‘Artık hiç korkmuyoruz’

‘Artık hiç korkmuyoruz’

“Daralan”, bir çocuğun bunaltısından sihirli değneklere; uzağında sandığı yaşamlardan o yaşamların tam ortasında kalmaya kadar birçok şeyle tanıştırıyor çocukları. Sorgulatıyor, cesaretlendiriyor. Üstelik bunu yaparken de olabildiğince gerçek bir yaşamla karşı karşıya bırakarak.

Umut Dağlar

Eski saatlerin zembereği vardır, bilir misin Mete? Zembereği boşaldı mı saat çalışmaz, sapıtır. İşte şimdi de öyle… İnsanlığın zembereği boşaldı, bozulduk. Yeniden kurulmamız gerek.

Uzaydan mesajlar geliyor sanki Mete’nin kulağına. Hiç bilmediği bir dilde, üstelik daracık bir sokakta engelli ablasının yükü omuzlarındayken yoksulluk en başından beri hayatlarının tam ortasında dururken. Kendiyle savaşıyor bir bakıma. İç sesi doğruları mı söylüyor? Yoksa gerçekten aptalca konuşan kendisi mi? Teyzesi ablasının sokağa çıkacağı günlerden, kadın- erkek eşitliğinden, haksızlığa karşı susmamaktan bahsediyor. Bahsediyor da… O biliyor mu şu sokakta, küçücük bir evde yaşanan; üstelik karşı evden gelen gürültüleri merak ederken korkmayı? Nerden bilecek?.. Daralıyor…

“Daralan” Günışığı Kitaplığı aracılığıyla Mine Soysal’ın kaleminden çocuklara ulaşıyor. Önemli bir farkla… İçinde bulundukları dünyanın ötesinde bir sokağı, sıkıntılarla boğuşan-belki de kendi yaşıtı- bir çocuğu, onun içinde biriken kaygıları, köşede kalmış yaşamların zor yanlarını gözler önüne sererek. “Daralan” karamsar bir tablo ile başlayıp yer yer daha da dibe vuruşları anlatıyor bize. Tüm bu karamsar tablonun tam ortasına ise kahramanımızın teyzesi düşüyor. Anlamlandıramadığı onlarca cümleyle sarılıyor çocuğumuz. Tanık olduğu şeyler öncesinde de vardı, elbette umursuyordu fakat yangınların tam orta yerine körükle gitmek nedendi? “Büyükler yanılmıyor mu, sapıtmıyor mu, kötülük etmiyor mu? Her koşulda onlara itaat etmemizin beklenmesi akıl karı mı?” diye geçiriyor olan biten onca şeyin ardından. Teyzesinin söylediklerini bazen anlıyor anlamasına da, nasıl olacak hiç bilmiyor. Kafasında onlarca soruyla bazen öfkelenmemek elinde de olmuyor. İyi de nasıl değişecek?

Kendi iyiliği yetmiyor insana. Başkaları iyi olmazsa, kendi iyiliğin de eksiliyor. Görmezden gelmek, sağır olmak yakışmıyor bize.” diyor teyzesi. Daralırken en çok bu cümleye sarılıyor belki de.

Mete’nin etrafındaki kötü insanlar nasıl kötü oldu? O da babası gibi yoksul biri mi olacak? İnsanın bu dünyaya kız olarak gelmesi ceza mı? Ya herkes teyzesi gibi olamıyorsa? Ya herkes teyzesi gibi şanslı olamıyorsa?! Soruları sayfalar ilerledikçe birikiyor.

Kahramanımızın teyzesi adeta bir ‘peri’ gibi gelip sihirli değneğiyle değiştiriyor yaşamlarını. Mete şaşırıyor, korkuyor, heyecanlanıyor. Tüm bunlar olurken de hâlâ sorularla uğraşmaya devam ediyor.

“Daralan” , bir çocuğun bunaltısından sihirli değneklere, uzağında sandığı yaşamlardan o yaşamların tam ortasında kalmaya kadar birçok şeyle tanıştırıyor çocukları. Sorgulatıyor, cesaretlendiriyor. Üstelik bunu yaparken de olabildiğince gerçek bir yaşamla karşı karşıya bırakarak. Değişen yaşamlarda hâlâ soruların olduğunu da gösteriyor çocuklara “Biter mi?” diye sorarak… Fakat ekliyor yazarımız çocuğumuzun gözlerinden:

Şimdi içimiz rahat. Biz çoğuz, o tek. Biz bir aradayız, o yalnız. Artık hiç korkmuyoruz.

KÜNYE: Daralan, Mine Soysal, Günışığı Kitaplığı, 2017, 216 sayfa.

DAHA FAZLA