Filiz Kerestecioğlu: Biz diyoruz ki hem tek hem adam rejimine hayır

Filiz Kerestecioğlu: Biz diyoruz ki hem tek hem adam rejimine hayır

Türkiye’deki feminist kadın hareketinin öncülerinden HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu, “Reis filmi sinemalarda pek tutmamış, ülkemizde de tutmayacak.Kadınlar buna izin vermez” diyor.

8 Mart öncesi bir araya geldiğimiz Filiz Kerestecioğlu ile öncülerinden olduğu dayağa karşı yürüyüşten başlayan, ‘kadınlar vardır’a uzanan mücadelesini ve bugünü yani kadınların ‘hayır’ını konuştuk.

‘8 MART KADINLARIN ORTAK MÜCADELE GÜNÜ’

8 Mart’tan başlayalım. Bu gün kadın mücadelesinde nasıl bir yere sahip sizce?

8 Mart aslında tarihin çok güzel dönüm noktalarından birisi kadınlar için. Çünkü belki o güne kadar daha çok herkes için gibi görülen bir takım kurallar, sözleşmeler davranışlara karşı aslında bunun çok da öyle olmadığını, kadınlar açısından ortada bir ayrımcılığın olduğunu ve bu ayrımcılığın da üstüne basılması, altının çizilmesi gereken bir şey olduğunu ve bunu değiştirmek için mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan bir gün. Aslında tüm dünyada kadınlar için bu böyle ama mesela Polonya’da belki kürtaj hakkı sorunuyla ilgili öne geçebiliyor ya da Amerika’da ekonomik haklarla ilgili öne geçebiliyor. Ya da başka bir yerde tacize, tecavüze karşı söylemler öne geçebiliyor. Ama kadınların ortak mücadele günü 8 Mart o nedenle de ‘biz varız, özgür ve eşit olmak istiyoruz’u hatta daha ötesini ‘bu dünyayı dönüştürmek istiyoruz’u vurgulayan bir gün.

‘BU DÜNYAYI KADINLARIN DEĞİŞTİRECEĞİNE HAYATIM BOYUNCA İNANDIM’

Dünya’da bir kadın grevi söz konusu. Grevden biraz bahseder misiniz. Siz de katılacak mısınız?

Bu sene özellikle 8 Mart’a grev çağrısı yapılması çok anlamlıydı. Amerikalı kadınlar tarafından yapılan çağrı dünyada destek buldu. Biz de HDP’li kadın vekiller olarak ‘grevdeyiz’  diyerek 8 Mart’ta parlamentoda olmayacağız. Kadınlarla birlikte sokakta, alanlarda olacağız. Tüm kadınları kendileri için iş, aş yapmamaya güzel bir gün yaşamaya davet ediyoruz.

Bu grevin en önemli nedenlerinden biri; dünyanın her yerinde ekonomik krizler savaşlar ya da her türlü ekonominin düşüşe geçtiği ortamlarda gözden çıkarılan ilk kesim kadınlar oluyor. Esnek çalışmaya, yarı zamanlı çalışmaya, kendi istedikleri gibi çalışmamaya yönlendiriliyor kadınlar. Ya da işsizler. İşten çıkarılanlar, ihraç edilenler en fazla kadınlar oluyorlar. Amerika’da yükselen ses biraz da buna karşı herhalde. 

Tüm dünyada bir sağ yükselişi görebiliyoruz ama bunun yanında bir kadın yükselişini, bir feminist isyanı da görüyoruz aynı zamanda.

Ben dünyayı kadınların değiştireceğini inanıyorum ve buna hayatım boyunca inandım. 

‘BUGÜN ÇOK DAHA GÜÇLÜYÜZ’

Siz Bakırköy’deki 8 Mart mitingine de katıldınız. Nasıl buldunuz bu yılki 8 Mart mitinglerini?

8 Mart’ta Bakırköy’deki özgürlük mitinginde de bunu söyledim. 87’de biz ilk defa dayağa karşı yürüyüşü yaptık ilk defa kadınlar olarak kendimiz için yürüdük. 

Bugün gerçekten güçlüyüz ve çok daha fazla yaygınız ve geniş bir alanda mücadele ediyoruz. Akademi, sokaklar, Müslüman kadınlar, işçi kadınlar içerisinde olmak üzere.

Bakırköy’de gerçekleştirilen miting çok coşkuluydu ama çok daha büyüklerini yapacağız. Gece yürüyüşünün de aynı şekilde çok yoğun katılımla gerçekleşeceğine inanıyorum. Geçen yıl 10 bin kadın vardı bu sene daha fazla katılım olur diye düşünüyorum.

İktidarın kadınlara yönelik saldırılarına gelecek olursak Doğu ve Güneydoğu’da birçok belediyeye kayyum atandı. Kayyumlar kadınların hayatında neleri değiştirdi?

Belediyelerde yerelin güçlendirilmesi kadınlar içn en elverişli ortamın kurulmasıdır çünkü merkezi yapı içerisinde kadınlar yer bulamazlar. Ama yerel ne kadar güçlendirilirse kadınlar da sözünü o kadar söyler.

Kayyum atanan belediyelerde şiddet uygulayan erkeklerin maaşı alınıp kadınlara veriliyordu. Böyle uygulamalar vardı. Kadın danışma merkezleri, kadın danışma birimleri, sığınma evleri açılmıştı. Kadın belediye şoförü vardı. ‘Kadından şoför olmaz’ diyerek ilk iş kadın şoförleri işten çıkardılar. Ayrımcı ve cinsiyetçi oldukları için bunu yapıyorlar.

‘İKTİDARIN KAPISINDAN ÇIKINCA TERÖRİST OLMAK BAŞLIYOR’

Erdoğan’ın ‘kadını insan olarak kabul edersek’ açıklamaları var bir de…

Erdoğan, ’Kadını insan olarak kabul etsek her şey çözülecek’ diyor. Hala insan olarak da mı kabul edemediniz? Biz insanlığı geçtik çok daha başka şeyler istiyoruz.

Biz bu insalığın da insanlık olmadığını söylüyoruz. Biz bu insanlığı da dönüştüreceğiz diyoruz. Bu kadar militarist, cinsiyetçi, milliyetçi, ırkçı bir erkek düzeni içerisinde biz eşitlenmek istemiyoruz ki. Biz öyle bir vali, kaymakam ya da kayyum olmak istemiyoruz. Biz daha kolektif ve insanların daha özgür olacağı bir dünya istiyoruz. Dolayısıyla bu uygulama çok can yakıcı her yerde kadınlar eziliyorlar. Ama orada çok büyük dönüşümler yaratmaya başladılar. 

Terör çeperi artık şuraya geldi: iktidarın kapısından çıkıyorsunuz terörist olmak başlıyor.

Tüm bu saldırılar varken kadınlar mücadeleden vazgeçer mi? 

Reis filmi sinemalarda pek tutmamış, ülkemizde de tutmayacak. Kadınlar buna izin vermez. O haklar kazanıldı kolay kolay geri verilmez. Bu yüzden kadınlar geri adım attırıyorlar ve en büyük ses bizden çıkıyor.

Peki sizce kadınlar neden hayır demeli?

“Biz diyoruz ki hem tek hem adam rejimine hayır. Kadınlar kendi sözünü daha özgürce söyleyebilmek için hayır demeli. Esnek çalışma, işten çıkarılma, kendi istedikleri gibi çalışamama düzenine hapsedilmemek, daha rahat iş bulabilmek için hayır demeli. Ev işleri ve çocuk bakımının toplumsallaşması için hayır demeli. Özgürce giyinebilmek, istediği işte çalışabilmek, kürtaj olabilmek, tacize tecavüze, şiddete uğramamak, bu durumlarda hemen haddini bildirebilmek, bu sistemi kurmak, İstanbul Sözleşmesi'ni etkin bir şekilde uygulatabilmek, kadın sığınaklarının önce her yerde açılıp sonra kapatılmasını sağlamak….Yani kadınların o kadar çok sebebi var ki. Hayır demek her şeyin sonu ve başı değil ama çok büyük bir adım ve çok cesaret verici bir adım. O adımdan sonrası da kadınların yeni bir kampanya yürütmesi gerekiyor.

 

DAHA FAZLA