak kabul edilen başyapıtı Finnegans Wake, Fuat Sevimay çevirisi ve Finnegan Uyanması adıyla ilk kez tam metin halinde 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda okurla buluştu. Fuat Sevimay ile Finnegan Uyanması ve çeviri sürecine dair konuştuk.

Röportaj: Dilek Yılmaz

Joyce’un dünya edebiyatındaki yeriyle başlarsak, nedir Joyce’u edebiyat için bu kadar ayrıcalıklı kılan?

James Joyce 19. yüzyılın sonlarında doğan bir yazar, ürünlerini 20. yüzyılın başında veriyor. İlginç olan tarafı, kimi eserleri İrlanda halen Britanya sömürgesiyken ve James Joyce da halen İrlanda’da yaşarken yazılıyor. Ancak özellikle Portre, Ulysses ve Finnegans Wake, Joyce’un İrlanda’yı terk edip, dini, milliyetçi ve toplumsal tahakkümlerle bağını kopardıktan sonra ve aynı zamana denk düşecek şekilde, İrlanda bağımsızlığını kazanınca kaleme alınıyor. Saygın edebiyat otoritelerinin büyük yazar diye nitelendirdiği isimlerin hep arasında ve bir çoğuna göre de birincisi. Çünkü ürettiği eserler, özellikle Ulysses ve Finnegan Uyanması edebiyat tekniği açısından çığır açan, modernist edebiyatın kahramanı hayata indirerek toplumun gözünden siyasî, felsefî, yaşamsal sorunları ele aldığı öncü metinler. Ulysses’de bunu yaptıktan sonra Finnegan Uyanması ile bilindik edebiyatın çok ötesinde ve üstünde bir metin veriyor. Bu nedenle dünya edebiyatının en büyük yazarı diyebiliriz.

Finnegan Uyanması ile ilk temasın nasıl oldu?

Kendi metinlerim ve birkaç çevirinin ardından Joyce’un ‘Eleştiri ve Deneme Yazıları’nı çevirme şansına sahip oldum.  Türkçeye ilk kez kazandırılan bu eserde Joyce’un kurgusal metinlerinin dışında, birey olarak topluma ve sanata bakışını irdeleme şansı elde ettim. Ardından ‘Sanatçının Delikanlılık Portresi’ni çevirdim. Tüm bu süreç içinde Finnegan Uyanması’nın neden çevrilemez, anlaşılamaz ve hatta okunamaz bir metin olarak tanımlandığını merak ettim ve açıkçası ilk başlarda sadece bu dev eseri okuyup anlayabilme amacıyla başlayan çaba, birkaç deneysel sayfada çıkan sonuçtan tatmin olup ilerleyebileceğim düşüncesine  dönüşünce çeviri aşamasına geldim.

Çeviri süreci ne zaman başladı ve ne kadar sürdü ve tam metin toplam kaç sayfadan oluşuyor?

2014 Şubat gibi ilk sayfalarını çevirmeye başladım. Edit öncesi çeviriyi 2016 Şubat’ta Sel Yayınları’na teslim ettim. Yaklaşık altı ay da edit ve son notların, açıklamaların yazılması devam etti. Şu an internet üzerinden satışı yapılıyor. Okurla ilk kez fuarda buluşmuş oldu ve fuar sonrası da kitapçı raflarında yerini alacak. Tam metin halinde, önsözlerin ardından son not ve açıklamalarla birlikte eser toplamda 665 sayfaya ulaşıyor, ancak bunun 618 sayfası ana metin. Metnin kimi şekil özellikleri nedeniyle yayın aşamasında da kaynak metnin 628 sayfalık yapısına yakın durmaya çalıştık.

Kimi akademisyenlerin Finnegan Uyanması hatta Ulysses için “çevrilemez, dahası çevrilmemeli” yaklaşımlarını biliyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Metin Türkçede de okunduğu zaman, bilhassa kaynak metinle karşılaştırma imkânı olan insanların bu konuda lehte ve aleyhte fikirlerinin olacağını biliyorum ki bu bütün dünyada da böyle. Zira çokdilli ve çok katmanlı bir metin olduğu için birebir çevirisinin mümkün olmadığını bazı insanlar savunabilir ancak James Joyce  bizzat, hem kendi metni ve hem de tüm edebi eserler için ‘çevrilemeyecek hiçbir şey yoktur’ ifadesini kullanır. Dünya edebiyatında delilik metinlerinin bile çevrildiğine şahidiz. Dolayısıyla metni Türkçeye kazandırmış birisi olarak benim bu tartışmada nerede durduğum sanırım nettir.

Senin çeviride izlediğin yaklaşım nedir?

Öncelikle James Joyce’un ne yaptığını, ne yapmaya çalıştığını anladıktan sonra Türkçenin imkânlarıyla bu metni nereye oturtabileceğimi, elimde ne tür avantajlar ve dezavantajlar olduğunu tespit etmeye çalıştım. Açıkçası böyle bir metinde kimi şeylerin yitmemesi imkânsızdı (cümlelerden ya da kelimelerden ya da anlamdan bahsetmiyorum); fakat buna karşılık Türkçenin imkânlarıyla metne katabileceğimiz ve kazanabileceğimiz çok fazla da özellik vardı. Örnek vermek gerekirse James Joyce’un herhangi bir cümle içinde çokdillilikle veya ses üzerinden yarattığı bir oyunu benim aynı cümlenin başka bir noktasına uyguladığım yerler oldu. Özetlersem  buradaki ana amaç, Türkçesinin okur için metnin aslına en yakın hissi taşımasıdır. Türkçenin eklemli bir dil olması, büyük-küçük ses uyumu nedeniyle olağanüstü fonetik yapısı ve akraba dillerle birlikte derin kelime hazinesi çok işime yaradı. Dolayısıyla önceliği Türkçenin  imkânlarına verdiğimi söyleyebilirim.

Bize biraz metinden bahsedebilir misin? Ne anlatıyor Bay Joyce ve neden okunması, anlaşılması bunca zor?

Metnin klasik bir roman gibi akmadığını en başta kabul etmek lazım. Ana hikâye ne derseniz aslında çok basit bir hikâyesi var. Dublin’de pub işleten bir adamın eşi ve çocuklarıyla birlikte başından geçenler, Dublin Phoenix Park’ta karıştığı söylenen bir dikiz olayı sebebiyle yargılanması ve sair. Ama dediğim gibi Finnegan Uyanması’nı ‘ne anlatıyor’ üzerinden okumak çok da doğru olmaz çünkü Joyce’un derdi bambaşka. Joyce bu kahraman üzerinden onun başından geçen kişisel olaylarla birlikte bize bütün bir insanlık tarihinin serencamını sunuyor. Bunun bir rüya metni olduğunu da kabul edersek kişiler kişilere, olaylar tarihe karışıyor ve bu olağanüstü örümcek ağı müthiş zengin bir motif ağıyla birbirine bağlanıyor. Yani tekrar etmek gerekirse metnin anlaşılamaması klasik bir roman akışı beklentisinden kaynaklanıyor. Joyce’un ne yapmaya çalıştığı anlaşıldığında ise kendinizi seslere, kelimelere ve usulca çözeceğiniz motif ağına bıraktığınızda kapılar birbiri ardına aralanmaya başlıyor.  

Çeviride en çok neye dikkat ettin?

Daha önce de söylediğim gibi çeviri sürecinde kazanabileceğiniz, kaybedebileceğiniz unsurlar vardı metinde, ancak kesinlikle taviz vermemeye ve ıskalamamaya çalıştığım iki noktayı belirtmem gerekir. Birincisi metnin motif ağı, çünkü okur isterse daha az dikkat göstererek bu motifleri atlayabilir fakat benim çevirmen olarak metnin ağını ören ve tüm metni birbirine bağlayan bu motifleri ıskalama lüksüm yoktu. İkincisi Joyce’un kurduğu olağanüstü bir fonetik bütünlük vardır metinde, bunun aynısını Türkçede de yakalamaya çalıştım.

Çeviri aşamasından, çokdillilikten, motiflerden birkaç örnek verebilir misin?

Çokdilliliğe güzel bir örnek, Joyce’un gökgürültüsü kelimelerinden verilebilir. Metinde on adet, her biri yüz (bir tanesi yüzbir) kelimeden oluşan gökgürültüsü var ki bunlar hem duvarın yıkılışına, hem Tanrı’nın gürlemesine ve daha birkaç şeye gönderme. İşte daha ilk gökgürültüsünde Joyce, dünyanın muhtelif dillerindeki gökgürültüsü/thunder karşılıklarını kullanmış. Ben de coğrafyamıza ait gökgürültülerini, yani Türkçe’yi Kürtçe’yi Ermenice’yi Arapça’yı Rumca’yı Boşnakça’yı ve sair dili kullanırsam şık olur diye düşündüm. Motiflere dair verilebilecek yüzlerce, binlerce örnek var ama birkaçını anmak gerekirse, bir cümlede h, c ve e harfleri karşınıza çıkıyorsa alt metinde bir yerlerde baba dolaşıyordur. Aynı şekilde a,l ve p gördüğünüzde annenin söz aldığını anlayabilirsiniz. Göze, görmeye dair eylemler varsa ikizlerden birini, duymaya ve kulağa dair ibarelerde öteki ikizi hissetmeliyiz. Şeym biraz da James Joyce iken Guiness aynı zamanda genesis/yaradılışa denk düşecektir. Yine, az önce bahsettiğimiz, toplamında binbire denk gelen gökgürültüsü de bize Binbir Gece’yi hatırlatacaktır. Ve bunun gibi daha bir sürü şey.   

Belki biraz da Finnegan Uyanması’nın fonetik yapısını konuşmamız gerekir.

Çok bilindik hikâyedir, metnin tefrika halinde yayınlandığı yıllarda Joyce’a hayran bir okur gelip ”Çok değerli bir şey okuduğumun  farkındayım ama itiraf etmeliyim ki anlayamıyorum“ der. Joyce ise onu ”Çok önemli değil, dinle ve hisset yeter“ diye yanıtlar.  Joyce’un delikanlılık yıllarında edebiyat kadar müziğe de büyük ilgisi var. Hatta Dublin’de düzenlenen bir yarışmada ikinci tenor seçiliyor.  Birinci seçilse belki de kariyerini müzisyen olarak sürdürecek ve biz Ulysses’i, Finnegan Uyanması’nı okuma şansı elde edemeyecektik. O nedenle her ne kadar müzik kariyeri yapmasa da ses bilgisi ve duyarlılığı bütün metinlerine, en fazla da Finnegan Uyanması’na sinmiş bir yazardan bahsediyoruz.

Okurlara, bu okunması zor metne nasıl yaklaşmaları gerektiğine dair önerilerin neler olur? Çeviride, metinle ilgili açıklama yapıp dipnot kullandın mı?

Türkçe çeviride okur zaten, metnin genel yapısını açıklayan, okumasına yardımcı olacak bir kılavuz ve önsözde de küçük tavsiyeler bulacaktır. Ayrıca hepsi için değil ama metin için önemli gördüğümüz bazı yabancı kelimelerin Türkçe son notları da var. Bunun dışında bir dipnot kullanmak istemedik. Çünkü benim de zaman zaman esprisini yaptığım şekilde, dipnot yazmaya kalksak 6 bin sayfalık ayrı bir kitap çıkardı. Burada kısaca tekrar bahsetmek gerekirse, bunun klasik bir roman olmadığını en başta kabul etmeli. Mümkünse önce hızlı, sonra motiflerde daha çok durarak ve ilişkiler ağını çözmeye çalışarak ikinci bir okuma yapıldığında,  okur Joyce’un harikulade ilişkiler yumağını ve bununla birlikte tüm insanlık tarihinin kişisel hayatlarımızın arketipi olduğu gerçeğini kavrayacaktır. Bu arada şu anda üzerinde çalıştığım, önümüzdeki  yıl içinde yayınlanması muhtemel Joyce’un yazım ve benim çeviri sürecimi de kapsayan, daha geniş bir motif kılavuzunun da dahil olduğu yeni bir kitap da gündemde.

Finnegans Wake’in dünyada çevrilebildiği yedinci dil Türkçe oldu. Eser her ne kadar, peşpeşe farklı yayınevlerinden iki ayrı çeviri halinde duyurularak yayınlanmış olsa da tam metin halinde Türkçede yayınlanan ilk çeviri seninkisi. Bu yanıyla birebir mukayese herhalde mümkün de değil. Ancak daha önce metinden kısa bir bölüm üzerinden yapılan kıyaslama benzeri çalışmalarla önümüzdeki dönemde karşılaşacağını düşünüyor musun?

Diğer yayınevinin yaptığı çalışmayı saygın bulmuyorum ve görüş belirtmek istemem. Çevrilen bölümlere ilişkin kıyaslamalar elbette olacaktır, ancak onun değerlendirmesini de okura ve akademik çevrelere bırakıyorum.

Hiç Joyce okumamış biri Joyce’dan ilk kitap olarak Finnegan Uyanması’nı okumalı mıdır, bunun için bir hazırlık okumasına ihtiyaç olduğunu düşünüyor musun?

Geçenlerde Joyce hayranlarının takip ettiği bir sitede benzer bir soruya denk geldim.  Gelen cevaplardan anlaşıldığı kadarıyla dünyada da insanların büyük çoğunluğu önce Dublinliler’den veya en azından Ulysses’den başlamış. Fakat sayısı çok az da olsa ilk Joyce kitabı olarak Finnegan Uyanması’nı okuyan okurlar da var. Şahsi fikrim, diğer Joyce metinlerini önden okumak şart değil çünkü anlatmaya çalıştığım gibi Finnegan Uyanması başlıbaşına ayrı bir tecrübeyle okunabilecek bir metin. Yine de bu takdiri okuyuculara bırakmak daha doğru olur. Belki en doğrusu, Joyce metinlerini okumuş ya da okumamış olmaktan ziyade, görece üst düzey okuma zevkleri olan okurların daha sıcak karşılayacağı bir metin olduğunu belirtmek gerekir.

İrlanda’da bulunduğun dönem ne kadar sürdü, oradaki çalışmanın amacı neydi?

İrlanda Kültür Bakanlığı ve Trinity College’ın davetiyle gittiğim İrlanda’da yaklaşık 5 ay kaldım. Bu sürede hem Joyce’un metnine yedirdiği Dublin mekanlarını birebir hissetmek,  hem de üniversitenin zengin Joyce külliyatından ve ömrünü Joyce’a adamış edebiyat profesörlerinin bilgisinden faydalanma imkanı buldum ve bunun çeviriye çok katkısı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca İrlanda’dayken benim de üniversitede  Joyce üzerine dersler verme şansım oldu.

Zirvede bırakayım dediğin oluyor mu ya da bundan sonrası için çeviriye dair planların neler?

Çeviriyi bırakmak gibi bir niyetim henüz yok. En azından şöyle bir hedefim var; şu ana kadar Joyce’un temel eseri sayılabilecek altı metinden beşini çevirdim, bugüne kadar üçü yayınlandı ve ikisi de yakın zamanda çıkacak. Geriye bir tek Ulysses kaldı. Dünyada da tüm bu eserleri çeviren tek bir çevirmen yok.  Joyce külliyatını tamamlayan ilk çevirmen olmayı özellikle Türkçe adına elbette isterim. 

Edebiyat atölyeleri yaptığını biliyoruz, Finnegan Uyanması bugüne kadarki Joyce programlarına  dahil miydi ya da bugünden sonra Finnegan Uyanması’na  özel bir program gündemde mi?

Birkaç mekanda ve aslında ağırlıklı olarak da Türk Edebiyatı üzerine dersler veriyorum.  Gergedan Kitabevi ve Etev’de Joyce için yaptığım atölyeler olduğu gibi, Çevbir atölyelerinde de Joyce metinlerini kullanıyorum. Bugüne kadar Finnegan Uyanması’ndan çok kabaca bahsedebiliyordum ama artık detayına inebileceğiz.

Bu kadar meşakkatli bir çeviriyle hemhâl olurken yazmaya devam edebildin mi, Finnegan kendi yazın yolculuğunu ne kadar etkiledi?

Açıkçası çeviri dışında başka herhangi bir şeyle ilgilenme şansım çok az oldu, bununla birlikte birkaç öykü çıktı. O nedenle yazmayı çok özledim... 

DAHA FAZLA