‘Dünyaya dair hüsran içindeyim!’

‘Dünyaya dair hüsran içindeyim!’

“Annemin sokağının çocuklarına…” ithafıyla başlıyor Mevsim Yas. Sanırım bu aynı zamanda bir tanıklık romanı. Yaşanılanın, görmezden gelinenin, iki dilli çocukların ve kendini bir bayrak gibi evinin damında sallandıran kadınların, şimdiye dek yazılmamış olanın romanı. Okurken kitabı defalarca bırakıp odada kısa voltalar attığımı, acının şiddetini hafifletir umuduyla gözlerimi sımsıkı kapattığımı söylemeliyim. Hayır, bu bir abartı değil.

“Gördüğü her beyaz arabayı devlet sanan ve sırf bu yüzden ana caddelerde yürümeye korkan nesiller yetişti bu ülkede. İnsan gibi nasıl yaşanır tasavvur bile edemedik. Asık suratlı çocuklar, gençler yarattılar bizlerden. Daha ciddi meselelerimiz vardı çünkü. Onlar her gecemizi ihtilal renklerine boyadıkça, biz her gece devrim düşleri gördük. Bizim de payımıza direnmek düştü.”

Mevsim Yas kitabevlerine dağıtılalı birkaç gün olmuştu, Sel Yayınları’nın sosyal medya hesabından görmüş, arka kapak yazısını okumuş fakat kitabı okumaya niyetlenmemiştim. “Umutsuz ve yalnızlıklarla kuşatılmış karanlık bir Batman mahallesi”nde baharın çoşkusunu örseleyen bir karaltı vardı. Ben bu fikirle haşır neşir olurken kitabın yazarı Mehtap Ceyran’ın attığı bir tweeti gördüm. Tam olarak şunu yazmıştı: “8 Mart arefesinde çıkan ilk romanımı devlet ve erkek şiddetine uğrayan, katledilen tüm kadınlara armağan ediyorum.” Varsın baharın tomurcuklanan çiçeklerine yakışmasındı, bu kitabı okumak boynunun borcudur, dedim kendi kendime.

Yazarın gerçekle bir derdi olmalı, bir sorunu ortaya koymalı ve aşmaya uğraşmalı. Klişeleri kazıyarak, yaşamın devingen diyalektiğini göstermeli ve hatta tarihle hesaplaşmalı. Hakikate ulaşmanın, “İşte budur, buradadır, unutulmayacaktır” demenin yazmaktan başka bir yolu var mı, bilmiyorum.

Mehtap Ceyran ilk romanı olan Mevsim Yas’ta tam olarak bunu yapıyor. Umutsuz ve yalnızlıklarla kuşatılmış karanlık bir Batman mahallesinin, evlerini, insanlarını, unutulan merhameti, Hizbullah’ın viran ettiği bir koca şehri, cinayet süsü verilmiş intiharları ve intihar süsü verilmiş “kırgınlık”ları anlatıyor. “Annemin sokağının çocuklarına…” ithafıyla başlıyor Mevsim Yas. Sanırım bu aynı zamanda bir tanıklık romanı. Yaşanılanın, görmezden gelinenin, iki dilli çocukların ve kendini bir bayrak gibi evinin damında sallandıran kadınların, şimdiye dek yazılmamış olanın romanı. Okurken kitabı defalarca bırakıp odada kısa voltalar attığımı, acının şiddetini hafifletir umuduyla gözlerimi sımsıkı kapattığımı söylemeliyim. Hayır, bu bir abartı değil.

Mevsim Yas’ın ana karakteri Zehra’nın e-posta hesabında bulduğu Hizbullah’tan gelen bir tehdit mesajıyla başlayan roman, sonrasında yine Hizbullah tarafından kaçırılan Taha’nın 2006 yılından başlayan günlüğü ve Zehra’nın posta kutusunda bulduğu isimsiz mektuplarla şekilleniyor. Batman’da bir ilköğretim okulunda öğretmenlik yapan Zehra, arkadaşı ve komşusu Fesla, oğlunun kemiklerini arayan Sait Abi, tüm kitapları Hicrân diye imzalayan korsan kitap satıcısı Nasib, kaçak sigaracı Nuri romanın günümüzde geçen bölümlerinde Batman’ı ve yaşananları okura anlatan küçük kahramanlar.

Taha’nın günlüğü ve isimsiz mektuplar da ise kırılan kum saatinden dökülen kum taneleri gibi acılar, anılar, siyaha boyanan mezar taşlarının sırrı, şimdiye dek kimseye anlatılmayanın ağırlığı, kanepe altında yaşanan çocukluk, iyiliğin Medet hali, intiharla ölen küçük kız çocuklarının tutulmayan yası, yatılı okul bahçesine gömülen kitapların hikâyesi, Sabahattin Ali kitabı içinde saklanan ve yaşama mecalinin kalmadığı anlarda sarılınan mektuplar var.

Mevsim Yas, çok kullanılan tabiriyle bestseller –çoksatan- olsa da olmasa da bu ülkenin yazılmış sızısı olarak edebiyat tarihinde yerini alacak.

Mehtap Ceyran’a cesareti, yazarlığı, gerçek olan acıyı anlatma becerisi için bir teşekkür borçluyum. Cehennemi yaşamış olmanın acısını umarım duyulmuş olmak hafifletir. Ben bugün bitmeyen ölümlerle çevrelenmiş bir kentin yasını, yazıldığı kitabı göğsüme bastırarak tutuyorsam, utandığım o tarihi hafızama kazıdıysam elbette umut var!

Fakat yine de, Taha’nın günlüğünde yazdığı gibi,

Dünyaya dair derin bir hüsran içindeyim!


KÜNYE: Mevsim Yas, Mehtap Ceyran, Sel Yayıncılık, 2017, 214 sayfa.

DAHA FAZLA