Aynı göğün altında ‘bir’ olmak

Aynı göğün altında ‘bir’ olmak

Karakterlerinin her birini yolculuğa çıkarıyor, okurlarını da. Sürprizi ve deneyimi bol bir yolculuk bu… Yolculuk için vaatlerde bulunmuyor, söz vermiyor. Denenmiş ve basit bir süreç taahhüt etmiyor. Garanti ettiği tek şey deneyim: sancı çekiliyor, kanayıp kırılınıyor ama nihayetinde şifa bulunuyor.

Okuduklarımız bizi değiştirebilir, metnin öyle bir gücü varsa hele. Okumak için seçtiklerimiz bize dair bir şeyler de anlatır. Onu diğerlerinden ayıran özellikleri vardır dikkatimizi çeken… Yeni bir kitap okuma amacıyla kitapçıları gezerken binlerce seçenek ile karşılaşırız. Seçeceğimiz kitabı okumaktan keyif almamız, onunla bağ kurmamız ve belki de dünyaya bakışımızda sınırlarımızı zorlayıcı olması önemlidir. Başka bir çok kriter de sayılabilir. Estetik olarak da damağımızda bırakacağı tat ne kadar kuvvetliyse o kadar biricikleşecektir bir kitap.

Gök Derinin Altında, okurunda bu etkileri yaratan bir kitap olarak öne çıkıyor. 1985 doğumlu yazar Nazlı Karabıyıkoğlu’nun Olivya Çıkmazı, İskele, Hayvanların Tarafı’nın ardından kaleminden çıkan dördüncü kitabı.

Kitap 4 bölümden oluşuyor: “Göğün Başladığı Yer”, “Şamanın Şarkısı”, “Balbalın Dili” ve “Göğün Bittiği Yer”. Toplamda 17 öykü bulunuyor kitapta ancak öyküler birbirleriyle bağlantılı ve bir araya geldiklerinde bir bütün oluşuyor. Her öykü kendi içinde ayrı bir mistisizme sahip. 

Yazar Karabıyıkoğlu, anlatım olarak çokça bir birine benzeyen edebiyat dünyasında özgün diliyle ve sınırları zorlayan anlatımıyla dikkat çekiyor.

Karakterlerinin her birini yolculuğa çıkarıyor, okurlarını da. Sürprizi ve deneyimi bol bir yolculuk bu… Yolculuk için vaatlerde bulunmuyor, söz vermiyor. Denenmiş ve basit bir süreç taahhüt etmiyor. Garanti ettiği tek şey deneyim: sancı çekiliyor, kanayıp kırılınıyor ama nihayetinde şifa bulunuyor.

Öyküler İstanbul’da, Ankara’da, Sibirya’da ve Moğolistan’da geçiyor.Mekandan mekana geçen ama mekanları aşan öyküler toplamı…

Yaşanan deneyimler ne kadar şaşırtıcı ve sarsıcı olursa olsun, nerelere yol alınırsa alınsın öyküler asla tıkanmıyor. Akıp gidiyor okurken de. Durmayan hayat gibi, ne olursa olsun.

İnsanları en derin korkuları, arzuları ve saplantılarıyla anlatıyor ve onları şifa bulacakları bir diyara gönderiyor. Kadim kültürlerle buluşturuyor, modern insanı binlerce yıl önceki insanla buluşturuyor. Zamanları aşan bir seviyeye çıkarıyor ve bunu tepeden, karakterlerini karikatürize eden bir bakışla değil onlara eş, onlarla birlikte deneyimlerini yaşayan bir konumdan yazıyor. İttirmiyor, yön göstermiyor, yol alıyor birlikte. Yazarken yaşıyor, yaşadığını yazıyor.

Bir olmaya çağırıyor yazar bizi. Bizi “biz” yapan ne varsa temellerinden sarsarak öteki “biz”e geçme haline, tüm farklılıklarımızla biricik ama özünde “bir” olma haline… Aynılık. Hemhal.

Doğurganlık, yaratıcılık gibi motiflerle öyküler boyunca sıkça karşılaşıyoruz. Doğa ile dişiyi özdeşleştiren bir durum söz konusu, eril ise fallusla gösteriyor kendini. Toprağa ne kadar hasret kaldığımızı hatırlatıyor bize yazar.

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, İngilizce İşletme Bölümü mezunu olan yazar şu sıralar Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde yüksek lisans çalışmaları yapıyor. Kitabı, Gök Derinin Altında, Ekim 2017’de İthaki Yayınları aracılığıyla kitapçılarda yerini aldı.


KÜNYE: Gök Derinin Altında, Nazlı Karabıyıkoğlu, İthaki Yayınları, 2017, 216 sayfa.

DAHA FAZLA