Anne baba olmak zor zanaat

Anne baba olmak zor zanaat

Pek çok eseri dilimize çevrilmiş olan Roald Dahl, özellikle “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” ve “Dev Şeftali” isimli kitapları ile tanınıyor. Hatta bu kitapların filmleri çevrilmiş ve çok da başarılı olmuş. “Matilda” da okurların dönüp tekrar tekrar okumak isteyeceği, çok eğlenceli bir kitap

“S.çarlar insanın ağzına anasıyla babası
belki istemeden; ama s.çarlar yine de
aktarırlar ona tüm kusurlarını
ve salt onun için eklerler bir iki tane de”

Philip Arthur Larkin isimli İngiliz şair ve yazarın bu dizelerini unutamıyorum, çünkü pedagoji eğitimi almış, çocuk ve velilerle uzun zamandır çalışan biri olarak benim de düşüncelerimi yansıtmaktadır. Bu yüzden belki diktatörce nitelendirilebilecek “anne-babalık için ehliyet verilmesi gerekir” düşüncesindeyim. Bir çocuğu dünyaya getirmekle işin bitmeyip aslında çok özenli davranılması gereken bir zamanın başladığını uzun uzun anlatmak isterim ama başka bir yazının konusu olsun bu.

Yeğenlerimi ziyarete gittiğimde kitaplarını gözden geçirmeyi ve birkaç tanesini okumak için ödünç almayı adet edindim. Kendime aldığım çocuk kitapları yetmediği gibi gidip yeğen kitaplarını da aşırma huyum abartı kaçıyor belki ama Can Yayınları’ndan çıkmış olan Matilda isimli harika kitabı okuma şansını da böyle bulmuş olmam bu davranışımı kabul edilebilir kılıyor, en azından kendi gözümde. Roald Dahl’ın bu kitabı yukarıda kısaca anlattığım alengirli anne, baba işini mizahi bir dille elden geçiriyor hafiften:

Ara sıra, bunun tam tersine davranan, çocuklarına hiç ilgi göstermeyen ana-babalarla da karşılaşılır. Tabii ki bunlar, çocuklarına tapanlardan çok daha kötüdür. Bay ve Bayan Wormwood, böyle bir ana-babaydı. Michael adında bir oğulları ve Matilda adında bir kızları vardı ve ana-baba özellikle Matilda’yı bir kabuk gibi görüyorlardı.

Evet, kabul ediyorum, anne, babalık çok ama çok zor bir zanaat. Belki buna sanat bile demek gerekebilir, hakkıyla yerine getirmeye çalışanları onurlandırmak için. Çünkü kendimizden bir adım daha iyi bir insanı yetiştirmeye çalışmak aslında bir nevi sanat eseri yaratmak oluyor. Gel gör ki herkes bu konuda aynı endişeyi ve özeni göstermiyor. Matilda’nın anne ve babası da böyle kişiler işte:

Okuduğu bütün o kitaplar, ona ana-babasının hiçbir zaman sahip olmadıkları bir hayat görüşü kazandırmıştı. Biraz Dickens ya da Kipling okumuş olsalar, hayatta insanları aldatmaktan ve televizyon seyretmekten başka şeyler olduğunu kısa sürede keşfedebilirlerdi.

Olağanüstü bir zekaya ve duyarlılığa sahip Matilda, daha okula başlamadan okumayı öğrenir ve yakınlarındaki kütüphanenin önce çocuk, sonra yetişkin kitaplarını ardı ardına zevkle devirir. Her gün bingo oynamaya giden annesinin ve dolandırıcı ruhlu babasının bunlardan haberi olmaz. Kaldı ki kızlarının vasat, beceriksiz ve işe yaramaz bir çocuk olduğunu düşünmektedirler:

Bayan Honey kulaklarına inanamıyordu. Bu cins bir sürü ana-baba olduğunu, çocuklarının suçluluğa itildiklerini ve yoldan çıktıklarını duymuştu, ama böyle bir çifti canlı olarak karşısında görmek kendisini sarsmıştı.

Zamanı gelip de Matilda okula başlayınca öğretmeni Bayan Honey, çocuktaki olağanüstülüğü daha ilk günden keşfeder. Okulun müdiresi Başöğretmen Bayan Trunchbull’a gidip Matilda’nın dahi bir çocuk olduğunu ve sınıf atlatılmasının iyi olacağını belirtse de dikkate alınmaz. Pes etmeyip çocuğun evine giden Bayan Honey, ailesinden de benzer şekildeki ilgisiz ve sinirli tepkileri alınca Matilda ile kendisi ilgilenmeye karar verir. Böylece aralarında bir dostluk başlar:

Matilda ve Lavender döndüler ve oğlanlarla kızların kalabalığının arasında, tehditkâr, kocaman adımlarla ilerleyen Bayan Trunchbull’un dev gövdesini gördüler. Çocuklar ona yol açmak için kaçıştı. Asfaltın üzerinde yürürken, iki yana açılan Kızıl Deniz’den geçen Musa’dan farkı yoktu. Üzerine kemer geçirdiği bol önlüğü ve yeşil tozlukları ile korkutucu bir hali vardı. Dizlerinin altında baldır kasları, çoraplarının içinde greyfurt gibi duruyordu.

Evde anne babası, okulda ise Müdire Bayan Trunchbull anlayışsız, zalimce davransalar da Matilda okumaktan, öğrenmekten ve macera yaşamaktan vazgeçmez. Kitap boyunca Matilda’nın, arkadaşlarının ve kendilerinden büyük bazı öğrencilerin yaşadığı olaylar eğlenceli bir şekilde anlatılır. Ve ancak tabii ki okuduğunuzda öğrenebileceğiniz mutlu bir sonla biter kitap:

Kitaplar onu yeni dünyalara götürüyor ve heyecan dolu hayatlar yaşamış şaşırtıcı insanlarla tanıştırıyordu.

Joseph Conrad’la birlikte eski günlerin yelkenlileriyle yolculuğa çıktı. Ernest Hemingway’le Afrika’ya, Rudyard Kipling’le Hindistan’a gitti. Bir İngiliz köyünün küçük bir odasında otururken, dünyanın dört bir yanında yolculuğa çıktı.

Pek çok eseri dilimize çevrilmiş olan Roald Dahl, özellikle “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” ve “Dev Şeftali” isimli kitapları ile tanınıyor. Hatta bu kitapların filmleri çevrilmiş ve çok da başarılı olmuş. Matilda da okurların dönüp tekrar tekrar okumak isteyeceği, çok eğlenceli bir kitap. Büyük küçük ayırt etmeden herkese hitap eden bu kitabı ve yazarın diğer bütün kitaplarını ailenizin her üyesi için tavsiye ederim.


KÜNYE: Matilda, Roald Dahl, Çeviri: Lale Akalın, Resimleyen: Quentin Blake, Can Yayınları, Ekim 2013, 252 sayfa.

DAHA FAZLA