Besteci Can Aksel Akın ile gericiler tarafından Madımak'ta 37 kişinin yakılarak katledilmesinin ardından Aziz Nesin'in yazmış olduğu Sivas Acısı şiirinin sözlerinin yer aldığı yeni senfonisi üzerine konuştuk.
Senfonisini Aziz Nesin'e adayan Akın, bunun sebebini " Madımak olayı Türkiye halkının yaşadığı en trajik bir olaylardan biriydi. Aziz Nesin'in de hem kişisel olarak yaşadığı en trajik olay hem de sanıyorum algılaması da pek kolay olmayan bir olay" olarak açıklıyor.
Senfoninizi bize biraz anlatır mısınız?
Senfoni fikri aslında çok uzun zamandan beri gerçekleştirmek istediğim bir eserdi. Senfoninin birden çok bölümden oluşması gerekiyor ve tıpkı bir romancının çalışması gibi senfoninin yaratılması da bir besteci için çok uzun ve kapsamlı bir sürece işaret ediyor. O yüzden günümüzdeki yaşantının yoğunluğu bize ne yazık ki 19.yy ya da 20.yy'ın başında olduğu gibi nitelikli zaman vermiyor. Bu sebeple günümüzde senfoni yazımı sayısal ve niteliksel olarak daha düşük. Ancak bir yandan da toplumlara dayatılan popüler müzik kültürü, toplumun kendisini entelektüel olarak değerlendirilen klasik müziğin kendini geliştirmesine bir engel olarak ortaya çıkıyor. Ne yazık ki klasik müziğin bizler için konser salonlarında canla başla takip edilen TV'deki 80'lerde değerli Hikmet Şimşek hocamızın yaptığı gibi bir pazar konseri heyecanını ya da bir radyodan dinlenilen konser heyecanının günümüzde yaşanmadığı bir gerçek. Ancak toplumda bunun yerine koyulan da sadece popüler kültürün içersinde ifade edilen müzikler. Bu ne yazık ki toplumun entelektüel olarak gelişmesinin ve aydınlanmasının önüne geçmiş oluyor. Biliyorsunuz bütün dünyada klasik müzik aydınlanma fikri olarak ortaya çıkmıştır zaten. Fransız devrimini sonucu olarak klasik müzik gelişmiştir ve bu dönemde halka yönelik ilk konserler yapılmaya başlanılmıştır. Bu durumun farklı ülkelerde farklı yaklaşımları söz konusu. Avusturya'da örneğin saraya ek bütçe getirmesi için konserler halka açılmıştır. Halka açılmasından kasıt günümüzde fabrikalarda çalışan ya da emekçi halk olarak anlaşılması sanıyorum biraz yanlış olacak. Buradan anlaşılan halk o dönemdeki burjuvazidir. O dönemdeki emekçi halk da aslında bu konserlerin parçasıydı ancak halk kültürüyle alakalı olarak tüm toplumda halkın belirli bir çalgıyı çalması söz konusuydu ve burjuvazinin yanında çalışan halk toplulukları aynı zamanda burjuvazi için bir orkestra kurarak da bu aydınlanma kültürünün bir parçası olmuşlardır. Ben bütün bunların devamı olarak görüyorum aslında kendi senfonimi. Mozart, Beethoven'la başlayan daha sonra Brahms'la yeni bir seviyeye ulaşan ve Gustav Mahler ile devam eden senfoni geleneğinin devamı olarak görüyorum bestelemiş olduğum korolu senfoniyi.
Neden Aziz Nesin? Neden Sivas Acısı?
Türkiye'deki müziğin de toplumdan ayrı olmadığını düşündüğüm için Türkiye halkının çok değerli bir yazarını, Aziz Nesin'i bu senfoniye süje olarak seçtim. Bu aslında tamamen kişisel bir tercih, Aziz Nesin ile olan kişisel bağlantımı bu esere yansıtma olanağı buldum. Sivas Acısı şiirini seçmemin nedeni ise Aziz Nesin'in hayatındaki farklı bölümleri konu almak istedim. Aziz Nesin'in biliyorsunuz ölmeden önce sanıyorum hayatının en büyük trajedisi bu. Eseri seçmemin sebebi Aziz Nesin'in hayat kronolojisinden yola çıkarak aslında bu şiiri seçtim ama tabi ki Madımak olayı Türkiye halkının yaşadığı en trajik bir olaylardan biriydi. Aziz Nesin'in de hem kişisel olarak yaşadığı en trajik olay hem de sanıyorum algılaması da pek kolay olmayan bir olay. Aziz Nesin Sivas Acısı şiirinde karşı tarafı suçlamayan bir dil kullanıyor ve karanlığa gömüldüklerini düşünüyor. Aslına baktığımız zaman Aziz Nesin'in toplumun aydınlanması için yaptığı onca şeyden sonra; kurduğu onca vakıftan, mal varlığını ve bütün enerjisini bu aydınlama için harcamasından, maddi imkanı olmayan yoksul çocuklara bir fırsat tanımayı seçmesinden, çok rahat bir hayat yaşayabilecekken kendini bu vakfa adamasına kadar bütün bunların üzerine çok düşünülmesi gereken konular olduğunu düşünüyorum. Sadece Türkiye'deki aydınlar tarafından değil tüm toplum tarafından düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Senfoninizin prömiyeri Ankara TRT Stüdyosunda gerçekleştirildi ve TRT3 radyosundan aynı anda canlı yayınlandı. İnsanların tepkileri nasıl oldu?
İzleyici sayısı bakımından küçük bir salon olmasına rağmen baştan sona büyük bir sessizlik ve büyük bir konsantrasyonla eser icra edildi. Duygusal yoğunluk eserin son notasına kadar devam etti. Birinci bölüm ağır bir bölümdür, ikinci bölüm tempolu bir bölümdür ve üçüncü bölüm ise bir ağıt temposunda olan ve baştan sona tek bir eksende giden bir bölüm olarak ifade edilebilir. Üçüncü bölümde en başından beri biriktirilen enerji bir yöne doğru yöneliyor ve daha sonra eserin gidiş anı ile birlikte duygusal yoğunluğun çözüldüğünü görebiliyoruz. Bu bağlamda seslendirilişin eserin anlaşılması bakımından özellikle başarılı olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle Saygun Filarmoni Korosu da genç ve yeni kurulmuş bir koro olmasına rağmen çok üstün bir performans sergiledi. Koro şefleri Çiğdem Aytepe ve Atilla Çağdaş Değer her kelimenin özel ifade edilmesine önem göstererek bütün bir koronun tek bir duyguyu ifade etmesini sağladı. Biliyorsunuz tek sesli müzik icra edilmesi son derece zordur. Sahnedeki bütün yorumcuların tek bir hedefe kilitlenmesi söz konusuydu. Bu bakımdan eser daha üst seviyeye çıkarılabildi. Bu sebeple eserin tüm yorumcularını da tebrik etmek istiyorum bu anlamlı ilk seslendirilişte. Aziz Nesin'in Sivas Acısı tüm dünyaya aktarılma imkanı buldu. Aziz Nesin Türkiye'de önemli bir toplumsallığa ulaşmıştı dolayısıyla bu eserinde Türkiye'de aynı toplumsallığa ulaşması güzel olacaktır.
Yeni bir senfoni besteleme düşünceniz var mı?
Sadece Türkiye ile ilgili düşünmemek lazım ama senfoni olarak söylemek istediğim yeni müzikal sözlerim var.
Yine bir şiir üzerinden bir senfoni olur mu? Bunu yapmadan söylemek çok zor. Çünkü her eserin gerektirdiği belirli zorunluluklar var. Yani esere dışarıdan müdahale yaparak yeni bir form verilmesine karşıyım ben o zaten eserin doğal yapısıdır. Ama Türkiye toplumunun sözle verilen mesajlara yatkınlığı olduğu gerçeği de var. Tıpkı İtalya'da opera ya da Latin Amerika'daki canlı orkestra müziğinin varlığı gibi Türkiye'de de belirli bir müzik geleneği var.
Şu anda devam eden başka çalışmalarınız var mı?
Halihazırda provaları devam eden bir modern dans gösterisi var eserin ismi Frida. Ve Meksika'lı ünlü ressam Frida Kahlo'nun hayatını anlatıyor dans gösterisi. Eser 16 Nisan'da Ankara'da seslendirilecek.
Sivas Acısı
Ben tanırım
Bu bulut bizim oranın bulutu
Hemşeriyiz ne de olsa
Benim için kalkmış ta Sivas'tan gelmiş
Yurdumun bulutu
Başımın üstünde yeri var
Ben bilirim
Bu rüzgâr bizim oranın rüzgârı
Hemşerimiz ne de olsa
Benim için kopup gelmiş yayladan
Yurdumun rüzgârı
Kurutsun diye akan kanlarımı
Ben anlarım
Bu acı bizim ora işi hançer acısı
Bir ülkedeniz ne de olsa
Aynı dili konuşsak da
Anlamayız birbirimizi
Hançerin nakışı
Tanıdım acısından Sivas işi
Ben duyarım duyumsarım
Bizim oranın sızısı bu
Binip kara bir buluta Sıvas ilinden
Sıvas rüzgârında uçup gelmiş
Helallik dilemeye
Ey yüreğimin onmaz acıları
Ey beynimin dinmez sancıları
Suç ne bende ne de sende
Suç seni karanlıklara gömenlerde
Ne de olsa yurttaşımsın
Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne
Bilmelisin bir yerin var can evimde