‘Dünyadaki bütün ağaçlar kardeşim gibi…’

‘Dünyadaki bütün ağaçlar kardeşim gibi…’

Sanırım bir metni unutulmaz kılan, okuyup bitirdikten sonra bir sonraki kitaba hangi aralıkta başlayacağınız. Vejetaryen, sonrasında okunacak olanlara kolayca izin vermeyecek türden, acımasız bir roman. Son sayfayı da okuduktan sonra Yonğhe’nin “zorunlu” ıstırabını sil baştan düşündürüyor okura.

“Bir haykırış, yakarış, kat kat birleşiyor ve oraya yapışarak sabitleniyor. Et yüzünden. Çok fazla et yedim. O hayatlar bozulmadan orada asılı. Kesinlikle. Kan ve etlerin hepsi sindirilip vücudumun her köşesine yayılmış, tortusu dışa atılmıştır, ama o hayatlar ısrarla karın boşluğuma yapışmış duruyor.”

Yonğhe, bazen tanıdık kimi zaman da hiç anımsamadığı yüzlerin rüyalarını görür. Kana bulanmış rüyalar, sessizliğin ses olup içine işlediği rüyalar, kimsenin olmadığı karanlık ormanlı rüyalar, katil mi kurban mı olduğunu anlayamadığı rüyalar…

Ve devamında gelen uykusuzluk… Rüyaya açılan kapıyı kapatmak için günde sadece 5 dakika ile hayata verilen molalar. Moraran gözler, solgun dudaklar, kalabalık sokakların tat vermeyen sesleri, kendi evinde bile bu kadın delirmiş bakışlarının muhattabı olmak.  

Oysa rüyalar başlamadan önce her şey nasıl da sıradandı. Evliliği, evinin itinayla yapılan temizliği, kocasının her daim ütülenen gömlekleri, aile bireylerinin tümünden tam not aldığı yemekler…

İlk rüyanın ardından kocası ilk kez korktu Yonğhe’den. Soğuk mutfakta, eteklerinin uçları kırışmış beyaz geceliği ve sebebi kendinden mesul aceleci bir tavırla etleri, balıkları, köyden gönderilen midyeleri, yumurtaları ve süt kutularını çöp poşetine doldurdu. Ne olduğunu anlayamayan kocasına ise tek cümlelik bir açıklama yaptı:

“Bir rüya gördüm…”

Yazar Han Kang’ın birbirinden ayrı üç öykü olarak kaleme aldığı Vejetaryen işte böyle başlıyor. Kitap boyunca derininize değil derinize işleyen koca bir iç çekiş bu roman. Yonğhe’nin haykırışının okurda iç çekiş olarak yankı bulması, yazarın olduğu kadar çevirmen Göksel Türközü’nün de başarısı elbette.

Han Kang, Vejetaryen’i yazmadan 10 yıl kadar önce bir öykü kaleme almış, “Kadınımın Meyvesi”. Bir kadının apartman dairesindeki balkonunda bitkiye dönüşmesi ve birlikte yaşadığı adamın kadını saksıya dikmesiyle ilgili bir hikâye. Sonrasında bu öykünün “gelişmiş” halini yazmaya karar veriyor. 3 yıllık bir yazım sürecinden sonra Vejetaryen çıkıyor ortaya. Yazarın bu dönemde yaşadığı sağlık sorunları, eklem ağrıları sebebiyle yazamayışı, illaki yazmak için çeşitli yollar denemesi Yonğhe’nin hasta odasında dışa vurulmuş  gibi. Romanın okunmaktan pamuklaşmış her bir sayfasında bu acıyı hissetmiyor, görüyorsunuz.

Vejetaryen ile başlayan roman, Moğol Lekesi ve Alev Ağacı ile devam ediyor. Birbirinden ayrı öyküler olarak okunduğunda da, bir roman olarak okunduğunda da sizi şaşkınlığa sürüklemeyi başaran bir metin. Yani şunu demek istiyorum, “Günün birinde bir kadın vejetaryen oldu, sonrasında başına neler geldi”nin hikâyesi değil Vejetaryen. Günün birinde Yonğhe bir rüya gördü ve o günden sonra kendisiyle hesaplaştı, ailesiyle hesaplaştı ve hatta aile bireyleri birbirleriyle hesaplaştı. İşler öyle akıl almaz bir hâl aldı ki herkes kendiyle, pişmanlıklarıyla, çocukluğuyla, unuttuğunu sandığı fakat kalbin en mahrem yerinde saklanan anılarla hesaplaştı. Ki bu “hesaplaşma” sürecinde bedel ödeyenler de oldu, kaçıp saklananlar da, olanca kararlılığıyla cesaret tagının altından geçenler de oldu, günlük hayata bağlandığı o ince ipi koparanlar da ve elbette ansızın hiç yaşamamış olduğunu anlayanlar da…

Sanırım bir metni unutulmaz kılan, okuyup bitirdikten sonra bir sonraki kitaba hangi aralıkta başlayacağınız.  Vejetaryen, sonrasında okunacak olanlara kolayca izin vermeyecek türden, acımasız bir roman. Son sayfayı da okuduktan sonra Yonğhe’nin “zorunlu” ıstırabını sil baştan düşündürüyor okura.

2016 Uluslararası Man Booker Ödülü’nü çevirmeniyle birlikte alan Han Kang yazmaya başlama sürecini ise şöyle anlatıyor romanın bitiminde yer alan Teşekkür kısmında,

“Anlamsız ve moralsiz geçen bir gün, otobüs beklerken kaldırımdaki bir ağaca istemsizce dokunmuştum. Ağacın nemli kabuğu soğuk bir ateş gibi avucumun içini yaktı. Göğsüm buz gibi, sayısız yarıklara ayrılarak parçalandı. Canlı bir şeyle canlı başka bir şeyin buluşmasını, artık elimi çekip daha fazla ilerlemem gerektiğini, hiçbir şekilde inkâr etmenin yolu yoktu.”

Ve şöyle diyor rüyalarından “zorla” uyandırılan Yonğhe hastane odasında,

“Abla… Dünyadaki bütün ağaçlar kardeşim gibi.”


KÜNYE: Vejetaryen, Han Kang, Çeviri: Göksel Türközü, April Yayınevi, 2017, 160 sayfa

DAHA FAZLA