2016'da 10 Eylül

2016'da 10 Eylül

10 Eylül tarihi komünizm mücadelesinin militanları açısından geçmişin değil bugünün ve geleceğin tartışılması için bir vesile olarak değerlendirilmelidir. Geçmişin tartışılması, değerlendirmesi ve gerektiği ölçüde eleştirisi ancak böyle bir zeminde sağlıklı biçimde ele alınabilir.

Başlıktan da anlaşılacağı üzere 10 Eylül vesilesiyle yazmakla beraber 96 yıl öncesini değil bugünü  ve geleceği tartışmak istiyoruz. Bunu yine 96 yıl öncesinden aldığımız derslerden birisinin gereği olarak gördüğümüzü yazarak başlayalım. O büyük doğumun bugün bilince çıkarılması gereken en önemli dersi şudur: TKP, kendisi için bir parti değil başta kendi ülkesindekiler olmak üzere emekçi halklar için mücadele eden bir partidir.

Dolayısıyla 10 Eylül tarihi komünizm mücadelesinin militanları açısından geçmişin değil bugünün ve geleceğin tartışılması için bir vesile olarak değerlendirilmelidir. Geçmişin tartışılması, değerlendirmesi ve gerektiği ölçüde eleştirisi ancak böyle bir zeminde sağlıklı biçimde ele alınabilir.

Öte taraftan 2016’da esas eksiklerimiz bugüne dairdir ve doğrusu burdan başlamak olacak.

TKP'NİN YASAL VARLIĞI

2016 yılında TKP dediğimizde üzücü bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzu kabul ederek başlamalıyız. 2014’ün yazında yaşanan kriz sonucunda TKP’nin yasal varlığı bir grup TKP üyesine teslim edilmiş, TKP içindeki tartışmanın tarafları yollarına iki farklı siyasi irade ve iki “yeni” parti olarak devam etmek durumunda kalmıştır.

Gerek o gün, gerekse bugün bu sorunun mümkün olan en kısa sürede çözülmesi konusunda her iki taraf arasında bir anlaşmazlık yoktur. Ancak geride kalan iki yıl bu açıdan çözücü olamadığı için 2016 10 Eylül’ünde TKP yasal ve politik yaşamını tek vücutta toparlayamamış olarak varlığını sürdürüyor.

96 yılın tüm badirelerine rağmen bu bile önemlidir ancak kesinlikle yetinebileceğimiz bir durum değildir, 2016 10 Eylül’ünde bu eksikliği telafi etme görevi önümüzde duruyor.[1]

MİRASIN GÜNCELLİĞİ

Sözünü ettiğimiz görevin yerine getirilmesi için de bugüne ve geleceğe odaklanmak zorundayız.

TKP’nin varlık nedeni olarak ifade edebileceğimiz sınıfsız, sömürüsüz bir dünya ve insanlık kavgası açısından baktığımızda hem Türkiye’de hem uluslararası alanda önemli bir kırılma döneminde olduğumuz çok açık.

Tam da bu nedenle esas olarak devrim anına odaklanmış bir program ve bu program etrafında kavga eden devrimci komünist bir öznenin her zamankinden çok ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz.

1920 Atılımı farklı yollardan sosyalizme ulaşmış, çeşitli kişi ve grupların mücadelelerini tek bir program ve tek bir disiplin etrafında buluşturarak Türkiye Komünist Partisi’ni kurmalarına dayanır. Yaşımızın 95’den 96’ya döndüğü geride kalan bir yılın bizler açısından bu yaklaşımla birebir uyumludur. Geride kalan bir yıl içerisinde farklı mücadele süreçlerinden geçmiş çok sayıda kişinin ve iki devrimci kollektifin HTKP saflarında mücadele kararı alması, ülkemizin devrimci komünist öznesini inşa sürecinin sadece zorunlu bir adımı değil, aynı zamanda bu iddianın doğrulunun somut örneğidir. Kadrolarını koruyan, sosyalizm mücadelesine yeni genç kuvvetler kazandıran ve ülkemiz devrimci hareketinin birikimini sosyalist iktidar mücadelesinde tek bir program tek bir disiplin altında birleştiren devrimci bir komünist parti inşaa sürecinde geride kalan 1 yıl, yeni yaşımıza daha umutlu girme hakkıyla beraber önemli bir sorumluluk yüklüyor.

1920 kuruluşunun önemi yurtseverlik ile enternasyonalizmi olması gerektiği gibi birbirini tamamlayan biçimde ele alması üzerinden atlanamayacak ve bugün mutlaka yeniden üretilmesi gereken bir temeldir. Bu açıdan yine geride kalan iki yıl boyunca HTKP tarafından “Türkiyelileşme” başlığıyla sıkça vurgulanan yaklaşım 2016 10 Eylül’ünde üzerinde durulması gereken önemli başlıklardan birisidir. Bu toprakların partisi olmak, bu toprakların tüm ilerici değerlerini sahiplenen ve aşma iddiası taşıyan yaklaşım 10 Eylül 1920’de ortaya koyan iddianın sahiplenmesi anlamına gelmektedir.

Burada uzun bir tartışmaya yerimiz olmamakla beraber Kürt halkının önemli bir ağırlık taşımadığı bir Türkiyelileşme çabasının beyhude bir çaba olarak kalacağını da ekleyelim. HTKP’nin Kürt sorunu konusunda tavrını belirleyen esas şey bu temel doğrultusunda halklarımızın eşit-özgür, barış içinde birlikte ve kardeşçe yaşayacağı bir ülke kurma iddasıdır.

İki şeriatçı çetenin çatışmasının silahlı bir hal aldığı ülkemiz bir açıdan baktığımızda gericiliğin, ırkçılığın kol gezdiği bir çöplük haline getirilmiş durumda. Buna rağmen bu ülkeye ve halkımıza bağlılığımızdan en küçük bir şey yitirmeden dinci gericiliğin tasallutunu kıracak bir laiklik mücadelesi ile bu topraklarda yeniden ve daha ileri bir aydınlanma hamlesinin mücadelesini veren komünistler zaten bir parçası oldukları ülke toprağı ile çok daha kuvvetli bağlar kuracaklardır.

10 Eylül 1920’de kurulan TKP devrimci bir partidir, savaşkan bir partidir. Kuruluşunun hemen ardından ülke topraklarında emperyalist işgale ve gericiliğe karşı süren savaşa önderlik etmek üzere Genel Başkan Mustafa Suphi dahil önder kadrolarının Anadolu’ya geçme kararı bu özelliklerinin doğal bir sonucudur. Kimilerinin Suphi ve yoldaşlarını hayalperestlikle, maceralıkla suçlaması ne kadar anlamsız ise bugün de henüz koşullar uygun değil, gücümüz yok gibi gerekçeler uydurmadan AKP/Saray iktidarı olarak somutlanan diktatörlüğe karşı mücadele için ileri çıkan komünistlere dönük eleştirilerde o kadar yersizdir. TKP, mücadele eden halkın yanında olan, toplumsal mücadeleleri sosyalizm hedefi doğrultusunda birleştiren bir partidir. Aynı zamanda TKP, halkımız öncüsünü mücadele alanlarında da önünde görmesi gerektiğini, doğrusunun da bu olduğunu bilenlerin partisidir.

EMEKÇİ HALKIN PARTİSİ İLERİ!

Yukarıda vurgulamıştık, TKP bir grup partisi değil, farklı yol ve yöntemlerle “sosyalizm seçeneği”ne ulaşmış komünistlerin tüm eski aidiyetlerini aşarak, bir parti programı ve disiplini altında tek bir vücut haline geldikleri bir partidir.

TKP, A kişisinin, B şahsının, C’cilerin, D çevresinin, E grubunun veya G dergisinin değil, emekçinin, yoksul halkın partisidir. 10 Eylül 1920’de yola çıkan yoldaşlarımızın hedefi budur. 1929 yargılamalarında burjuva mahkemelerinin suç olarak kayda geçtiği biçimde yazacak olursak  “Ameleden insanları mevki-i iktidara getirmek” hedefimiz 2016 10 Eylül’ünde de günceldir.

Bu hedefe mutlaka ulaşacağız, TKP, tüm Türkiye emekçilerinin, Halkın Türkiye Komünist Partisi olacak.

Mutlaka olacak!


[1] Daha acı olan ise TKP adının en belirgin örneğini dönek Haydar Kutlu’da gördüğümüz bir tarzı hatırlatır biçimde kullanılmasıdır. 

Bir dönem TKP üyesi ve yöneticisi olmak dışında hiç bir vasfı olmayan Kutlu, bizim kuşak tarafından, birinci derecede sorumlu olduğu likidasyon sürecine rağmen, önemsenmek istediği zamanlar adına TKP’li bir sıfat eklemekten utanmadan kendini pazarlamakla tanınır.

Haydar Kutlu bunu yaparken utanmaz ama tüm TKP’liler hem utanır hem öfkelenir.

HTKP’nin son günlerde yeniden ısıtılıp gündeme sokulan tartışmayı kamuoyu önünde sürdürmeme tercihinin temel nedeni bu benzerliğin yarattığı mide bulantısıdır. Bununla beraber TKP’lilerin bir kez daha utandırılmasını ve öfkelendirilmesine izin vermeyeceğimiz de herkes tarafından bilinmelidir.

Son günlerde yaşadıkları örgütsel-politik iflası örtmek için TKP adı etrafında bir takım spekülasyonlara neden olanları, yaptıklarının farkında olmadıklarını düşünerek uyarıyoruz. AKP/Saray iktidarının OHAL ilan ederek suç ortağı oldukları Gülen çetesi ile mücadele kılıfında halka karşı savaş açmış olduğu günlerden geçiyoruz. Böyle bir ülkede korunaklı dünyasında oyun oynama hevesi içinde olanların bu saçmalıklarına TKP adını alet etmesi kabul edilemez.

TKP’nin sadece adının bile çok önemli bir değeri vardır ve buna değer veren hiç kimse, birilerinin TKP adını bir takım zaafiyetlere örtü olarak kullanılmasına izin vermez. Ortada ciddi bir sorun varsa çözümü için ciddiyetle örülmüş her tür girişim tartışmaya değerdir, ancak meseleyi kişisel-grupsal çıkar konusu haline getirip TKP adını sosyal medya goygoyu  malzemesi haline getirmek bir suçtur.