Damat Albayrak'tan Diyanet Başkanına: İşte AKP'nin önde gelenlerinin 'FETÖ' ilişkisi
"FETÖ' ile mücadele ediyoruz" diyen AKP/Saray rejimi, geçmişten beri adı Fethullah Gülen cemaati ile anılan birçok ismi önemli görevlerde tutmaya devam ediyor.
03-01-2018 11:25

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Halkla İlişkiler birimi, "AKP, 15 Temmuz'dan sonra da FETÖ'den kopamadı" başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda üniversitelere atanan rektörlerden, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya, Damat Albayrak'tan Diyanet başkanına kadar birçok detay var.
Sözcü'nün aktardığına göre; AKP’nin "FETÖ ile mücadelesi" hakkındaki rapor, “15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden AKP hükümeti, diğer taraftan geçmişten beri adı FETÖ'yle anılan birçok ismi önemli görevlerde tutmaya devam ediyor. Sadece bununla da kalınmıyor, yapılan atamalarda yine adları bir dönem FETÖ ile anılan kimi isimlerin oldukça kritik görevlere getirildiği de görülüyor. Buna karşın hayatları FETÖ ile mücadeleyle geçmiş kimi insanlar ise sırf muhalif kişiliklerinden dolayı FETÖ'cü yaftası vurularak gözaltına alınıyor hatta tutuklanıyorlar” ifadeleriyle başlıyor.
'CEMAATÇİ GAZETECİLER TANIK, CEMAATLE MÜCADELE EDENLER SANIK'
Raporda, Fethullah Gülen cemaatini öven kalemlerin günümüzde el üstünde tutulduğu, yine eskiden Fethullah Gülen cemaatini eleştiren gazetecilerin ise ‘FETÖ’cülükle’ suçlandığı tespiti yapılıyor.
Hakkında 'Fethullah Gülen’in sağkolu' denilen Hüseyin Gülerce’nin yandaş Star gazetesinde köşe yazarı, Fehmi Koru’nun ise 'FETÖ' ile Ankara arasında bir dönem arabulucu olarak görevlendirildiği belirtilen raporda şu tespitlerde bulunuldu: “Hüseyin Gülerce, Sözcü Gazetesi'ne FETÖ bağlantılı olduğu iddiasıyla açılan davada tanıklık yaptı. Böyle bir tutarsızlık darbe dönemlerinde dahi görülmedi. Gülerce bir dönem FETÖ'nün beyin takımında yer aldığı halde sırf pişmanlığını beyan etti diye bugüne kadar hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Cemaate bağlı gazetelerde yazan Murat Aksoy, Şahin Alpay gibi isimler tutuklanırken, yine cemaat gazetelerinde yazı yazan Erhan Afyoncu, Mazhar Bağlı gibi isimler de Erdoğan'ın emriyle rektör olarak atandı.”
'FETÖ’NÜN ONUR KONUĞU'
“15 Temmuz'dan sonra bile ne iktidar ne de yargı Fehmi Koru'nun FETÖ ilişkilerini sorgulamadı. Üstüne Fehmi Koru'nun muhalif Sözcü Gazetesi'nin sahibi Burak Akbay'a yönelik, hiçbir maddi delile dayanmayan 'FETÖ'cü olabilir' suçlaması ciddiye alınarak, Koru'nun beyanı Akbay'a açılan soruşturmaya gerekçe yapıldı. Gülen'in yemek masasının onur konuklarından Fehmi Koru'nun anılan ilişkileri sorgulanmaksızın, keyfi gayet yerinde olarak yazılarını sürdürüyor. AKP de sonra kalkıp FETÖ ile mücadele ettiğini iddia ediyor.”
Raporda; gazeteciden belediye başkanına, bürokrattan yüksek yargı mensubuna kadar birçok isim yer alıyor. İşte, raporda yer alan şekliyle o isimler ve haklarındaki iddialar:
NAGEHAN ALÇI, RASİM OZAN KÜTAHYALI, ERKAN TAN, MAHMUT ÖVÜR...
Cemaate ait bankaya para yatırdığı için tutuklanan insanların yanında, 'FETÖ'ye ait olan Bank Asya'dan düşük faizle kredi alarak kendilerine Boğaz'da yalı alan Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı çifti 15 Temmuz'dan sonra da ekranlarda konuşmaya devam etti.
“Sayın Fethullah Gülen siz olmadan burada eğlenemiyoruz, coşamıyoruz, kalbimiz buruk. Dönün artık. Özledik” diye övgüler yağdıran A Haber Sunucusu Erkan Tan ve Gülen'i ABD'de ziyaret eden Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür'ün de aralarında olduğu birçok yandaş gazeteci, 'FETÖ' ile mücadele eden insanlara yönelik 'FETÖ'cülük suçlamasında bulunabiliyorlar.
Onların ifadesine dahi başvurulmazken, Fethullah Gülen cemaati tehlikesine dikkat çeken “İmam'ın Ordusu” kitabının da yazarı Gazeteci Ahmet Şık, AKP güdümündeki yargı tarafından 'FETÖ'cülükle suçlanabildi.
AKP, 'FETÖ' ile gerçekten mücadele etmemektedir. AKP sözde mücadele adı altında adamına göre davranmaktadır. AKP'nin canını sıkan kişilere 'FETÖ' yaftası yapıştırılırken, geçmişte adları 'FETÖ' ile anılmış, 'FETÖ'ye övgüler dizmiş kimi isimler görmezden gelinmektedir. Hatta bunlardan bazıları 15 Temmuz'dan sonra önemli görevlere de atanmışlardır.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
Demokrat Parti Genel Başkanı olduğu günlerde Erdoğan'ı ve AKP'yi “Paçalarından yolsuzluk akıyor”, “Başbakan rantın babasını getirdi”, “Kendini padişah olarak görüyor” gibi açıklamalarla eleştiren Süleyman Soylu, bu sözlerini unutarak AKP'ye geçti.
Ancak Soylu'nun asla toz kondurmadığı bir yer vardı. O da 'FETÖ'! Soylu, sıra 'FETÖ'yü öve öve bitiremiyordu. Sadece bununla da kalmıyor, 'FETÖ'nün avukatıymış gibi 'FETÖ'yü eleştiren çevrelere karşı aslan kesiliyor, onları amansızca suçluyordu.
ENERJİ BAKANI BERAT ALBAYRAK
Damat Berat Albayrak da 'FETÖ'nün okullarında yetişenlerden birisi. Kendisi de bunu reddetmiyor. Bununla ilgili sorulan bir soruyu TBMM'de kürsüden "Evet, cemaatin okulunda. Ama burslu okumadım. 35 sene içerisinde cemaatin yüzlerce okulunda okuyan yüz binlerce, milyonlarca gencin bir tanesiyim. Ama öyle bir anne baba yetiştirdi ki beni, hiçbir zaman ama hiçbir zaman aklımı bir beşere kiraya vermedim. Elhamdülillah, öyle vermedim ki, beni o dediğiniz güruh iyi bilir kimin oğlu olduğumu, nasıl bir hayat yaşadığımı. Bu ülkede o okullarda okumuş FETÖ'cü olmayan yüz binlerce gencimiz var, aklını kiraya vermemiş insanlarımız var” diye cevaplamıştı.
Berat Albayrak haklı! 'FETÖ' okullarında okuyan herkes 'FETÖ'cü olacak diye bir şart yok. Ancak 'FETÖ' okullarında okuyan Berat Albayrak'a, Erdoğan tek laf etmezken ve Albayrak bakanlık koltuğunu korurken, Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay kesinlikle yalanladığı halde uzun yıllar FETÖ'nün içinde kalan Fehmi Koru'nun “Işık evlerinde kaldı” şeklindeki hiçbir somut delile dayanmayan iddiasından yola çıkılarak 'FETÖ'cü olmakla suçlandı. Hakkında açılan soruşturmaya bu temelsiz suçlama dayanak gösterildi.
AKP'Lİ ŞABAN DİŞLİ
15 Temmuz Darbe Girişimi'nin komuta heyeti olduğu söylenen “Yurtta Sulh Konseyi”nin üyesi olduğu iddia edilen ve hala tutuklu yargılanan Tümgeneral Mehmet Dişli'nin kardeşi Şaban Dişli, Erdoğan tarafından ekonomiden sorumlu başdanışmanlığına getirilmişti. Dişli, daha sonra bu görevinden istifa etse de 15 Temmuz'dan sonra yapılan bu atama kamuoyunda tepki çekmişti.
Kanunlar önünde suç şahsidir. Bundan dolayı tabii ki Şaban Dişli, ağabeyinin işlediği suçtan sorumlu tutulamaz. Ancak bu kural Erdoğan tarafından Dişli için işletilirken, binlerce tutuklu yakını için işletilmiyor. Mağdurlar devlet kapısında kendilerinin bizzat işlemediği bir suçtan dolayı iş bulamıyor ya da var olan işlerinden ediliyor.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ALİ ERBAŞ
Bütçeden en büyük payı alan kamu kurumlarının başında gelen Diyanet İşleri Başkanlığı'na yeni atanan Prof. Dr. Ali Erbaş, göreve geldiği ilk andan itibaren tartışmalara neden oldu. Erbaş'ın geçmişinde 'FETÖ'yle yolunun pek çok kereler kesiştiği hatta 'FETÖ'nün en önemli platformlarından biri olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformu'nun yönetim kurulu üyesi olduğu ortaya çıktı. 'FETÖ'nün Abant Toplantıları'nın da müdavimleri arasında yer alan Erbaş, 'FETÖ'nün yardım kuruluşu Kimse Yok mu Derneği'nin etkinliklerinde de görülüyordu. Ancak Erbaş'la ilgili bilgiler bunlardan ibaret değil. Erbaş'ın ayrıca 15 Temmuz'un kilit ismi firari Adil Öksüz'ün doktora tezinde de imzasının bulunduğu anlaşıldı. Erbaş ile birlikte Öksüz'ün heyetinde yer alan isimlerden biri de o dönem Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin Dekanı Prof. Dr. Suat Yıldırım'dı.
Fethullah Gülen sonrası cemaatin başına geçebilecek isimler arasında gösterilen Suat Yıldırım bugün firari. Jürideki diğer bir isim Prof. Dr. Davut Aydüz ise 15 Temmuz'un ardından tutuklandı. Şimdi cevabı merak edilen soru ise geçmişte böyle bir heyetin içinde yer alan ve pek çok 'FETÖ' etkinliğine katılan Erbaş'ın nasıl ve hangi kriterler dikkate alınarak Diyanet İşleri Başkanı olarak seçildiğidir.
ERDOĞAN'IN BAŞDANIŞMANI YAVUZ ATAR
Hâlâ YÖK üyesi ve AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başdanışmanı olan Prof. Yavuz Atar'ın da 'FETÖ'cü olduğu iddiası ortaya atılmıştı. Üstelik bu iddia bir dönem Gülen'in en yakınındaki isimlerden biri olan ancak yıllar önce örgütten ayrılarak önemli itir aflarda bulunan Nurettin Veren tarafından iktidar yandaşı TGRT'de ortaya atıldı. Atar'ın 'FETÖ'cü olduğunu iddia eden Nurettin Veren, Atar'ın 15 Temmuz'dan sonra da 'FETÖ'nün kontrolünde olduğunu iddia ettiği Kırgızistan'daki Manas Üniversitesi'ne gittiğini öne sürdü. Veren'in bu iddialarını avukatı aracılığıyla cevaplandıran Atar, 'FETÖ'yle ilgisi olmadığını, Manas Üniversitesi'ne 'FETÖ' aracılığı ile değil Türkiye ile Kırgizistan arasındaki ikili anlaşmalarla gittiğini öne sürdü. Atar haklı da olabilir ancak haklarında 'FETÖ'cü olduklarına dair hiçbir delil olmayan insanlar yargılanırken, söz konusu Erdoğan'a yakın bir isim olunca iddialar incelenmeye bile değer görülmedi.
TRT ESKİ GENEL MÜDÜRÜ İBRAHİM ŞAHİN
Hâlâ merkez valisi olarak görev yapan İbrahim Şahin, 2007 ve 2014 yılları arasında TRT Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde kurumu 'FETÖ'cülerle doldurmakla suçlanıyor. Döneminde 'FETÖ'nün medya organı Samanyolu TV'den çok sayıda kişi TRT'ye transfer edilerek önemli görevlere getirilmiş, yine adları 'FETÖ'yle özdeşleşmiş olan Ekrem Dumanlı, Hakan Şükür gibi isimler yüksek ücretlere TRT'de yorumcu yapılmıştı. Şahin tarafından geniş yetkilerle Genel Müdür Yardımcılığı'na getirilen Ahmet Koyuncu'nun 'FETÖ' üyeliğinden 8 yıl 1 ay hapis cezası almasına karşın ve yine 'FETÖ'den ihraç edilen Eski TRT Haber Dairesi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu'nun “TRT'de her şey genel müdürün emri ile olur. O emreder biz yaparız. Kendi başına inisiyatif yoktur” diyerek Şahin'i işaret etmesine karşın Şahin hakkında yeni soruşturma açılmaması soru işaretlerine neden oluyor.
REKTÖR MAZHAR BAĞLI
2016 Mart ayında Erdoğan tarafından atanan altı rektörden biri de Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Rektörlüğü'ne getirilen Prof. Dr. Mazhar Bağlı oldu. 25. Dönem AKP Şanlıurfa Milletvekili ve 2009 ile 2015 yılları arasında AKP MKYK üyesi de olan Bağlı da bir dönem 'FETÖ' ile arası gayet iyi isimlerdendi. 'FETÖ'nün yayın organı Zaman Gazetesi'nde yazılar yazan Bağlı, bu yazılarında Ergenekon soruşturmalarına destek çıkıyordu. 2013 yılında attığı bir tweette kızını 'FETÖ' okullarında okutmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Geçmişteki ilişkilerine karşı Bağlı da Erdoğan tarafından ödüllendirilen isimler arasında yerini aldı.
REKTÖR ERHAN AFYONCU
Askeri bir geçmişi olmadığı halde 15 Temmuz'un ardından kapatılan Harp Akademileri'nin yerine kurulan Milli Savunma Üniversitesi'nin başına getirilen Erhan Afyoncu, cemaate yakınlığıyla bilinen Bugün Gazetesi'nde 2008 ve 2014 yılları arasında tam altı yıl boyunca tarih yazıları yazmıştı. Afyoncu geçmişte de bir dönem Zaman Gazetesi'nde yazılar yazmıştı. Ancak bu Erdoğan tarafından rektörlüğe atanarak ödüllendirilmesine engel olmadı.
YSK BAŞKANI SADİ GÜVEN
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Nisan referandumundan sonra kanunda açıkça belirtilmesine karşın mühürsüz oyları geçersiz saymayarak büyük bir şaibeye neden olmuştu.
YSK Başkanı Sadi Güven'in adı 'FETÖ' üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan Adıyaman eski Cumhuriyet Başsavcısı Faruk Büyükkaramuklu'nun 16.11.2016 tarihinde mahkemede verdiği ifadesinde şöyle geçmişti: “2011 yaz kararnamesi ile Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandım. Hala YSK Başkanı olan Sadi Güven, Fethiye'de stajdan tanıdığım birisiydi. Kendisine Başsavcılık yapmak istediğimi söyledim. O da beni seven bir kişiydi o vesile ile Adıyaman Başsavcılığına atandım.”
Bu ifade tek başına Güven'in 'FETÖ' bağlantılı olduğu sonucunu çıkarmaz. Ancak Cumhuriyet Davası'nda yargılanan Güray Öz'e, hakkında 'FETÖ' soruşturması olan pideciyi niye aradığını soran yargının bu kadar kritik konumda olan birine de 'FETÖ'den yargılanan bir kişiye geçmişte neden referans olduğunu sorması gerekmez miydi? Pideciyi aramak araştırma konusu olurken, 'FETÖ'cü birini başsavcı olarak atamak neden araştırma konusu olmadı? Referandumdan sonra bazı medya organlarında çıkan Güven ve kimi YSK üyelerinin iktidar tarafından 'FETÖ'cülükle suçlanma korkusuyla mühürsüz oyları iptal ettirmedikleri iddiaları düşünüldüğünde bu soru da her zaman akılları kurcalayacaktır.
AKP'Lİ VEKİLLERİN PENSİLVANYA ZİYARETİ
Fethullah Gülen'i 2012'de ABD'nin Pensilvanya şehrindeki çiftliğinde ziyaret eden AKP heyetinde yer alan 12 milletvekilinden biri olan 23 ve 24. Dönem AKP Adana Milletvekili Fatoş Gürkan, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 'FETÖ' ile mücadele çerçevesinde el konulan 54 şirkete kayyum olarak atandı. AKP milletvekilleri bu ziyarette Gülen'e saygılarını sunmuşlar, sonra da hatıra fotoğrafı çektirmişlerdi.
Gülen'in ayağına kadar giden heyette yer alan Gürkan'ın el konulan 'FETÖ' şirketlerine kayyum olarak atanması AKP'nin 'FETÖ'yle olan mücadeledeki samimiyetsizliğinin örneklerinden sadece biridir.
ENGİN NOYAN
Engin Noyan, 'FETÖ'nün kapatılan kanalı Samanyolu TV'de yıllarca program yaptı, bu kanalda ünlendi. O günlerde, “Fethullah Hoca'yla gönül bağınız var mı?” sorularına “Hocaefendi'yi çok severim ve önemserim” diyordu. Bu ilişkilerine karşın Noyan, 15 Temmuz'dan aylar sonra devletin kanalı TRT Avaz'da program yapmaya başladı.
15 TEMMUZ ŞEHİTLER ANITI'NIN MERMERLERİ "FETÖ'CÜ ŞİRKETTEN" ALINDI
Erdoğan'ın talimatıyla yapımına başlanan 15 Temmuz Şehitler Anıtı'nın mermerinin 'FETÖ' soruşturmaları kapsamında tutuklanan Sami Çoban'ın şirketinden alındığı ortaya çıkmıştı. Sami Çoban'ın şirketlerine devletin, 15 Temmuz öncesi 33.5 milyon TL teşvik verdiği de anlaşılmıştı. Çoban, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) 1 Mart 2014 tarihinde düzenlediği genel kurul toplantısında Erdoğan'ın “tehdit edildiği” konuşmayı ayakta alkışlayan işadamları arasında yer alıyordu.
RAPORUN SONUÇ BÖLÜMÜ
“AKP-FETÖ işbirliği şekil değiştirerek sürüyor mu?” başlıklı sorulu bölüm ile sona eren 44 sayfalık raporda "Adını andığımız ve geçmişteki FETÖ bağlantılarını veya övgülerini hatırlatacağımız isimler mutlaka suçludur demiyoruz. Bu yargının işidir. Bizi AKP'den ayıran hukukun üstünlüğüne ve suçu kanıtlanana kadar her insanın suçsuz olduğuna olan inancımızdır. Ancak kamuoyu vicdanı yaralıdır ve şu soruların cevabının peşindedir" denildi.
İşte raporun sonuç bölümünde yer alan sorular:
-Ahmet Şık, Kadri Gürsel, diğer Cumhuriyet Yazarları ve 2011 yılında yargıdaki 'FETÖ'cü örgütlenmeye tepki göstererek Yargıtay'daki görevinden istifa eden Celal Çelik gibi insanlar 'FETÖ'cülükle suçlanırken, geçmişte 'FETÖ' bağlantıları net olan bazı insanlar neden korunup kollanmakta ve üstüne ödüllendirilmektedir?
– Yoksa AKP – 'FETÖ' işbirliği şekil değiştirerek sürmekte midir?
-AKP, kurumsal olarak bugün 'FETÖ'ye karşı görünse de adı hâlâ 'FETÖ' ile anılan isimlerden faydalanmaya devam ederek ileride şartların değişmesi halinde 'FETÖ' ile yeniden işbirliği için kapıyı aralık mı bırakmaktadır?
-İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerde AKP'nin ve Erdoğan'ın yaptığı U dönüşlerini düşündüğümüzde Erdoğan, 'FETÖ' konusunda ileride U dönüşü yapabilir mi?
– 'FETÖ' ile mücadelede kriterler nedir? “Kandırıldım, bilmiyordum” demek yeterli midir?
– Bank Asya'ya para yatırmak ya da Zaman Gazetesi abonesi olmak kimi insanların KHK ile ihraç edilmesine hatta tutuklanmasına gerekçe olurken, yıllarca 'FETÖ' ile ilişkide olan bazı insanlar için neden bu kriterler işletilmiyor?
– Korunup kollanan insanları diğerlerinden farklı kılan ne?
– Bir şekilde Erdoğan'a ulaşıp onu ikna etmeyi başaran ya da kendisinden fayda sağlanabileceği düşünülen 'FETÖ'cüler yargıdan ve yargılanmaktan muaf mı tutulmaktadır?
İLGİLİ HABERLER
Hayatı Yazıcı: 100 bin imza ile adaylık için yetki YSK'da olacak
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı açıklamalarda bulunuyor.
19-04-2018 18:31

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için uyum yasaları ile ilgili çalışmaları yürüten komisyon üyeleri ile bir araya geldi. AKP Genel Merkezi'nde yapılan ve yaklaşık 4 saat 15 dakika süren toplantıda uyum yasaları ile ilgili yapılacak çalışmalarla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir sunum yapıldı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, açıklamalarda bulunuyor.
"100 bin imza ile adaylık için yetki YSK'da olacak. Her seçmen sadece 1 aday için imza verecek. Hem Cumhurbaşkanlığı hem milletvekili adayı olamayacak.
AKP'li vekilden adaylara tavsiyeler: Güneş gözlüğü kullanmayın
AKP'li Aydın Ünal, aday adaylarına tavsiyelerde bulundu.
19-04-2018 18:07

Bir dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarını da yazan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, "Aday adaylarına tavsiyeler…" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Sosyal medyada "Ünal ironi mi yapıyor?" soruları gündeme geldi.
Ünal milletvekili aday adaylarına, "Varsa lüks araçlarınızı gözlerden kaçırın; halktan biri gibi görüneceğim diye hurda araçlara da binmeyin", "herkesin görebileceği yerlerde simit yemek sizi hedefe taşımada etkili olabilir." ve "ceketinizin sol cebine renkli mendil takmanızı isteyenler olacaktır, takmayın. Güneş gözlüğü iticidir, kullanmayın." şeklinde önerilerde bulundu.
Ünal'ın yazısı şöyle:
- İlk olarak siyasete neden girdiğinizi anlaşılır bir şekilde izah edin. Vatan, millet, hizmet gibi hamasi kavramlara hiç başvurmayın. Siyasete girmeyi siz talep etmediniz, sizi ittiler. “Ben aslında siyasete girmeyecektim ama halk istiyor” diyebilirsiniz. “Yeni sistemde artık nitelikli siyasetçilere ihtiyaç var” ya da “siyaset bize ihtiyaç duydu” gerekçelerini de kullanabilirsiniz. “Genel Başkan istedi, çok ısrar etti, kıramadım” şeklindeki gerekçe daha vurucu bir etki oluşturabilir.
- Siyasette “görünür” olmak hayati derecede önemlidir. Bir ortama girdiğinizde ilk olarak objektiflerin açısını hesaplayın. Objektiflerin odaklandığı biri varsa, onun sol omuz arkasında konumlanın. En öne geçmek için önünüze geleni çiğneyebilir, omuz vurarak saf dışı bırakabilir, önünüzdekini tutup kenara atabilirsiniz. Protokol koltuklarını gözünüze kestirin ve vinç gelse kaldıramayacak gibi oturun.
- Siyasette her zaman “görünür” olmak da iyi değildir. Eğer kavga, dövüş, mücadele, risk varsa kimseye hissettirmeden ortadan kaybolun. Böyle zamanlarda önlerde olup yüzünüzü eskitmeyin. Kavganın sonunda zafer varsa herkesi kenara iteleyip muzaffer komutan edasıyla en öne geçin.
- Aday adaylığı bir unvan değildir. Ne olur isminizin altında “aday adayı” yazan parti logolu kartvizitler bastırmayın.
- Partilerin kurumsal kimlikleri vardır. Kafanıza göre slogan belirlemeyin, afiş, broşür bastırmayın. Siyasi maceranızı başlamadan bitirmeyin.
- Lider gibi konuşmaya, onun gibi giyinmeye, onun gibi görünmeye kalkışmayın. O lider. Lider’in koltuğuna göz dikmiş gibi hırslı da davranmayın, Biraz kendiniz olun.
- Varsa lüks araçlarınızı gözlerden kaçırın; halktan biri gibi görüneceğim diye hurda araçlara da binmeyin, hoş karşılanmaz.
- Sevmiyor ya da hayatınızda hiç tatmamış olabilirsiniz ama herkesin görebileceği yerlerde simit yemek sizi hedefe taşımada etkili olabilir.
- Giyiminize azami dikkat edin. Ceketinizin sol cebine renkli mendil takmanızı isteyenler olacaktır, takmayın. Güneş gözlüğü iticidir, kullanmayın. Milletvekili rozetine benzeyen çok rozet var, bir tane edinin ve takın. Beyaz çorap giymeyin. Şu düdük gibi gösteren kısa paçalı pantolonlardan kaçının. Uzun burunlu ayakkabı modası da geçti. Kıyafetinizin renklerini aday olacağınız partiye göre ayarlarsınız.
- Siz artık aday adayısınız. Yani sıradan bir insan değilsiniz. Yürüyüşünüze, tavır ve davranışlarınıza çok dikkat edin. Herkes sizi izliyormuş gibi davranın. Mütevazı olun ama tepeden bakın. Genellikle ortamlara girerken tevazu işe yaramaz. Salonlara, toplantılara girerken bakan tevazu ile davransa kimlik sorarlar. Ama siz şık kıyafetinizle, dik, kararlı, kendinizden emin yürüyüşünüzle, aday adayı olarak herkesin önünü ilikleyip sizi selamlamasını sağlayabilirsiniz. Bir eliniz cebinizde, kibirle, “naber dostum” dediğinizde tüm kapıları açabilirsiniz.
- Aday adaylığıyla birlikte konuşmalar yapmaya, nutuklar irad etmeye başlayacaksınız. Riskli konulardan özenle kaçının. Mümkün olduğu kadar anlamsız cümleler kurun. Çok uzun ve noktanın kullanılmadığı cümleler işinizi görecektir. Cümlenin başındaki konuyla sonundaki konu alakasız olursa dinleyenin kafası karışır ki bu da işinize gelir. Sizin için konuşmalarda önemli olan içerik değil tonlamadır. En basit mevzuyu gittikçe yükselen bir ses tonuyla anlatabilirseniz, ne kadar anlamsız olursa olsun çılgınca alkış alabilirsiniz. “Küreselleşme”, “Global”, “interaktif”, “ekolojik” “radikal”, “stratejik” gibi moda kavramları sıkça kullanın. El hareketlerinizle konuşmanızın uyumlu olması çok önemli değil. İlgili ilgisiz yumruğunuzu kürsüye vurun. Aday olacağınız partiye göre şairler belirleyip mısraları yerli yersiz konuşmanıza serpiştirin.
- Sosyal medyadaki her mecrada bir hesap açın. Aman ha siyasi konulara girmeyin. Önemli gün ve haftalar için mesajlar yayınlayın. Tıp Bayramı’nda, İzcilik Haftası’nda, Dünya Gümrük Günü’nde, Dünya Su Günü’nde, Kalp Haftası’nda, Müzeler Haftası’nda, Dünya Sigara İçmeme Günü’nde ve bilumum önemli günlerde yanlış anlamalara mahal vermeyecek, suya sabuna dokunmayacak mesajlar atın. Bolca çiçek, böcek fotosu kullanın. Genel başkanınızın ve kritik mevkilerdeki parti büyüklerinizin sosyal medya mesajlarını rt’lemeyi, fav’lamayı, layk’lamayı aman ihmal etmeyin.
- Sosyal medyada, sizi halkla iç içeymiş gibi gösteren bolca fotoğraf yayınlayın. Samimi gibi görünün. Seçilinceye kadar halkın her türlü nazına, niyazına tahammül edin.
- Sizi aday adaylığından adaylığa taşıyacak mekanizmaları doğru tespit edin. Yanlış mevki ve isimlere yatırım yapmayın. Yükselmek istiyorsanız, her basamakta ağırlıklarınızı geride bırakın. Bazı durumlarda yolu yola çıktıklarınızla yürürseniz hep arkada kalırsınız; yolda bulduklarınıza sarılın ve yükseldikçe eskilerini satıp yenilerine yapışın.
- “Seni aday yapacağım” “ya da listenin iyi yerine yazacağım” diyen dolandırıcılar musallat olacaktır, aman para kaptırmayın.
- Aday olamazsanız ya da olur da seçilemezseniz “Başkan beni bakan olarak değerlendirecek” deyin. Bu sizi 3-4 ay idare eder.
'24 Haziran için el ele'
Türkiye İşçi Partisi Kurucu Meclisi baskın erken seçime karşı açıklama yaptı.
19-04-2018 16:22

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Kurucu Meclisi, 'Cumhur İttfakı'nın ortağı Devlet Bahçeli'nin 'erken seçim' çıkışının ardından, dün AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan jet hızıyla gelen baskın erken seçime dair bir açıklama yaptı.
'Emeğin iktidarını kuracağız' diyerek yakın zamanda kuruluşunu ilan eden TİP yaptığı açıklamada ilerici, emekten yana yurttaşlara ve tüm sol kamuoyuna seslendi. Erdoğan'ın iktidarını korumak için her türlü hileye ve düzenbalığa başvuracağını belirten TİP Kurucu Meclisi'nin, tüm emekçileri ivedilikle ve hep birlikte mücadeleye çağırdığı açıklaması şöyle:
İlerici, emekten yana yurttaşlarımıza; sol kamuoyuna sesleniyoruz.
İktidarını korumak için her türlü hileye, düzenbazlığa başvurmayı mübah sayan Saray’daki zat bu defa da seçimleri bir baskınla gerçekleştirmeye çalışıyor.
Ekonomide, dış politikada, ülke yönetiminde gittikçe sıkışan Saray, bir “panik seçimiyle” nefes almaya, yönetememe krizini aşıp iktidarını ayakta tutacak gücü elde etmeye niyetleniyor.
Halka karşı suç işledikçe korkan, korktukça daha fazla baskı kuran, zalimliğe başvuran bir iktidarla karşı karşıyayız.
Türkiye’nin sol yüzü, aydınlık yüzü, emekçileri, gençleri, kadınları bu döngüyü bozacak güce ve iradeye sahiptir.
Gelin, kendi içimizdeki tartışmaları, haklı-haksız kavgaları bu kez bir tarafa bırakalım.
Çağrımız ülkemizin tüm emekçilerine, ilerici yurttaşlarımıza, sol parti ve kurumlaradır.
Gelin, 24 Haziran’da halka baskın yapmaya hazırlanan Saray’ın karşısına alınterimizle, emeğimizle sapasağlam bir duvar kuralım. Geçmiş hesapları, kaygıları, endişeleri bir yana bırakıp, el ele verip imeceyle şu işi halledelim.
Başarabiliriz!
Türkiye İşçi Partisi’nin kurulması için bir araya gelen bizler, yüzü sola dönmüş tüm yurttaşlarımıza, dostlarımıza, kurum ve kuruluşlara çağrıda bulunuyoruz.
Halkı seçeneksiz, halkı programsız, halkı savunmasız bırakmayalım.
Bunun için gelin hep birlikte ve ivedilikle:
- Sandıkları korumak için, seçim güvenliği için seferber olalım. 16 Nisan referandumunda yaptığımızı, daha iyiye taşıyalım.
- Eşitlikten, özgürlükten, kardeşlikten, barıştan, bağımsızlıktan, adaletten yana ilkelerde buluşup, halkın programını oluşturalım.
- Halkın cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarını hep birlikte, herkesin katılımına açık şekilde belirleyelim.
- Bu işleri el birliğiyle yapmak için halkın meclislerini kuralım.
Sadece 24 Haziran günü için değil, seçimlerin ertesinde de mücadeleyi sırtlanacak, Saray Rejimi’nin hilelerine ve yolsuzluklarına geçit vermeyecek, ülkemizin kurtuluşu uğruna uzun soluklu bir çabayı örgütleyecek direnci yaratalım.
Bizler, elimizdeki tüm imkanları, tüm olanakları, tüm gücümüzü, enerjimizi ve yaratıcılığımızı bu çalışma için sarf etmeye hazırız. Fedakarlıksa fedakarlık, emekse emek…
AKP’nin hakkından gelelim, oyununu bozalım ki güzel ülkemizin, Türkiye’nin önü açılsın, emekçinin yüzü gülsün.
Türkiye İşçi Partisi Kurucu Meclisi
Kılıçdaroğlu 'Cumhurbaşkanlığına aday mısınız?' sorusuna yanıt verdi
Kemal Kılıçdaroğlu, Sabiha Gökçen Havalimanı'nda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
19-04-2018 15:53

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, baskın seçim kararının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kemal Kılıçdaroğlu önümüzdeki günlerde parti meclisini toplayarak Cumhurbaşkanı adaylarını belirleyeceklerini ifade etti.
'HAZİRAN'DA ÜLKEYE BARIŞ VE HUZUR GELECEK'
"Erken seçim kararı alındı. Cumhurbaşkanlığı'na aday olacak mısınız?" şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu, "Haziranda seçimleri gerçekleştireceğiz. Haziran güzel bir ay. Haziran aydınlık bir ay. Karanlığın az; ama aydınlığın en fazla olduğu ay.Haziran ayında ağaçlar çiçeğe durur. Haziran ayı aynı zamanda kirazların bol olduğu bir aydır. Hepinize iyi haziranlar diliyorum. Haziranın bir başka özelliği haziran iyilerin galip geldiği; ama kötülerin yenildiği bir aydır. Biz haziranı böyle görüyoruz. Hepimiz haziran için mücadele edeceğiz. Bu ülkeye demokrasiyi, huzuru, kardeşliği ve barışı getirmek için. Bu ülkenin gerilimden büyük acılar çektiğini hepimiz biliyoruz. Herkes evinde televizyon izlemekten bile neredeyse korkuyor. Ama haziranda söz veriyorum bu ülkeye huzur, barış gelecek; ağaçlar gerçek anlamda çiçek açacak. Ve hepimiz huzur içinde evimizde oturacağız. Demokrasiyi getireceğiz; cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız. Beni adaylığıma gelince bizim partimizin bir özelliği vardır. Cumhurbaşkanlığı adaylarını ben değil, parti meclisimiz, yetkili organlarımız belirlerler. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde parti meclisimizi toplayacağız adayımızı da böylece belirlemiş olacağız" diyerek yanıt verdi.
İTTİFAK AÇIKLAMASI: "KİM TEK ADAM REJİMİNE KARŞIYSA..."
"İttifak yapacak mısınız?" sorusunu ise Kemal Kılıçdaroğlu, "Diğer parti liderleriyle görüşeceğiz ve o çerçevede bir karar alacağız. Şunu açık ve net söyleyeyim; kim demokrasiden yanaysa, kim tek adam rejimine karşıysa, kim Türkiye'de demokrasi, huzur olsun, insanlar düşüncelerini özgürce ifade etsinler diyorlarsa herkesi haziran ayında bekliyoruz. Güzel bir Cumhuriyet için" diye yanıtladı.
TGS: Tek sesli seçim ortamına karşı teyakkuzdayız
Türkiye Gazeteciler Sendikası, 24 Haziran baskın seçimlerine dair açıklama yaptı.
19-04-2018 15:29

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 24 Haziran 2018'de yapılması açıklanan baskın erken seçime ilişkin açıklama yaptı. Medya kuruluşlarının görevini rahatça yapabilmesi için ne gerekiyorsa yapılacağını söyleyen TGS açıklamada, "Sendikası olarak mesleğini hakkıyla yapmaya çalışan meslektaşlarımıza yönelik baskılara karşı koyacak, hukuki imkânlarımızı seferber edeceğiz. Türkiye tek sese, tek renge sığmaz" ifadelerine yer verdi.
TGS tarafından yapılan açıklama şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, erken seçim çağrısı yapan Devlet Bahçeli ile görüşmesinin ardından 3 Kasım 2019’da yapılması gereken seçimin 24 Haziran 2018’e alındığını açıkladı. Baskın seçim kararı ile Türkiye demokrasisi bir yara daha aldı. İki aydan az bir zamanda adayların belirlenmesi ve imzaların toplanmasındaki zorluk, propoganda süresinin kısalığı, uyum yasalarının henüz çıkmamış olması, OHÂL koşulları gibi sorunlar baş göstermiştir. Halkın seçme ve seçilme hakkı engellenmek istenmiştir.
Seçimler yaklaştıkça gazeteciler üzerindeki baskıların artması, medyanın tek elde toplanması yalnızca basın özgürlüğü açısından değil, aynı zamanda demokrasi açısından büyük bir endişe kaynağıdır. Demokrasinin tam anlamıyla icra edilmesi için özgür bir seçim sürecinin ve özgür bir medya ortamının varlığı olmazsa olmazdır. Yurttaşların seçimlerde tercihlerini özgürce yapabilmesi için adaylar ve ülkedeki duruma ilişkin doğru bilgi ve yorumları rahatça alabiliyor olması gerekir. Bu süreçte halkın haber hakkı için mesleğini layığıyla yapmaya çalışanlara yönelik her türlü baskı seçimlerin eşitlik ilkesini ihlâl demektir. Tam da bu süreçte Doğan Medya’nın el değiştirmiş olması endişeleri daha da arttırmaktadır.
Tüm bu olumsuz koşullara rağmen toplumun gözü kulağı olması gereken medya kuruluşlarımızın görevini rahatça yapabilmesi için ne gerekiyorsa yapacağız. Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak mesleğini hakkıyla yapmaya çalışan meslektaşlarımıza yönelik baskılara karşı koyacak, hukuki imkânlarımızı seferber edeceğiz. Türkiye tek sese, tek renge sığmaz.
HDP’li Baydemir ve Irmak’ın vekillikleri düşürüldü
HDP Urfa vekili Osman Baydemir ve HDP Hakkari vekili Selma Irmak'ın milletvekilliği düşürüldü.
19-04-2018 15:13

HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve HDP Hakkari Milletvekili Selma Irmak'ın milletvekilliği düşürüldü.
Konuyla ilgili BBC Türkçe'ye açıklama yapan Baydemir, "Tam tersine aldıkları bu karardan onur duyuyorum, iftihar ediyorum. Bu karar gösteriyor ki onlar dikatörlüğü savunuyor, bu karar gösteriyor ki AKP faşizmi savunuyor, birlikte yaşamın bütün köprülerini ortadan kaldırıyor" dedi.
"AKP'nin böyle bir kararla parlamenterliğimizi gasp etmesi onun barıştan, demokrasi ve özgürlükten ne kadar korktuğunun göstergesidir" diye konuşan Baydemir, "Şu an itibariyle dokulmazlığım da kaldırıldı. Hakkımdaki bütün fezlekeler ceza ile sonuçlanırsa 300 yılı aşkın hapis cezası isteniyor. Bunun adına da AKP demokrasisi deniyor. Hiç kimse unutmasın bir gün kendilerinn çıkarmış olduğu yaslarla yargılanacaklar." ifadelerini kullandı.