Cinayetin görüntüleri: İşçileri ölüme göndermişler
Aydın’da işçilerin amirlerinin gözleri önünde ölüme gönderilmesine ilişkin güvenlik kamerası kayıtları ortaya çıktı. Söz konusu amir ve sorumlular hakkında aradan geçen zamanda dava bile açılmadı.
02-04-2018 09:29

Aydın Kuşadası’nda 2013 yılında 3, 2015’te 2 işçi onarım için girdikleri kanalizasyonda zehirlenerek öldü. Yetkililere dava açılmadı. Ölen Hasan Fıstıkçı’nın emirlere aykırı rögara girdiği, arkadaşını da peşinden sürükleyip ölümüne yol açtığı yönünde rapor tutuldu. Gerçek, olay anlarına ait güvenlik kamerası görüntüleriyle ortaya çıktı. Görüntülerde, amirlerin bilgisi dâhilinde ve gözleri önünde rögara giren işçilerin ölüleri çıkarılıyor.
İHMALLER ZİNCİRİ: ELDİVEN VE MASKE YOK
Hürriyet’ten İsmail Saymaz’ın haberine göre, 6 Temmuz 2013’te Kuşadası arıtma tesisinde arıza çıktı. Veysel Turgut, Osman Sarı ve Uğur Apaydın onarım için girdikleri rögarda hayatlarını kaybetti. İşçilere ekipman, eğitim, gaz maskesi ve oksijen tüpü verilmediği saptandı. 2 yıl sonra, 5 Ağustos 2015’te bir kanalizasyonda tıkanma üzerine harekete geçen ASKİ Ekip Amiri Hasan Fıstıkçı ve arkadaşları onarım için Atatürk Bulvarı’ndaki vana odasına geldi. İki yıl önceki faciada son anda kurtarılan Fıstıkçı, rögara girdi. Ardından Türkay Yağcıoğlu’dan gelmesini istedi. Nefes alamayan 2 işçi dışarıya çıktı. Fıstıkçı, amirlerinin oturduğu çay bahçesine gitti. Zehirlenmemek için ayran ve su içti. Yağcıoğlu, ASKİ Tesis ve İşletmeler Şefi Mesut Semerci’nin geldiğini belirterek, şunları söyledi:
“Hadi acele edin’ dedi. Üsteleyince Fıstıkçı aşağıya indi. Ben de indim. Eldiven ve maske yoktu. ‘Kötü oluyorum, çıkalım’ dedim. Hasan abi öksürme ve kusar gibi sesler çıkardı. Arkadaşlarım beni çekti. Hasan abi suya düşmüş. Semerci panik oldu. ‘İçeriye girin ve çıkarın’ dedi. İsmail Davas inmeye mecbur kaldı. Elleriyle ‘Ne yapayım’ dercesine inmek zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra İsmail’den de haber alınamaz oldu.”
GÖRÜNTÜLER AMİRİ YALANLADI
Semerci ise Fıstıkçı’ya “Sakın girmeyin” diye uyardığını ileri sürerek, “Rögara neden, nasıl ve ne zaman girdiklerin görmedim. Ne ben ne de başkası rögara girmeleri talimatını verdik” dedi. Aydın Belediyesi Fıstıkçı’nın hem kendisinin, hem de Davas’ın ölümüne yol açtığına hükmetti. Kuşadası Başsavcılığı, bir kişinin şüpheli sıfatıyla ifadesini alırken, Semerci tanık yapıldı. Fıstıkçı Ailesi tazminat davası açtı. ASKİ, öldüğü gün Fıstıkçı’ya tebliğ edildiği ileri sürülen bir evrakın fotokopisini mahkemeye sundu. Evrakta rögara girilirken maske kullanılacağı, gaz ölçümü yapılacağı kaydediliyor. Mahkeme, sahte olabileceği gerekçesiyle evrakın aslını istedi.
GÖZ GÖRE GÖRE ÖLÜME GÖNDERMİŞLER
Görüntülerde; Fıstıkçı ve Yağcıoğlu rögara inmeden önce Semerci, Şef Sadık Çağlayan Gürdal, Müdür Ziya Ilık’ın çevrede olduğu görülüyor. 2 işçi, amirlerin bilgisi dâhilinde rögara giriyor. Şef gibi davranan Serkan Ataş nezaret ediyor. Fıstıkçı’nın zehirlendiği anlaşıldıktan sonra Semerci, Davas’tan kuyuya girmesini istiyor. Davas iki eliyle kuyuyu gösterip itiraz ediyor. İtiraz sonuç vermeyince Semerci’nin gözleri önünde giriyor.
Görüntüye rağmen Semerci tanık sayılırken; Fıstıkçı, ölümü üzerine kuyuya sokulan Davas’ın hayatını kaybetmesinden sorumlu tutuluyor. Avukat Doğukan Algan, “Tedbir almayan yetkililer sorumluluğu ölen iki işçiye yıkmak istiyor” dedi. İki kazaya ilişkin bugüne dek dava açılmadı.
İLGİLİ HABERLER
Dev Yapı-İş'ten dayanışma konseri: Şantiyelerden 1 Mayıs'a
1 Mayıs öncesinde iş cinayetlerine, taşeron çalışmaya, işçi sağlığı ve iş güvencesinden yoksun uzun saatlerle çalıştırılmaya karşı bir etkinlik düzenlendi.
22-04-2018 19:58

İleri Haber
Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası'nın (Dev Yapı-İş) "Sömürüye ve İş Cinayetlerine Karşı Şantiyelerden 1 Mayıs Alanlarına" çağrısıyla 1 Mayıs Mahallesi'nde bir dayanışma konseri gerçekleştirildi.
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Başkanı Erkan Baş, Devrimci Parti Genel Başkanı Musa Piroğlu ve HDP İstanbul İl Yönetimi temsilcilerinin de katılımıyla gerçekleşen etkinlik, Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut'un yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.
İş cinayetlerine, taşeron çalışmaya, işçi sağlığı ve iş güvencesinden yoksun uzun saatlerle çalıştırılmaya karşı örgütlenilmesi gerekliliği üzerine vurgu yapılan etkinlik Bandista, Koma Çiya ve Grup Munzur'un sahne almasının ardından sona erdi.
Mahir Kılıç: Talebimiz maddiyat değil, biz işlerimiz için buradayız
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işten çıkardığı Mahir Kılıç, 160 gündür açlık grevi yapıyor.
21-04-2018 13:00
Necdet Berkay Sağol / @BerkaySagol
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZENERJİ firmasında çalışırken, açtıkları kadro davası nedeniyle işten çıkarılan 258 işçiden biri olan ve 160 gündür açlık grevinde olan Mahir Kılıç ve Konak Direnişçileri İleri Haber'e açıklamalarda bulundu.
Sendikanın ve belediyenin yaptığı görüşmeler sonucu en ufak olumlu bir adım atılmadığını vurgulayan Kılıç, "2 gün önce DİSK Genel-İş Başkanı Remzi Çalışkan, DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Taner Şanlı ve DİSK Ege Bölge Başkanı Memiş Sarı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyla bir görüşme yaptılar. Görüşme neticesinde en ufak olumlu bir adım atılmadı. Sadece söyledikleri şey şu Mahir'in kıdemini ödeyelim herkes yoluna dediler. Biz de talebimizin sadece maddiyat olmadığını, işlerimiz için burada olduğumuzu kendilerine ilettik. Herhangi bir olum adım olana kadar alanda olacağız" dedi.
'KADRO DAVASI AÇTIĞIMIZ İÇİN İŞSİZ KALDIK'
10 ay önce işten çıkarılan diğer bir Konak Direnişçisi Barış Kaya, "İzmir Büyükşehir Belediyesi bürokrasisiyle ve Belediye Başkanının kişisel tercihiyle işten çıkarıldık. Tercih dememizin sebebi ise biz güvencesiz çalışıyorduk ve kadro davası açtık. Mahkemeler bizi haklı buldu ve bir arkadaşımızı davasını Yargıtay onayladı. Onaylandıktan sonrada bu karar bütün işçiler için emsal teşkil etti." dedi.
'BELEDİYE İŞÇİLERİ TEHDİT ETTİ'
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin işçileri tehdit ettiğini belirten Kaya, "1500'e yakın kadro davası açan işçiden 250'ye yakın işçileri işten attı ve geri kalanını da 'davalarınızı geri çekmezseniz sizi de işten atacağız' diyerek tehdit etti. Bunu yaparken de sendikayı kullandılar ve bir çok insan 20'li 30'lu gruplar şeklinde işten atıldı." dedi.
'TOPLU SÖZLEŞME YASALARIN ÜSTÜNDEDİR'
12 senedir belediyede engelli kadrosunda çalıştığını söyleyen Kaya, "Hiç bir disiplin soruşturmam vs. cezam yoktu. Belediyenin bizi işten çıkarması için belli toplu sözleşme kuralları var. Belediyenin altında imzası olduğu toplu sözleşme normalde yasalarında üzerindedir mahkemeler böyle kabul eder. Sözleşmeye göre işçiyi işten çıkarmanın yolu 'yüz kızartıcı suç' işlemesi gerekmektedir. Ama bunların hiç biri yok." dedi.
'GEREKÇE VERECEK İŞ YOK'
İş yasasına göre işçiyi işten çıkarmadan1.5 ay önce haber verilmesi gerekir diyen Kaya, "Verecek iş olmamasını gerekçe göstererek bu kurala uymadan bizi çağırıp direk aynı gün işten çıkardılar. Belediye verecek iş yok diyerek kendini yalanlıyor." ifadelerini kullandı.
'SIRF YASAL HAKKIMIZI ARADIK DİYE İŞTEN ATILDIK'
CHP'li Belediyesin 'hak, hukuk, adalet' diyorsun ama bunların hiç birini tanımıyorsun diyen Kaya, "biz hak aramışız, hukuka gitmişiz, adalet var ortada ama belediye diyor ki ben bunların hiç birini tanımam. Bize Genel-İş Başkanının aktardığı bilgiye göre, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı 'attığım işçiyi geri almam. Hukuk yoluyla da dönse yine almam. Kötü niyet tazminatı öder yine işe almam. Benim işten attığım işçiyi de hiç bir belediye işe alamaz' demiş. Yani diyor ki ben ne diyorsam o olur, yasayı tanımam. Bunun adı küçük diktatörlüktür. Bir insanın bunları göre göre yapması kötülüktür. Biz 6 aydır bu kötülüğe karşı mücadele ediyoruz. Sendikamız bu süreçte maalesef patronun yanında yer almaya karar verdi ve bizi yalnız bıraktı." dedi.
'UYGUN KADRO BULUNAMADI'
25 sene emek verdiğim bir yerde sudan bir sebepten atıldım diyen bir başka Konak Direnişçisi Seval Gündüz, "beni de 10 ay önce uygun kadro yok, verim alamıyoruz diyerek sudan bir sebeple işten çıkarttılar. 25 sene emek verdiğim bir yerde bu sebeple atılmak çok üzücü. Ben kadro davasını 2004 yılında açmıştım ve Yargıtay'da da davayı kazanmama rağmen işten atıldım. 6 aydır burada direniyoruz. Koskoca bir kışı Konak Meydanı'nda geçirdik. Haksız yere işimizden olduk. Tek bir isteğimiz var biz 6 arkadaş buradayız işimizi bize geri versinler."
'İLK ÇIKARILAN İŞÇİLERDEN BİRİ BENİM'
14 Haziran tarihinde işten ilk çıkarılan işçilerden biri olduğunu belirten bir diğer Konak Direnişçisi Salih Akdeniz, "sabahtan şirkete çağırıp hiç bir toplu sözleşme kuralına uymadan direk iş hadlinizi fesih ediyoruz deyip beni işten çıkardılar. Bizi işten çıkartmalarının tek sebebi kadro davası açmamız" dedi.
'RESMEN KANDIRILDIK'
Davadan vazgeçtiğimiz halde işe alınmadık diyen Akdeniz, "açtığımız kadro davasından vazgeçersek tekrar iş başı yapacaksınız dediler bizde davamızdan vazgeçtik. Kadro davasından vazgeçtikten 2 gün sonra bizi sendikaya çağırdılar ve 'Aziz Kocaoğlu sizi de istemiyor' dediler. Biz kadro davası açtık sonra davadan da vazgeçtik ve resmen kandırıldık, ihanete uğradık" dedi.
'HERHALDE BİR 6 AY DAHA DEVAM EDECEĞİZ'
Kılıçdaroğlu'nun 'adalet yürüyüşüne' başladığı gün bizi işten çıkardılar diyen Akdeniz, "sesimi burada eylem yaparak duyurmaya karar verdim. Geldim bende alana bu arkadaşların yanına oturayım sesimi böyle duyurayım istedim. O gün bugündür yaklaşık 6 aydır eylemdeyiz. Herhalde bu gidişle bir 6 daha bekleyeceğiz. İşimizi alana kadarda direnişe devam edeceğiz" dedi.
'NÖROLOJİK PROBLEMLERİM BAŞLADI, BÜTÜN DEĞERLERİM SINIRDA'
Açlık grevinin 150. gününde sol bacağını hissetmediğini belirten Kılıç bacağını hissetmeme durumunun devam ettiğini belirtti. Kılıç, "Şu anda bütün değerlerim sınırda. Hekimlerimiz yakından ilgileniyorlar. Onlara da ayrıca çok teşekkür ediyorum. Açlık grevinin 160. günündeyim sağlık problemlerinin olması gayet normal ayrıca nörolojik problemlerim başladı. Kan değerlerimde bazı sıkıntılar var. Ama dediğim gibi ben her şeyi göz alarak çıktım. Kesinlikle işlerimizi geri alana kadar geri adım atma gibi bir düşüncem asla olmadı, olmayacakta." dedi.
'TÜM SINIFI İLGİLENDİREN BİR DİRENİŞ'
Haklı olan biziz, haklı olduğumuzdan dolayı almış olduğumuz bir güç var diyen Kılıç, "yavaşta olsa bir kamuoyu oluşturduk. İnsanlar artık burada sadece bir kişi direniyor diye bakmıyorlar. Bu artık bütün sınıfı ilgilendiren bir mesele haline geldi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının İzmir halkına yaklaşımı ortadadır. Her halükarda hükümetin bir kopyasıdır." ifadelerini kullandı.
'CHP HALKA NE ANLATACAK'
CHP Genel Merkezi'ne de seslenmek istiyorum diyen Kılıç, "önümüzdeki günlerde seçim hazırlıkları var. Halka ne anlatacaklar ben bunu çok merak ediyorum. Başkanlığa karşıyız deme gibi bir şansları olamaz çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanlıkla yönetiliyor. Savaş çığırtkanlığı yapan bir anlayış var.
'3 MEVSİMDİR BURADAYIZ'
Bu sadece Mahir Kılıç direnişi değildir diyen Kılıç, "258 kişi işten çıkarıldı. Bu bütün hepsini ilgilendiren bir direniştir. Haklı olan biziz haklı olduğumuz içinde buradayız, alandayız. Hemen hemen 3 mevsim geride kaldı 4. mevsimi bekliyoruz. Biz İzmir Konak Meydanı'nda yeri geldi yağmurda ıslandık, yeri geldi soğukta birbirimize sarılarak ısındık ama hiç bir şekilde geri adım atmadık.
'DİRENİŞİN İKİ AYAĞI VAR'
İki arkadaş sendikacılarımızın gözüne batıyoruz, diğer arkadaşlarda belediye başkanının gözüne batıyor diyen Kılıç, "Biz atılan işçiler olarak DİSK Genel-İş üyesi işçileriz. Hem İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin hem de Genel-İş sendikasının önünde eylem yapıyoruz. Çünkü bu konunun sorumluları bunlardır." dedi.
'YAŞAMIYORUZ, YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ'
Geçimimizi sağlamıyoruz, sağlamaya çalışıyoruz diyen Kılıç, "yan yana direndiğim arkadaşlarım kiramı ödüyorlar. Elektrik ve su faturalarımı ödüyorlar. Dışarıdan duyarlı insanlar var güçleri doğrultusunda yardımcı oluyorlar. Yaşamıyoruz, yaşamaya çalışıyoruz diyelim. Ne olursa olsun bu direniş kazanımla sonuçlanana kadar, biz işlerimize dönene kadar bu direnişimiz devam edecek." ifadelerini kullandı.
İntihar eden inşaat işçisinin cebinden borç ihtarı çıktı
Denizli'de intihar eden inşaat işçisinin cebinde borç ihtarnamesi bulundu.
20-04-2018 10:28

Denizli'nin Pamukkale ilçesinde, inşaatlarda sıvacılık yapan 43 yaşındaki Süleyman Kart, iğde ağacına asılı halde bulundu. Kart’ın cebinden borç ihtarı çıktı.
Dün saat 13.00 sıralarında Pamukkale'nin Gökpınar baraj göleti yakınlarından geçen vatandaşlar, ağaca asılı halde bir kişiyi görünce, polise ve sağlık ekibine bildirdi. Olay yerine gelen sağlık ekibi, ağaçta asılı olan kişinin öldüğünü belirledi. Polis ise ölen kişinin Süleyman Kart olduğunu tespit etti. Savcının olay yerinde yaptığı inceleme sonrası, Süleyman Kart’ın cesedi otopsi için Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Adli Tıp morguna kaldırıldı. İğde ağacına kendini iple asarak intihar ettiği ve inşaatlarda sıvacılık yaptığı belirtilen Süleyman Kart’ın cebinden, borç ödeme ihtarnamesinin çıktığı öğrenildi. Polisin olayla ilgili soruşturması sürüyor. (DHA)
Valilikten sansürlü 1 Mayıs şartları: Pankartsız gel, AKP’yi anma, Kürtçe yasak!
Valilik izin verdiği 1 Mayıs kutlamaları için akıl almaz şartlar koştu, çok sayıda slogan ve pankarta sansür uyguladı.
20-04-2018 08:08

Foto: Arşiv
Ankara’da yapılacak olan 1 Mayıs kutlamalarında taşınacak pankartlardan atılacak sloganlara kadar Ankara Valiliği’nden yasak geldi.
Başkent’teki 1 Mayıs kutlamaları geçen yıl Kolej Meydanı’nda gerçekleştirilmiş, ancak Mart ayında Kolej Meydanı eylem yapılacak alanlar arasından çıkarılmıştı. Bu nedenle başkentteki 1 Mayıs kutlamalarının Kolej Meydanı’nda yapılmasına izin verilmedi.
1 Mayıs tertip komitesinde DİSK, KESK, TMMOB, TTB ile Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası yer alıyor. Toplantılardan ikisine katılan Türk-İş, tertip komitesinde yok. Ancak Ankara’daki kutlamalara Türk-İş’e bağlı bazı sendikaların katılacağı öğrenildi. Kolej Meydanı kabul edilmeyince Tertip Komitesi Tandoğan Meydanı için başvuru yaptı. Başvuruya valilik tarafından izin verildi.
ANKARA VALİLİĞİ’NDEN SANSÜRLÜ 1 MAYIS İZNİ
1 Mayıs günü Hipodrom’da toplanacak olan gruplar buradan Tandoğan Meydanı’na yürüyecek. Ancak taşınacak pankartlar ile atılacak sloganların büyük bir bölümüne Ankara Valiliği tarafından izin verilmedi. Geçen yıl da arama noktasında bazı pankartların alana girişine polis tarafından izin verilmemiş, pankartlar toplanmıştı.
‘TECAVÜZ’ KELİMESİ KULLANILAMAZ
Tertip Komitesi’nde yer alan DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, “İçerisinde AKP geçen sloganlara, pankartlara itiraz ediliyor. AKP’yi eleştiren, AKP’nin politikalarına tepki gösteren slogan ve pankartlar kabul edilmiyor. ‘İş cinayetlerine” tepki gösteren pankartlara, içerisinde ‘tecavüz’, ‘isyan’ geçen pankartlarda güçlük çıkarıldı. Ancak görüşüyoruz. ‘Tecavüze karşı isyan’. Buna bile itiraz ediliyor. Bu pankarta neden karşı çıkılıyor?” dedi.
‘İŞ CİNAYETLERİ PANKARTINI KALDIRMAYACAĞIZ’
Görgün, sloganların bir kısmının yeniden düzenlendiğini, bir bölümünde ise ısrar ettiklerini söyledi. Valiliğe düzenlenmiş haliyle yeniden başvuru yaptıklarını belirten Görgün, “Ancak ‘iş cinayetlerinin hesabını soracağız’ gibi kaldırılması istenilen pankartları kaldırmayacağız” dedi.
KÜRTÇE 1 MAYIS DEMEK BİLE YASAK!
DİSK’e bağlı Dev Maden-Sen’den alınan bilgiye göre ise valilik, Kürtçe sloganların “anlaşılmadığını” savunarak çıkarılmasını istedi. Vaililik, başvuruda yer alan “temel sloganlar” bölümündeki bazı slogan ve afişlerin “anlamının anlaşılmadığını” öne sürdü. Sakıncalı bulunan sloganlar içinde Kürtçe olanların hepsi yasaklandı. “Yaşasın 1 Mayıs” anlamına gelen “Biji Yek Gulan”, “İş, barış özgürlük” anlamına gelen “Ked, asiti, azadi”, “Yaşasın halkların kardeşliği” anlamana gelen “Biji bretiya gelen”, “Kadın, yaşam, özgürlük” anlamına gelen “Jin, jiyanj, azadi” sloganları yasaklandı.
TÜRKÇE AÇIKLAMA DAYATMASI
Cumhuriyet’in haberine göre yeni başvuruda Kürtçe sloganların karşısına parantez içinde Türkçe karşılıkları da yazıldı. Valilik siyasi partileri hedef alan slogan ve pankartların da olmamasını istedi. Tertip Komitesi de yeni başvurusunda parti ismi yerine “hükümet”, “iktidar” ifadelerine yer verdi.
‘İŞÇİ KATİLLERİ YARGILANSIN’ SLOGANINA İTİRAZ
Valilikten “işçi katilleri yargılansın” sloganına da itiraz geldi. Teptip Komitesi, “iş cinayetlerinde” sorumluların kasten adam öldürmekten yargılandıklarına dikkat çekerek, “bunu mu yazmayacağız, bu mudur suç” diyerek yeni başvurusuna da pankart ve sloganı aynen koydu.
‘TAŞERONA HAYIR’ PANKARTININ BİLE ÇIKARILMASI İSTENDİ
Çıkarılması istenilen “Taşerona hayır” pankart ve sloganı da yeni başvuruda aynen yer aldı. Valiliğin çıkarılmasını istediği ancak Tertip Komitesi’nin ısrar ederek, başvuruya aynen koyduğu slogan ve pankartlardan bazıları şöyle: “İşçi, memur, gençlik alanlarda birleştik. Nükleere hayır. İktidar politikalarına, iş cinayetlerine hayır. İş cinayetlerinin sorumluları yargılansın. İşçi katilleri yargılansın.”
Valilikten 1 Mayıs yasağı
Valilik, sendika ve meslek odalarının 1 Mayıs’ta yapmayı planladığı yürüyüşe izin vermedi.
18-04-2018 16:09

Ankara Valiliği, Ankara Tabip Odası, TMMOB, DİSK, Genel İş Sendikası, Eğitim Sen ve Türk İş’in 1 Mayıs’ta Kızılay’dan Tandoğan Meydanı’na gerçekleştirmek istediği yürüyüşe izin vermedi.
Yürüyüşün düzenleme komitesi üyeleri arasında bulunan Türk İş temsilcisi Halil İbrahim Alpoğlu’nun komiteden imzasını çekmesini gerekçe gösteren Valilik, öte yandan, “Bildirilen sloganlar ile ‘İşçiler, Emekçiler, Kadınlar… Tüm Halkımız’ başlıklı metinde ve ‘Basın Metni’ başlıklı bildiride mevzuata aykırılık görülmüştür” bahanesini sundu.
Ankara Valiliği, düzenleme kurulunda yer alan katılımcı kuruluşların, yürüyüşe izin verildiği takdirde kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunacaklarını savundu.
'OPERASYONLARI AŞAĞILAYACAK NİTELİKTE'
Sendika ve meslek odalarının kendilerine ilettiği evrakları inceleyen Ankara Valiliği, bildirilen sloganlar arasında kamu barışını bozabilecek nitelikte sloganlar olduğunu ileri sürdü.
Yürüyüşte atılacak sloganların devletin kurum ve organları ile siyasi partileri hedef alacağının iddia edildiği “ret” yazısında, “Sunulan evraklar incelendiğinde, Devletimiz tarafından yapılan askeri operasyonları aşağılayıcı nitelikte slogan ve afişlerin bulunduğu tespit edilmiştir” denildi.
'AFİŞLERİN ANLAMI ANLAŞILMIYOR'
Ankara Valiliği, bildirim metninde yer alan bazı slogan ve afişlerin ise anlamının anlaşılmadığını iddia etti. 1 Mayıs’la ilgili olmayan pankart, afiş, levha ve broşürlerin yürüyüşte kullanılacağını ileri süren ve Ankara Valisi Erkan Topaca imzasını taşıyan ret yazısında şunlara değinildi:
“Belirtilen nedenlerle, bahse konu toplantı ve gösteri yürüyüşü ile ilgili olarak verilen bildirimdeki hususların tekrar gözden geçirilmesi ve düzenleme kurulu üyelerinden birisinin ayrılması dolayısıyla düzenleme kurulu ve bildirimin yenilenmesi hususunda bilgi ve gereğini rica ederim.”
Ankara Valiliği'nin sakıncalı bulduğu sloganlar şöyle:
'Yemekte çıkan peynirleri şantiyedeki köpekler bile yemiyor'
Yalçınlar Grup'a ait Batı Mahal projesinde çalışan işçiler, kaldıkları alanın koşullarının iyileştirilmesini, gerekli iş güvenliği tedbirlerinin alınmasını ve ücretlerine zam yapılmasını talep etti. İşçiler yemekte çıkan peynirleri şantiyedeki köpeklerin bile yemediğini belirterek tepki gösterdi.
17-04-2018 16:37

İleri Haber
Büyükçekmece’deki Yalçınlar Grup firmasına ait Batı Mahal projesinde çalışan inşaat işçileri yaşadıkları sorunlara karşı DİSK’e bağlı Dev-Yapı İş sendikasında örgütlendi. Kötü çalışma koşulları ve düşük ücretlerden şikayet eden işçiler patronun, sendikanın görüşme talebini 2 aydır “yoğunum” diyerek geçiştirdiğini, yalnızca sendikanın avukatıyla şirketin avukatının görüştüğünü söyledi.
İşçiler, sendikaya üye olduktan sonra şantiyede mobbinge maruz kaldıklarını da anlattı.
Şantiyede konteynırlardan oluşan “kamp alanı” dedikleri yerde kalan işçiler yaşadıkları alanın iyileştirilmesini talep ediyor.
‘PEYNİRLERİ KÖPEKLER BİLE YEMİYOR’
İşçilerin anlatımına göre, 250-300 kişilik kampta yalnızca 9 duş ve 5 tuvalet bulunuyor. 6 aydır değiştirilmeyen kırık camlardan, temizliği ile bakımı yapılmayan tuvaletlerden ve tuvaletle banyoların pis sularının koğuşlara 2 metre mesafeye akıtılmasından şikâyet eden işçiler; kaldıkları kamp alanının koşullarının iyileştirilmesini istiyor.
Çoğu işçinin yemekler yüzünden mide yanması gibi şikâyetler yaşadığını belirten işçiler, yemekte çıkan peynirleri şantiyedeki köpeklerin bile yemediğini söyledi. Yemek kalitesinin yükseltilmesi için 160 imza topladıklarını anlatan işçiler, imzalardan sonra yemek şirketinin çağrılıp görüşme yapıldığını ancak bundan sonra da bir düzelme olmadığını, ayrıca şantiyede bir kantin bile olmadığını belirttiler.
İŞ GÜVENLİĞİ YOK
İşçiler en çok da şantiyede gerekli güvenlik önlemlerinin alınmamasından şikâyetçiler. İş Güvenliği Uzmanı olan Halil İbrahim Dudu’nun, kullanım belgesi olmayan operatörler manitu denilen iş makinesini kullandığında ’Bir kaza olursa belgesi olan işçi kullandı deriz” dediğini aktaran işçiler, “Sürekli uyarmamıza rağmen hiçbir şey yapılmıyor” dedi. İşçiler, şantiye şefi Ali Aslan’ın da belgesiz operatörlerin iş makinesi kullandığından haberi olduğunun ancak buna göz yumduğunun altını çizdi. İşçiler ayrıca şantiyede baretsiz ve kemersiz çalışmanın artık olağan bir durum haline geldiğini belirtti. Üstelik şu an kullanılması yasak olan eski tip iskelelerde çalıştıklarını vurgulayan işçiler, sürekli uyarılarına rağmen değişen bir şey olmadığını ifade ettiler.
Tedbirsizlikler sonucu şantiyede parmağı kesilen, iskeleden düşen işçilerin olduğunu aktaran işçiler, “Önlem alınması için birilerinin ölmesi mi gerekiyor?” dedi.
‘PATRON YANLISI BU DÜZENİN NASIL İŞLEDİĞİ ORTADA’
Sendikaya üye olduktan sonra şantiyede mobbinge maruz kaldıklarını kaydeden işçiler, önceden şantiyede acil işler için bekletilen pikabın kaldırıldığını söylediler.
Tutanaklar tutulup imzaların toplanmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen sonuç alamadıklarını söyleyen işçiler, en son Alo 170 hattını aradıklarını, ancak 2 ay olmasına rağmen kimsenin gelmediğini söyledi. 2 aydır teftiş kurulunun gelmediğini ancak patrona hemen haber gittiğini belirten işçiler, şikayetten 2 gün sonra işçilere sünger ve nevresim verildiğini, şantiyede bariyer çekilmesi gibi bazı göstermelik önlemlerin alındığını söylediler. İşçiler bu duruma “Patron yanlısı bu düzenin nasıl işlediği ortada. Devletin kurumunu arayıp şikâyet ediyoruz, hemen patrona haber veriyor” dedi.
Yaptıkları villaların milyon liralara satıldığını aktaran işçiler, buna rağmen patronun kendilerine 100 lira zammı bile çok gördüğünü, gerekli önlemleri almak için harcama yapmak istemediğini belirtti. Kaldıkları alanın koşullarının iyileştirilmesini, gerekli iş güvenliği tedbirlerinin alınmasını ve ücretlerine zam istediklerini söyleyen işçiler, bu isteklerinin son derece insani olduğunu ve talepleri için bundan sonra da mücadele edeceklerini vurguladılar.