Babalarının sevmediği çocuklar…

Babalarının sevmediği çocuklar…

Bilinmeyen; çift karakterlilik hastalığı bulunan, psikolojik olarak “kusurlu” bir ana karakter ve onun toplumla kurduğu bağı anlatan özel bir roman. 2. baskısını Ocak 2018’de İthaki Yayınları’ndan yapan Bilinmeyen, Yılmaz Şener’in de ilk romanı.

Normal olmayı çok önemsediğimizden olsa gerek, deliliği reddederiz. Çünkü delilik normalin dışındadır, delilik ötekidir. Ondandır ki içinde yaşadığımız toplumda ‘’deliliğe övgü’’ pek makul karşılanmaz.

Bununla birlikte ideal toplum anlayışımız çoğunlukla birbirini besleyen steril ilişkilerden ve insanlardan oluşuyor. Normallik kaygımız biraz da buradan besleniyor olabilir. Bu sebeple belki en büyük zararı toplum içinde hayatlarını idame ettirmeye çabalayan psikolojik açıdan hasta insanlar görüyor. Toplumsal bilinçlenmenin, farkındalığı doğru orantılı olarak arttırdığı aşikarken şizofreniden, çift karakterliliğe psikolojik açıdan her hasta insanın toplum tarafından deli etiketi yemesi ise an meselesidir.

Bilinmeyen; çift karakterlilik hastalığı bulunan, psikolojik olarak “kusurlu” bir ana karakter ve onun toplumla kurduğu bağı anlatan özel bir roman.  2. baskısını Ocak 2018’de İthaki Yayınları’ndan yapan Bilinmeyen, Yılmaz Şener’in de ilk romanı. Şener, 1982 doğumlu genç bir kalem. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okumuş. Halen Sabitfikir dergisinde yazıları yayımlanıyor.

Bilinmeyen,  çift zamanlı bir roman. Geçmiş ve şimdi birlikte ele alınıyor. Biraz geçmişten, biraz şimdiden bahsederek ilerliyor sayfalar. Bu açıdan okuru hep uyanık tutarken, anlatım da diri kılıyor.

Geçmişi anlatan kısımlarda takma adı Avcı olan yaşlı bir adam ve ana karakterimiz Yalçın varken, şimdiki zamanda Yalçın, Feryal, Altan ve diğerleri var.

Roman sırtında çuvalla karanlık bir sokakta tedirgin adımlar atan ana karakterimiz Yalçın’la başlıyor. Yalçın, ailesiyle arası kötü olduğundan yıllar önce evini terk etmiş genç bir adam. Büyük şehirde bir emlakçının yanında çalışmaya başlıyor. Çalışkan, güler yüzlü ve  emektar bir çalışan. İşini de seviyor. Tek sorun aylardır alamadığı maaşı…

Cimri ve dolandırıcı patronu;  Yalçın’ı, konu komşuyu ve pek tabi müşterilerini dolandırıp kaçınca olanlar oluyor. Yalçın’ın etrafı bir anda işsizlik, parasızlık, evsizlik çemberiyle sarılıyor. Ev kirasını ödeyemediği için ev sahibinin oğlundan yediği dayak yetmezmiş gibi bir de patronunun dolandırdığı müşteriler hıncını ondan alıyor.

Alamadığı maaşlarının peşine düşmeye karar veren Yalçın, zor da olsa patronunun kaldığı yeri buluyor. Karşısında dikilmek daha doğrusu vermediği maaşları ‘’rica etmek’’ üzere yola koyuluyor. Sonra ortalık toz duman oluyor.

 Yeniden başlıyor Yalçın.

Yeni bir ofis açıyor, yeni insanlarla tanışıyor, hayatını yeniden kurmaya girişiyor. Sonra kendisinin yanında çalışacak bir emlak danışmanı ararken Feryal çıkıp geliyor. Yalçın, Feryal’i görür görmez  ondan hoşlanıyor. Sonra aşk, sonra evlilik.

Mutlu son mu diyeceksiniz? Yok değil…

Avcı, kendinden pek bahsetmiyor ama Yalçın’ı çok iyi tanıyor. Bilgece cümleleri peş peşe sıralarken kendinden de epey emin, uzaklara bakıyor. Sahi gecenin bir vaktinde ve her yedi yılda bir Yalçın’ı nerde olursa olsun bulan bu Avcı da kim?

Avcı’yı tanımak için okura küçük ipuçları da veriyor yazar… Bir gün Avcı’nın kaldığı binada büyük bir yangın çıkıyor. Avcı’ya çok güvenen ve onun kendilerini kurtarabileceğini sanan arkadaşları yanan bina içinde beklerken Avcı düşünüyor…

‘’İnsanın karakteri meydanın boşluğuyla belli eder kendini; ne kadar genişse o kadar zalim, ne kadar darsa o kadar korkak olur. Ben de anlaşıldığı üzere, dar bir alanda geniş bir korku içindeydim’’ diyor Avcı.  Ve o gün sadece Avcı kurtuluyor yangından...

Çok güvendiğimiz insanlar aslında çokta güvenilir değillerse belki de bugüne kadar geniş bir alanda volta attıklarındandır? Evet evet Avcı, o ana kadar geniş alanda volta atanlardan…

***

Bir romanın yapı unsurları olarak kabul edebileceğimiz etkenler; olay, kişi, zaman ve mekandır.

Bilinmeyen, güçlü bir olay örgüsü, tanıtılmış ve detaylandırılmış karakterleri ve nokta atışı zamanıyla okura büyük açıklık sağlıyor.

Bu zincirde tek zayıf halka olarak mekan unsuru ele alınabilir. Kendine daha geniş yer tutmasını umduğumuz mekanlar detaylı tasvir edilmemiş kitapta. Romanda geçen mekanlar sıradan, alelade ve sanki çıplak bir sütun gibi utangaç bakıyorlar okuyucuya.

Bilinmeyen’in en önemli özelliği ana karakterin içi dünyasını, arzularını, düşüncelerini ve gelgitlerini anlatımı kuşkusuz. Yalçın’ın Çift karakterlilik hastalığı ve onun boşlukları, zaafları, dengesizliği içine çekecek okuru… Yazarın psikolojik bir hastalığı ana karakteri özelinde anlatması ve hastalık belirtilerini de roman akışına uyumlu şekilde yansıtması muazzam. Yazar bu konuda özel bir emek verdiğini de hissettiriyor okuyucuya.

Bununla birlikte bir roman için hem gerçekliğin hem de düş gücünün ürünüdür denilebilir. Bilinmeyen, bu tanıma tamamen uyuyor. Tam gerçekliğin soğuk ve sarsıcı etkisini üzerinizden atamamışken, bir düş çıkıyor, peşine takılıp gidiyorsunuz.

Nihayetinde yazar uzatmıyor, düşlerinizi bir güzel savuruyor.

‘’Babam öyle biriydi. Sanki doğmamış, Kasım ayında yağmıştı. Topuklarında kurak topraklar gibi çatlaklar vardı. Her mevsim değişen bir insandı. O yüzden kışı hiç sevmezdim. Babamın ölmesini beklerdim hep. Çünkü onu biraz olsun sevmem için özlemem gerekli diye düşünürdüm. Şimdi düşünüyorum da, evet, onu özlemişim ama sevip sevmediğimden emin değilim. İnsanın babasını sevmemesi konusunda emin olmaması diğer her şeye yansıyor. Bu yüzden sevdiğini düşündüğüm her şeyde biraz kararsızlık yaşadım, oysa sevgide kararsızlık olmaz; ya seversin, ya sevmezsin.’’

Kökeni çocukluğa dayanan psikolojik bir hastalık, sevmeyen bir baba, sevilmeyi bilmeden büyüyen bir Yalçın…

Kitabın sonlarına gelince tüm bunların yazılı olduğu Yalçın’ın mavi defteri gözünüzün önünde canlanacaktır muhakkak. Roman, Elias Canetti’nin Körleşme’sinden bir cümlelik bir alıntıyla başlıyor. Aynı alıntıyla bitirmek yerinde olacaktır.

‘’Kişinin en yakını, yine kendisidir.’’


KÜNYE: Bilinmeyen, Yılmaz Şener, İthaki Yayınları, 2018, 125 sayfa.  

 

DAHA FAZLA