Ekolojinin Kızıl Hattı; Mülakatlar - Andre Gorz

Ekolojinin Kızıl Hattı; Mülakatlar - Andre Gorz

“Gorz’a göre gençler, ücretli çalışmanın süreksizliğiyle paranın ve metanın yüce değerler olmadığı, daha özgür ve daha sade bir hayat sürdüren bir proletaryanın parçasını oluşturmaktadır. Bu yeni proletarya ücretli çalışmanın süreksizliği ile boyun eğmeme, alaya alma, hayal gücü ve özgür konuşma kültürünü yaygınlaştırmaktadır. Gorz, bunun sonucu olarak çalışma toplumuna ve istihdam mantığına son vermenin mümkün olduğu, düzenli olmayan bir iş için düzenli bir geliri herkese garanti edecek bir çoklu-faaliyet toplumunu öngörmektedir.”

Kitap Andre Gorz ile yapılan üç mülakattan oluşmaktadır. İlki 1990 yılında Hayat, Doğa, Teknik adıyla Erich Hörl ile yapılan kitabın en uzun mülakatı. Gorz ve Hörl arasında, Gorz’un Ahlakın Temelleri (Fondements pour une morale, 1977) eserinde otonom birey üzerine başlayan mülakat, varoluşçuluk ve insanın doğa ile olan ilişkisi ile devam etmektedir.  Gorz, bireyi iktisadi olanın dışında, varoluşsal- duyumsal ve tensel- boyutu üzerine kurmakta ve bireyin toplum ile ilişkisinin, toplumun kendini öngörülebilir bir makine gibi tasarlamasının, yani otonom birey ya da bireylerin eksikliğinin temel sorun olduğunu savunmaktadır. Ancak etik ve siyasetin otonom olması gerekliliğinin insanın bedensel varoluşundan ayrı tutmaktadır. Gorz’a göre etik, insanın bedensel varoluşunun doğal bir sonucu değildir. Onun zihinsel eylemlerle oluşturduğu bir varlıktır. Bundan sonra Hörl ve Gorz arasında insan doğası doğal olan ve olmayan yanıyla, doğa ve insan ilişkisi üzerinden tartışılmaktadır. Hörl insanın doğayı tahakküm altına almasının, matematikleştirmesinin sebebini iktisadi rasyonalitenin karşı konulamaz bir dinamiği olarak görmekte ve bunu insanın tarihsel gelişiminin doğası gereği olduğunu vurgulamaktadır. Gorz’a göre insanların doğa ile olan ilişkisinin bozulması piyasa toplumunun oluşmasıyla başlamıştır. Ancak bu süreç iktisadi ilişkilerin kültürel ilişkileri de etkilemesinden kaynaklıdır. İnsanların pre-kapitalist dönemlerde doğayı tahakküm altına alamayışının sebebini, düşünsel bir eylemden ziyade doğayı tahakküm altına alacak gerekli araçlara sahip olamamasından kaynaklıdır. Var olan bu zorunlu sınırlamalar doğa ile kültürel ilişkiler kurulmasını sağlamıştır. Ancak kapitalizm ile beraber gelişen teknoloji ve sanayi sayesinde doğa ile uyumunu ortadan kaldırmıştır. Modernizasyon sürecinde ortaya çıkan insanın doğa ile uyum söylemi ise erken dönem insanın doğaya egemen olamayışından dolayı kurulan zorunlu kültürel ilişkileri ve sınırlamaları, insanın kendi düşünsel süreciyle ve isteğiyle belirlenebilen ilişkilere dönüşmüştür. Gorz insanın kendi doğal sürecini ve diğer canlılardan ayrıldığı yeri işte tam bu düşünsel süreci meydana getirdiği kültürel ilişkilerde (etik, metafizik vb.) görmektedir.

Gorz’a göre iktisadi ya da niceliksel olanın yarattığı sonuçlar, niceliksel olana bağımlı ya da değil, oluşan kültürel değerler ile çözülebilir. Buradan yola çıkarak Hörl ve Gorz arasında, Gorz’un Cennetin Yolları’nda (Les chemins du paradis. L’agonie du capital, 1983) savunduğu mikro-elektroniğin kullanılarak çalışmayı en aza indirgeyen serbest zaman toplumu tartışılmaktadır. Gorz’a göre mikro-elektronik, faydalı çalışmanın giderek az zaman gerektirdiği, üretim araçlarının bireysel ve kolektif yeniden temellükünün, herkese kendi hayatının efendisi olmakta başkalarıyla toplumsal ilişkilerde sınırsız imkanlar sağladığı bir toplum ütopyası (sf. 50-51). Gorz, mikro-elektronik sayesinde iktisadi aklın yönettiği çalışmayı ve üretimi asgariye indirgeyecek bir öz-faaliyet toplumunu savunmaktadır (sf. 53).

İkinci mülakat Bilgi, Değer, Sermaye adıyla Thomas Schaffroth ile 2003 yılında gerçekleştirilmiştir. Burada Gorz’un yayınladığı Maddesiz (L’immateriel, 2003) adlı kitabında bilişsel iktisat ve kapitalizmin bağdaşmayacağı fikri tartışılmaktadır. Gorz’a göre bilişsel iktisatta artık iktisadın normları kullanılmamaktadır. Siyasal iktisadın temel kategorisi -emek, sermaye ve değer- matematik terimlerle düşünülememekte ve ölçülememektedir. Bunun sonucu olarak değer artık-emek, mübadele değeri, brüt toplumsal ürün gibi kavramların kullanımı zorlaşmaktadır (sf. 79). Gorz, bilişsel iktisadın kapitalizmin krizine neden olduğunu söylemekte ve yeni başka bir iktisadı haber verdiğini düşünmektedir. Bilgi daha en başından meta ya da özel mülk olmaya uygun bir yapıda bulunmamakta, hatta doğası gereği toplumsal ve kolektif bir çalışmanın sonucu olarak kabulü gerekmektedir. (sf. 82) Bilişsel kapitalizm ise oluşturduğu bilgiyi, beşerî sermaye olarak işletmekle kendine mal etmektedir. Gorz, buna karşı ise anti-kapitalist bir mücadele cephesi oluştuğunu ve yeni bir iktisadi sistemin belirmeye başladığını söylemektedir. Gelişen bu bilişsel iktisadi süreç, paranın önemsizleşeceği ve sermayenin kendi temelinden yoksun kalacağı bir bilgi toplumuna işaret etmektedir. 

Kitaptaki son mülakat ise Vladamir Safatle gerçekleştirilen “Çoklu-Faaliyete doğru” adıyla gerçekleştirilen mülakattır. Safatle, Gorz’a iktisatçıların büyük çoğunluğunun aksine refah devletinin çöküşünün sosyal güvenliğin maliyetlerine bağlı olmadığı düşüncesini açıklamasını istiyor (sf.87). Gorz’a göre, Fordist dönem, ücretli çalışmanın zorunlu sonucu olarak sosyal güvenlik maliyetlerinin oluşmasını sağlamıştır. Ancak şirketler ücretli çalışma unsurlarını giderek azaltmak istemektedirler. Buna etki eden unsuru ise, katkı payları tarafından yönetilmekte olan emeklilik fonları oluşturmaktadır. Gorz, bu fonların şirketler tarafından kâr sağlayıcı özelliğini vurgulamakta ve bu fonların altında ezilen şirketlerin personel azaltmakta, daha az yatırım yapmakta olduğunu belirtmektedir. İşin ilginç yanı Gorz bunu kapitalizmin geri döndürülemez krizi olarak görmekte ve ücretli çalışmanın ortadan kalkmasına övgüler dizmektedir. Gorz’a göre istihdamın merkezi konumda olduğunu ilan etmek, patron tahakkümü stratejisinin parçası olmaktır. (sf. 90) Gorz’a göre gençler, ücretli çalışmanın süreksizliğiyle paranın ve metanın yüce değerler olmadığı, daha özgür ve daha sade bir hayat sürdüren bir proletaryanın parçasını oluşturmaktadır. Bu yeni proletarya ücretli çalışmanın süreksizliği ile boyun eğmeme, alaya alma, hayal gücü ve özgür konuşma kültürünü yaygınlaştırmaktadır. Gorz, bunun sonucu olarak çalışma toplumuna ve istihdam mantığına son vermenin mümkün olduğu, düzenli olmayan bir iş için düzenli bir geliri herkese garanti edecek bir çoklu-faaliyet toplumunu öngörmektedir.


KÜNYE:  Ekolojinin Kızıl Hattı-Mülakatlar, Andre Gorz, Türkçesi: Nihal Özyıldırım, Sel Yayıncılık, 2017, 101 Sayfa.

DAHA FAZLA