Doruk Cengiz yazdı: 27 Mayıs üzerine bir not

Doruk Cengiz yazdı: 27 Mayıs üzerine bir not

"Marksizm’de demokrasi-darbe çelişkisi temel çelişki değildir. Temel çelişki emek-sermaye çelişkisidir ve burada, bizim odaklanacağımız nokta, 27 Mayıs sonrasında emek ile sermayenin birbirlerine karşı nasıl konumlandığı."

AKP’den dolayı palazlanan sapkınlıklar saymakla bitmez. 1960 İhtilali ile 1980 Darbesi’ni aynı kefeye koymak bunlardan biri. Üstelik bazılarının aksine, bu sapkınlık birtakım solda gözüken kesim tarafından da dillendiriliyor.

Zamanında solla tanışmış; ancak kesin dönüş yapmış kişiler bu sapkınlığı sola taşımaya gayret ediyorlar. Temel argümanları, darbenin demokrasinin zıttı olduğu. Mücadele darbe ile demokrasi arasında geçiyor. Dolayısıyla, solcuların yapması gereken de demokrasi güçlerine katılıp darbeci güçlere karşı savaşmak. 27 Mayıs da 12 Eylül de darbe olduğuna göre, ikisine de eşit ölçüde karşı çıkılmalıdır, deniyor.

Ancak Marksizm’de demokrasi-darbe çelişkisi temel çelişki değildir. Temel çelişki emek-sermaye çelişkisidir ve burada, bizim odaklanacağımız nokta, 27 Mayıs sonrasında emek ile sermayenin birbirlerine karşı nasıl konumlandığı.

Bu konu üzerine binlerce sayfa yazıldı ve yazılacak. Bu yazıda, var olan argümanları tekrar etmeyeceğiz. Amacımız, mevcut bilgilere yenisini eklemek olacak. 27 Mayıs ve 12 Eylül’ün etkilerine katma değerin bölüşümü ve işçi ücretleri üzerinden bakacağız [1].

KATMA DEĞERDEN ÜCRETE GİDEN PAY

Katma değer, basitçe girdi ile çıktı arasındaki farktır. 15 TL’lik keresteden ürettiğimiz mobilyayı 25TL’den satabiliyorsak, üretilen katma değer 10 TL’dir. Katma değerin bir kısmı ücrete dönüşür, kalanı da kapitalistler arasında bölüşülür. Ne kadarının ücrete gideceği toplumsal ve tarihsel olarak belirlenir. Sınıf mücadelesinin yükseldiği dönemlerde ücretin payı yükselir. Burjuvalar korkar, işçiler haklarını ararlar ve bir ölçüde başarılı olurlar. Yenilgi dönemlerinde ise bu pay düşer. Kapitalistler işçinin sofrasındaki ekmeği bile ona çok görürler. 

Uzun vadeli analizlerde katma değerden ücrete ayrılan pay doğru bir istatistik olmayabilir. Aynı miktar ürün daha fazla makine ve daha az işçiyle üretildikçe katma değerin içinden ücrete ayrılan pay düşebilir. Ancak kısa vadeli analizlerde bu istatistik kullanılabilir. Teknolojik ilerleme görece sınırlıdır ve büyük zıplamalar başka faktörlere işaret eder. 

Yukarıdaki grafik, imalat sanayiinde katma değerden ücrete ayrılan payı gösteriyor. Dikey çizgiler 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 tarihlerini belli ediyor.

Gördüğümüz 1960 İhtilali’nin üretimden işçilere giden payı çok da etkilemediği; ancak 1980 darbesinin bölüşüme balyoz misali indiği. 1959 yılı ile 1960 yılı arasında ciddi bir fark bulunmuyor ve hatta 1961’de ücretin payının arttığını görüyoruz. 1971 Muhtırası ücret payının bir miktar düşmesine sebep olmuş; ancak kayıplar kısa süre içerisinde geri alınmış. Aynı durumu 1980 yılı için söylememiz ise pek mümkün değil. 1970’lerin ortalarında başlayan artış 1980’de tersine dönüyor ve darbenin etkisiyle ücretin katma değerden aldığı pay %38’lerden %20’lere kadar düşüyor. Darbe 1983 yılında kurulan ANAP hükümeti ile devam ettiriliyor.

ÜCRETLER

Reel ücret verilerinde de benzer bir durum söz konusu. 27 Mayıs’ın ücret değişimine neredeyse hiç etkisi yok. Ücret artışını düzene sokmuş ve 1960-1963 arası, imalat sanayi ücretleri ortalama %3 oranında artmış.

12 Mart ise ücretleri dondurmuş. 1971 yılındaki görece ufak ücret artışı 1972’de tersine çevrilmiş ve böylece 1971-1973 arası ücret artışı ortalama %0 düzeylerinde gerçekleşmiş.

1980 darbesi ise tam anlamıyla utançtır. Ücret artışı negatif yönlüdür. 1980-1983 yılları arasında ücretler ortalama %5.5 düşmüş ve kısa sürede işçi sınıfının 1974-1979 arası elde ettiği tüm kazanımlara el konmuştur. Turgut Özal ile devam ettirilen Evren Darbesi işçi sınıfına karşı yapılmıştır ve sınıfa karşı uygulanan terör ücretlere yansımıştır.

NOTLAR:

(1) Metinde kullanılan istatistiklerin tamamı TÜİK’ten alınmıştır.