37 yıl sonra 12 Eylül: Evren gitti Erdoğan geldi

37 yıl sonra 12 Eylül: Evren gitti Erdoğan geldi

12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen ve ülkenin kaderini "eskisinden de hızlı bir biçimde" emperyalizme teslim eden askeri darbenin üzerinden 37 yıl geçti. Kenan Evren liderliğindeki cunta tarafından gerçekleştirilen Amerikancı darbenin ülkemiz üzerindeki uzun vadeli sonuçlarını bugün AKP Hükümetinin attığı ekonomik ve siyasi adımlarda hala görmekteyiz. 

Bir grup askerin ülke yönetimine el koymasından çok daha fazlası olan 12 Eylül darbesi, ülkenin topyekun neoliberal sisteme entegre edilerek emperyalizmin Ortadoğu'daki kaması haline getirilmesi operasyonunun önemli bir parçasıydı. Bu yüzden 12 Eylül, emperyalizmin bu küresel operasyonuna direnecek emekçi halkı ve işçi sınıfını sindirmeye yönelik tutumunun yanında, aynı zamanda bu tehlikeye dikkat çeken ve buna karşı örgütlenen yegane ve gerçek "Türkiyeli" kuvvete, sosyalist harekete karşı yapılmış saldırıların en büyüklerindendir. 

12 EYLÜL'Ü YARATAN SÜREÇ

12 Eylül öncesi Türkiye'sinde 68'lerden itibaren yükselen sosyalist dalga, sistem adına belirli açılardan "başa çıkılamaz noktaya" ulaşmıştır. Yükselen sınıf hareketi ve gençlik mücadelesi, ülke siyasetindeki ağırlığını iyice hissettirmeye başladığında, "meşru" zemini tükenmekte olan devlet, çareyi gayrimeşru saldırı yöntemlerinde bulmuştur: Kontrgerilla. Toplumsal mücadelelerin yükseldiği her dönemde halkın ve solun karşısına çıkarılan Kontrgerilla, 12 Eylül'e yaklaşılan dönemde ise provokasyonlarını öncekilerden daha şiddetli bir biçimde artırmıştır. 

Müdahale ortamını hazırlamakta kararlı olan Cunta, darbeye bahane olarak öne süreceği "anarşi" ortamını bizzat kendisi planlamış ve uygulamıştır. 1 Mayıs 1977 katliamı, 1978'de Kahramanmaraş'ta devlet ve ülkücü çeteler eliyle Alevilere karşı gerçekleştirilen sistematik katliam, DİSK Başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesi ve işlenen yüzlerce cinayet gibi saldırılar, emperyalizmin Türkiye'de kaybetme korkusunun birer sonucu olarak gerçekleştirilmişti. 

SÜRECİN EKONOMİK BOYUTU

Darbenin uygulayıcısı, ABD'nin "our boys" ifadeleriyle adlandırdığı Evren'ci cuntanın yanında, Türkiye'nin darbeye sürüklenmesinde -sonraları mağduru oynayan- Demirel, Türkeş, Erbakan gibi diğer siyasetçilerin payı da en az Evren'inki kadar büyük. Bunun yanında, en temelde "ekonomik saiklerle" gerçekleştirilen bu darbede TÜSİAD başta olmak üzere Amerikan sermayesiyle büyüyen Türkiye burjuvazisi de etkin rol oynamıştır. 

Milliyetçi Cephe hükümeti tarafından kabul edilen ve o dönem Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarı olan Turgut Özal tarafından hazırlanan 24 Ocak Kararları da, 12 Eylül'e giden sürecin ekonomik hazırlıklarının önemli bir aşamasıdır. Kabul edildiğinde başta işçi sınıfı olmak üzere büyük bir dirençle karşılanan bu kararlar, darbenin ardından DİSK'in kapatılmasıyla "tamamen" uygulanabilmiştir.

BİLANÇO

12 Eylül darbesinin gerçekleşmesinin ardından cunta tarafından halk düşmanı politikalar büyük bir hızla uygulanmaya başlandı. Bugün isimlerini dahi bilmediğimiz yüzlerce fail-i meçhul cinayetin, işkencelerin, idam cezalarının yanında darbe sonucunda 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi yargıladı, 517 kişiye idam cezası verildi, 50'si asıldı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 30 bin kişi işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 937 film yasaklandı, 300 kuşkulu ölüm gerçekleşti, 171 kişi işkencede öldürüldü, 23 bin 677 derneğin faaliyetleri durduruldu, 3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi, gazetecilere toplamda 3 bin 315 ay hapis cezası verildi, 31 gazeteci hapse atıldı, 3 gazeteci öldürüldü, 39 ton gazete ve dergi imha edildi, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi kaçtığı gerekçesiyle vuruldu, 95 kişi çatışma gerekçesiyle öldürüldü, 43 kişinin intihar ettiği bildirildi. 

BUGÜNDEN BAKILDIĞINDA 12 EYLÜL 

Beraberinde Özal'ları doğuran 12 Eylül rejimi; anayasası, ekonomik ve siyasi programıyla birlikte günümüze kadar uzanan 37 senelik dönemin temelinin atıldığı iklimi yaratmıştır. 12 Eylül 1980 tarihinden bu yana Türkiye burjuvazisinin geçirdiği dönüşüm, içerisine düştükleri kriz ve mevcut açmazları, hepsi temeli 1980'de atılan zemin üzerinde şekillenmiştir.  

Bu bağlamda, ekonomisiyle, siyasi programıyla ve uluslararası ittifaklarıyla "12 Eylül zihniyeti" dediğimiz bu halk düşmanı düzen, sürekliliğini 2002 yılında yaşanan yeni bir kırılmanın ardından AKP Hükümeti'yle sağlamaktadır. AKP'nin iktidara konması sürecinde bir bayrak olarak salladığı "darbe karşıtlığı" ve "yeni anayasa" gibi söylemler ise 12 Eylül'ün bir sonucu olan AKP'nin bir "çelişkisi" olmaktan çok daha fazlasıdır. 2000'li yıllara yaklaşılan dönemde yeniden krize giren ve iç ittifakları çatırdamaya başlayan Türkiye burjuvazisine emperyalizmin bir diğer müdahalesi bu sefer AKP'yi iktidara kondurmak olmuştur. 

80'li yıllardan bu yana Ortadoğu'yu bölme ve halkları birbirine kırdırma projelerini birinci sıraya yazan emperyalizm, yükselen siyasal islam ideolojisi ve AKP eliyle Türkiye'nin bu projedeki konumunu yeniden ayarlamış, AKP'nin iktidara gelmesiyle burjuvazinin Türkiye'de "deri değiştirmesini" sağlamıştır. Her anlamda 80 sonrası dönemin devamı olarak yükselen AKP, meşruiyetini ise içerisinden doğduğu 12 Eylül rejimine karşıt bir pozisyon alarak sağlamaya çalışmıştır. Bu sebepledir ki AKP; doğuşu, yükselişi ve devamlılığı açısından 12 Eylül'e ve onun politikalarına göbekten bağlıdır. 

AKP'nin son olarak içerisinde bulunduğu mevcut siyasi ve ekonomik kriz de, bütün işaretleriyle ülkemizin yeni bir dönemece yaklaşmakta olduğunun sinyallerini vermekte ve burjuvazinin her krizinde attığı muhtemel adımlar "tekerrür etmektedir." Bugün de, aynı 12 Eylül'e gidilen süreçte olduğu gibi, başta emekçi halka ve sosyalistlere olmak üzere, Kürtlere, Alevilere, kadınlara ve gençliğe yönelik saldırılar tepe noktasına ulaşmış durumdadır ve Türkiye darbeler-karşı darbeler süreciyle yönetilmeye çalışılmaktadır.

Son olarak Türkiye'nin "darbeler tarihine" eklenen 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığı üzerinden hayata geçirilen karşı darbeyle birlikte ise ülkeyi OHAL rejimi altında, hukuksuz KHK'larla yönetmeye çalışan AKP/Saray rejimi, yine bugün de aynı 12 Eylül'e giden süreçte yapıldığı gibi, attığı halk düşmanı adımların ve yaptığı saldırıların hepsinde aynı maskeleri takmaktadır: Vatan, millet, bayrak, din...