3 Aralık: ‘Hem sakatlayan hem de cezalandıran bir dünya istemiyoruz’

3 Aralık: ‘Hem sakatlayan hem de cezalandıran bir dünya istemiyoruz’

‘İhtiyacımız olan şey 365 günde bir kez hatırlanmak değil. İnsanca bir yaşam...”

Meryem Yıldırım / [email protected]

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1992 yılından bu yana 3 Aralık, uluslararası bir gün olarak kabul görüyor, birçok ülkede etkinlikler düzenleniyor. Ülkemizde ise sorunlarının çözümleri ötelenen, ‘görülmeyen’, ‘duyulmayan’, ‘işitilmeyen’ bireylerimiz yılda bir kez hatırlara geliyor. 365 günde bir kez hatırlanmaya ihtiyaçlarının olmadığının altını çizen engelli yurttaşlarımız, toplumsal yaşamın her alanında yerlerini almak, üretime katılmak istiyor ve bunun için yıllardır büyük bir mücadele veriyor.

2005 yılında çıkardığı Engelliler Yasası'yla ‘7 yıl içinde kamuya açık alanların engellilerin erişilebilirliğine uygun hale getirileceğini’ vadeden ve daha sonra bunu uygulamayarak 3 yıl daha uzatan AKP hükümeti, bu konuda da tanıdık yöntemiyle, ‘görüntü’ vermekten öteye geçmedi. Bu kişisel bir tespit veya yorumdan öte bir durum, zira, böyle düşünmek için haddinden fazla sayıda anımız ve nedenimiz var.

ENGELLİ OLDUĞU HALDE ÇALIŞABİLİYORSA ‘ŞÜKRETMELİ’

Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, taşeron firmada çalışan görme engelli bir işçinin "Koşullarımızın düzeltilmesini istiyoruz" isyanına, "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Para kazanıyorsun değil mi?" yanıtını vermesi hafızalardaki yerini koruyor. Kolu olmayan engelli yurttaşın 'taş ve molotof atmaktan', işitme ve duyma engelli yurttaşın ise ‘slogan atmaktan’ tutuklanarak yıllara varan hapis cezalarıyla cezalandırıldığı AKP Türkiye’sinde, iktidarın ödüllendirdiği şirketlerden birinin patronunun, asansör kullanan işçiye asansörü yasakladığını, merdivenden inmek zorunda kaldığı için 5 dakika erken çıktığı gerekçesiyle işten atıldığını da unutmak mümkün değil. İstanbul Sarıyer’de bulunan, engelli öğrencilere yönelik ‘tam erişilebilir’ olan tek okulu imam hatibe dönüştüren AKP iktidarı, engelli bireylerimize yönelik vaatlerinde, kağıt üstünde düzenleme yapmaktan öteye bir adım atmamıştır. Engelli yurttaşlarımızın kamu ve özel sektörde belli oranlardaki istihdam edilmesi hususundaki yükümlülükleri de hayata geçirmemiştir.

KOTA YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRİLMİYOR

Genel-İş Sendikası’nın yaptığı araştırmaya göre kota ile çalıştırılması gereken engelli memur kontenjanının yüzde 22’si boş durumda. 2017 yılında istihdam edilmesi gereken engelli sayısı 62 bin 917 iken, istihdam edilen engelli sayısı 48 bin 947’de. İş bulmak için İŞKUR’a başvuran engellilerin de sadece yüzde 19’u iş bulabiliyor. İstihdamda yer verilmeyen engelli yurttaşlarımızın, yalnızca 10 bin 822’si kamu işyerlerinde, 92 bin 413’ü ise özel sektörde çalışıyor.

AKP’nin 3 maymunu oynadığı tüm bu sorunları, Engelli Hakları Forumu’ndan Mahmut Keçeci ile konuştuk. Engelli bireylerimize yönelik kamuda yüzde 4, özel sektörde ise yüzde 3 istihdam etme oranı belirlendiğini belirten Keçeci, kamunun bu konudaki yükümlülüklerini ve engelli yurttaşlarımızın ivedi taleplerini tek tek anlattı.

ASLINDA VARLAR AMA YOKMUŞ GİBİ DAVRANILIYORLAR

“Kamunun iki tane sorumluluğu var. Kamudaki istihdam kontenjandaki kadro boşluğunu doldurmak. Özel iş yerlerini yükümlülüğü yerine getirilebilirliğini denetlemek” diyen Keçeci, şöyle devam ediyor: ‘Erişilebilirlik’ uluslararası anlamda yasal düzenlemelerde ‘kağıt üzerinde’ sorun çözülmüş gibi görünüyor. Fakat pratikte bunu uygulayacak bir irade yok.

2008’de Engelli Hakları Sözleşmesi imzalanmıştı. Bu sözleşmenin 9. maddesi kamusal alanların engellilerin erişimine uygunluğunu ön görüyor. 2012’ye kadar çözüm noktasında bir ilerleme kaydedilemedi ve 2015’e kadar uzatma yoluna gidildi.”

AKP CEZA UYGULANMASI GEREKEN KURUMLARA KOLAYLIK TANIDI

Yasada tanımlanan yaptırımlar uygulanmadı. Şimdiye kadar hiçbir kuruma erişilebilirlikle ilgili yükümlülükleri yerine getirmediği için herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Cezai bir durum olmadı. Üstelik Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yayınladığı bir genelgeyle yükümlülüğü bulunan, denetimler sonucu yaptırım uygulanması gereken kurumlara ek süre tanınması ön görüldü. Para cezası uygulaması gerekirken, ek süre tanıyarak kolaylık tanındı. Cezai yaptırımdan kaçıldı. Bu genelge Meclis’in belirlediği bir yasayı askıya alan bir genelge oldu.”

‘BÜROKRATİK DAYANIŞMA ENGELİ’

Söz konusu tablonun hem iktidarı hem de yerel yönetimleri ilgilendirdiğini belirten Keçeci, “İktidarıyla muhalefetiyle tüm partilerin sorumluluğu var bu tabloda” dedi. Keçeci, sorunun çözümünün bürokrasi dayanışmasıyla ötelendiğini dile getirdi.

KAMU GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİYOR

Engelli yurttaşlarımızın en büyük sıkıntılarından biri de istihdam. Kamu ve özel kurumlarında engelli istihdamındaki yükümlülüklerin uygulanmamasına tepki gösteren Keçeci şu bilgileri verdi: “Yasada, kamuda yüzde 4, özel sektörde de yüzde 3 oranında engelli çalıştırma yükümlülüğü tanımlanmış. İstihdam sorunları bağlamında, kamunun iki tane sorumluluğu var. Birincisi; engelli istihdamına ilişkin kamudaki kadro boşluğunu doldurmak, ikincisi; özel iş yerlerini yasal yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği konusunda denetlemek. Kamu, kendi kontenjan boşluğunu dolduramadığı için, özel sektörü denetleme yükümlülüğünü yerine getirmesini beklemek de gerçekçi olmuyor. Denetim mekanizması yeterince işletilmediği için istihdam sorunu çözülmüyor.”

‘BUNLAR HEP GÖRÜNTÜ’

İktidarın engelli yurttaşlara ilişkin yapılan çalışmaları seçim malzemesi olarak gördüğünü ve ‘görüntü’ vermekten öteye geçmediğini ifade eden Keçeci, yapılan çalışmaların ‘samimi’ bulmadığını belirtti. Muhtarlar da dahi görüldüğüne işaret ettiği bu yaklaşımın, engellileri ‘koruma’ tekeline alarak, iki yönlü kazanç arayışına gidildiğini dile getirerek, söz konusu iki yaklaşımı şöyle ifade etti: “ Hem topluma “ben sahip çıkıyorum” görüntüsü veriyor, engellilere de koruyucu, himaye edici görüntüsü veriyor. Bu burjuva demokrasisinin karakteristiği. Engelli bir bireye eşit yurttaş, onurlu bir insan olarak görmeyen bir yaklaşımın sonucu.”

Keçeci, muhalefeti de bu engellilere yönelik çalışmalarının yetersiz olduğunu belirterek eleştirdi.

‘İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY 365 GÜNDE BİR HATIRLANMAK DEĞİL!’

365 günde 1 hatırlanmaya muhtaç olmadıklarını dile getiren Keçeci sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz 3 Aralık’ı beklemiyoruz. İhtiyaçlarımızı her zaman dile getirmek zorundayız. Hatırlanmaya ihtiyacımız yok. Sorunlarımızın çözülmesi önemli. Halimizin hatrımızın sorulmasına gerek yok. Yılda bir kere hatırlayınca ne değişiyor? Bizim ihtiyacımız olan şey hatırlanmak değil. Biz insanca yaşama koşullarımızın oluşturulmasını istiyoruz. Bunun ötesinde bir beklentimiz yok.”

İVEDİ TALEPLER

Engelli yurttaşlarımızın en büyük sorunlarından biri toplumsal yaşama katılmaması, üretim süreçlerinde yer verilmemesi. Engelli yurttaşlarımızın acil çözüm bekleyen sorunlarını dile getiren Mahmut Keçeci taleplerini madde madde şöyle sıraladı:

“- Sosyal devletin gerektirdiği engelli maaşı ve evde bakım ödeneği gibi maddi desteklerin kesintiye uğratılmadan koşulsuz sağlanması. (Ailesinin gelirlerine bakılmaksızın, bir birey olarak koşulsuz kabul edilen bir anlayışla bakılması lazım.)

- Engellilerinin ihtiyaç duyduğu medikal malzeme ve ilaçların kısıtlanmasına yönelik politikanın durdurulması. Sağlık Uygulama Tebliği’nin (SUT) kaldırılarak, ilaç katkı payı, muayene katkı payı, ortez protez, işitme cihazı, koltuk değneği, tekerlekli sandalye gibi medikal malzemelerde, sağlık hizmet ve ürünlerinin devlet tarafından ücretsiz olarak karşılanmasını sağlayan politikaların geliştirilmesi.

- Bir diğer önemli başlık eğitim. Engelli okullarının, özel eğitim kurumlarının kapatılmaması.

- Engelli kadın ve çocuklara yönelik artan oranda gözlemlenen; cinsel istismar ve şiddetin önlenmesi için sorunların kaynağının tespit edilmesi ve acil çözüm politikalarının hayata geçirilmesidir.

- Kamusal alanlarda (toplu taşıma araçları, yaşam alanları vs.) yoğun biçimde yaşanan erişilebilirlikle ilgili sorunların ivedi bir biçimde çözülmesi.

- Engellilerin üretime, çalışma yaşamına katılmasının önündeki engellerin kaldırılması.

 - Engelli sporunda yaşanan çifte standartların ortadan kaldırılarak ayrımcılığın önlenmesi. Engelli sporlarında bir ayrımcılık söz konusu. Bu alanda yaşanan ayrımcılığın önlenmeli ve prim malzemesi yapılmamalı.”

‘HEM SAKATLAYAN HEM DE CEZALANDIRAN BİR DÜNYA İSTEMİYORUZ’

“- Engelleri yaratan nedenlerin önlenmesi. Bunlar arasında; akraba evliliği, yoksulluk, iş ve trafik cinayetleri, savaş ve çatışmalı ortamlar, her türlü şiddet, yetersiz beslenme, eğitimsizlik, işkence ve kötü muamele, tedbir alınmadığı için can alan ‘doğal afetler’, toplumsal olaylar gibi durumlar engelleri yaratan nedenler olarak öne çıkıyor. Engelleri yaratan bu nedenlerin ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Bu çok önemli. Hem sakatlayan hem de cezalandıran bir dünya istemiyoruz.”

‘GÖLE MAYA ÇALACAĞIZ, YA TUTARSA …’

Keçeci, bu 3 Aralık’ta engellilerin sesinin duyulması için dikkat çekici bir kampanya başlattıklarını da aktardı. Mücadelelerine ilişkin umutlarını yitirmedikleri mesajını vermek amacıyla, Nasreddin Hoca’nın ‘Göle maya çalmak’ adlı fıkrasındaki ‘Ya tutarsa’ mesajını içeren bir göndermede bulunacaklarını anlatan Keçeci, eyleme ilişkin şunları paylaştı.

‘Göle Maya Çalıyoruz’ adlı Türkiye genelinde birçok ilde arkadaşlarımız Nasreddin Hoca kostümleriyle, en yakın su kaynağına ulaşıp maya çalan bir eylem yapacak. Acil taleplerimizin görünür hale gelmesi için. İstanbul’da da Kadıköy’deki Eminönü iskelesinde saat 14.00’te buluşup Beşiktaş iskelesine yürüyüp denize maya çalacağız.”

‘MÜCADELE EDİYORUZ AMA DUVARA ÇARPIP DÖNÜYOR SESİMİZ…’

“Mücadele ediyoruz ama duvara çarpıp geri dönüyor sesimiz” diyen Keçeci sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Umudumuzu da korumak istiyoruz. Mücadeleyi sürdürmek istiyoruz. Bir de bu yolu denemek istedik ‘Ya tutarsa’ diye.”