Eğitimde dinselleşme tavan yaptı, Ensar ve TÜRGEV altın çağını yaşıyor

Eğitimde dinselleşme tavan yaptı, Ensar ve TÜRGEV altın çağını yaşıyor

2016-2017 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı bugün sona eriyor. 18 milyon öğrenci, 832 bini öğretmen olmak üzere, 1 milyona yakın eğitim emekçisi yarıyıl tatiline giriyor.

Eğitim Sen “dindar ve kindar nesil” hedefine uygun olarak eğitimi dini kurallara göre biçimlendirme ve dini eğitimi devlet eliyle yaygınlaştırma yönünde somut adımlar atıldığına vurgu yaparken, AKP iktidarı boyunca gerici cemaat ve vakıfların altın çağını yaşadığı ifade ediliyor.

Eğitim Sen bugün sona eren 2016-2017 eğitim öğretim yılının 1. yarıyıl değerlendirmesini yayınladı. Raporda, 2016-2017 eğitim öğretim yılının ilk yarısının eğitimde son yılların en ağır saldırı ve tehditlerinin yaşandığı, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hükümet ve MEB eliyle başlatılan hukuksuz ihraç ve açığa alma almaların yaşandığı bir dönem olduğu da belirtiliyor.

Raporda yer alan bilgiler özetle şöyle:

EĞİTİM HARCAMALARI DÜŞTÜ

TÜİK verilerine göre 2011’de 79 milyar 59 milyon TL olan toplam eğitim harcamaları, 2015’te 135 milyar 22 milyon TL’ye yükselDİ. Aynı süreçte 2011’de 13 milyar 650 milyon TL olan hanehalkı eğitim harcamaları (cepten yapılan harcamalar) 2015’te yaklaşık iki kat artarak 25 milyar 204 milyon TL’ye yükselirken. devletin eğitim harcamasındaki payı 2014’te yüzde 77,7 iken, 2015’de yüzde 74,3’e düştü.

ÇOCUĞA YÖNELİK İSTİSAMAR VE ŞİDDET ZİRVE YAPTI

Eğitimde ve toplumsal yaşamda yaşanan çocuk istismarının üzerini örtmeye yönelik açıklamalar, geçtiğimiz dönemde cinsel istismar ve cinsel saldırıların artmasına yol açarken, kadına ve çocuğa yönelik çok sayıda taciz ve tecavüz skandalı yaşandı.

AKP’nin kız çocuklarını istismarcıları ile evlendirmek istediği yasa taslağı kamuoyunda büyük infial yaratırken, tasarı kadın örgütlerinin eylemleri ile geri çekilmişti. 2016’da Ensar Vakfı’nda 45 erkek çocuğunun cinsel istismara uğramasının ardından, Adıyaman’da 30 öğrencinin cinsel istismara uğraması, cemaat yurtları ve Kur’an kurslarından gelen istismar ve şiddet haberleri adeta tavan yaptı.

DARBE GİRİŞİMİ EĞİTİMDE FIRSATÇILIĞA ÇEVRİLDİ

Raporda OHAL ve KHK’larla birlikte darbe girişiminin ardından eğitimde darbe fırsatçılığına girişildiğine vurgu yapılıyor. Rapora göre, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 15 üniversite, yaklaşık bini aşkın özel okul, 800 yurt kapatıldı.Kapatılan okulların yarısından fazlası siyasi kararlarla imam hatibe dönüştürüldü.

2016-2017 eğitim öğretim yılında 30 bin 470 öğretmen, 4 bin 504 akademisyen, 1096 yükseköğretim idari personel ne ile suçlandığını bilmeden, haklarında herhangi bir hukuki delil ya da suçlama olmaksızın hukuksuz bir şekilde kamu görevinden ihraç edildi. Aynı dönemde 24 bin 490 öğretmen yine hukuksuz bir şekilde açığa alınırken, açığa alınan öğretmenlerden 16 bin 759’u aylarca okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırıldıktan sonra görevlerine iade edildi.

 Rektörlük seçimleri kaldırılarak, rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması sağlandı.

PROJE OKULLARINDA SÜRGÜNLER YAŞANDI

MEB tarafından belirlenen aralarında Türkiye’nin en başarılı liselerinin de bulunduğu okullara sadece Bakan onayı ile önce müdür atamaları yapılmış, ardından herhangi bir kural olmadan öğretmen atamaları yapılmış, önemli bir bölümü Eğitim Sen üyesi çok sayıda öğretmen görevden alınarak sürgün edildi.

EĞİTİMDE DİNSELLEŞME UYGULAMALARI ARTARAK SÜRÜYOR

Eğitimde “dindar ve kindar nesil” hedefine uygun olarak eğitimi dini kurallara göre biçimlendirme ve dini eğitimi devlet eliyle yaygınlaştırma yönünde somut adımlar atıldı.

Yeni müfredata ilişkin taslakta “sadeleştirme” ve “basitleştirme” uygulamalarının doğrudan bilim, felsefe, tarih ve sanat derslerini hedef alması, ünite ve kazanım sayılarının azaltılarak, “dini” ve “milli” öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat oluşturulmak istendiği görülüyor.

Bilimsel bir gerçeklik olarak kabul edilen Evrim Teorisi biyoloji ders kitaplarından çıkarıldı.

DİNİ CEMAATLER VE VAKIFLAR ALTIN ÇAĞINI YAŞIYOR

İmam Hatip Ortaokulu (İHO); İmam Hatip Lisesi (İHL); Hafızlık Okulu gibi uygulamalar bizzat MEB tarafından teşvik edilirken, Eğitimde 4+4+4 uygulaması öncesinde 2011-2012 eğitim-öğretim yılında 537 İmam Hatip Lisesinde (İHL) 268 bin 245 öğrenci varken 2016-2017 eğitim-öğretim yılında bu sayı bin 400, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 516 bin 717’ye çıktı.

AKP hükümeti döneminde altın çağını yaşayan dini cemaat ve vakıflar (TÜRGEV, ENSAR Vakfı, İHH, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı, Su Vakfı vb) başta değerli arazilerin bedelsiz tahsisi olmak üzere, kamusal kaynaklar siyasi iktidarın bekası adına, dini vakıf ve cemaatlere aktarılıyor.

SONUÇ

Raporun sonuç kısmında şu ifadeler yer aldı:

-Yıllardır toplumsal yaşamın her alanında sürekli kamplaşma ve kutuplaştırma yaratmak üzerinden siyaset yapanlar, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında benzer bir bölünmeyi okullarda öğrenciler, öğretmenler ve veliler arasında oluşturmaya çalışmış ve bunda kısmen de olsa başarılı olmuşlardır.

-Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb) sürmesi gibi uygulamalar, okulların fiilen kışla ya da cezaevi haline getirilmesini beraberinde getirmiştir.

-2016-2017 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yaşananlar, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir. Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koştuğu, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın zirve yaptığı, farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesi mümkün değildir.

-Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerininini vakıfların devlet okullarında başta “değerler eğitimi” olmak üzere,  tamamına yakını dini içerikli çeşitli konularda ders ve seminer verebilmesi, kendi yayınlarını  dağıtabilmesi ve öğrencileri kurumlarında stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açılmıştır.

-Bakanlığı, yasalarla kendisine verilmiş yükümlülüklerini Maarif Vakfı adı altında, yönetimini iktidarın belirlediği başka bir yapıya aktarmakta, bir anlamda kendisine ait yetkileri fiilen “yetki devri” şeklinde Milli Eğitim devretmiştir.

-Öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte omuz omuza sürdüreceğimiz bilinmelidir.

DAHA FAZLA