Egemenlerin değil halkların Ortaçağ tarihi

Egemenlerin değil halkların Ortaçağ tarihi

Eserin şapkadan tavşan çıkarmak ve Ortaçağ tarihi hakkında yeni tezler ortaya atmak gibi bir iddiası yok. Fakat tüm dünyada feodalizmin farklı örneklerinin nasıl yaşandığını anlatması açısından oldukça ilginç ve okunmaya değer bir kitap Ortaçağ Tarihi.

Ortaçağ denince akıllara yalnızca Avrupa ve feodalizm gelir. İnsanlık tarihinde oynadığı rol açısından bunun kabul edilebilir bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Peki feodalizm Avrupa’da nasıl ortaya çıktı ya da yalnızca Avrupa’da mı etkili oldu? Avrupa’da feodalizm yerleşirken Hindistan, Çin ve Ortadoğu’da neler oluyordu? Yordam Kitap’tan basılan ve Çağdaş Sümer tarafından dilimize kazandırılan “Ortaçağ Tarihi” bu sorulara doyurucu ve yalın cevaplar veriyor.
Bu kolektif eser, Ortaçağ’da yaşanan gelişmelere bütünsel bir açıdan yaklaşan ve tarihsel materyalist yöntemi bu yaklaşımda araç edinen bir tarih çalışması. Şüphesiz ele aldığı dönemin genişliği ve konuların çeşitliliği dolayısıyla, okuyucu derinlemesine bir Ortaçağ tarihi çalışması beklememeli. Ancak kitabın genelinde, konuların genişliği ve çeşitliliğinin yaratacağı dağınıklığı engelleyecek bir sadelik ve doğrultu olduğunu söylemek mümkün.
Eserin genelinde; Avrupa, Ortadoğu, Hindistan ve Çin’de yaşanan feodal dönem, merkeze toprağa bağımlı kölelik alınarak anlatılıyor. Tarihsel maddeci yöntemin titizlikle uygulandığı bu eser, aynı zamanda belgelere dayanarak haritalar ve görseller aracılığıyla dönemi ana hatları ile okuyucuya sunuyor.
Aslında eserin şapkadan tavşan çıkarmak ve Ortaçağ tarihi hakkında yeni tezler ortaya atmak gibi bir iddiası yok. Fakat tüm dünyada feodalizmin farklı örneklerinin nasıl yaşandığını anlatması açısından oldukça ilginç ve okunmaya değer bir kitap. Feodalizmin adım adım nasıl ortaya çıktığı, geliştiği ve çözülüşe nasıl sürüklendiğini yalnızca Avrupa merkezli değerlendirilemeyeceğini vurgulayan yazarlar, diğer bölgelerin feodalizm serüvenini anlatırken Avrupa’yı kesinlikle boşlamıyor. Avrupa ve diğer medeniyetlerin birbirleri ile yaşadıkları etkileşim ve bu etkileşimin yarattığı sonuçlar da ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.
Türkiye’deki kimi Ortaçağ kürsülerinin yaptığı gibi Ortaçağ’da İslam dünyasının zenginliğine odaklanan ya da Batı Avrupa dışında herhangi bir bölgeyi hesaba katmayan bir Ortaçağ anlayışının aksine, bu kitabın bütünlüklü bir bakış açısını kazandırmak gibi bir derdi var. Tarihsel maddeci tarih anlayışının amentüsü olan bu dert, kitabı sade olduğu kadar doyurucu yapan bir faktör oluyor.

“Tarihin akışını imparatorlukların, krallıkların ve aristokratların hakimiyet ve iktidar mücadelelerinden ibaret görmeyen yazarlar, köylülerin, zanaatkarların ve işçilerin mücadelelerine odaklanarak materyalist tarih yazımının parlak ve incelikli bir örneğini sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bu mücadelelerin kültür ve düşünce yaşamındaki yansımalarını da gözler önüne seriyor.”


KÜNYE: Ortaçağ Tarihi, Ye. Agibalova – G. Donskoy, Çeviri: Çağdaş Sümer, Yordam Yayınları, 2017, 288 sayfa.

DAHA FAZLA