Demirtaş: İlk adımı Kılıçdaroğlu attı, AKP tutuklanmamızı planladı

Demirtaş: İlk adımı Kılıçdaroğlu attı, AKP tutuklanmamızı planladı

Tutuklanan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bizi cezaevine götüren süreç üst düzey AKP’lilerin bir masa etrafında oturup saat saat, gün gün planladıkları bir organizasyondur” dedi

Demirtaş kendilerini cezaevine götüren sürecin üst düzey AKP’lilerce planlandığını ifade ederek, “1 Kasım’da HDP’nin bir kez daha barajı aşmasıyla, AKP’nin tek başına referandumsuz anayasa değişikliğini yapabilme çoğunluğunu elde etmesine imkân vermediğini gördüler. Bize yönelik tutuklama sürecinin siyasi kararı o zaman verildi” diye konuştu. 

Demirtaş, bütün bu siyasi tutuklama operasyonlarının ilk adımını atanın Kılıçdaroğlu’nun ‘Dokunulmazlık teklifi anayasaya aykırıdır, ama yine de evet oyu vereceğiz’ şeklindeki açıklaması olduğunu da söyledi.

Cumhuriyet gazetesinin 2 Aralık 2016 tarihinde HDP Meclis Grubu aracılığıyla Demirtaş’a ulaştırdığı sorular 1.5 ay sonra bugün yayımlanabildi.

’TUTUKLANMAMIZ AKP TARAFINDAN KARARLAŞTIRILDI’

‘Bizim tutuklanma sürecimiz, AKP tarafından çözüm süreci sonlandırıldıktan sonra kararlaştırıldı’ diyen Demirtaş şunları söyledi:

“Özellikle 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin siyasetteki dengeleri halkın lehine, egemen kliğin aleyhine değiştirebileceği ortaya çıkınca düğmeye basıldı.

Bir laf vardır, hani derler ya; “Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklarlardı” diye. İşte 7 Haziran’da oy vermenin çok şeyi değiştireceği görüldü ve doğrudan, alenen yasaklanamayacağı için dolaylı olarak, HDP’ye oy vermek yasaklandı. Fakat 1 Kasım seçimlerinde bunun da yeterince işe yaramadığı ve HDP’nin bir kez daha barajı aşmasıyla, AKP’nin tek başına referandumsuz anayasa değişikliğini yapabilme çoğunluğunu elde etmesine imkân vermediğini gördüler. Bize yönelik tutuklama sürecinin siyasi kararı o zaman verildi, ama sosyo-psikolojik atmosfer ile yasal kılıfların oluşturulması arayışlarına girildi.”

‘HALK KESİNLİKLE HAYIR DİYECEKTİR’

Demirtaş anayasa değişikliğine ilişkin olası bir referandum sürecinde HDP’nin tavrına ilişkin şunları söyledi: 

“AKP+MHP ittifakıyla sunulan teklif bir toplumsal sözleşme anlamında anayasa değişiklik önerisi değildir. İki parti arasında yapılmış “gizli” bir anlaşmanın anayasa kılıfına büründürülmüş bir halidir. Anayasayı partiler ya da liderler yapmaz; halk yapar, parlamento yasalaştırır. Bunun dışındaki her yol gayri meşrudur, kabul edilmezdir ve maalesef tehlikelidir. Rejim ve sistem değişikliğini aynı anda ve emrivakiyle oldu bittiyle yapmaya çalışan bir girişimdir. Cezaevi koşullarının yarattığı kısıtlamalar nedeniyle henüz parti yetkili kurulları ile sağlıklı bir görüş alışverişi yapamadım. Ama net olan kararımız şudur ki, TBMM’de de olası referandumda da tavrımız “hayır”dır. Şahsen ben TBMM’de milletvekillerinin durumun vahametini görerek 330 “evet” oyu vermeyeceğine inanıyorum. Ama eğer referanduma gidilirse halk kesinlikle “hayır” diyecektir. Bunun için etkili bir “hayır” kampanyası yürütülmelidir.

Yaşanan bombalı saldırılar hakkında da konuşan Demirtaş şu ifadeleri kullandı:

“Son zamanlarda ülkenin değişik yerlerinde yaşanan bombalama vb. saldırıları buradan büyük üzüntüyle takip ediyorum. Lanetlememek, kahrolmamak mümkün değil. Siyasetçinin işini ve görevini tam ve layıkıyla yapamamasının bedelini gencecik çocuklar ödüyorlar. Bu kahredici bir sorumluluk duygusu yüklüyor bizlerin omzuna. Ancak ülkeyi yönetenler bütün bu olanların temel siyasi sorumluluğunu almak yerine muhalefeti hedef göstererek sorumluluktan sıyrılamaz. Güvenliği de barışı da sağlama görevi şu anda iktidar partisinde ve hükümettedir. İnşallah bütün bu ölümlerin önüne geçilebilecek barış merkezli bir sağduyu giderek öne çıkar diye temenni ediyorum.”

‘AMA BENİMKİLER DE ÇOCUK İŞTE ÖZLÜYORLAR, ÖZLÜYORUM’

Çocukları sorulan Demirtaş “Benim çocuklarımın diğer mahpus çocuklarından bir farkı yok” diyerek şöyle devam ediyor:

“ Bütün çocuklar masumdur ve hiçbiri acıyı, üzülmeyi, anasız-babasız kalmayı hak etmiyor. Yaşamını yitiren bir polisin-askerin gözü yaşlı çocuklarından daha kıymetli değil benim çocuklarım. Onlara ve nicelerine, Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta öldürülen, ağlatılan çocuklardan daha değerli değil benim çocuklarım. Ama benimkiler de çocuk işte, özlüyorlar, özlüyorum.”