Düşman: Senden yana olmayan!
"Sınırlı zafer diye bir şey yoktur. Her zafer gerisinde bir başka kin, bir başka yenilmiş ve aşağılanmış halk bırakır. Korunması, savunulması, korkulması gereken bir başka yer. Bu ıssız yere gelmeden önce savaşta öğrendiklerim, herhangi bir çocuğun bana anlatabileceği şeylerdi." (s. 95)
Jeanette Winterson'ın Tutku romanı dört bölümden oluşan ve birbirleriyle kesişen hikâyelerden oluşuyor.
1987'de ilk basımı yapılan Tutku, 2016'da Pınar Kür'ün çevirisiyle Sel Yayıncılık’tan yayınlandı.
1800'lerin başında geçen hikâyenin ilk bölümü "İmparator"u Henri'nin anlatımıyla izliyoruz. Bir Fransız olan Henri orduya gönüllü yazılanlardan. Davulcu olmayı arzu ederken kendini mutfakta bulur. Çok geçmeden tutkuyla bağlı olduğu Napolyon'a hizmet etmeye başlar. Savaşın iç yüzünü gördükçe Henri'nin imparatora olan tutkusu nefrete dönüşecektir.
"Yıkım, kıyım, zulüm, katliam, ırza geçme, açlık... Bunlar acıyı susturmak için kilitleyincekullanılananahtar sözcükler. Savaşı okuduğunuzda gözlerini kör etmeyecek sözler.Size öyküler anlatıyorum. Güvenin bana." (s.5)
Henri, kendi gibi köyden çıkan o çekingen çocukların orduda nasıl "erkekleştiklerini" anlatıyor bize. Binlerce ölen kişinin yerine yenileri geliyor durmadan. Geride bıraktıklarının yokluklarına alışmaya çalışırken yanlarındakilerin yok oluşlarını görerek, şimdiyi yaşayarak ama geleceği düşünmeyerek sürdürmek zorundadır savaşta olanlar.
Savaşmaya giden erkekler annelerinin, kardeşlerinin, sevgililerinin şefkatli kollarından çıkıp giderler başka toprakları fethetmeye. Düşman kimdir peki? Henri orduya giderken kızkardeşinin sorduğu sorudur bu:
"İnsanları öldürecek misin, Henri?
İnsanları değil, Louise, yalnızca düşmanları.
Düşman nedir?
Senden yana olmayan biri." (s.18)
MAÇA KIZI
İkinci Bölüm "Maça Kızı"nda kanallar şehri Venedik'teyiz. Bu hikâyeyi bir kayıkçı kızı olan kızıl saçlı Villanelle'nin anlatımıyla izleyeceğiz. Çünkü bu hikâyede kaz ayaklarına sahip olan kayıkçıların su üstünde yürüyebildikleri bir efsaneyi öğreniyoruz. O diğer kadınların yolunu izlememiş biri. Malum kadınların çalışma alanları pek az ve genellikle de toplumsal rollere dayalı meslekler mevcut. Villanelle kayıkçı olmayı arzu etse de orası kadınlara tamamen kapalı olduğundan, geceleri erkek kılığına girerek bir kumarhanede çalışmaya başlar. Villanelle kumarhaneye gelen ve ona Maça Kızı adını takan Fransız bir kadına gönlünü kaptırır. Villanelle'in aşkı karşılıksız kalmayacaktır. Onları bir araya getirense tutkudan başka bir şey olmayacaktır.
Öte yandan Villanelle ve Henri’ye yeni sürprizler hazırlamakla meşguldür.
SIFIRIN ALTINDA KIŞ ve CEPHE
"SINIRLI zafer diye bir şey yoktur. Her zafer gerisinde bir başka kin, bir başka yenilmiş ve aşağılanmış halk bırakır. Korunması, savunulması, korkulması gereken bir başka yer. Bu ıssız yere gelmeden önce savaşta öğrendiklerim, herhangi bir çocuğun bana anlatabileceği şeylerdi." (s. 95)
Henri'nin bu düşüncesi orduya katılırken kızkardeşinin ona sorduğu soruyu aklına getiriyor : " ....Düşman nedir?"
Savaş, Henri için anlamını yitirmeye başlamış bir durumdaydı. Bu defa Rusya ile savaşacaklardı yazlık ceketleriyle sıfır-altı kışta! 8 yıldır orduda, evinden uzaktaydı. Henri bu saçmalığı bitirmek ister. Ordudan kaçmaya karar verir. Kaldı ki mutfakta çalıştığından diğerlerine göre şanslı bile sayılırlardı. Hem daha az aç kalıyor hem de mutfağın ısısıyla daha az üşüyorlardı. Bu demek değildi ki keyfileri yerindeydi.
Savaşmak! Sonu gelmeyen bir hastalık gibi geliyor bana. Hastalığı yenebilmek için mücadele eder durursunuz, hastalıklı bölgeyi iyileştirmek içinse diğer yerleriniz yaralanır.
"Çünkü burada kalamam. Bu savaşlar hiç bitmeyecek. Yurdumuza dönsek bile başka bir savaş çıkar. O bütün savaşları sonsuza dek bitirecek sanmıştım, kendisi öyle söylemişti. Bir tane daha, demişti, bir tane daha, ondan sonra barış. Ama her seferinde bir tane daha oluyor. Ben şimdi bitirmek istiyorum."
Henri, Bonapart'a inancını yitirir böylece. 8 yıldır bitmeyen bir savaşın içinde binlerce insanın öldüğüne tanıklık eder. 8 yıl boyunca evine dönmeyi beklerken yeni bir savaşın içinde bulur kendini. 8 yıldır gelecekten söz ederken, hep şimdiyi yaşamış biri olarak kaçmak ister Henri. Domino içinse Henri'nin aksine "gelecek" diye bir şey yoktu, hiç olmamıştı; onun için "şimdi" vardı.
Henri, Patrick ve subaylarla para karşılığı cinsel ilişkide bulunan Villanelle ile karşılaşır ve aşık olur. Birlikte ordudan kaçıp, Moskova’dan Venedik’e yürüyerek ulaşırlar.
ÖZGÜRLÜK
Son bölümü Henri ve Villanelle'in ağzından okuyacağız. Savaşın, tutkunun, aşkın ardından geriye kalanlara tanık olacağız.
"Özgürlük hakkında konuşma çok... Kutsal Hazine gibi bir şey. Çocukluğumuzdan itibaren lafını duyuyoruz, var olduğuna kesinlikle inanıyoruz, ama nerede bulunduğuna gelince, herkesin bildiği yer ayrı.
Papaz dostum, dünya ile çok ilgili olmasına karşın, özgürlüğünü Tanrı'da bulmuştu, Patrick ise cinler cüceler ile birlikte yaşadığı karışık kafasında. Domino'nun dediğine göre şimdiydi özgürlük, yalnızca içinde bulunduğun anda, ender olarak, beklenemedik bir şekilde özgür olabilirdin."
....Şimdi ben de özgürlüğün güçlülükle, zenginlikle, saygınlıkla ya da sorumsuzlukla ilgisi olmadığını düşünüyorum, sevmektir özgürlük. (s. 176)
Wintersoon, Tutku'nun farklı yerlerde farklı şekillerde nasıl karşımızda olduğunu anlatırken son derece akıcı, sade bir dil kullanıyor. Farklı hikâyeleri birbirine ustaca bağlaması okura keyif veriyor. Savaşın yıkıcılığını gözler önüne sererken, yarattığı hayal kırıklığını da anlatıyor. Farklı yerlerden gelenlerin farklı arayışlarıyla kesişen yolları, tutkuyla bağlı oldukları şeylerin karşısındaki tutumları.
Oynarsın, kazanırsın. oynarsın, kaybedersin. Oynarsın.
Künye: Tutku, JeanetteWintersoon, Çeviri: Pınar Kür, Sel Yayıncılık, 2016, 182 sayfa