EMO'dan Aziz Sancar'a mektup

EMO'dan Aziz Sancar'a mektup

EMO nükleer santral reklamında rol alan Aziz Sancar'a açık mektup yazdı.

Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) nükleer santral reklamında rol alan Nobel Kimya Ödüllü bilim insanı Aziz Sancar’a açık mektup yazarak, neden Türkiye’de bir nükleer santral inşa edilmesine karşı çıktıklarını anlattı.

Mektupta, "Başta Japonya, Almanya, Fransa olmak üzere pek çok ülke nükleer santral kurma politikalarını terk ederek, güneş, rüzgâr başta olmak üzere yenilenebilir enerji üretim yöntemlerini devreye sokarken, Türkiye’nin böyle bir maceraya girmesini ve sizin de yer aldığınız 'kamu spotu' filminde yer alarak bu politikalara destek vermenizi anlamakta zorluk çekiyoruz" ifadeleri kullanıldı.

EMO'nun Aziz Sancar'a yolladığı açık mektup şu şekilde:

“İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi 2015 Nobel Kimya ödülünü 'DNA onarımının mekanistik çalışmaları' konulu çalışmanızla almanızın insanlığın gelişimi açısından büyük önem taşıdığını belirtmek istiyoruz. Size bu mektubu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 'Türkiye enerjide nükleer güç istiyor' sloganıyla yayınladığı tanıtım filminde rol almanız üzerine kaleme alıyoruz. Çernobil Nükleer Santrali kazası ile dünya büyük bir nükleer felaketi yaşamak zorunda kaldı. "Çernobil kenti ve çevresindeki geniş bir alan 30 yıldır insan yerleşimine kapalı. Çernobil’de radyoaktif kirlenme nedeniyle kanser, doğum kusuru gibi pek çok sıkıntı ile karşı karşıya kalınmasının sarsıntılarını atlatamadan 11 Mart 2011’de Japonya’da Fukuşima nükleer santral kazası meydana geldi.

Türkiye uzun bir zamandan bu yana nükleer santral belasıyla karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Son olarak sizin de yakından bildiğiniz gibi Akkuyu’da nükleer santralin temeli atıldı. Radyasyon ve nükleer atıkların yarattığı kirliliği görmezden gelemeyiz. Sizin de bildiğiniz gibi nükleer santralden elektrik üreten ülkeler nükleer atıkların bertarafı ya da depolanması konusunu çözemediler. Rusya ile yapılan nükleer santral sözleşmesinde nükleer atıkların akıbetine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu atıklardan kurtulmak için gömme yoluna gidilmektedir. Akkuyu Nükleer Santrali’nin hayata geçmesinin ardından Karacaoğlan’ın türküler yaktığı Toroslar nükleer atık deposu olarak kullanılacaktır.

Nükleer santralden üretilen enerji ile Türkiye bağımsız olmayacak, tam tersine Rusya’ya göbekten bağlanacaktır. Santralin inşasını üstlenen Rusya aynı zamanda santralin yüzde 51 hisseli sahibi olacak, 15 yıllık alım garantisi ile kendi topraklarımızda Rusya’nın ürettiği elektriği almak zorunda kalacağız. Akkuyu’da devreye alınması beklenen santralin kurulu gücü, yaklaşık 20 milyar dolarlık bir maliyetle, 4x1200 MW kapasiteli olacaktır. Buradan üretilecek enerji şu andaki elektrik fiyatının en az üç katına satılacaktır. Oysa Türkiye’nin coğrafi konumu göz önüne alındığında bir çok Avrupa ülkesinden daha fazla rüzgar, güneş enerjisi potansiyeline sahip olduğu bilinmekle beraber, aynı üretim maliyeti ile yaklaşık dört katı kapasitede üretimi, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayabilmek mümkündür.

Akkuyu’nun yer aldığı bölge Ecemiş fay hattına oldukça yakın bir bölgedir, bu yüzden de deprem riski taşımaktadır. Akkuyu’nun ardından Sinop ve İğne Ada’da yapılmak istenen nükleer santral sonrası ülkemiz ve dünya nükleer bir bombanın piminin çekilmesi sonucunu yaşayacaktır.

Başta Japonya, Almanya, Fransa olmak üzere pek çok ülke nükleer santral kurma politikalarını terk ederek, güneş, rüzgâr başta olmak üzere yenilenebilir enerji üretim yöntemlerini devreye sokarken, Türkiye’nin böyle bir maceraya girmesini ve sizin de yer aldığınız 'kamu spotu' filminde yer alarak bu politikalara destek vermenizi anlamakta zorluk çekiyoruz. Size bu mektubu yazma gerekçemiz nükleer santrallerle ilgili gerçekleri bir de bizim penceremizden görmenizi sağlamaktır.” 

DAHA FAZLA